Süleyman Ateş | |
---|---|
ن ۚ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ Nun velkalemi ve ma yesturune. |
|
مَا أَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍ Ma ente binı’meti rabbike bimecnunin. |
|
وَإِنَّ لَكَ لَأَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍ Ve inne leke leecren ğayre memnunin. |
|
وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٍ Ve inneke le’ala hulukın ’azıymin. |
|
فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَ Fesetubsıru ve yubsırune. |
|
بِأَيْيِكُمُ الْمَفْتُونُ Bieyyikumulmeftunu. |
|
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ İnne rabbeke huve a’lemu bimen dalle’an sebiylihi ve huve a’lemu bilmuhtediyne. |
|
فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّبِينَ Fela tutı’ılmukezzibiyne |
|
9. İstediler ki, sen yağcılık yapasın da onlar da yağcılık yapsınlar (sana yumuşak davransınlar). |
وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ Veddu lev tudhinu feyudhinune. |
10. Şunların hiçbirine itâ’at etme Yemin edip duran aşağılık, |
وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَهِينٍ Ve la tutı’ kulle hallafin mehiyni. |
هَمَّازٍ مَشَّاءٍ بِنَمِيمٍ Hemmazin meşşain binemiymin. |
|
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ Menna’ın lilhayri mu’tedin esiymin. |
|
عُتُلٍّ بَعْدَ ذَٰلِكَ زَنِيمٍ ’utullin ba’de zalike zeniymen. |
|
أَنْ كَانَ ذَا مَالٍ وَبَنِينَ En kane za malin ve beniyne. |
|
15. Kendisine âyetlerimiz okunduğu zaman "Eskilerin masalları" der. |
إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ İza tutla ’aleyhi ayatuna kale esatıyrulevveliyne. |
سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ Senesimuhu ’alelhurtumi. |
|
إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ İnna belevnahum kema belevna ashabelcenneti iz aksemu leyasri munneha musbihıyne. |
|
18. İstisnâ da etmiyorlar (Allâh dilerse biçeriz demiyorlar)dı. |
وَلَا يَسْتَثْنُونَ Ve la yestesnune. |
19. Fakat onlar uyurlarken hemen (gönderilen) dolaşıcı bir belâ, onu sardı da, |
فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِنْ رَبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ Fetafe ’aleyha taifun min rabbike ve hum naimune. |
فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ Feasbehat kessariymi. |
|
فَتَنَادَوْا مُصْبِحِينَ Fetenadev musbihıyne. |
|
أَنِ اغْدُوا عَلَىٰ حَرْثِكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَارِمِينَ Eniğdu ’ala harsikum in kuntum sarimiyne. |
|
فَانْطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَ Fentaleku ve hum yetehafetune. |
|
24. "Sakın, bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın" diye. |
أَنْ لَا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُمْ مِسْكِينٌ En la yedhulennehelyevme ’aleykum miskiynun. |
وَغَدَوْا عَلَىٰ حَرْدٍ قَادِرِينَ Ve ğadev ’ala hardin kadiriyne. |
|
26. Fakat bahçeyi görünce "Herhalde biz yolu şaşırdık." dediler. |
فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ Felemma reevha kalu inna ledallune. |
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ Bel nahnu mahrumune. |
|
28. Orta (yolda giden iyi)leri "Ben size demedim mi? Rabbinizi tesbih etmeniz gerekmez miydi?" dedi. |
قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ Kale evsetuhum elem ekul lekum levha tusebbihune. |
29. "Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz zulmedenlermişiz!" dediler. |
قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ Kalu subhane rabbina inna kunna zalimiyne. |
فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ Feakbele ba’duhum ’ala ba’dın yetelavemune. |
|
قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ Kalu ya veylena inna kunna tağıyne. |
|
عَسَىٰ رَبُّنَا أَنْ يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِنْهَا إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا رَاغِبُونَ ’asa rabbuna en yubdilena hayren minha inna ila rabbina rağıbune. |
|
33. İşte azâb böyledir. Âhiret azâbı ise daha büyüktür, keşke bilselerdi. |
كَذَٰلِكَ الْعَذَابُ ۖ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ Kezalikel’azabu ve le’azabul’ahıreti ekberu lev kanu ya’lemune. |
34. Korunanlar için de Rableri katında ni’met bahçeleri vardır. |
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ İnne lilmuttekıyne ’ınde rabbihim cennatin ne’ıymi. |
أَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِمِينَ كَالْمُجْرِمِينَ Efenec’alulmuslimiyne kelmucrimiyne. |
|
مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ Ma lekum keyfe tahkumune. |
|
37. Yoksa sizin bir Kitabınız var da onda mı (bu hükümleri) okuyorsunuz? |
أَمْ لَكُمْ كِتَابٌ فِيهِ تَدْرُسُونَ Emlekum kitabun fiyhi tedrusune. |
إِنَّ لَكُمْ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ İnne lekum fiyhu lema tehayyerune. |
|
أَمْ لَكُمْ أَيْمَانٌ عَلَيْنَا بَالِغَةٌ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ۙ إِنَّ لَكُمْ لَمَا تَحْكُمُونَ Em lekum eymanun ’aleyna baliğatun ila yevmilkıyameti inne lekum lema tahkumune. |
|
سَلْهُمْ أَيُّهُمْ بِذَٰلِكَ زَعِيمٌ Selhum eyyuhum bizalike ze’ıymun. |
|
41. Yoksa kendilerinin ortakları mı var? Doğru iseler ortaklarını çağırsınlar. |
أَمْ لَهُمْ شُرَكَاءُ فَلْيَأْتُوا بِشُرَكَائِهِمْ إِنْ كَانُوا صَادِقِينَ Emlehum şureka’u felye’tu bişurekaihim in kanu sadikıyne. |
يَوْمَ يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ Yevme yukşefu ’an sakın ve yud’avne ilessucudi fela yestetıy’une. |
|
خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۖ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ Haşi’aten ebsaruhum terhekuhum zillefun ve kad kanu yud’avne ilessucudi ve lum salimune. |
|
فَذَرْنِي وَمَنْ يُكَذِّبُ بِهَٰذَا الْحَدِيثِ ۖ سَنَسْتَدْرِجُهُمْ مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ Fezerniy ve men yukezzibu bihazelhadiysi senestedricuhum min haysu la ya’lemune. |
|
45. Onlara mühlet veriyorum. Doğrusu benim tuzağım sağlamdır (onu kimse bozamaz). |
وَأُمْلِي لَهُمْ ۚ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ Ve umliy lehum inne keydiy metiynun. |
46. Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ağır borç altında mı kalıyorlar? |
أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَ Em tes’eluhum ecren fehum min mağremin muskalune. |
أَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ Em ’ındehumulğaybu fehum yektubune. |
|
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِ إِذْ نَادَىٰ وَهُوَ مَكْظُومٌ Fasbir lihukmi rabbike ve la tekun kesahıbilhuti iz nada ve huve mekzumun. |
|
49. Eğer Rabbinden ona bir ni’met yetişmeseydi, yerilerek çıplak bir yere atılırdı. |
لَوْلَا أَنْ تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِنْ رَبِّهِ لَنُبِذَ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ Levla en tedarekehu nı’metun min rabbihi lenubize bil’arai ve huve mezmumun. |
50. Fakat Rabbi onun du’âsını kabul etti de onu Sâlih (iyi insan)lardan yaptı. |
فَاجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِحِينَ Fectebahu rabbuhu fece’alehu minessalihıyne. |
وَإِنْ يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُ لَمَجْنُونٌ Ve in yekadulleziyne keferu leyuzlikuneke biebsarihim lemma semi’uzzikre ve yekulune innehu lemecnunun. |
|
52. Halbuki o, âlemler için uyarıdan başka bir şey değildir! |
وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ Ve ma huve illa zikrun lil’alemiyne. |