Hayrat Neşriyat 

1. Şahit olsun birbiri ardınca gönderilen (bu vahiyler)!

2. (1-2) Yemîn olsun (emirlerle) birbiri ardınca gönderilenlere (o mürselât`a) ve şiddetli bir şekilde estikçe esen (geçip giden melek)lere!

3. Yaydıkça yayanlara,

4. Artık (hak ile bâtılı) ayırdıkça ayıranlara!

5. (5-6) Hem (tevbe edenleri) ma`zur kılmak veya (günah işleyenleri) korkutmak için(peygamberlere) zikir (vahiy) bırakanlara!

6. (5-6) Hem (tevbe edenleri) ma`zur kılmak veya (günah işleyenleri) korkutmak için(peygamberlere) zikir (vahiy) bırakanlara!

7. Şübhesiz ki va`d olunup durduğunuz (o kıyâmet) mutlaka vâki` (olacak)tır.

8. (8-11) Nihâyet yıldızlar söndürüldüğü zaman, gök yarıldığı zaman, dağlar ufalanıp savrulduğu zaman, peygamberlere (ümmetleri hakkında şâhidlik etmeleri için) vakit belirlendiği zaman!

9. (8-11) Nihâyet yıldızlar söndürüldüğü zaman, gök yarıldığı zaman, dağlar ufalanıp savrulduğu zaman, peygamberlere (ümmetleri hakkında şâhidlik etmeleri için) vakit belirlendiği zaman!

10. (8-11) Nihâyet yıldızlar söndürüldüğü zaman, gök yarıldığı zaman, dağlar ufalanıp savrulduğu zaman, peygamberlere (ümmetleri hakkında şâhidlik etmeleri için) vakit belirlendiği zaman!

11. (8-11) Nihâyet yıldızlar söndürüldüğü zaman, gök yarıldığı zaman, dağlar ufalanıp savrulduğu zaman, peygamberlere (ümmetleri hakkında şâhidlik etmeleri için) vakit belirlendiği zaman!

12. (Denilir ki) `(Bu şâhidlik) hangi güne ertelendi?`

13. (Mahlûkatın arasını) ayırma (hüküm verme) gününe!

14. O ayırma gününü sana ne bildirdi?

15. Yalanlayanların o gün vay hâline!

16. Biz önceki (kâfir)leri (isyanları sebebiyle) helâk etmedik mi?

17. Sonra geridekileri onların peşine takarız.

18. İşte o günahkârlara, böyle yaparız!

19. Yalanlayanların o gün vay hâline!

20. (Ey insanlar!) Sizi hakir bir sudan yaratmadık mı?

21. (21-22) Sonra onu belli bir zamâna kadar sağlam bir yerde (rahimde yerleşik) kıldık.

22. (21-22) Sonra onu belli bir zamâna kadar sağlam bir yerde (rahimde yerleşik) kıldık.

23. Artık (bunu) kudretimizle yaptık; işte (biz) ne güzel güç yetirenler(iz)!

24. Yalanlayanların o gün vay hâline!

25. (25-26) (Biz,) arzı hayat sâhiblerine de ölülere de bir toplanma yeri yapmadık mı?

26. (25-26) (Biz,) arzı hayat sâhiblerine de ölülere de bir toplanma yeri yapmadık mı?

27. Orada yüksek, sâbit dağlar meydana getirmedik mi? Hem size tatlı bir su içirmedik mi?

28. Yalanlayanların o gün vay hâline!

29. (Ki o gün kâfirlere şöyle denilir) `Kendisini, yalanlamakta olduğunuz (azâb)a gidin!`

30. `(Haydi!) Üç çatallı bir gölgeye (Cehennemin dumanına) gidin!`

31. (O,) ne gölgelendiricidir ne de alevden korur.

32. Çünki o (Cehennem), saray gibi (büyük) kıvılcımlar saçar.

33. Sanki o (sıçrayan kıvılcımlar, peşpeşe gelen) sarı develer gibidir.

34. Yalanlayanların o gün vay hâline!

35. Bu, (onların artık) konuşamayacakları bir gündür!

36. Özür dilemelerine izin verilmeyecektir.

37. Yalanlayanların o gün vay hâline!

38. (Onlara şöyle denilir) `Bu, (hak ile bâtılın) ayırma (hüküm verme) günüdür! Sizi ve (sizden) öncekileri bir araya getirdik.`

39. `Artık (azabdan kurtulmak için) bir tuzağınız varsa, haydi bana tuzak kurun!`

40. Yalanlayanların o gün vay hâline!

41. (41-42) Şübhesiz ki takvâ sâhibleri (ise, o gün) gölgelerde ve pınar başlarında, canlarının çekmekte olduğu meyveler arasındadırlar.

42. (41-42) Şübhesiz ki takvâ sâhibleri (ise, o gün) gölgelerde ve pınar başlarında, canlarının çekmekte olduğu meyveler arasındadırlar.

43. “Dünyada işlediklerinizden dolayı afiyetle yiyin için!”

44. İşte biz, iyilik edenleri böyle mükâfâtlandırırız.

45. Yalanlayanların o gün vay hâline!

46. (Ey kâfirler! Siz de dünyada) az bir müddet yiyin, faydalanın! Çünki siz günahkârlarsınız.

47. Yalanlayanların o gün vay hâline!

48. Hem onlara `Rükû` edin!` denildiği zaman, rükû` etmezler.

49. Yalanlayanların o gün vay hâline!

50. (Onlar) artık bundan (Kur`ân`dan) sonra hangi söze inanacaklar?