Muhammed Esed | |
---|---|
لَا أُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيَامَةِ La uksimu biyevmilkıyameti. |
|
وَلَا أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ Ve la uksimu binnefsillevvameti. |
|
3. İnsan, (onu tekrar diriltip) kemiklerini yeniden bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? |
أَيَحْسَبُ الْإِنْسَانُ أَلَّنْ نَجْمَعَ عِظَامَهُ Eyahsebul’insanu ellen necme’a ’ızamehu. |
4. Hayır, kesinlikle! Onu parmak uçlarına kadar yeniden var etmeye kadiriz! |
بَلَىٰ قَادِرِينَ عَلَىٰ أَنْ نُسَوِّيَ بَنَانَهُ Bela kadiriyne ’ala en nusevviye benanehu. |
5. Ama yine de insan, önüne serilmiş olan şeyi inkara kalkışır, |
بَلْ يُرِيدُ الْإِنْسَانُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُ Bel yuriydul’insanu liyefcure emamehu. |
6. ve (istihza ile) sorar "Şu Kıyamet Günü ne zaman gelecekmiş?" |
يَسْأَلُ أَيَّانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ Yes’elu eyyane yevmulkıyameti. |
فَإِذَا بَرِقَ الْبَصَرُ Feiza berikalbesaru. |
|
وَخَسَفَ الْقَمَرُ Ve hasefelkameru. |
|
وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ Ve cumi’aşşemsu velkameru. |
|
يَقُولُ الْإِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ الْمَفَرُّ Yekulul’insanu yevmeizin eynelmeferru. |
|
كَلَّا لَا وَزَرَ Kella la vezere. |
|
إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمُسْتَقَرُّ İla rabbike yevmeizinilmustekarru. |
|
يُنَبَّأُ الْإِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ Yunebbeul’insanu yevmeizin bima kaddeme ve ahha re. |
|
بَلِ الْإِنْسَانُ عَلَىٰ نَفْسِهِ بَصِيرَةٌ Belil’insanu ’ala nefsihi besıyretun. |
|
15. mazeretler bulup kendi (yaptıkları)nı gizlemeye çalışsa bile. |
وَلَوْ أَلْقَىٰ مَعَاذِيرَهُ Ve lev elka me’aziyrehu. |
16. (Vahyin sözlerini tekrarlarken) dilini hızla oynatıp durma; |
لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ La tuharrik bihi lisaneke lita’cele bihi. |
17. çünkü onu (senin kalbine) yerleştirmek ve (gerektiğinde) okutturmak Bizim işimizdir. |
إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ İnne’aleyna cem’ahu ve kur’anehu. |
18. Böylece, onu telaffuz ettiğimiz zaman, kelimelerini (bütün zihnini vererek) takip et, |
فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ Feiza kare’nahu fettebı’kur’anehu. |
ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ Summe inne ’aleyna beyanehu. |
|
كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ Kella bel tuhıbbunel’acilete. |
|
21. ama öteki dünyayı (ve Hesap Günü’nü) hiç düşünmüyorsunuz! |
وَتَذَرُونَ الْآخِرَةَ Ve tezerunel’ahırete. |
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاضِرَةٌ Vucuhun yevmeizin nadıretun. |
|
إِلَىٰ رَبِّهَا نَاظِرَةٌ İla rabbiha nazıretun. |
|
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ بَاسِرَةٌ Ve vucuhun yevmeizin basire’un. |
|
25. çatırdatan bir felaketin başlarına gelmek üzere olduğunu bilerek. |
تَظُنُّ أَنْ يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌ Tezunnu en yuf’ale biha fakıretun. |
26. Ne zaman ki, (son nefes, ölen birinin) boğazına gelip düğümlenir, |
كَلَّا إِذَا بَلَغَتِ التَّرَاقِيَ Kella iza beleğatitterakıye. |
27. ve insanlar "(onu kurtaracak) bir hekim yok mu?" diye sorarlar; |
وَقِيلَ مَنْ ۜ رَاقٍ Ve kıyle men rakın. |
وَظَنَّ أَنَّهُ الْفِرَاقُ Ve zanne ennehulfraku. |
|
وَالْتَفَّتِ السَّاقُ بِالسَّاقِ Velteffetissaku bissakı. |
|
إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمَسَاقُ İla rabbike yevmeizinilmesaku. |
|
فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّىٰ Fela saddeka ve la salla. |
|
وَلَٰكِنْ كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ Ve lakin kezzebe ve tevella. |
|
ثُمَّ ذَهَبَ إِلَىٰ أَهْلِهِ يَتَمَطَّىٰ Summe zehebe ila ehlihi yetemetta. |
|
34. (Ama ey insan, akibetin geliyor her dakika) yakınına, daha da yakınına, |
أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰ Evla leke feevla. |
ثُمَّ أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰ Summe evlaleke feevla. |
|
36. İnsan, başıboş bırakılacağını ve dilediği gibi hareket edebileceğini mi sanır? |
أَيَحْسَبُ الْإِنْسَانُ أَنْ يُتْرَكَ سُدًى Eyahsebul’insanu en yutreke suden. |
37. O, bir zamanlar (sadece) akıtılan bir meni damlası değil miydi, |
أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِنْ مَنِيٍّ يُمْنَىٰ Elem yeku nutfeten min meniyyin yumna. |
ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوَّىٰ Summe kane ’alekaten fehaleka fesevva. |
|
فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنْثَىٰ Fece’ale minhuzzeyceynizzekere vel’unsa. |
|
أَلَيْسَ ذَٰلِكَ بِقَادِرٍ عَلَىٰ أَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتَىٰ Eleyse zalike bikadirin ’ala en yuhyiyelmevra. |