Mustafa İslamoğlu 

1. Yarattıklarına benzemekten münezzeh, mutlak aşkın ve yüce O (Allah) ki, kulunu gecenin bir vaktinde Mescid-i Haram`dan çevresini bereketli kıldığımız Mescid-i Aksa`ya, ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye yürüttü zira O, evet sadece O`dur her şeyi işitip gören.

2. Yine Biz, Musa`ya (da) kitabı vermiş ve onu İsrailoğulları için bir doğru yol haritası kılarak (demiştik ki) "Benim dışımda, herhangi bir koruyucu otorite edineyim demeyin!

3. Siz, ey Nuh`la birlikte (gemide) taşıdıklarımızın soyundan gelenler! Unutmayın ki o hep şükreden bir kuldu!"

4. Ve İsrailoğullarına vahiy yoluyla (şunu) bildirdik "Mutlaka yeryüzünde iki kez bozgunculuk çıkartacak ve küstahça böbürlenip büyüklük taslayacaksınız!"

5. İşte bu iki uyarıdan birincisinin vakti geldiğinde, sizin üzerinize şu Bizim (belalı) kullardan saldırı gücü çok yüksek olanları musallat ettik; öyle ki, bunlar köşe bucak her yeri arayıp taradılar zira bu, sadece (böyle yapanlar için) konulmuş bir yasanın uygulanmasıydı.

6. Daha sonra tekrar onlara galip gelmenizi temin ettik; ve sizi hem mal, hem de evlatça destekleyip sayınızı artırarak (şu mesajı verdik)

7. "Eğer iyilik ederseniz yalnızca kendisinize iyilik yapmış olursunuz, yok eğer kötülük ederseniz bunun da sonucuna katlanırsınız." Derken, sonuncu uyarının da vakti gelip çattığında (yeni düşmanlar gönderdik / göndereceğiz); kiz sizler için yüzkarası olan öncekilerin girişi gibi, Mabed`e (destursuz) girip ele geçirecekleri her şeyi paramparça edip mahvetsinler.

8. Tabii ki Rabbinizin size rahmetiyle muamele etmesi umulabilir; ama eğer siz (günaha) dönerseniz, Biz de (cezaya) döneriz. Zira Biz cehennemi nankörleri çepeçevre kuşatan bir hisar kılmışızdır.

9. Hiç şüphe yok ki işte bu Kur`an, en doğru yola yöneltmekte, erdemli ve güzel davranış sergileyenleri, kesinlikle muhteşem bir karşılığın beklediğini müjdelemektedir;

10. ve ahirette (yaptıklarından hesap vereceğine) inanmayan kimseler için, dehşet bir azap hazırladığımızı da...

11. Ne ki insan, (sanki) hayır için yalvarıp yakarıyormuşçasına şer için yalvarıp yakarır; zira insan çok acelecidir.

12. Hem Biz geceyi ve gündüzü iki ayet kıldık. Baksanıza, gecenin ayetini gideriyor ve (onun yerine) gündüzün ayetini bir ışık kaynağı olarak getiriyoruz ki; hem Rabbinizin lutfundan (size düşeni) arayasınız, hem de (geçip giden) yılların sayısının ve (gelmesi kaçınılmaz olan) hesabın farkına varasınız. İşte Biz, (ibret almanız için gerekli olan) her şeyi açık ve net olarak önünüze koymuş bulunuyoruz.

13. Ve Biz, her bir insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık. Nitekim Kıyamet Günü onun önüne, (dünyada yapıp ettiği) her şeyi kayıtlı bulacağı bir sicil koyacak (ve diyeceğiz ki)

14. "Oku sicilini! Bugün kendi hesabını görmek için sen sana yetersin!"

15. Kim doğru yola yönelirse, iyi bilsin ki o sadece kendisi lehine yönelmiş olacaktır; kim de saparsa, unutmasın ki o da yalnızca kendi aleyhine sapmış olacaktır zira hiç kimse bir başkasının sorumluluğunu taşımaz; üstelik Biz, bir elçi gönderinceye kadar asla (bir toplumu) azaba sürüklememişizdir.

16. Biz bir toplumun helakini dilediğimiz zaman (bilin ki süreç şöyle gelişmiştir önce) o toplumun refah içinde şımarmış seçkinlerini yönetici yaparız; buna rağmen onlar orada kötülük işlemeyi sürdürürlerse, artık onlar aleyhindeki hüküm kesinleşir bunun ardından Biz de orayı yerle bir ederiz.

17. Nitekim Biz Nuh`tan bu yana nice toplumları helak etmişizdir. Zira, günahkarlıkları yüzünden kullarıyla başa çıkmak için, her bir şeyden haberder olup her bir şeyi gören Rabbin alasıyla yeter de artar bile!

18. Her kim ki, hemen `şimdi ve burada`nın geçici hazlarını tercih ederse, Biz de onun payını orada hızlandırır, dilediğimiz kimseye istediğimiz kadar veriveririz; ne ki sonunda ona cehennemi tahsis ederiz (de), o oraya kınanmış ve gözden çıkarılmış biri olarak atılır.

19. Ve her kim de ahiret hayatını tercih eder, (karşılığını Allah`tan alacağına) inanarak orası için göstermesi gereken çabayı gösterirse, işte onların bu çabası karşılığını bulur.

20. Hepsinde birden, -ötekilere de, berikilere de- senin Rabbinin lutfundan (bu dünyada zaten) ulaştırmaktayız zira Rabbinin lutfu yalnız (bir kesimle) sınırlandırılamaz.

21. (Bu dünyada) onların bir kısmını, diğerlerine nasıl üstün kıldığımıza bir bak, ama ahiretin payı hem nicelik olarak çok daha büyük, hem de (nitelik olarak) çok daha üstün ve değerlidir.

22. (Ey insan!) Allah`la birlikte başka bir ilah edinme! Sonra kınanmış olarak bir köşeye atılıp orada bir başına kalakalırsın.

23. Zira senin Rabbin, başkasına değil yalnızca kendisine kulluk etmenizi emreder. Bir de ana babaya iyilik etmeyi... Eğer onlardan biri ya da ikisi senin yanındayken yaşlanırsa, sakın onlara "Üf!" bile deme ve onları azarlama! Aksine onlara gönül okşayıcı şeyler söyle!

24. Dahası, o ikisine alçak gönüllü davranarak merhametle kol-kanat ger ve de ki "Rabbim, o ikisi beni küçüklüğümde sevgiyle görüp gözettikleri gibi, sen de onları merhametinle kolla!"

25. (Ey insanlar!) Rabbiniz, içinizde olan biteni çok daha iyi bilir; yeter ki siz iyiliği özümseyenlerden olun hiç aklınızdan çıkarmayın ki O, (hatada ısrar etmeyip) kendisine yönelenler için tarifsiz bir bağışlayıcıdır.

26. (Ey insan!) Yakınlık sahiplerine hakkını ver; düşküne ve yolda kalmışa da... Fakat sakın ola ki (elinde avucunda olanı) amaçsız bir biçimde saçıp savurma!

27. Çünkü amaçsızca saçıp savuranlar, (çok geçmeden) Şeytanın kardeşleri olup çıkarlar zira Şeytan Rabbine karşı pek nankör idi.

28. Ve eğer sen kendin, umut (kapın olan) Rabbin katından gelecek bir rahmet ve lutfu arama çabasında olduğun için (muhtaçları) geri çevirmek durumundaysan, en azından onlara gönül alıcı bir söz söyle.

29. Yine sen (ey insan), ne ellerini boynuna bağlayıp (cimrilik yap), ne de onları büsbütün açarak (saçıp savur); eğer böyle yaparsan, kınanmış olarak bir köşeye atılıp pişmanlık içinde kıvranırsın.

30. Elbet senin Rabbin (hak edenin) rızkını bollaştırmayı, (hak etmeyenin) rızkını da kısmayı diler; çünkü O kullarının her durumundan haberdardır, her şeyi tarifsiz görmektedir.

31. Şu halde, çocuklarınızı rızkınıza ortak olur endişesiyle öldürmeye kalkmayın! Onları da sizi de besleyecek olan Biziz şüphesiz onları öldürmek büyük bir cürümdür.

32. Ve sakın zinaya yaklaşmayın! Çünkü o arsızca bir hayasızlık ve çirkin bir yoldur.

33. Yine haklı bir gerekçeye dayanmaksızın Allah`ın dokunulmaz kıldığı hiçbir cana kıymayın! Zira haksız yere canına kıyılan kim olursa olsun, işte onun velisine (eşdeğer bir ceza konusunda) yetki tanımışızdır; fakat o katl cezasında (belirlenen) sınırı aşmasın; şu da bir gerçek ki, zaten o yardıma mazhar olmuştur.

34. Yetimin malına da, -kendisi (ergenlik çağına erinceye kadar) yapacağınız en uygun ve olumlu tasarruflar dışında- yaklaşmayın. Yine, verdiğiniz her (meşru) söze sadık kalın! Şüphesiz söz veren herkes bundan dolayı hesaba çekilecektir.

35. Ve ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun! Tartıp değerlendirdiğinizde (ise) dosdoğru kıstas ile tartıp değerlendirin! Böylesi çok daha yararlı ve sonuç alma açısından çok daha güzeldir.

36. Ve bilmediğin bir şeyin peşinden gitme! Çünkü kulak, göz ve gönül; bütün bunlar (hesap günü) ondan dolayı sorguya çekilecektir.

37. Ve yeryüzünde çalım satarak dolaşma! Unutma ki sen ne yeri yarabilir, ne de dağlarla boy ölçüşebilirsin.

38. Bütün bunların asıl kötülüğü, Rabbinin katında hoş karşılanmamış olmalarıdır

39. bütün bunlar, Rabbinden sana vahyedilen amacı gerçekleştirme hususunda en isabetli hükümlerden bir bölümdür. (Ey İnsan!) Sakın Allah`la birlikte başka bir ilah edinme! Yoksa kınanmış ve dışlanmış biri olarak cehennemi boylarsın.

40. Ne yani, şimdi Rabbiniz sizin için oğullar seçip ayırırken, kendisine meleklerden kızlar edindi, öyle mi? Şu bir gerçek ki siz, pek dehşet bir söz söylüyorsunuz.

41. Doğrusu Biz bu hitapda, (hakikati) tüm boyutlarıyla ortaya koyduk ki düşünüp öğüt alabilsinler; fakat bu onların sadece nefretini artırdı.

42. De ki "Eğer iddia ettikleri gibi O`nunla birlikte başka ilahlar olmuş olsaydı, onlar da Otorite Sahibine (yakın olmak ya da O`na galip gelmek için) elbet bir yol bulmağa çabalarlardı."

43. Her noksandan beri, her şeyden yüce ve mutlak aşkın olan O, onların söylediklerinin de çok çok ötesinde sonsuzca yücelik, sonsuzca büyüklük sahibidir

44. Yedi gök ve yer ve onlarda yaşayan her bilinçli varlık O`nun sonsuz yüceliğini dillendirirler; daha da öte, (lisan-ı hal ile) onun ululuğunu övgüyle dile getirmeyen bir tek nesne dahi bulunmamaktadır; ve fakat siz onların ululayan dilini anlamamakta (ısrarcısınız); buna rağmen O sizi cezalandırmada hiç acele etmeyendir, eşsiz bir bağışlayıcıdır.

45. Hem ne zaman (onlara) Kur`an okusan, seninle ahirete inanmamakta ısrar eden o kimseler arasına görünmez bir perde çekeriz;

46. (akleden) kalplerinin üzerine onu anlamalarını engelleyen bir kapak, kulaklarına ise bir tıkaç yerleştiririz. Bu yüzden sen ne zaman Kur`an (okuma anın)da Rabbini birleyerek ansan, nefretle gerisin geri dönüp uzaklaşırlar.

47. (Ey Muhammed!) Sana kulak verdiklerinde, aslında onların neye kulak kabarttıklarını ve kendi aralarında gizli kapaklı görüşmeleri sırasında o zalimlerin, "Eğer (ona) uyarsanız yalnızca büyülenmiş bir adama uymuş olursunuz" dediklerini Biz çok iyi biliyoruz.

48. Şunların seni neye benzettiklerine bir bak hele! Ve sonuçta öyle bir sapıtıyorlar ki, bir daha doğru yolu bulacak (muhakeme) gücünü asla kendilerinde bulamıyorlar.

49. Bir de tutmuş diyorlar ki "Ne yani, şimdi biz kemik yığınına dönüşüp oradan da toza toprağa karıştıktan sonra yepyeni bir yaratılışla tekrar diriltileceğiz, öyle mi?"

50. De ki "İster taşa dönüşün, ister demire,

51. ya da mahlukat içerisinde aklınıza gelebilecek (hayata) en uzak (başka) bir varlığa!.." Bundan sonra kalkıp da "Kimmiş bizi yeniden diriltecek olan?" diye soracak olurlarsa, "Sizi ilk defa yaratan Kimse!" diye cevapla. Bunun üzerine, kafalarını (kinayeli kinayeli) sallayarak "Peki, bu ne zaman gerçekleşecekmiş bakayım?" diye sana soracak olurlarsa, de ki "Kim bilir (!) belki de çok yakında gerçekleşecektir

52. O sizi o gün çağıracak, derhal siz de (ister istemez) O`nu överek bu çağrıya uyacaksınız; üstelik (dünya hayatında) çok kısa bir süre oyalandığınızı kesinkes bileceksiniz!"

53. İmdi söyle kullarıma birbirlerine karşı sözü en güzel bir biçimde söylesinler; çünkü Şeytan aralarını açmak ister. Gerçek şu ki, Şeytan insanın apaçık düşmanıdır.

54. Rabbiniz kim ve ne olduğunuzu çok iyi bilmektedir; dilerse size rahmetiyle muamele eder, dilerse cezalandırır. Bunun içindir ki, Biz seni onlara inanç dayatan bir otorite olarak göndermedik.

55. Zira, göklerde ve yerde bulunan her varlığı Rabbin çok iyi bilmektedir; dahası Rabbin peygamberlerden her birine diğerinden farklı olarak üstün nitelikler vermiştir Nitekim, Davud`a (hükümdarlıkla birlikte) hikmet yüklü sayfalar verdiğimizi (hatırlayın).

56. De ki "O`nun dışında kendilerinde (tanrısal güç) vehmettiğiniz kimseleri çağırsanıza; (düş kırıklığıyla) göreceksiniz ki, sizden hiç bir zararı kaldırmaya ya da onu (yararlı bir şeyle) değiştirmeye güçleri yetmeyecektir."

57. Kaldı ki, onların kendilerine yalvarıp yakardıkları kimseler var ya; -(Allah`a) en yakın sandıkları hangileriyse- işte onlar bile Rablerine yakın olmak için var güçleriyle çaba gösterirler ve O`nun rahmetini dilenip cezasından da korkarlar çünkü senin Rabbinin azabı, her daim kaçınılması gereken bir ceza olmuştur.

58. Ve (yoldan çıkmış) hiçbir toplum yoktur ki, Biz onun helakını Kıyamet Günü`nden önce kararlaştırmamış, ya da şiddetli bir azap ile cezalandırmamış olalım Bu daha baştan kayıt altına alınmış ilahi yasa gereğidir.

59. Bizim mucizeler göndermemize yalnızca önceki toplumların onları yalanlamış olmaları engel oldu. Nitekim Semud`a (risaletin) görünür bir delili olarak dişi deveyi vermiştik, fakat temsil ettiği gerçeği inkar yoluyla ona zulmettiler; zaten Biz bu tür mucizevi delilleri, yalnızca korkutarak uyarma amacıyla göndeririz.

60. Hani (Ey Muhammed), Biz sana demiştik ki "(Tasalanma), senin rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır! Sana gösterdiğimiz o (malum) müşahedeyi ise, başka değil, insanlar için yalnızca bir imtihan aracı yaptık; tıpkı Kur`an`da geçen lanetlenmiş ağaçta olduğu gibi... İşte, onları (bu tür imtihanlarla) korkuratarak uyarıyoruz, ne var ki (bu) onların sadece küstahça azgınlaşıp böbürlenmelerini artırıyor!"

61. Meleklere `Âdem’e secde ederek saygı gösterin` demiştik. İblis hariç hepsi secde ederek saygı gösterdi. İblis `Çamurdan yarattığına mı secde ederek saygı göstereceğim?` dedi.

62. (İtirazına) şunu da ekledi "Bula bula şuncağızı mı buldun bana üstün tutacak? Eğer bana Kıyamet Günü`ne kadar izin verecek olursan, çok azı dışında onun soyunun ağzına gem vurup, tümünün ipini elime geçireceğim!"

63. (Allah) buyurdu ki "Defol, git! Onlardan her kim seni izlerse, şu kesin ki, tümünüzü bekleyen bir ceza olarak cehennem, yaptıklarınızın mükemmel bir karşılığı olacaktır!

64. Ve onlardan gücünün yettiklerini sesinle yoldan çıkar; atlarını ve adamlarını sal üzerlerine, servet ve evlat edinirken onlara ortak ol; dahası onlara vaadlerde bulun! -Nasıl olsa Şeytan`ın vaadi aldatmadan başka bir şey ifade etmez-

65. Ama unutma ki, (gerçek) kullarım üzerinde senin etkin bir gücün olmayacaktır zira senin Rabbin, (kullarını) koruyucu otorite olarak haydi haydi yeterlidir!"

66. Rabbiniz... O`dur lutfu kereminde payınıza düşeni arayasınız diye sizin için denizde gemileri yüzdüren; yine, bitimsiz bir merhametle sizi kollayan da O`dur.

67. İmdi, siz denizde bir tehlikeyle karşılaştığınızda, yalvarıp yakardığınız herkes sizi yüzüstü bırakır da O bırakmaz; fakat O sizi kurtarıp karaya çıkardığı zaman (bu kez de) siz yüz çevirirsiniz zira insanoğlu pek nankördür.

68. Şimdi, O`nun sizi (bulunduğunuz) kara parçasının bir kısmıyla birlikte yerin dibine geçirmesine, yahut, taşı toprağı üzerinize uçuran bir kasırga göndermesine dair kesin bir güvenceniz mi var? Sonunda, (bu halinizle) kendinize hiçbir koruyucu otorite bulamayacaksınız.

69. Ya da sizi bir defa daha denize döndürüp, üzerinize ortalığı kasıp kavuran bir fırtına göndererek nankörlüğünüze karşılık sizi boğmayacağına dair bir garantiniz mi var? Bunun ardından sizin adınıza Bize hesap soracak hiç kimse bulamayacaksınız.

70. Ama doğrusu Biz Ademoğluna kat kat ikram ederek onu üstün ve şerefli kıldık. Karada ve denizde onlara ulaşım imkanı sağladık. Temiz ve helal besinlerle onları rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın bir çoğundan üstün tuttuk.

71. Bir gün gelecek, bütün insanları, (eylemlerine) önderlik eden (tasavvur ve bilinç)leriyle huzurumuza çıkarıp (hesap soracağız); artık kimlerin karnesi sağ ellerine verilirse, işte onlar karnelerini (sevinç içinde) okuyacaklar ve onlara zerre kadar haksızlık edilmeyecek.

72. Ne ki, bu dünyada (kalp) gözü kör olan kimse ahirette de kör olacak; öyle ki, yolunu büsbütün kaybedecektir.

73. İşte o (tipler) eğer ellerinden gelse, sana vahyettiğimizin dışında Bizim adımıza birtakım şeyler tedarik edesin diye, seni dahi baştan çıkararak tuzağa düşürmeye kalkışırlar; seni de ancak bunu başarabildikleri zaman dost edinirler.

74. Fakat Biz eğer kalbini iman üzere perçinlememiş olsaydık, belki o zaman birazçık olsun onlara eğilim göstermen mümkün olabilirdi.

75. O zaman da sana, hayatın da ölümün de acısını kat kat tattırırdık; üstelik seni elimizden kurtaracak birini de bulamazdın.

76. Fakat (bunun imkansız olduğunu gören) berikiler, bu kez oradan çıkarmak için (senin) toprağında ısrarla seni taciz ve tedirgin etmeye çalışıyorlar. Ama (seni çıkardıkları) zaman, senin ardından onlar da pek fazla kalamayacaklar.

77. Elçilerimizden senden önce gönderdiğimiz kimselere uygulanan yöntem de buydu; ve sen Bizim uyguladığımız yöntemin (niteliğinde) bir farklılaşma bulamazsın.

78. Güneşin zirveyi aşıp (batıya) ağmasından gecenin karanlığının iyice çökmesine kadar (geçen zaman dilimlerinde) namazı vererek kıl; ve bir de sabah (namazı) okuyuşunu unutma ki sabah okuyuşu, oldu olası (insanı her tür manevi) algıya açık hale getirir.

79. Ve gecenin bir vaktinde uykuna ara vererek, sana özgü bir armağan olarak namaz kıl; umulur ki Rabbin seni övgüye değer bir makama yüceltir!

80. Ve de ki "Rabbim! Benim girdiğim her yere doğruluk ve dürüstlükle girmemi, çıktığım her yerden doğruluk ve dürüstlükle çıkmamı sağla; ve yüce katından beni (bu hususta başarılı) kılacak etkin bir güçle destekle.

81. Yine de ki "Hak geldi, batıl ise yıkılıp gitti; çünkü her batıl zaten yıkılıp gitmeye mahkumdur!"

82. İşte Biz Kur`an`ı, ona inananlar için (iç dünyalarını onaran) bir şifa ve rahmet (eczanesi) olarak indirdik; ama o, zalimlerin yalnızca yıkımını artırıyor.

83. Zira ne zaman Biz insana nimet ihsan etmişsek, mesafe koydu ve (sorumluluklarından) yan çizdi; ne zaman da başına bir ziyan gelse, tuttu umutsuzluğa kapıldı.

84. De ki "Herkes kendi tasavvur ve aklının verdiği istikamet üzere eylemde bulunur; nasıl olsa Rabbiniz kimin yöneltildiği yolun daha doğru olduğunu çok iyi bilmektedir.

85. Sana ruh hakkında soruyorlar. De ki "Ruh Rabbimin (akıl sır ermez) işlerindendir ve size bu konuda çok sınırlı bir bilgi verilmiştir."

86. Ve eğer dilersek, kesinlikle sana vahyettiklerimizin tamamını gideririz. Ardından da Bize karşı sana kol-kanat gerecek bir koruyucu bulamazsın.

87. Neyse ki Rabbinin rahmeti sayesinde (bundan uzaksın). Unutma ki O`nun senin üzerindeki lutfu her daim büyük olmuştur.

88. De ki "Bütün görünen ve görünmeyen iradeli varlıklar bu Kur`an`ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya toplansalar ve bu konuda birbirlerine var güçleriyle destek verseler, yine de onun bir benzerini ortaya koyamazlardı!"

89. Doğrusu Biz bu Kur`an`da, (hakikati) insanlara her tür dolaylı anlatım tarzını kullanarak farklı açılardan açıklamışızdır. Buna rağmen insanların çoğunun yüz çevirmesi, kat be kat nankörlükten başka bir şey değildir.

90. Nitekim demişlerdi ki "(Ey Muhammed!) Bize yerden kaynak fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız.

91. Veya senin hurma ağaçlarıyla ve asmalarla dolu bir bahçen olmalı; dahası onların arasından gürül gürül ırmaklar çağlatmalısın.

92. Ya da sürekli iddia ettiğin gibi göğü başımızda paralamalı ve nihayet Allah`ı ve melekleri getirip karşımıza dikmelisin.

93. Veyahut da senin altından bir köşkün olmalı ya da semaya çıkmalısın; fakat semaya çıkman durumunda (dahi) oradan bize okuyacağımız bir kitap indirmedikçe yine de sana inanmayacağız." De ki "Kudret ve yüceliğinde sınır bulunmayan sadece Rabbimdir; ben, fani bir elçiden başka neyim ki?"

94. İşte, kendilerine doğru yol bilgisi geldiği zaman insanları ona inanmaktan alıkoyan şey, sadece şöyle akıl yürütmeleriydi "Ne yani, şimdi Allah fani bir insanı mı elçi olarak gönderdi?"

95. Onlara de ki "Eğer yeryüzünde salına salına dolaşanlar melekler olsaydı, elbet Biz de onlara elçi olarak gökten bir melek indirirdik."

96. De ki "Benimle sizin aranızda (bütün bu olan bitenlere) şahit olarak Allah yeter Çünkü o kullarıyla ilgili her habere (daha kaynağında) vakıf olan, onların her halini bizzat görendir."

97. Nitekim, her kime Allah rehberlik etmişse işte odur doğru yola ulaşan; kimi de sapıklığa terk etmişse, artık böylelerini O`na karşı savunacak dostlar bulamazsın. Ve Biz Kıyamet Günü onları (dehşetten kararmış olan) yüzleri yerde, (hakikati) görmez, işitmez ve söylemez birileri olarak toplayacağız; varış yerleri, ne zaman yatışır gibi olsa kavurucu alevini tekrar kışkırtacağımız cehennem olacaktır.

98. Bu onların, Bizim ayetlerimizi inkarda ısrar etmelerinin ve "Ne yani, şimdi biz kemiğe, toza-toprağa karıştıktan sonra yepyeni bir yaratılışla tekrar mı diriltileceğiz?" demelerinin bir karşılığı olacak.

99. Gökleri ve yeri yaratan Allah`ın, onları kendi suretleri üzere yeniden yaratacak gücü sahip olduğunu, yine onlar için bir gün sona ereceğinde hiçbir kuşku bulunmayan sınırlı bir süre takdir etmiş bulunduğunu nasıl görmezler? Fakat şu da var ki, zalimler, zirvesine ulaştıkları nankörlükten başka her (iyi) şeyden yüz çevirirler.

100. De ki "Eğer benim Rabbimin rahmet hazinelerine siz sahip olsaydınız, o zaman harcanıp tükenir korkusuyla kesinlikle sımsıkı sarılırdınız zira insanoğlu oldum olası pek hasistir.

101. Doğrusu Biz Musa`ya, (Risaletinin) apaçık belgeleri olan dokuz mucizevi kanıt verdik. İstersen sor İsrailoğullarına; (Musa) onlara geldiğinde, Firavun ona "Gerçek şu ki, ben senin sihirlenmiş biri olduğunu düşünüyorum!" demişti.

102. (Musa) dedi ki "Doğrusu (muhatabına) basiret kazandıran bu (vahyi), göklerin ve yerin Rabbi dışında kimsenin indiremeyeceğini sen de çok iyi biliyorsun; ve ben de ey Firavun, senin artık iyice tükenip bittiğini düşünüyorum!"

103. Nihayet (Firavun), onların kökünü yeryüzünden kazımaya karar verdi. Bunun üzerine Biz de onu ve onunla birlikte olan herkesi boğup attık.

104. Derken onların ardından İsrailoğullarına "(Artık) yurd(unuz)a güvenlik içinde yerleşin!" dedik; "fakat ahirete ilişkin vaad gerçekleştiği zaman, sizi parçası olduğunuz (insanlıkla) bir araya getireceğimizi de (olup-bitmiş) bir iş gibi kesin bilin)!"

105. Biz bu (vahyi) mutlak gerçeğe bir atıf olarak indirdik ve o da kaynağından indiği (gibi) asli gerçekliğiyle (muhatabına) ulaştı; nitekim Biz seni, sadece müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.

106. Ayrıca onu sürekli okunan bir Kur`an kılmak için bölüm bölüm açıkladık (ki), üzerinde dura dura onu insanlara okuyasın; çünkü biz de onu, (hayata geçirsinler) diye dura dura, parça parça indirmiştik.

107. (Artık) de ki "Ona ister inanın, ister inanmayın!" Gerçek şu ki, daha önceden bilgi ve bilginin amacını kavrama yeteneğiyle donatılmış olanlar, kendilerine (ayetlerimiz) okunduğu zaman, derhal yüzleri üzerine yere kapanırlar

108. ve derler ki "Kudred ve yüceliğine piyan olmayan Rabbimizin şanı ne yücedir! İşte Rabbimizin sözü kesin olarak gerçekleşmiş bulunuyor!"

109. İşte onlar gözyaşları içinde yüzleri üzere böyle yere kapanıyorlar ve bu (duyarlıkları) onların Allah`a olan saygılarını artırıyor.

110. De ki "İster Allah diye yalvarıp yakarın, ister Rahman diye O`na hangi biriyle yalvarırsanız yalvarın, ama unutmayın ki en güzel nitelikler ve tüm mükemmellikler O`na mahsustur!" İmdi (ey muhatap), sen de yalvarıp yakarırken ne sesini aşırı yükselt, ne de aşırı kıs; bu ikisi arasında dengeli bir yol tut;

111. ve de ki "Övgülerin tamamı (kendisi için) çocuk edinmeyen, mutlak otoritesinde O`na ortak olacak hiçbir varlık bulunmayan, güçsüzlük ve düşkünlükten dolayı bir yar ve yardımcıya ihtiyaç duymayan Allah`a aittir!" Nihayet, sınırsız büyüklüğünü anarak O`nun ululuğunu ikrar et!