Edip Yüksel 

1. A. L. R. Öyle bir kitaptır ki, Bilge ve her şeyden Haberdar biri tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış ve sonra da açıklanıp detaylanmıştır.

2. Ki ALLAH’tan başkasına hizmet etmeyesiniz. Kuşkusuz ben, O’ndan size bir uyarıcı ve bir müjdeciyim.

3. Efendinizin bağışlamasını dileyip O’na tövbe etmelisiniz. O zaman, sizi belli bir süreye kadar güzelce geçindirir ve lütfu hakkeden herkese lütfundan verir. Dönerseniz, sizin için büyük günün azabından korkarım.

4. Dönüşünüz ALLAH’adır. O her şeye Gücü Yetendir.

5. Onlar, göğüslerindekini bilinç altına itip O’ndan gizlemek isterler. İyi bilin ki elbiselerini büründükleri zaman dahi onların gizlediklerini ve açıkladıklarını bilir. O, gizli düşünceleri bilendir.

6. Yeryüzünde hiçbir yaratık yoktur ki rızkı ALLAH tarafından garanti edilmesin. Onların konaklarını ve uğrak yerlerini bilir. Tüm bunlar apaçık bir kitaptadır.

7. O, hanginizin daha iyi iş yaptığını test etmek için gökleri ve yeri altı günde yaratandır. Egemenliği suyun üzerinde idi. Buna rağmen, kâfirlere, "Siz ölümden sonra diriltileceksiniz" desen, kâfirler, "Bu, ancak açık bir büyüdür (kandırıcı bir sözdür)" diyeceklerdir.

8. Onlardan azabı belli bir süre için ertelesek, "Onu tutan nedir?" derler. Doğrusu, onlara geldiği gün, kendilerinden geri çevrilemez ve alay ettikleri şey kendilerini kuşatacaktır.

9. İnsana kendimizden bir rahmet tattırsak ve sonra ondan çekip alsak, umutsuzlaşır, nankörleşir.

10. Kendisine dokunan zararlardan sonra ona nimetler tattırsak, "Kötülükler benden gitti" der. Bu kez sevinçlidir, kibirlidir.

11. Sabredenler ve erdemli işler yapanlar için ise bir bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.

12. "Ona bir hazine, yahut onunla birlikte bir melek inmeli değil miydi?" dedikleri için neredeyse göğsün daralacak ve sana vahyedilenin bir kısmını terk edeceksin. Sen yalnız bir uyarıcısın; ALLAH her şeyi kontrol edendir.

13. "Onu o uydurdu" mu diyorlar? De ki "Haydi ona benzer, uydurulmuş on sure getirin. ALLAH’tan başka tüm dostlarınızı da çağırın, doğru sözlülerseniz!"

14. Size cevap veremedilerse bilesiniz ki o ALLAH’ın bilgisiyle indirilmiştir ve O’ndan başka tanrı yoktur. Artık Müslüman olacak mısınız?

15. Kim dünya hayatını ve lüksünü ararsa, yaptıklarının karşılığını orada tam öderiz ve onlar orada hiçbir eksikliğe uğratılmazlar.

16. Bunlar için ahirette, yalnız ateş vardır. Yaptıklarının hepsi orada boş çıkmıştır. Bütün yaptıkları geçersizdir.

17. Daha önce Musa’nın kitabı bir önder ve rahmet iken, şimdi Rab’lerinden gelen bir tanığın ilettiği kesin bir kanıta sahip olanlar var ya işte onlar onu onaylarlar. Hangi grup onu inkâr ederse yeri ateştir. Ondan hiçbir kuşkun olmasın. O, Efendinden gelen bir gerçektir. Ne var ki halkın çoğunluğu gerçeği onaylamaz.

18. Uydurmaları ALLAH’a yakıştırandan daha zalim kim olabilir? Onlar Rab’lerinin huzuruna çıkarılır ve tanıklar "İşte Rab’leri hakkında yalan uyduranlar bunlardır!" diyecekler. ALLAH’ın laneti zalimleredir.

19. Onlar ki ALLAH’ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler. Onlar ahireti de inkâr ederler.

20. Onlar, yeryüzünde kaçamazlar ve ALLAH’tan aşağı dost ve sahipleri yoktur. Onlar için azap katlanır. Çünkü onlar işitemediler, göremediler.

21. Onlar, kişiliklerini yitirenlerdir. Uydurdukları şeyler bile kendilerini terk edip kaybolmuştur.

22. Hiç kuşku yok ki, ahirette en çok kaybedenler onlardır.

23. Gerçeği onaylayıp erdemli davrananlar ve Rab’lerine gönülden boyun eğenler ise bahçe halkıdır. Onlar orada ebedî kalıcıdır.

24. Her iki grubun örneği, kör ve sağır olan biri ile gören ve işiten biri gibidir. Durumları bir midir? Öğüt almaz mısınız?

25. Nuh’u halkına gönderdik "Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım"

26. "ALLAH’tan aşağısına hizmet etmeyin. Acı bir günün azabına uğramanızdan korkarım."

27. Halkından inkâr eden ileri gelenler, "Seni sadece bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz ve aramızdaki sığ görüşlü ayak takımının dışında kimsenin seni izlemediğini görüyoruz. Sizin bizden herhangi bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Tersine, biz sizin yalancı olduğunuzu sanıyoruz" dediler.

28. Dedi ki "Ey halkım, ya ben Efendimden gelen kesin bir kanıta sahip isem ve bana bir rahmet vermiş de bunlar gözünüze görünmüyorsa? Siz onu istemezken sizi ona biz mi zorlayacağız?"

29. "Ey halkım, buna karşılık sizden herhangi bir para istemiyorum. Ücretim ancak ALLAH’tan gelir. Gerçeği onaylayanları da kovamam; onlar, Rab’leriyle karşılaşacaklar. Fakat, sizi cahillik eden bir topluluk olarak görüyorum."

30. "Ey halkım, onları kovarsam ALLAH’a karşı kim bana yardım edecek? Düşünmez misiniz?"

31. "ALLAH’ın hazinelerinin yanımda olduğunu söylemiyorum, gizliyi bilmiyorum, melek olduğumu da ileri sürmüyorum. Gözlerinizin horladığı kimselere ALLAH’ın bir iyilik bağışlamayacağını da söylemiyorum. Onların gizli düşüncelerini ALLAH daha iyi bilir. Aksi taktirde zalimlerden olurum."

32. Dediler ki "Ey Nuh, sen bizimle tartıştın ve bizimle tartışmayı uzattın. Doğru sözlü isen haydi bizi tehdit ettiğin şeyi getir bakalım."

33. Dedi ki "Onu, dilerse, sizin başınıza ancak ALLAH getirebilir. Siz engel olamazsınız."

34. "ALLAH azmanızı dilemişse, ben size öğüt vermek istesem de size o öğüdümün bir yararı olmayacaktır. O’ dur Efendiniz ve siz O’na döndürüleceksiniz."

35. "Bunu o uydurdu" mu diyorlar? De ki "Onu ben uydurmuş isem, suçumdan ben sorumlu olacağım ve sizin işlediğiniz suçlarla da benim bir ilişkim yok."

36. Nuh’a vahyedildi "Şu ana kadar gerçeği onaylamış olanların dışında artık halkından hiç kimse onaylamayacaktır. Onların tavırları seni üzmesin."

37. "Gözetimimiz altında vahyimizle gemiyi yap. Zalimler için bana baş vurma; onlar suda boğulacaklardır."

38. Gemiyi yapıyorken, halkının ileri gelenleri her yanından geçişte onunla aşağılıyorlardı. Dedi ki "Bizi aşağılıyorsanız, sizin bizi aşağıladığınız gibi biz de aşağılıyoruz."

39. "Alçaltıcı azabın kime geleceğini ve kimin kalıcı azaba mahkûm olacağını yakında bileceksiniz."

40. Nihayet emrimiz gelip de gök kaynayıp taşınca, kendisine dedik ki "Her türden birer çifti, daha önce mahkûm edilmiş olanlar hariç, çoluk çocuğunu ve gerçeği onaylayanları ona yükle." Kendisiyle birlikte gerçeği onaylamış olanlar zaten birkaç kişiydi.

41. Dedi ki "Gemiye binin. Akması ve durması ALLAH’ın adıyladır. Efendim çok Bağışlayandır, Rahimdir."

42. Gemi, onları dağ gibi dalgaların arasından geçirirken, Nuh bir kenarda ayrı duran oğluna seslendi "Yavrum, gel bizimle birlikte bin. Kâfirlerle birlik olma."

43. O ise, "Beni sudan koruması için bir tepeye sığınacağım" dedi. "Bugün ALLAH’ın yargısından koruyacak hiçbir şey yoktur; ancak O’nun acıdıkları hariç" dedi. Dalgalar ikisi arasından geçti; o, boğulanların arasındaydı.

44. Ve denildi ki "Ey toprak suyunu yut, ey gök sen de tut." Su yatıştı, karar yerine getirildi, Cudi (Judea) üzerine oturdu ve "Zalimler uzak olsunlar!" dendi.

45. Nuh Efendisine seslendi "Ey Efendim, oğlum benim ailemdendir, Senin verdiğin söz ise elbette gerçektir ve Sen, yargıda bulunanların en iyisisin."

46. Dedi ki "Ey Nuh, o senin ailenden olamaz. Bilmediğin bir konuda benden istekte bulunman erdemli bir tavır değildir. Cahillerden olmamanı sana öğütlerim."

47. Dedi ki "Efendim, bilgim olmayan bir konuda sana yalvardığım için sana sığınırım. Beni bağışlamaz ve bana acımazsan kaybedenlerden olurum."

48. Dendi ki "Ey Nuh, sana ve seninle birlikte olan uluslara bizden barış ve bereketlerle in. Ayrıca öyle uluslar var ki onları bir süre yaşatacağız ve sonra onlara bizden acı bir azap dokunacaktır."

49. Bunlar, sana vahyettiğimiz metafizik haberleridir. Ne sen, ne de senin halkın bundan önce onları bilmezdi. Sabret. Sonuç, erdemlilerindir.

50. Ad halkına da kardeşleri Hud’u… Dedi ki "Ey halkım, ALLAH’a hizmet edin. O’ndan başka tanrınız yoktur. Siz ancak uyduruyorsunuz."

51. "Ey halkım, buna karşılık olarak sizden herhangi bir ücret de istemiyorum. Benim ücretim, beni ilk yaratandan başkasına düşmez. Aklınızı kullanmıyor musunuz?"

52. "Ey halkım, Efendinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na yönelin ki gökten üzerinize bol rahmet yağdırsın, gücünüze güç katsın. Suçlular olarak yüz çevirmeyin!"

53. Dediler ki "Ey Hud, sen bize kesin bir kanıt ile gelmedin. Biz, sırf senin sözünle dinimizi bırakacak değiliz, seni onaylayacak değiliz."

54. "Senin tanrılarımızdan biri tarafından çarpıldığını söyleriz," Dedi ki "ALLAH’ı tanık tutuyorum, siz de tanık olun ki ben uzağım sizin ortak koştuğunuz..."

55. "O’ndan başkalarından. Haydi, topunuz birleşip bana karşı plan hazırlayın. Hiç de beklemeyin."

56. "Ben, Efendim ve Efendiniz olan ALLAH’a güvendim. O’nun kontrol etmediği hiçbir yaratık yoktur. Efendim dosdoğru yolun üzerindedir."

57. "Yüz çevirirseniz, artık ben, kendisiyle gönderildiğim mesajı size bildirdim. Efendim yerinize başka bir halk geçirecek ve siz O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Benim Efendim her şeyi Gözetip Kontrol Edendir."

58. Emrimiz gelince Hud’u ve beraberindeki gerçeği onaylayanları bizden bir rahmetle kurtardık. Onları dehşetli bir azaptan kurtardık.

59. İşte Ad halkı böyleydi. Rab’lerinin ayetlerini reddettiler, elçilerine isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emrini izlediler.

60. Bunun üzerine, hem dünya hayatında ve hem diriliş gününde bir lanete uğradılar. Kısacası, Ad halkı, Rab’lerine karşı çıktı. Hud’un halkı Ad yok olmuştur.

61. Semud’a da kardeşleri Salih’i… Dedi ki "Ey halkım, ALLAH’a hizmet edin, O’ndan başka tanrı yoktur. Sizi yerden çıkarıp yaratan, sizi oraya yerleştiren O’dur. Öyleyse O’ndan bağışlanma dileyin ve sonra O’na yönelin. Kuşkusuz Efendim Yakındır, Yanıtlayandır."

62. Dediler ki "Ey Salih, sen bundan önce, aramızda popüler bir umut kaynağıydın. Atalarımızın hizmet etmiş olduklarından sen şimdi bizi men mi ediyorsun? Biz, senin bizi çağırdığın şeylerden kuşku içindeyiz."

63. Dedi ki "Ey halkım, ya ben Efendimden kesin bir delile sahipsem ve kendisinden bana rahmet vermişse? O’na isyan edecek olursam beni ALLAH’tan kim kurtarabilir? Siz ancak benim kayıplarımı arttırabilirsiniz."

64. "Ey halkım, ALLAH’ın bu devesi sizin için bir ayettir. ALLAH’ın toprağında bırakın otlansın. Ona kötülük dokundurmayın. Yoksa sizi yakın bir azap yakalar."

65. Fakat, onu işkenceyle kestiler. "Yurdunuzda yaşamanız için üç gününüz var. Bu, yalan olmayan bir sözdür!" dedi.

66. Emrimiz gelince, Salih’i ve beraberinde gerçeği onaylamış olanları bizden bir rahmet ile o günün rezilliğinden kurtardık. Efendin, kuşkusuz Güçlü ve Üstündür.

67. Zalimleri korkunç bir ses yakaladı, yurtlarında çöküp kaldılar.

68. Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Doğrusu Semud (halkı) Rab’lerine karşı geldi; Semud yok olup gitti.

69. Elçilerimiz İbrahim’e müjdeyi götürdüklerinde "Selam!" (Barış olsun) dediler. O da "Selam!" dedi ve hemen (onlara) kızartılmış bir buzağı sundu.

70. Ellerinin ona uzanmadığını görünce, durumlarını beğenmedi; içine bir korku düştü. "Korkma" dediler, "Biz Lut’un halkına gönderilmiş bulunuyoruz."

71. Ayakta duran karısı gülünce biz de ona İshak’ı ve İshak’ın ardından Yakup’u müjdeledik.

72. "Vay başıma gelenler!" dedi, "Ben bir yaşlı kadın ve kocam da ihtiyar bir adam iken çocuk mu doğuracağım? Bu çok garip bir şey!"

73. "ALLAH’ın işine mi şaşıyorsun" dediler, "ALLAH’ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinizedir ey ev halkı. O Övgüye En Layıktır, Yücelerin Yücesidir."

74. İbrahim’den korku gidip kendisine bu müjde verilince Lut halkı hakkında bizimle tartışmaya başladı.

75. Doğrusu, İbrahim çok yumuşak, çok duygulu ve sürekli yönelen biriydi.

76. "Bundan vazgeç İbrahim. Efendinin emri gelmiş bulunuyor; onlar önlenemez bir azaba mahkûm olmuşlardır."

77. Elçilerimiz Lut’a gelince, onlara kötü davranıldı. Bu durum canını sıktı ve "Zor birgün olacak" dedi.

78. Halkı koşarak oraya geldiler; günah işlemeyi adet haline getirmişlerdi. "Ey halkım, işte kızlarım, onlar sizin için daha temizdir. ALLAH’ı sayın, konuklarım önünde beni rezil etmeyin. İçinizde aklı başında bir adam yok mu?" dedi.

79. "Bilirsin ki senin kızlarına bizim bir ihtiyacımız yok. Sen bizim ne istediğimizi iyi bilirsin" dediler.

80. "Keşke size gücüm yetseydi veya güçlü dostlara sahip olsaydım" dedi.

81. "Ey Lut" dediler, "Biz, Efendinin elçileriyiz. Onlar sana dokunamazlar. Aileni gecenin bir anında yürüyüşe çıkart, sizden hiç kimse geriye bakmasın; fakat senin karın istisna. Ötekilerin başına gelecek olanlar onun da başına gelecektir. Onların belirlenmiş zamanı sabahtır. Sabah yakın değil mi?"

82. Emrimiz gelince onun üstünü altına getirdik, üzerlerine sertleşmiş kat kat taş yağdırdık.

83. Zalimleri bulsun diye Efendin tarafından belirlenmiş…

84. Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı… Dedi ki "Ey halkım, ALLAH’a hizmet edin, O’ndan başka tanrınız yoktur. Ölçüyü tartıyı eksik tutmayın. Sizi refah içinde görüyorum ve sizin için, kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum."

85. "Ey halkım, ölçüyü ve tartıyı adaletle tam uygulayın. Halkın hakkını eksik vermeyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak kötülük işlemeyin."

86. "Gerçeği onaylıyorsanız, ALLAH’ın bıraktığı, sizin için daha iyidir. Ben sizin üzerinize bekçi değilim."

87. Dediler ki "Şuayb, atalarımızın hizmet etmiş olduklarından veya ticaretimizi dilediğimiz gibi çevirmekten vazgeçmemizi senin namazın mı gerektiriyor? Sen aslında yumuşak huylusun, akıllısın."

88. "Halkım" dedi, "Bakın, ya ben Efendimden kesin bir kanıta sahip isem ve bana kendisinden güzel bir nimet bağışlamışsa?… Sizi bazı şeyleri yasaklamam, size zıt gitmek istediğim için değildir. Ben sadece gücüm yettiğince bir reform gerçekleştirmek istiyorum. Başarım ancak ALLAH’tandır. O’na güvendim ve O’na yöneliyorum."

89. "Halkım, bana karşı çıkışınız, sakın sizi Nuh halkının veya Hud halkının, yahut Salih halkının başına gelenler gibi bir felakete uğratmasın. Üstelik, Lut halkı sizden pek uzakta değil."

90. "Efendinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin. Kuşkusuz Efendim Rahimdir, Sevendir."

91. "Şuayb" dediler, "Senin söylediklerinin birçoğunu anlamıyoruz. Üstelik biz, seni aramızda güçsüz görüyoruz. Kabilen olmasaydı seni taşlardık/kovardık. Senin bize karşı herhangi bir üstünlüğün yoktur."

92. Dedi ki "Ey halkım, kabilem size göre ALLAH’tan daha mı üstündür ki O’na sırt çevirdiniz? Efendim, sizin tüm yaptıklarınızı Kuşatandır."

93. "Halkım, elinizden geleni yapın; ben de yapacağım. Alçaltıcı azabın kime geleceğini ve kimin yalancı olduğunu ileride bileceksiniz. Umutla bekleyin, ben de sizinle birlikte umutla bekliyorum."

94. Emrimiz gelince Şuayb’ı ve kendisiyle beraber gerçeği onaylamış olanları bizden bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri korkunç gürültü yakaladı; yurtlarında çöküp kaldılar.

95. Sanki orada hiç yaşamamışlar gibi… Semud, nasıl yok edildiyse, Medyen de öylece yok edildi.

96. Musa’yı işaretlerimizle (ayat) ve kesin bir yetkiyle gönderdik;

97. Firavun ve konseyine… Ancak onlar Firavunun buyruğuna uydular. Firavunun buyruğu ise akıllıca değildi.

98. Diriliş gününde halkına öncülük edip onları ateşe sokacaktır. Girdikleri yer ne kötü bir mekandır!

99. Burada da, ahirette de peşlerine lanet takılmıştır. Aldıkları armağan ne kötü armağandır!

100. Sana bu aktardıklarımız, o kentlerin haberlerindendir. Onlardan kimi hâlâ ayakta, kimi de biçilmiştir.

101. Biz onlara zulmetmedik, onlar kendi kendilerine zulmettiler. Efendinin emri geldiği zaman, ALLAH’tan aşağı yalvardıkları tanrıları onları hiçbir şeyden kurtaramadı. Aslında, onların yalnızca ziyanlarını arttırdı.

102. İşte Efendin, zulmetmekte olan kentleri yakaladığı zaman böyle yakalar. O’nun yakalaması acıdır, çetindir.

103. Ahiret azabından korkanlar için bunda bir ders vardır. Halkın toplandığı birgündür o. Tanık olunan bir gündür o.

104. Onu ancak sayılı bir süre için erteliyoruz.

105. O gün geldiği zaman, hiç kimse O’nun izni olmadan konuşamaz. Onlardan kimi talihsiz, kimi de mutludur.

106. Talihsizler ateştedir. Onlar orada sızlayıp inlerler.

107. Gökler ve yer durduğu sürece orada kalıcıdırlar; ancak Efendin dilerse başka. Efendin dilediğini Yapandır.

108. Mutluluğu hak edenler ise, gökler ve yer kaldığı sürece bahçede kalıcıdırlar. Efendin dilerse başka. Kesintisiz bir ödüldür bu.

109. Şunların hizmet ettiklerinden hiçbir kuşkun olmasın. Aynen daha önceki atalarının hizmet ettiği gibi hizmet ediyorlar. Onların nasiplerini eksiksiz olarak kendilerine ödeyeceğiz.

110. Musa’ya kitabı verdik; ancak onda anlaşmazlığa düştüler. Efendinin verilmiş bir sözü olmasaydı aralarında hüküm verilecekti. Onlar ondan kuşku içindedirler, kararsızdırlar.

111. Efendin hepsinin yaptıklarının karşılığını tam olarak verecektir. O, onların yaptıklarından Haberdardır.

112. Emredildiğin gibi dosdoğru ol, seninle beraber yönelmiş olanlarla birlikte… Aşma ve azgınlaşma. O, sizin yaptıklarınızı Görendir.

113. Zalimlere sakın sempati duymayın, onları desteklemeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin ALLAH’tan aşağı dostlarınız yoktur, sonra size yardım da edilmez.

114. Gündüzün iki ucunda, gecenin yakın kısmında namazı gözet. İyilikler kötülükleri silip götürür. Bu, öğüt alacak olanlara bir öğüttür.

115. Sabret, çünkü ALLAH, iyilik yapanların ödülünü savsamaz.

116. Sizden önceki nesillerin erdem sahibi olanları, yeryüzünde kötülüklere engel olmalı değil miydiler? Onlardan kurtardığımız az kişi hariç… Zalimler ise, kendilerine verilen refaha dalıp şımardılar; böylece suçlulara katıldılar.

117. Halkı erdemli davrandığı sürece, Efendin kentleri yok edecek değildir.

118. Efendin dileseydi halkı tek bir toplum yapardı. Fakat onlar sürekli olarak tartışıp duracaklar.

119. Efendinin acıdıkları hariç. Bunun içindir ki onları yarattı. Efendinin sözü yerine gelmiştir "Cehennemi cinler ve halkla, topluca dolduracağım."

120. Gönlünü pekiştirmek için elçilerin tarihlerinden sana yeterince aktarmaktayız. Bunda, senin için bir gerçek ve gerçeği onaylayanlar için de bir aydınlatma ve uyarı gelmiştir.

121. Gerçeği onaylamayanlara de ki "Elinizden geleni yapın, biz de yapacağız."

122. "Sonra bekleyin, biz de beklemekteyiz."

123. Göklerin ve yerin gizlilikleri ALLAH’a aittir. Tüm işler sonunda ona döner. O’na hizmet edin ve O’na güvenin. Efendin onların yaptığından habersiz değildir.