Muhammed Esed 

1. Düşün bu (mesaj)ları, dalga dalga gönderilen

2. ve sonra fırtına şiddetiyle patlayan!

3. Düşün bu (mesaj)ları, (hakikati) dört bir yana yayan,

4. böylece (doğru ile eğriyi) kesin şekilde ayıran,

5. ve sonra bir öğüt ve hatırlatmada bulunan,

6. suçlardan arınma(yı vaad eden) veya bir uyarı(da bulunan)!

7. Bakın, bekleyip görün denilen her şey mutlaka gerçekleşecektir.

8. Yıldızlar söndüğü zaman (gerçekleşecek,)

9. ve gök parçalandığı zaman,

10. ve dağlar toz gibi ufalandığı zaman,

11. ve bütün elçiler belirlenen bir vakitte toplanmaya çağırıldıkları zaman...

12. Ne zaman gerçekleşecek (bütün bunlar)?

13. (Doğruyu yanlıştan) Ayırd etme Günü!

14. Bu Ayrım Günü’nün nasıl bir gün olacağını bilebilir misin?

15. O Gün vay haline hakikati yalanlayanların!

16. Biz, geçmişin o (günahkar)larını yok etmedik mi?

17. İşte sonrakileri de onlarla aynı yola sokacağız

18. (çünkü) Biz, günaha batmış olanlarla böyle uğraşırız.

19. O Gün vay haline hakikati yalanlayanların!

20. Sizi basit bir sıvıdan yaratmadık mı,

21. (rahmin içinde) sağlam bir şekilde muhafaza ettiğimiz (bir sıvıdan),

22. önceden belirlenmiş bir süreyle?

23. Biz, (insanın yaratılışını) işte böyle gerçekleştirdik. Ne mükemmeldir Bizim (bir şeyi) gerçekleştirme kudretimiz!

24. O Gün vay haline hakikati yalanlayanların!

25. Biz toprağı toplanma yeri yapmadık mı

26. diriler ve ölüler için?

27. Onun üzerinde haşmetli, sarsılmaz dağlar meydana getirmedik mi ve size içmeniz için tatlı sular vermedik mi?

28. O Gün vay haline hakikati yalanlayanların!

29. Haydi, yalanlayıp durduğunuz şu (kıyamete) doğru gidin bakalım!

30. Üç katlı gölgeye doğru gidin,

31. hiçbir (serinliği) olmayan ve ateşten korumayan (gölgeye),

32. (yanan) kütükler gibi (ateşten) kıvılcımlar saçan,

33. kızgın dev halatlar gibi!

34. O Gün vay haline hakikati yalanlayanların,

35. hiçbir söz söyle(ye)meyecekleri,

36. ve özür dilemelerine izin verilmeyeceği o Gün.

37. O Gün vay haline hakikati yalanlayanların,

38. (onlara şöyle denilecek, doğru ile eğri arasındaki) o Ayrım Günü "Sizi eski zamanların o (günahkar)ları ile bir araya getirdik;

39. ve eğer bir bahaneniz (olduğunu sanıyorsanız), haydi (onu kullanıp) Beni atlatmaya çalışın!"

40. O Gün vay haline hakikati yalanlayanların!

41. (Ama,) Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlar, (serin) gölgeler altında ve pınarlar arasında oturacaklar,

42. ve canlarının istediği her meyve(den tadacaklar);

43. (ve onlara) "(Hayatta iken) yaptıklarınızın karşılığı olarak afiyetle yiyip için!" denilecek.

44. İyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz;

45. (ama) o Gün vay haline hakikati yalanlayanların!

46. (Doyuncaya) kadar yiyip için ve biraz sefanızı sürün, siz ey günahkarlar!

47. (Ama) o Gün, vay haline hakikati yalanlayanların!

48. Ve onlara "(Allah’ın huzurunda) baş eğin!" denildiğinde buna uymazlar

49. o Gün, vay haline hakikati yalanlayanların!

50. Peki, bundan sonra, başka hangi habere inanacaklar?