Sadık Türkmen 

1. Isteyen biri, olacak azabı istedi.

2. Inkârcılar içindir, onu önleyecek yoktur.

3. Yükselme derecelerinin sahibi Allah katındandır.

4. Melekler ve Ruh, O’nun huzuruna miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselirler!

5. Öyleyse sen güzelce sabret!

6. Çünkü onlar onu uzak görürler.

7. Biz ise onu yakın görüyoruz.

8. O gün gökyüzü erimiş maden gibi olur!

9. Dağlar da atılmış yün gibi olur!

10. Hiçbir yakın dost, bir yakın dosta hâlini soramaz.

11. Birbirlerine gösterildikleri hâlde! Suçlu, o günün azabından kurtulmak için fidye vermek ister; oğullarını,

12. Eşini ve kardEşini.

13. Ve kendisini barındıran soyunu sopunu/akrabalarını.

14. Yeryüzündekilerin hepsini verse de, kendisini kurtarsa...

15. Hayır hayır! Doğrusu o, alevlenen/yalın bir ateştir;

16. Başın derisini kavurur,

17. Sırt çevirip tersine gideni kendisine çağırır.

18. Ve (servet) biriktirerek (ekonomiye kazandırmayıp) stok yapanları!

19. Gerçek şu Kİ, insan; pek hırslı ve aç gözlü!

20. Kendisine kötülük dokunduğu zaman, sızlanır.

21. Ona iyilik dokunduğu zaman, cimrilik eder!

22. Namaz kılanlar müstesna.

23. Onlar, namazlarında süreklidirler.

24. Ve onların mallarında belirli bir hak vardır.

25. Hem isteyen ve Hem de yoksun/mahrum bırakılanlar için.

26. Onlar din/hesap gününü tasdik ederler.

27. Onlar rablerinin azabından korkarlar.

28. Çünkü rablerinin azabından emin olunamaz.

29. Onlar edep yerlerini/iffetlerini koruyanlardır.

30. Ancak eşleri ya da suç (haram) olmayan birliktelikler başka! Çünkü onlar, bundan dolayı kınanmazlar.

31. Ama kim bunun ötesini isterse, işte onlar haddi aşanlardır.

32. Onlar emanetlerini ve sözleşmelerini gözetenlerdir!

33. Onlar şahitliklerinde dürüsttürler.

34. Onlar, (namaza zıt iş yapmayarak) namazlarını koruyanlardır.

35. Işte onlar, cennetlerde ikram görenlerdir!

36. Şimdi inkârcılara ne oluyor ki? Önünde şaşkın şaşkın koşuşuyorlar;

37. Sağdan ve soldan bölük bölük!

38. Onlardan her biri nimet cennetine sokulacağını mı umuyor?

39. Hayır, asla! Biz onları, bildikleri şeyden yarattık.

40. Doğularin ve batıların Rabbine yemin olsun ki, Biz elbette güç yetirenleriz;

41. Onların yerine kendilerinden daha iyilerini getirmeye! Üstelik Bize engel olabilecek (güçleri) de yok.

42. O halde bırak onları dalsınlar ve oynayadursunlar vadolunan günlerine kavuşuncaya dek...

43. O gün onlar, hızlı hızlı kabirlerinden çıkarlar; sanki dikili hedeflere doğru koşuyorlar gibi!

44. Gözleri düşüktür/baygındır, kendilerini bir zillet kaplamıştır! İşte, kendilerine söz verilen gün, bugündür!