Harun Yıldırım 

1. Kıyamet gününe yemin ederim,

2. Kınayıcı nefse de yemin ederim.

3. İnsan, kemiklerini asla biraraya getirmeyeceğimizi mi sanıyor?

4. Evet toplarız, onun parmak uçlarını/izlerini bile düzenlemeye kadiriz.

5. Fakat insan önündekini yalanlamak istiyor,

6. "kıyamet günü ne zamanmış?" diye soruyor.

7. Göz kamaşıp da kaydığı,

8. Ay tutulduğu,

9. Güneş ve ay bir araya getirildiği zamandır.

10. O gün insan "Kaçış yeri nerede?" der.

11. Hayır, hayır; sığınacak yer yok.

12. O gün varılıp durulacak yer, Rabbinin huzurudur.

13. O gün insana, öne aldığından ve ertelediğinden haber verilir.

14. Doğrusu şu ki, insan kendine karşı bir şahiddir.

15. Bütün mazeretlerini ortaya koysa bile.

16. Onu çabuklaştırmak için dilini onunla kıpırdatma!

17. Şüphesiz onu toplamak da okutmak da bize aittir.

18. O halde onu okuduğumuz zaman okumasına uy.

19. Sonra onu açıklamak da hiç şüphesiz bize aittir.

20. Hayır, hayır; oysa çarçabuk geçmekte olanı seviyorsunuz.

21. Ve ahireti terkediyorsunuz.

22. O gün yüzler vardır ışıl ışıl parlar.

23. Rablerine bakarlar.

24. Ve o gün yüzler de vardır ki kararmıştır.

25. Kendilerine, bel kemiğini kıracak bir işin yapılacağını anlarlar.

26. Hayır, hayır; can, köpürcük kemiğine gelip dayandığında,

27. "Var mı bir tedavi edecek?" denildiğinde,

28. Artık bunun ayrılış olduğunu anlayacak.

29. Bacak, bacağa dolaştığında,

30. İşte o gün götürülmek yalnızca Rabbinedir.

31. Fakat o tasdik de etmedi, namaz da kılmadı.

32. Ama yalanladı ve yüz çevirdi.

33. Sonra çalım satarak yakınlarına gitti.

34. Layık sana dahası layık.

35. Yine layık sana dahası layık.

36. Yoksa insan başıboş bırakılacağını mı sanır?

37. O, bir zamanlar ana rahminde, küçücük bir nutfe değil miydi?

38. Sonra bir kan pıhtısı oldu, ardından yarattı ve düzene koydu.

39. Böylece ondan, erkek ve dişi olmak üzere çift kıldı.

40. Bunları yapanın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?