Sadık Türkmen 

1. Ant olsun Tur’a (Sina dağına),

2. Satır Satır yazılmış kitaba;

3. Yayılmış ince deri üzerine.

4. Mamur eve (Kâbe’ye),

5. Yükseltilmiş tavana (göklere).

6. Kaynayan dalgalı denize!

7. Gerçek şu Kİ; Rabbinin (hakedenlere) azabı mutlaka gerçekleşecektir,

8. Onu engelleyecek bir güç yoktur.

9. O gün gök bir çalkanışla çalkalanır,

10. Dağlar bir yürüyüş yürür ki...

11. Işte o GÜN yalanlayanların vay haline!

12. Onlar daldıkları bir batakta oyalanıp duruyorlar.

13. O gün onlar bir itilişle cehennem ateşine sürüklenirler;

14. "işte yalanlayıp durduğunuz ateş budur!

15. Bu bir sihir midir, yoksa siz mi görmüyorsunuz?

16. Ona girin! İster sabredip dayanın, yahut ister sabretmeyin, sizin için farketmez! Sadece yapmış olduklarınızdan dolayı cezalandırılıyorsunuz."

17. Muttakiler cennetlerde ve nimetler içindedirler.

18. Rablerinin kendilerine verdikleriyle neşelenip eğlenerek! Rableri onları cehennem azabından korumuştur.

19. Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyiniz ve içiniz!

20. Sıra sıra dizilmiş, güzel koltuklara yaslanmışlardır. Ve Biz onları güzel gözlü arkadaşlara eş kıldık!

21. Gerçeklere inananlar ve soyları da inançta kendilerine uymuş olanlar; işte Biz onların soylarını da kendilerine katmışızdır. Onlara yaptıklarından hiçbir şey eksiltmemişizdir. Herkes kazandığına karşılık bir rehindir!

22. Onlara diledikleri meyvelerden ve etten bolca vermişizdir.

23. Orada karşılıklı bir kadeh tokuştururlar ki, onda ne bir saçmalama, ne de bir günaha girme vardır!

24. Onlar için çevrelerinde gencecik hizmetçiler dönüp dolaşır; sanki onlar saklanmış inci gibidirler!

25. Birbirlerine dönerek karşılıklı soru sorarlar

26. Derler ki "Doğrusu biz bundan önce, yakın çevremiz içinde, korkup ürperenlerdik.

27. Allah bize lütfetti ve bizi iliklere işleyen azaptan korudu.

28. Şüphesiz biz, bundan önce yalnız O’na yalvarıp yakarıyorduk. Çünkü O iyiliği bol, merhameti/ikramı çok olandır."

29. Öyleyse, sen öğüt ver! Çünkü sen Rabbinin nimeti (vahiy/Kur’an) sayesinde, ne bir kâhinsin, ne de bir mecnun!

30. Yoksa "O, felâket zamanını gözlediğimiz bir şairdir" mi diyorlar?

31. De ki "Gözleyin... Şüphesiz ben de sizinle birlikte gözleyenlerdenim."

32. Yoksa bunu, akılları mı emrediyor? Veyahutta onlar azgın bir kavim midirler?

33. Yoksa "onu uydurdu" mu diyorlar? Hayır, onlar inanmıyorlar.

34. Eğer iddialarında doğru iseler, haydi onun benzeri bir söz/söylem üretsinler/getirsinler.

35. Yoksa kendileri nedensiz mi yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratandırlar?

36. Yoksa gökleri ve yeryüzünü onlar mı yarattılar? Aksine onlar kesin inanmazlar.

37. Yoksa rabbi’nin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa kâinata hükmedenler onlar mıdır?

38. Yoksa onların kendisiyle dinledikleri bir merdivenleri mi (dinleme cihazları mı) var? Öyleyse o dinleyicileri açıkça bir delil getirsinler!

39. Yoksa kızlar O’na, oğullar da size mi?

40. Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da, onlar bir borcun ağırlığı altında mı kalıyorlar?

41. Yoksa görülemeyen onların katında da onlar mı yazıyorlar?

42. Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Tuzağa düşecek olanlar, o nankörlerdir ancak!

43. Yoksa kendilerinin Allah’tan başka bir ilâhları mı var? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir/yücedir!

44. Ama onlar eğer gökten düşerken bir parça görseler "Üst üste yığılmış bulutlardır" derler.

45. Öyleyse bırak onları, dehşete düşecekleri günlerine kavuşuncaya kadar...

46. O gün tuzakları, kendilerinden hiçbir şeyi savamaz ve onlar yardım da görmezler.

47. Şüphesiz o zulmedenlere bundan başka bir azap da vardır, fakat onların birçoğu bilmezler.

48. Rabbinin kararını/hükmünü sabırla bekle! Şüphesiz sen gözetimimiz altındasın! Ve (ibadet için) her kalkışında Rabbini övgü ile tesbih et/yücelt!

49. Gecenin bir kısmında ve yıldızların çekildiği an, O’nu ulula/tesbih et!