Gültekin Onan 

1. Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve ay yarıldı.

2. Onlar bir ayet görseler sırt çevirirler ve "(Bu) Süregelen bir büyüdür" derler.

3. Yalanladılar ve kendi hevalarına uydular; oysa her buyruk ’sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır’.

4. Andolsun, onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.

5. (Ki her biri) Doruğunda, olgunlaşmış hikmettir. Fakat uyarmalar bir yarar sağlamıyor.

6. Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının benzeri görülmedik (nükür) bir şeye çağıracağı gün...

7. Gözleri ’zillet ve dehşetten düşmüş olarak’, sanki ’yayılan’ çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.

8. Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki "Bu, zorlu bir gün."

9. Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve "Delidir" dediler. O ’baskı altına alınıp engellenmişti’.

10. Sonunda rabbine dua etti "Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık sen (bu kafir toplumdan) intikam al."

11. Biz de ’bardaktan boşanırcasına akan’ bir su ile göğün kapılarını açtık.

12. Yeri de ’coşkun kaynaklar’ halinde fışkırttık (feccerne). Derken su, takdir edilmiş bir buyruğa karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti.

13. Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık;

14. Gözlerimiz önünde akıp gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) küfredilmiş olan (Nuh)’a bir mükafaat olmak üzere.

15. Andolsun, biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?

16. Şu halde benim azabım ve uyarıp korkutmam nasılmış?

17. Andolsun biz Kuran’ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?

18. Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?

19. Biz, o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine ’kulakları patlatan bir kasırga’ gönderdik.

20. İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp kopmuş hurma kütükleriymiş gibi.

21. Şu halde benim azabım ve uyarmam nasılmış?

22. Andolsun biz Kuran’ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?

23. Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı.

24. Dediler ki "Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz."

25. "Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır."

26. Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip öğreneceklerdir.

27. Gerçek şu ki biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip bekle ve sabret.

28. "Ve onlara, suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su alış sırası (kiminse, o) hazır bulunsun."

29. Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağını kapıp ’hayvanı ayağından biçip yere devirdi’.

30. Şu halde benim azabım ve uyarmam nasılmış?

31. Çünkü biz onların üzerine bir tek çığlık gönderdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler.

32. Andolsun biz Kuran’ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?

33. Lut kavmi de uyarıları yalanladı.

34. Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azabtan ayrı tuttuk), onları seher vakti kurtardık;

35. Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz.

36. Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp yalanlamakta direttiler.

37. Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı, yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. "İşte azabımı ve uyarmamı tadın."

38. Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azab yakalayıp bastırıverdi.

39. Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın.

40. Andolsun biz Kuran’ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?

41. Andolsun Firavun ailesi (ve çevresi ile kavmi)ne de uyarılar geldi.

42. Onlar bizim ayetlerimizin tümünü yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü, kudretli olanın yakalayışıyla yakalayıverdik.

43. Sizin kafirleriniz onlardan daha mı hayırlı? Yoksa sizin için Kitaplarda bir beraat mi var?

44. "Biz, ’birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan’ bir toplumuz" mu diyorlar?

45. Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.

46. Daha doğrusu onlara vaadedilen (asıl azab) (kıyamet) saatidir. O saat, ’kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela’ ve daha acıdır.

47. Hiç şüphesiz suçlular günahkarlar, bir sapmışlık (dalalet) ve çılgınlık içindedirler.

48. Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün; "cehennemin dokunuşunu tadın" (denecek).

49. Hiç şüphesiz, biz her şeyi kader ile yarattık.

50. Bizim buyruğumuz bir göz kırpma gibi yalnızca ’bir keredir’.

51. Andolsun biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp düşünen var mı?

52. Onların işlemiş oldukları her şey kitaplarda (yazılı)dır.

53. Küçük, büyük her şey satır satır (yazılı)dır.

54. Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler.

55. Çok kudretli, mülkünün sonu olmayan (Tanrı)nın yanında doğruluk makamındadırlar.