Muhammed Esed | |
---|---|
ن ۚ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ Nun velkalemi ve ma yesturune. |
|
مَا أَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍ Ma ente binı’meti rabbike bimecnunin. |
|
وَإِنَّ لَكَ لَأَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍ Ve inne leke leecren ğayre memnunin. |
|
وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٍ Ve inneke le’ala hulukın ’azıymin. |
|
5. ve (bir gün) sen de göreceksin, onlar, (şimdi seni küçümseyenler) de görecekler, |
فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَ Fesetubsıru ve yubsırune. |
بِأَيْيِكُمُ الْمَفْتُونُ Bieyyikumulmeftunu. |
|
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ İnne rabbeke huve a’lemu bimen dalle’an sebiylihi ve huve a’lemu bilmuhtediyne. |
|
8. O halde, hakikati yalanlayanlar(ın arzu ve özlemlerin)e uyma! |
فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّبِينَ Fela tutı’ılmukezzibiyne |
وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ Veddu lev tudhinu feyudhinune. |
|
وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَهِينٍ Ve la tutı’ kulle hallafin mehiyni. |
|
هَمَّازٍ مَشَّاءٍ بِنَمِيمٍ Hemmazin meşşain binemiymin. |
|
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ Menna’ın lilhayri mu’tedin esiymin. |
|
عُتُلٍّ بَعْدَ ذَٰلِكَ زَنِيمٍ ’utullin ba’de zalike zeniymen. |
|
أَنْ كَانَ ذَا مَالٍ وَبَنِينَ En kane za malin ve beniyne. |
|
15. ki ne zaman mesajlarımız böyle birine iletildiyse, "Bunlar eski zaman hikayeleri!" demişti? |
إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ İza tutla ’aleyhi ayatuna kale esatıyrulevveliyne. |
16. (Bunun için) Biz onu, yakasını kurtaramayacağı bir zillet ile damgalayacağız! |
سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ Senesimuhu ’alelhurtumi. |
إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ İnna belevnahum kema belevna ashabelcenneti iz aksemu leyasri munneha musbihıyne. |
|
18. ve onlar (Allah’ın iradesi ile ilgili) hiçbir istisnai kayıt da koymamışlardı |
وَلَا يَسْتَثْنُونَ Ve la yestesnune. |
19. bunun üzerine, onlar uykudayken Rabbinden (gelen) bir salgın o (bahçeyi) sarmıştı, |
فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِنْ رَبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ Fetafe ’aleyha taifun min rabbike ve hum naimune. |
فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ Feasbehat kessariymi. |
|
فَتَنَادَوْا مُصْبِحِينَ Fetenadev musbihıyne. |
|
أَنِ اغْدُوا عَلَىٰ حَرْثِكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَارِمِينَ Eniğdu ’ala harsikum in kuntum sarimiyne. |
|
فَانْطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَ Fentaleku ve hum yetehafetune. |
|
24. "Bugün hiçbir yoksul, bahçeye girip (siz habersizken) yanınıza (sokulmayacak)!" |
أَنْ لَا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُمْ مِسْكِينٌ En la yedhulennehelyevme ’aleykum miskiynun. |
25. ve amaçlarına ulaşmaya kararlı bir şekilde erkenden kalkıp gittiler. |
وَغَدَوْا عَلَىٰ حَرْدٍ قَادِرِينَ Ve ğadev ’ala hardin kadiriyne. |
فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ Felemma reevha kalu inna ledallune. |
|
27. (ve sonra da) "Hayır, galiba elimizden çıkmış!" (dediler). |
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ Bel nahnu mahrumune. |
قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ Kale evsetuhum elem ekul lekum levha tusebbihune. |
|
29. Onlar "Rabbimizin şanı yücedir! Doğrusu biz zulüm işliyorduk!" diye cevap verdiler; |
قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ Kalu subhane rabbina inna kunna zalimiyne. |
فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ Feakbele ba’duhum ’ala ba’dın yetelavemune. |
|
31. (Sonunda) "Yazıklar olsun bize!" dediler, "Gerçekten biz küstahça davranmıştık! |
قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ Kalu ya veylena inna kunna tağıyne. |
32. (Ama) belki Rabbimiz yerine daha iyisini bize bağışlayacak. Biz de ümitle O’na yöneleceğiz!" |
عَسَىٰ رَبُّنَا أَنْ يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِنْهَا إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا رَاغِبُونَ ’asa rabbuna en yubdilena hayren minha inna ila rabbina rağıbune. |
كَذَٰلِكَ الْعَذَابُ ۖ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ Kezalikel’azabu ve le’azabul’ahıreti ekberu lev kanu ya’lemune. |
|
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ İnne lilmuttekıyne ’ınde rabbihim cennatin ne’ıymi. |
|
35. yoksa, Bize teslim olanlara suçlular ile aynı şekilde mi davranalım? |
أَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِمِينَ كَالْمُجْرِمِينَ Efenec’alulmuslimiyne kelmucrimiyne. |
36. Sizin neyiniz var? (Haklı ile haksız arasındaki) yargınızı neye dayandırıyorsunuz? |
مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ Ma lekum keyfe tahkumune. |
أَمْ لَكُمْ كِتَابٌ فِيهِ تَدْرُسُونَ Emlekum kitabun fiyhi tedrusune. |
|
38. içinde istediğiniz her şeyi bulabileceğiniz (bir kitap)? |
إِنَّ لَكُمْ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ İnne lekum fiyhu lema tehayyerune. |
أَمْ لَكُمْ أَيْمَانٌ عَلَيْنَا بَالِغَةٌ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ۙ إِنَّ لَكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَ Em lekum eymanun ’aleyna baliğatun ila yevmilkıyameti inne lekum lema tahkumune. |
|
سَلْهُمْ أَيُّهُمْ بِذَٰلِكَ زَعِيمٌ Selhum eyyuhum bizalike ze’ıymun. |
|
أَمْ لَهُمْ شُرَكَاءُ فَلْيَأْتُوا بِشُرَكَائِهِمْ إِنْ كَانُوا صَادِقِينَ Emlehum şureka’u felye’tu bişurekaihim in kanu sadikıyne. |
|
يَوْمَ يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ Yevme yukşefu ’an sakın ve yud’avne ilessucudi fela yestetıy’une. |
|
خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۖ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ Haşi’aten ebsaruhum terhekuhum zillefun ve kad kanu yud’avne ilessucudi ve lum salimune. |
|
فَذَرْنِي وَمَنْ يُكَذِّبُ بِهَٰذَا الْحَدِيثِ ۖ سَنَسْتَدْرِجُهُمْ مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ Fezerniy ve men yukezzibu bihazelhadiysi senestedricuhum min haysu la ya’lemune. |
|
45. çünkü onlara bir süre belli bir üstünlük versem de Benim ince planım son derece sağlamdır! |
وَأُمْلِي لَهُمْ ۚ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ Ve umliy lehum inne keydiy metiynun. |
أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَ Em tes’eluhum ecren fehum min mağremin muskalune. |
|
أَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ Em ’ındehumulğaybu fehum yektubune. |
|
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِ إِذْ نَادَىٰ وَهُوَ مَكْظُومٌ Fasbir lihukmi rabbike ve la tekun kesahıbilhuti iz nada ve huve mekzumun. |
|
لَوْلَا أَنْ تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِنْ رَبِّهِ لَنُبِذَ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ Levla en tedarekehu nı’metun min rabbihi lenubize bil’arai ve huve mezmumun. |
|
50. ama (bilindiği gibi,) Rabbi o’nu alıp dürüst ve erdemliler arasına koydu. |
فَاجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِحِينَ Fectebahu rabbuhu fece’alehu minessalihıyne. |
وَإِنْ يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ Ve in yekadulleziyne keferu leyuzlikuneke biebsarihim lemma semi’uzzikre ve yekulune innehu lemecnunun. |
|
وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ Ve ma huve illa zikrun lil’alemiyne. |