Ahmet Varol 

1. Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescidi Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa’ya yürütenin şanı pek yücedir. Şüphesiz o duyandır, görendir.

2. ’Benden başka vekil edinmeyin’ diye onu İsrailoğullarına yol gösterici kıldık.

3. Ey Nuh ile birlikte taşıdıklarımızın soyundan gelenler! Şüphesiz o çok şükreden bir kuldu.

4. ’Andolsun yeryüzünde iki kere bozgunculuk çıkaracak ve muhakkak büyük bir taşkınlık göstereceksiniz.

5. Nitekim bu ikiden birincisinin vakti gelince üzerinize pek zorlu kullarımızı gönderdik ve onlar evlerin aralarına kadar girip (sizi) araştırdılar. Bu yerine gelecek bir vaaddi.

6. Sonra tekrar onlara karşı size yeniden imkan verdik. Sizi mallarla ve oğullarla destekledik ve sayıca daha kalabalık hale getirdik.

7. Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz o da kendi aleyhinizedir. Sonuncu vaad geldiğinde (öyle kullar göndeririz ki) yüzlerinizi kötü duruma soksunlar, ilk keresinde girdikleri gibi yeniden Mescid’e girsinler ve ele geçirdiklerini darmadağın edip bıraksınlar.

8. Umulur ki Rabbiniz size merhamet eder. Ama eğer siz (bozgunculuğa) dönerseniz biz de (cezaya) döneriz. Cehennemi kâfirler için kuşatıcı (bir zindan) yaptık.

9. Şüphesiz bu Kur’an en doğru yola yöneltir ve salih ameller işleyen mü’minleri kendileri için büyük ecir olduğunu müjdeler.

10. Ahirete inanmayanlar için de acıklı bir azap hazırladığımızı (bildirir).

11. İnsan hayra dua ettiği gibi şerre de dua eder. İnsan pek acelecidir.

12. Gece ile gündüzü iki ayet kıldık. Gecenin ayetini sildik; Rabbinizden lütuf aramanız ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için gündüz ayetini aydınlatıcı kıldık. Biz her şeyi genişçe anlattık.

13. Her insanın kuşunu (amelini, uğurunu) kendi boynuna doladık. Kıyamet günü onun için, açılmış halde kendine ulaşacak bir kitap çıkarırız.

14. ’Oku kitabını! Bugün kendi nefsin hesap görücü olarak sana yeter.’

15. Kim hidayete ererse kendi nefsi için hidayete erer. Kim de sapıtırsa yalnız kendi aleyhine sapıtır. Hiç bir günahkar başkasının günah yükünü taşımaz. Biz peygamber göndermedikçe azap edecek değiliz.

16. Biz bir kenti helak etmek istediğimizde oranın varlıklılarına emrederiz. Onlar da (emirlerimize uymayıp) orada bozgunculuk çıkarırlar. Bunun üzerine artık söz hak olur ve orayı darmadağın ederiz.

17. Nuh’tan sonra nice kuşakları helak ettik. Kullarının günahlarını haber alıcı, görücü olarak Rabbin yeter.

18. Kim bu çabucak geçeni (dünyayı) isterse, orada istediğimiz kimseye, dilediğimizi çabucak veririz. Sonra ona cehennemi nasip ederiz. Oraya kınanmış, (rahmetten) kovulmuş olarak ulaşır.

19. Kim de ahireti ister ve mü’min olarak onun için gereken çabayı gösterirse işte onların çabaları kabul görür.

20. Onlara da bunlara da herbirine Rabbinin ihsanından veririz. Rabbinin ihsanı kesilmiş değildir.

21. Bak, nasıl bazılarını bazılarından üstün kıldık. Elbette ahiret dereceler yönünden de daha büyüktür, üstünlük bakımından da daha büyüktür.

22. Allah’la birlikte başka bir ilah edinme. Yoksa kınanmış ve yalnız, yardımcısız bırakılmış halde oturursun.

23. Rabbin kendinden başkasına kulluk etmemenizi ve ana-babaya iyilik etmenizi emretti. Biri ya da ikisi senin yanında yaşlılığa ererse onlara ’üf’ bile deme, onları azarlama ve onlara güzel söz söyle.

24. ’Ey Rabbim! Onlar beni küçükken eğittikleri gibi sen de onlara merhamet et’ de.

25. Rabbiniz içlerinizdekini daha iyi bilir. Eğer salih kimseler olursanız şüphesiz O da tevbe edip kendine dönenleri bağışlayıcıdır.

26. Yakına hakkını ver. Yoksula ve yolda kalmışa da. (Malını) saçıp savurma.

27. Doğrusu saçıp savuranlar şeytanların kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.

28. Eğer Rabbinden umduğun bir rahmeti beklerken (darlık dolayısıyla) onlara yüz çevirecek olursan, bu durumda onlara yumuşak söz söyle.

29. Elini boynuna bağlı kılma, tamamen de açıp saçma. Sonra kınanmış, hüsrana uğramış halde oturur kalırsın.

30. Şüphesiz Rabbin dilediğine rızkı yayar ve (dilediğine) daraltır. Gerçekten O kullarından haberdar olan, onları görendir.

31. Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onlara da sizi de biz rızıklandırız. Şüphesiz onların öldürülmesi büyük bir suçtur.

32. Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, açık bir kötülüktür. Yol olarak da çok kötüdür.

33. Haklı bir sebep olmaksızın Allah’ın haram kıldığı canı öldürmeyin. Kim haksızlıkla öldürülürse onun velisine bir yetki vermişizdir. O da öldürmede aşırı gitmesin. Çünkü o gerçekten yardım görmüştür.

34. Erginlik çağına erişinceye kadar, en güzel bir şekil dışında yetimin malına yaklaşmayın. Sözü de yerine getirin. Çünkü verilen sözden sorulacaktır.

35. Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun ve doğru bir tartıyla tartın. Bu daha hayırlı ve sonuç bakımından da daha güzeldir.

36. Hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardına düşme. Şüphesiz kulak, göz ve kalb; bunların tümü ondan sorumludur.

37. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Şüphesiz sen ne yeri yarabilirsin ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.

38. Bütün bunlar kötü olmaları dolayısıyla Rabbinin katında sevilmeyen şeylerdir.

39. Bunlar Rabbinin sana hikmet olarak vahyettiklerindendir. Allah’la beraber başka bir ilah edinme. Yoksa kınanmış, kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.

40. Rabbiniz size oğulları seçti de kendisi meleklerden dişiler mi edindi? Doğrusu siz büyük bir söz söylüyorsunuz!

41. Andolsun öğüt almaları için bu Kur’an’da (bunları) türlü türlü açıkladık. Ama bu onların sadece nefretlerini artırıyor.

42. ’Eğer söyledikleri gibi O’nunla beraber başka ilahlar olsaydı o zaman onlar mutlaka Arş’ın sahibine bir yol ararlardı.’

43. O, onların söylediklerinden münezzeh ve çok yücedir, uludur.

44. Yedi gök, yer ve bunların içindekiler O’nu tesbih ederler. Hiç bir şey yoktur ki O’nu övgüyle tesbih etmesin. Ancak siz onların tesbihlerini anlamıyorsunuz. Şüphesiz O hilim sahibidir, bağışlayandır.

45. Kur’an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanların arasına görünmez bir perde çekeriz.

46. Onu anlayamamaları için kalplerine örtüler, kulaklarına da bir ağırlık koyarız. Kur’an’da Rabbini tek olarak andığın zaman nefretle arkalarını dönüverirler.

47. ’Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz’ dediklerini biz çok iyi biliriz.

48. Bak sana nasıl örnekler verdiler de saptılar. Artık bir yol (bulmay)a güç yetiremezler.

49. ’Kemikler ve ufalanmış toz haline geldikten sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?’

50. ’İster taş ve ister demir olun.

51. ’Yakında olması umulur.’

52. Sizi çağıracağı gün O’na hamdederek çağrısına uyacak ve (dünyada) pek az bir süre kaldığınızı sanacaksınız.

53. ’En güzel olanı söylesinler. Şüphesiz şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan insan için apaçık bir düşmandır.

54. Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size merhamet eder ve dilerse azab eder. Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.

55. Rabbin göklerde ve yerde olanları daha iyi bilir. Andolsun biz peygamberlerin bazılarını bazılarına üstün kıldık. Davud’a da Zebur’u verdik.

56. ’O’ndan başka (ilah) olduklarını sandıklarınızı çağırın. Onlar ne sizden bir sıkıntıyı giderebilirler ne de onu değiştirebilirler.’

57. Onların çağırdıkları (taptıkları) da, hangileri daha yakındır diye Rabblerine vesile arar, O’nun rahmetini umar ve azabından korkarlar. Gerçekten Rabbinin azabı korkunçtur.

58. Bizim kıyamet gününden önce helak etmeyeceğimiz veya şiddetli bir azabla azaplandırmayacağımız hiç bir ülke (memleket) yoktur. Şüphesiz bu, Kitap’ta yazılıdır.

59. Bizi mucizeler göndermekten alıkoyan, öncekilerin onları yalanlamış olmasından başka bir şey değildir. Semud’a apaçık (bir mucize) olarak dişi deveyi verdik de ona zulmettiler. Oysa biz mucizeleri ancak korkutmak için göndeririz.

60. ’Muhakkak Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır’ demiştik. Sana gösterdiğimiz rüyayı ve Kur’an’da lanetlenmiş ağacı ancak insanlar için bir imtihan kıldık. Biz onları korkutuyoruz ama bu onlarda büyük bir azgınlıktan başka bir şeyi artırmıyor.

61. ’Ben bir çamur olarak yarattığına mı secde edeyim?’ demişti.

62. ’Şu bana üstün kıldığına bir baksana! Andolsun, eğer bana kıyamet gününe kadar süre tanırsan çok azı dışında onun soyunu kendime bağlayacağım.’

63. ’Git. Onlardan kim sana uyarsa şüphesiz sizin cezanız cehennemdir. Eksiksiz bir ceza!

64. Onlardan gücünün yettiğini sesinle yerlerinden oynat. Atlılarınla ve yayalarınla üzerlerine yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara vaadlerde bulun.’ Şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vaad etmez.

65. ’Şüphesiz benim (gerçek) kullarımın üzerinde senin bir gücün olamaz.’ Vekil olarak Rabbin yeter.

66. Rabbiniz, lütfundan arayasınız diye sizin için gemileri denizde yürütendir. Şüphesiz o size karşı merhametlidir.

67. Size denizde bir darlık dokunduğunda O’ndan başka çağırdıklarınız (taptıklarınız) kaybolur. Ama sizi karaya (çıkarıp) kurtardığında yüz çevirirsiniz. Doğrusu insan pek nankördür.

68. O’nun sizi kara tarafında yere geçirmeyeceğinden veya üzerinize çakıl savuran bir kasırga göndermeyeceğinden emin mi oldunuz? Sonra kendinize bir vekil de bulamazsınız.

69. Yoksa O’nun bir başka kez sizi tekrar oraya (denize) döndürmeyeceğinden ve üzerinize kırıp geçiren bir rüzgar gönderip inkar etmenize karşılık sizi boğmayacağından emin mi oldunuz? Sonra bizim (yaptığımızın) peşine düşecek bir yardımcı da bulamazsınız.

70. Andolsun biz, Adem oğullarını yücelttik. Onları karada ve denizde (bineklerle ve araçlarla) taşıdık. Temiz şeylerle rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık.

71. Her insan grubunu önderleriyle çağıracağımız gün, kimlere kitapları sağ yanlarından verilirse onlar kitaplarını okurlar ve bir iplikçik kadar bile haksızlığa uğratılmazlar.

72. Kim burada kör olursa ahirette de kördür ve yolca da daha şaşkındır.

73. Onlar neredeyse, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı iftira etmen için seni fitneye düşürecek ve o zaman seni dost edineceklerdi.

74. Andolsun, eğer seni kararlı kılmasaydık, az da olsa onlara meyledecektin.

75. Eğer onlara yanaşsaydın sana dünya hayatının ve ölüm ötesinin azabını katlayarak tattırırdık da bize karşı kendine yardım edebilecek hiç kimse bulamazdın.

76. Neredeyse seni bu yerden çıkarmak için tedirgin edeceklerdi. O durumda kendileri de senden sonra ancak az (bir süre) kalabilirler.

77. Elçilerimizden senden önce gönderdiğimiz kimselere uygulanan yöntem de buydu; ve sen Bizim uyguladığımız yöntemin (niteliğinde) bir farklılaşma bulamazsın.

78. Güneşin batıya yönelmesinden gecenin kararmasına kadar namaz kıl. Sabah namazını da (kıl). Şüphesiz sabah namazı şahid olunandır.

79. Gecenin bir kısmında da uyanıp sana mahsus olarak fazladan namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama eriştirir.

80. ’Rabbim! Beni (girdireceğin yere) doğruluk girdirişi ile girdir, (çıkaracağın yerden de) doğruluk çıkarışıyla çıkar ve bana katından yardım edici bir kuvvet ver.’

81. ’Hak geldi batıl yok oldu. Şüphesiz batıl yok olucudur.’

82. Kur’an’dan mü’minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Zalimlerin ise zarardan başka bir şeylerini artırmaz.

83. İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirir ve yan çizer. Ona bir şer dokunduğunda da ümitsizliğe kapılır.

84. ’Herkes durumuna (yapısına ve anlayışına) göre hareket eder. Şu halde kimin en doğru yolda olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir.’

85. ’Ruh Rabbimin emrindendir. Size ilimden ancak az bir şey verilmiştir.’

86. Andolsun, eğer dilersek sana vahyettiğimizi tamamen gideririz. Sonra onun için bize karşı bir vekil bulamazsın.

87. Ancak (onu bırakması) Rabbinin bir rahmetidir. Şüphesiz O’nun senin üzerindeki lütfu büyüktür.

88. ’Andolsun, insanlar ve cinler şu Kur’an’ın bir benzerini getirmek için toplansalar ve birbirlerine yardımcı da olsalar onun bir benzerini getiremezler.’

89. Andolsun, bu Kur’an’da insanlar için her tür örneği çeşitli şekillerde açıkladık. Ama insanların çoğu inkarda ayak diretti.

90. ’Yerden bir kaynak fışkırtmadığın sürece sana inanmayacağız.

91. Yahut senin hurmalardan ve üzümlerden bir bahçen olmalı ve aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmalısın.

92. Yahut ileri sürdüğün gibi göğü üzerimize parça parça düşürmeli veya Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmelisin.

93. ’Rabbimi tenzih ederim! Ben peygamber olan bir insandan başka bir şey miyim?’

94. ’Allah peygamber olarak bir insanı mı gönderdi?’ demelerinden başka bir şey değildir.

95. ’Eğer yeryüzünde sakin sakin yürüyen melekler olsaydı elbette onlara peygamber olarak gökten bir melek gönderirdik.’

96. ’Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Şüphesiz O kullarından haberdar olan, onları görendir.’

97. Allah kimi doğru yola iletirse o doğru yoldadır. Kimi de saptırırsa onlar için O’ndan başka dostlar bulamazsın. Onları kıyamet günü yüzleri üstüne, körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Varacakları yer cehennemdir. Ateşi dindikçe onlara ateşin alevini artırırız.

98. ’Kemikler ve ufalanmış toz haline geldikten sonra mı, biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?’ demelerine karşılık onların cezalarıdır.

99. Görmediler mi ki gökleri ve yeri yaratan Allah, kendilerinin benzerlerini de yaratmaya güç yetirebilir? Onlar için üzerinde şüphe olmayan bir ecel belirledi. Ancak zalimler küfürde ayak direttiler.

100. ’Rabbimin rahmet hazinelerine siz sahip olsaydınız harcama(kla tükeneceği) korkusuyla tutardınız. Gerçekten insan pek cimridir.’

101. ’Doğrusu ey Musa, ben seni büyülenmiş sanıyorum’ demişti.

102. ’Andolsun bunları ancak göklerin ve yerin Rabbinin görülen belgeler olarak indirdiğini bilmişsindir. Ey Firavun! Ben de seni helak olmuş sanıyorum.’

103. Derken (Firavun), onları o yerden sürüp çıkarmak istedi. Biz de onu ve beraberindekileri toptan suda boğduk.

104. ’Bu yerde siz oturun. Ahiret vaadi geldiğinde hepinizi biraraya getiririz.’

105. Biz, Kur’ân’ı, gerekçeli, hikmete dayalı, toplumda hakça bir düzen gerçekleştirecek bir kitap olarak indirdik. O, bütün hakikatleri içinde toplayarak bütün ihtiyaçları giderecek şekilde indi. Seni de, ancak rahmetimizi, merhametimizi, ihsanımızı, sevgimizi müjdeleyici ve sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan bir uyarıcı olarak özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere gönderdik.

106. Onu bir Kur’an olarak, insanlara dura dura okuman için (ayet ayet) ayırdık ve onu (ihtiyaca göre) kademe kademe indirdik.

107. ’Ona ister iman edin ister iman etmeyin. O, daha önce kendilerine ilim verilmiş olanlara okunduğunda çenelerinin üstüne kapanarak secde ederler.

108. ’Rabbimizi tenzih ederiz. Rabbimizin vaadi kesinlikle yerine gelmiştir’ derler.

109. Çeneleri üstüne kapanıp ağlarlar ve (Kur’an) onların gönüllerindeki derin saygıyı (huşuyu) artırır.

110. ’İster Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırsanız sonuçta en güzel isimler O’nundur.’ Namazında sesini çok yükseltme çok da kısma. Bu ikisinin arasında (orta) bir yol tut.

111. ’Çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, düşkünlük sebebiyle dosta (ihtiyacı) bulunmayan Allah’a hamdolsun’ de ve O’nu yücelttikçe yücelt.