Mustafa İslamoğlu | |
---|---|
وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا Velmurselati ’urfen. |
|
فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًا Fel’asıfati ’asfen. |
|
وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا Vennaşirati neşren. |
|
فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا Felfarikati ferkan. |
|
5. derken (insanı) tarifsiz (güzellikte) bir öğütle buluşturanlar; |
فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا Felmulkıyati zikren. |
6. (o öğütle) imana yöneleni mazur addeden ve (tevbe için) uyarıda bulunanlar... |
عُذْرًا أَوْ نُذْرًا ’Uzren ev nuzren. |
إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ İnnema tu’adune levakı’un. |
|
فَإِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْ Feizennucumu tumiset. |
|
وَإِذَا السَّمَاءُ فُرِجَتْ Ve izessemau furicet. |
|
وَإِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْ Ve izelcibalu nusifet. |
|
11. ve bütün elçiler (tanıklık) vaktinde toplandığı zaman... |
وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ Ve izerrusulu ukkıtet. |
لِأَيِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ Lieyyi yevmin uccilet. |
|
لِيَوْمِ الْفَصْلِ Liyevmilfasli. |
|
14. Sahi, bu Ayrım Günü`nün dehşetini sen nereden bileceksin? |
وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ Ve ma edrake ma yevmulfasli. |
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
16. Ne yani, Biz (o yalanlayanların) öncülerini helak etmedik mi? |
أَلَمْ نُهْلِكِ الْأَوَّلِينَ Elem nuhlikil’evveliyne. |
ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ Summe nutbi’uhumul’ahıriyne. |
|
18. İşte günahı hayat tarzı haline getirenlere böyle davranırız. |
كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ Kezalike nef’alu bilmucrimiyne. |
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
20. Sizin yaratılış sürecinizi basit ve zayıf bir sıvıdan başlatmadık mı? |
أَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَاءٍ مَهِينٍ Elem nahlukkum min main mehiynin. |
21. Ki Biz o sıvıyı (rahim gibi) sağlam bir karar mahallinde korumaya aldık; |
فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَكِينٍ Fece’alnahu fiy kararin mekiynin. |
إِلَىٰ قَدَرٍ مَعْلُومٍ İla kaderin ma’lumin. |
|
23. Bütün bunları Biz takdir ettik; ve ne muhteşemdir Bizim takdirimiz! |
فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ Fekaderna feni’melkadirune. |
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا Elem nec’alil’arda kifaten. |
|
أَحْيَاءً وَأَمْوَاتًا Ahyaen ve emvaten. |
|
27. Ve başı yüce heybetli dağlar var ettik; ve size billur gibi suları sebil ettik. |
وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُمْ مَاءً فُرَاتًا Ve ce’alna fiyha revasiye şamihatin ve eskaynakum maen furaten. |
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
29. Haydi artık, yalanlayıp durduğunuz (Hesap Günü`ne) doğru ilerleyin bakalım! |
انْطَلِقُوا إِلَىٰ مَا كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ İntaliku ila ma kuntum bihi tukezzebune. |
30. (İnsanın duygu, düşünce ve eylemini kuşatan) üç boyutlu gölgeye doğru ilerleyin! |
انْطَلِقُوا إِلَىٰ ظِلٍّ ذِي ثَلَاثِ شُعَبٍ İntaliku ila zıllin ziy selasi şu’abin. |
31. Serinletmeyen ve ateşin alevinden korumayan (acayip bir gölgeye); |
لَا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ La zaliylin ve la yuğniy minellehebi. |
إِنَّهَا تَرْمِي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ İnneha termiy bişererin kelkasri. |
|
كَأَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌ Keennehu cimaletun sufrun. |
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
هَٰذَا يَوْمُ لَا يَنْطِقُونَ Haza yevmu la yentıkune. |
|
وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ Ve la yu’zenu lehum feya’tezirune. |
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
38. İşte bu, Ayrım Günü`dür. (Onlara denilecek ki) "Sizi ve öncekileri bir araya topladık |
هَٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِ ۖ جَمَعْنَاكُمْ وَالْأَوَّلِينَ Haza yevmulfasli cema’nakum vel’evveliyne. |
39. Haydi, eğer elinizde bir kurtuluş planı varsa hemen onu uygulayın!" |
فَإِنْ كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ Fein kane lekum keydun fekiyduni. |
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي ظِلَالٍ وَعُيُونٍ İnnelmuttekıyne fiy zılalin ve ’uyunin. |
|
42. ve canlarının istediği her şey, onları neşe ve zevke gark edecek; |
وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ Ve fevakihe mimma yeştehune. |
43. (onlara) "Yaptıklarınıza karşılık olarak yiyin, için, afiyet olsun!" (deriz). |
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ Kulu veşrebu heniy’en bima kuntum ta’melune. |
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ İnna kezalike necziylmuhsiniyne. |
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَلِيلًا إِنَّكُمْ مُجْرِمُونَ Kulu ve temette’u kaliylen innekum mucrimune. |
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
48. Zira onlara Allah’ın huzurunda saygıyla eğilin denildiğinde eğilmezler. |
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ Ve iza kıyle lehumurke’u la yerke’une. |
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
50. Haydi (buna inanmadılar), iyi de, bundan böyle hangi habere inanacaklar! |
فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ Febieyyi hadiysin ba’dehu yu’minune. |