Süleyman Ateş | |
---|---|
لَا أُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيَامَةِ La uksimu biyevmilkıyameti. |
|
وَلَا أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ Ve la uksimu binnefsillevvameti. |
|
3. İnsan kendisinin kemiklerini bir araya toplamayacağımızı mı sanıyor? |
أَيَحْسَبُ الْإِنْسَانُ أَلَّنْ نَجْمَعَ عِظَامَهُ Eyahsebul’insanu ellen necme’a ’ızamehu. |
4. Evet, toplarız, onun parmak uçlarını düzenlemeğe gücümüz yeter. |
بَلَىٰ قَادِرِينَ عَلَىٰ أَنْ نُسَوِّيَ بَنَانَهُ Bela kadiriyne ’ala en nusevviye benanehu. |
5. Fakat insan, devamlı suç işleyerek ilerisini berbâd etmek ister. |
بَلْ يُرِيدُ الْإِنْسَانُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُ Bel yuriydul’insanu liyefcure emamehu. |
يَسْأَلُ أَيَّانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ Yes’elu eyyane yevmulkıyameti. |
|
7. Ama göz (güneş gibi ortaya çıkan gerçeğin karşısında) kamaştığı, |
فَإِذَا بَرِقَ الْبَصَرُ Feiza berikalbesaru. |
وَخَسَفَ الْقَمَرُ Ve hasefelkameru. |
|
وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ Ve cumi’aşşemsu velkameru. |
|
يَقُولُ الْإِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ الْمَفَرُّ Yekulul’insanu yevmeizin eynelmeferru. |
|
كَلَّا لَا وَزَرَ Kella la vezere. |
|
12. O gün varıp durulacak yer, ancak Rabbinin huzûrudur (ey insan). |
إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمُسْتَقَرُّ İla rabbike yevmeizinilmustekarru. |
13. (O zaman) İnsanın yapıp öne sürdüğü, (yapmayıp) geri bıraktığı herşey kendisine haber verilir. |
يُنَبَّأُ الْإِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ Yunebbeul’insanu yevmeizin bima kaddeme ve ahha re. |
بَلِ الْإِنْسَانُ عَلَىٰ نَفْسِهِ بَصِيرَةٌ Belil’insanu ’ala nefsihi besıyretun. |
|
وَلَوْ أَلْقَىٰ مَعَاذِيرَهُ Ve lev elka me’aziyrehu. |
|
لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ La tuharrik bihi lisaneke lita’cele bihi. |
|
17. Onu (senin kalbinde) toplamak ve (sana) okumak bize düşer. |
إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ İnne’aleyna cem’ahu ve kur’anehu. |
18. O halde sana Kur’ân’ı okuduğumuz zaman onun okunuşunu izle. |
فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ Feiza kare’nahu fettebı’kur’anehu. |
ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ Summe inne ’aleyna beyanehu. |
|
كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ Kella bel tuhıbbunel’acilete. |
|
وَتَذَرُونَ الْآخِرَةَ Ve tezerunel’ahırete. |
|
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاضِرَةٌ Vucuhun yevmeizin nadıretun. |
|
إِلَىٰ رَبِّهَا نَاظِرَةٌ İla rabbiha nazıretun. |
|
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ بَاسِرَةٌ Ve vucuhun yevmeizin basire’un. |
|
25. Kendisine bel kemiklerini kıran (belâ)nın yapılacağını anlar. |
تَظُنُّ أَنْ يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌ Tezunnu en yuf’ale biha fakıretun. |
كَلَّا إِذَا بَلَغَتِ التَّرَاقِيَ Kella iza beleğatitterakıye. |
|
27. Ve (başında bulunanlar tarafından) "Kim afsun yapar acaba? denir, |
وَقِيلَ مَنْ ۜ رَاقٍ Ve kıyle men rakın. |
وَظَنَّ أَنَّهُ الْفِرَاقُ Ve zanne ennehulfraku. |
|
وَالْتَفَّتِ السَّاقُ بِالسَّاقِ Velteffetissaku bissakı. |
|
30. İşte o gün, sevk Rabbinedir (can, Allâh’ın huzûruna sevk edilir). |
إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمَسَاقُ İla rabbike yevmeizinilmesaku. |
فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّىٰ Fela saddeka ve la salla. |
|
وَلَٰكِنْ كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ Ve lakin kezzebe ve tevella. |
|
ثُمَّ ذَهَبَ إِلَىٰ أَهْلِهِ يَتَمَطَّىٰ Summe zehebe ila ehlihi yetemetta. |
|
أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰ Evla leke feevla. |
|
ثُمَّ أَوْلَىٰ لَكَ فَأَوْلَىٰ Summe evlaleke feevla. |
|
أَيَحْسَبُ الْإِنْسَانُ أَنْ يُتْرَكَ سُدًى Eyahsebul’insanu en yutreke suden. |
|
أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِنْ مَنِيٍّ يُمْنَىٰ Elem yeku nutfeten min meniyyin yumna. |
|
38. Sonra alaka (rahme asılan embriyo) oldu da (Rabbi onu) yarattı, düzenledi. |
ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوَّىٰ Summe kane ’alekaten fehaleka fesevva. |
فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنْثَىٰ Fece’ale minhuzzeyceynizzekere vel’unsa. |
|
40. Şimdi bun(ları yapan Allâh)ın ölüleri diriltmeğe gücü yetmez mi? |
أَلَيْسَ ذَٰلِكَ بِقَادِرٍ عَلَىٰ أَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتَىٰ Eleyse zalike bikadirin ’ala en yuhyiyelmevra. |