İlyas Yorulmaz 

1. Hayır! Kıyamet gününe.

2. Sürekli kınayan nefse yemin olsun ki.

3. İnsan, kemikleri toplayıp bir araya getiremeyeceğimizi mi zannediyor?

4. Evet, onun parmaklarına varıncaya kadar düzeltmeye gücümüz yeter.

5. Tam aksine insan, geri kalan ömrünü (önünde kalan zamanı) taşkınlık yaparak (kural tanımadan) geçirmek istiyor.

6. Kıyamet günü ne zaman diye soruyor.

7. Göz (o günün dehşetinden) yerinden fırladığı zaman.

8. Ay karanlığa gömüldüğü zaman.

9. Güneş ve ay toplandığı zaman.

10. O gün insan "Kaçacak yer nerede" diye sorar.

11. Hayır! Kaçış yok.

12. O gün varılacak yer Rabbinin huzurudur.

13. O gün insana, yaptıkları ve yapmadıkları bizzat kendisine haber verilir.

14. Ancak insan kendi nefsini çok iyi görendir.

15. Her ne kadar mazeretler ortaya atsa da.

16. Onu acele ile (eline okuman için verilen kitabı) okumak için, dilini hareket ettirme.

17. Onun (amellerinin) toplanıp bir araya getirilmesi ve onun okutulması bize aittir.

18. Biz onu okuduğumuzda, sen onun okunuşunu takip et.

19. Sonra onu açıklamak da bize aittir.

20. Hayır! Siz dünyayı çok seviyorsunuz.

21. Ahireti de geri plana atıyorsunuz.

22. Yüzler vardır o gün, parlamakta.

23. Rabbinin kararını beklemektedir.

24. Yüzler vardır o gün, ekşimiş durumda.

25. Artık belanın ona geleceğini bilir (zanneder).

26. Hayır! Can boğaza geldiğinde.

27. Tedavi edecek yok mu? denir.

28. Kesinlikle onun ayrılık olduğunu bilir.

29. Bacaklar bacaklara dolaştığında.

30. O gün sevk edilecek yer, Rabbinin huzurudur.

31. Sonra o (bu kıyamet gününü) doğrulamadı ve Rabbinin huzurunda eğilmedi.

32. Ancak yalanladı ve gelen doğrulardan (ayetlerden) yüz çevirdi.

33. Sonra böbürlenerek ailesine gitti.

34. Sana yakındır, yakın.

35. Sonra sana yakın, daha yakın.

36. İnsan başıboş bırakılacağını mı zannediyor?

37. İnsan atılmış basit bir sudan, nutfeden meydana gelmedi mı?

38. Sonra kan pıhtısından (oluşmadı mı?). Sonra Rabbi onu yarattı ve şekil verdi.

39. Sonra ondan iki çift, erkek ve dişiyi meydana getirdi.

40. O halde, bunları yapmaya gücü yetenin, ölüyü diriltmeye gücü yetmez mi?