Hayrat Neşriyat | |
---|---|
سَأَلَ سَائِلٌ بِعَذَابٍ وَاقِعٍ Seele sailun bi’azabin vakı’ın. |
|
2. (O azab) kâfirler içindir ki onu (kendilerinden) def` edecek kimse yoktur. |
لِلْكَافِرِينَ لَيْسَ لَهُ دَافِعٌ Lilkafirne leyse lehu dafi’un. |
3. (O,) meâric`in (semâvâta yükselme vâsıtalarının) sâhibi olan Allah tarafındandır. |
مِنَ اللَّهِ ذِي الْمَعَارِجِ Minallahi ziylme’arici. |
4. Melekler ve Rûh (Cebrâîl), mikdârı (sizce) elli bin sene olan bir günde O`na (arşına)çıkarlar. |
تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ Ta’ruculmelaiketu verruhu ileyhi fiy yevmin kane mikdaruhu hamsiyne elfe senetin. |
فَاصْبِرْ صَبْرًا جَمِيلًا Fasbir sabren cemiylen. |
|
إِنَّهُمْ يَرَوْنَهُ بَعِيدًا İnnehum yerevnehu be’ıyden. |
|
وَنَرَاهُ قَرِيبًا Ve nerahu kariyben. |
|
يَوْمَ تَكُونُ السَّمَاءُ كَالْمُهْلِ Yevme tekunussema’u kelmuhli. |
|
وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ Ve tekunulcibalu kel’ıhni. |
|
10. Ve (o günün dehşetinden) bir dost, bir dostu(n hâlini) sormaz! |
وَلَا يَسْأَلُ حَمِيمٌ حَمِيمًا Ve la yes’elu hamiymun hamiymen. |
يُبَصَّرُونَهُمْ ۚ يَوَدُّ الْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدِي مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍ بِبَنِيهِ Yubassarunehum yeveddulmucrimu lev yeftediy min ’azabi yevmeizin bibeniyhi. |
|
12. (12-13) Ve karısını, kardeşini! Ve kendisini barındıran aşîretini! |
وَصَاحِبَتِهِ وَأَخِيهِ Ve sahıbetihi ve ehıyhi. |
13. (12-13) Ve karısını, kardeşini! Ve kendisini barındıran aşîretini! |
وَفَصِيلَتِهِ الَّتِي تُؤْوِيهِ Ve fasıyletihilletiy tu’viyhi. |
وَمَنْ فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ يُنْجِيهِ Ve men fiyl’ardı cemiy’an summe yunciyhi. |
|
15. (15-16) Hayır! Çünki o (ateş), derileri kavurup soyan, şiddetli bir alevdir! |
كَلَّا ۖ إِنَّهَا لَظَىٰ Kella inneha leza. |
16. (15-16) Hayır! Çünki o (ateş), derileri kavurup soyan, şiddetli bir alevdir! |
نَزَّاعَةً لِلشَّوَىٰ Nezza’aten lişşeva. |
تَدْعُو مَنْ أَدْبَرَ وَتَوَلَّىٰ Ted’u men edbere ve tevella. |
|
وَجَمَعَ فَأَوْعَىٰ Ve cema’a feev’a. |
|
19. Şübhesiz ki insan, çok hırslı (ve sabırsız) yaratılmıştır! |
إِنَّ الْإِنْسَانَ خُلِقَ هَلُوعًا İnnel’insane hulika helu’an. |
إِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعًا İza messehuşşerru cezu’an. |
|
21. Ona hayır dokunduğu zaman da cimridir (Allah yolunda sarf etmez, şükretmez). |
وَإِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعًا Ve iza messehulhayru menu’an. |
إِلَّا الْمُصَلِّينَ İllelmusalliyne. |
|
الَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَاتِهِمْ دَائِمُونَ Elleziynehum ’ala salatihim daimune. |
|
وَالَّذِينَ فِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَعْلُومٌ Velleziyne fiy emvalihim hakkun ma’lumun. |
|
لِلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ Lissaili velmahrumi. |
|
وَالَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ Velleziyne yusaddikune biyevmiddiyni. |
|
27. O kimseler ki, onlar, Rablerinin azâbından korkanlardır. |
وَالَّذِينَ هُمْ مِنْ عَذَابِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَ Velleziyne hum min ’azabi rabbihim muşrikune. |
28. Çünki Rablerinin azâbı, (kendisinden) emîn olunmayan (bir azab)dır. |
إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍ İnne ’azabe rabbihim ğayru me’munin. |
وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ Velleziyne hum lifurucihim hafizune. |
|
إِلَّا عَلَىٰ أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ İlla ’ala ezvacihim ev ma meleket eymanuhum feinnehum ğayru melumiyne. |
|
31. O hâlde kim bundan ötesini ararsa, işte onlar haddi aşanların ta kendileridir. |
فَمَنِ ابْتَغَىٰ وَرَاءَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْعَادُونَ Femenibteğa verae zalike feulaike humul’adune. |
32. Yine o kimseler (o namaz kılanlar) ki, onlar emânetlerini ve sözlerini yerine getirenlerdir. |
وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ Velleziyne hum liemanatihim ve ’ahdihim ra’une. |
33. O kimseler ki onlar, şâhidliklerini hakkıyla yerine getirenlerdir. |
وَالَّذِينَ هُمْ بِشَهَادَاتِهِمْ قَائِمُونَ Velleziyne hum bişehadatihim kaimune. |
34. O kimseler ki onlar, namazlarını (şartlarına riâyet ve ona devâm ederek) muhâfaza ederler. |
وَالَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ Velleziyne hum ’ala salatihim yuhafizune. |
أُولَٰئِكَ فِي جَنَّاتٍ مُكْرَمُونَ Ulaike fiy cennatin mukremune. |
|
فَمَالِ الَّذِينَ كَفَرُوا قِبَلَكَ مُهْطِعِينَ Femalilleziyne keferu kıbeleke muhtı’ıyne. |
|
عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ عِزِينَ Anilyemiyni ve ’anişşimali ’ıziyne. |
|
38. Onlardan her bir şahıs, Naîm Cennetine konulacağını mı umuyor? |
أَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُدْخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٍ Eyatme’u kullumriin minhum en yudhale cennete na’ıymin. |
39. Aslâ! Şübhesiz ki biz, onları bilmekte oldukları şeyden (bir damla hakir sudan)yarattık. |
كَلَّا ۖ إِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِمَّا يَعْلَمُونَ Kella inna halaknahum mimma ya’lemune. |
فَلَا أُقْسِمُ بِرَبِّ الْمَشَارِقِ وَالْمَغَارِبِ إِنَّا لَقَادِرُونَ Fela uksimu birabbilmeşarikı velmeğaribi inna likadirune. |
|
عَلَىٰ أَنْ نُبَدِّلَ خَيْرًا مِنْهُمْ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ Ala en nubeddile hayren minhum ve ma nahnu bimesbukıyne. |
|
فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ Fezerhum yehudu ve yel’adune. |
|
43. O gün kabirlerden sür`atle çıkarlar; sanki onlar, dikili taşlara (putlara) akın ediyorlardır. |
يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ سِرَاعًا كَأَنَّهُمْ إِلَىٰ نُصُبٍ يُوفِضُونَ Yevme yahrucune minel’ecdasi sira’an keennehum ila nusubin yufidune. |
خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۚ ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ Haşi’aten ebsaruhum terhekuhum zilletun zalikelyevmulleziy kanu yu’adune. |