Ömer Nasuhi Bilmen | |
---|---|
1. (1-2) Andolsun, marûf ile gönderilmişlere. Ve pek sür’atle esmekle esenlere. |
وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا Velmurselati ’urfen. |
2. (1-2) Andolsun, marûf ile gönderilmişlere. Ve pek sür’atle esmekle esenlere. |
فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًا Fel’asıfati ’asfen. |
وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا Vennaşirati neşren. |
|
فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا Felfarikati ferkan. |
|
فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا Felmulkıyati zikren. |
|
عُذْرًا أَوْ نُذْرًا ’Uzren ev nuzren. |
|
7. Şüphe yok ki vaad olunduğunuz şey, elbette vukû bulacaktır. |
إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ İnnema tu’adune levakı’un. |
8. (8-9) Artık o zaman ki, yıldızların ziyaları gider. Ve o vakit ki, gök yarılır. |
فَإِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْ Feizennucumu tumiset. |
9. (8-9) Artık o zaman ki, yıldızların ziyaları gider. Ve o vakit ki, gök yarılır. |
وَإِذَا السَّمَاءُ فُرِجَتْ Ve izessemau furicet. |
وَإِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْ Ve izelcibalu nusifet. |
|
11. Ve o zaman ki, peygamberlere mahdut bir müddet verilmiş olur. |
وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ Ve izerrusulu ukkıtet. |
12. (12-13) Hangi vakti tâcil olundu? Ayırma gününe (tecil edildi). |
لِأَيِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ Lieyyi yevmin uccilet. |
13. (12-13) Hangi vakti tâcil olundu? Ayırma gününe (tecil edildi). |
لِيَوْمِ الْفَصْلِ Liyevmilfasli. |
وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ Ve ma edrake ma yevmulfasli. |
|
15. (15-16) O gün vay haline yalanlayanların. Evvelkileri helâk etmedik mi? |
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
16. (15-16) O gün vay haline yalanlayanların. Evvelkileri helâk etmedik mi? |
أَلَمْ نُهْلِكِ الْأَوَّلِينَ Elem nuhlikil’evveliyne. |
17. (17-18) Sonra arkadakilerini onlara tâbi kılarız. İşte günahkârlara böyle yaparız. |
ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ Summe nutbi’uhumul’ahıriyne. |
18. (17-18) Sonra arkadakilerini onlara tâbi kılarız. İşte günahkârlara böyle yaparız. |
كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ Kezalike nef’alu bilmucrimiyne. |
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
أَلَمْ نَخْلُقْكُمْ مِنْ مَاءٍ مَهِينٍ Elem nahlukkum min main mehiynin. |
|
فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَكِينٍ Fece’alnahu fiy kararin mekiynin. |
|
إِلَىٰ قَدَرٍ مَعْلُومٍ İla kaderin ma’lumin. |
|
فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ Fekaderna feni’melkadirune. |
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
25. (25-26) Biz yeri bir toplantı mevzii yapmadık mı? Dirilere ve ölülere. |
أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا Elem nec’alil’arda kifaten. |
26. (25-26) Biz yeri bir toplantı mevzii yapmadık mı? Dirilere ve ölülere. |
أَحْيَاءً وَأَمْوَاتًا Ahyaen ve emvaten. |
27. Ve orada yüksek, sabit dağlar kıldık ve size bir tatlı su içirdik. |
وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُمْ مَاءً فُرَاتًا Ve ce’alna fiyha revasiye şamihatin ve eskaynakum maen furaten. |
28. (28-29) O gün vay haline yalanlayanların. Kendisini yalanladığınız şeye gidiniz. |
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
29. (28-29) O gün vay haline yalanlayanların. Kendisini yalanladığınız şeye gidiniz. |
انْطَلِقُوا إِلَىٰ مَا كُنْتُمْ بِهِ تُكَذِّبُونَ İntaliku ila ma kuntum bihi tukezzebune. |
انْطَلِقُوا إِلَىٰ ظِلٍّ ذِي ثَلَاثِ شُعَبٍ İntaliku ila zıllin ziy selasi şu’abin. |
|
لَا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ La zaliylin ve la yuğniy minellehebi. |
|
32. (32-33) Şüphe yok ki, o köşk gibi kıvılcımlar atar. Sanki o birer sarı erkek develerdir. |
إِنَّهَا تَرْمِي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ İnneha termiy bişererin kelkasri. |
33. (32-33) Şüphe yok ki, o köşk gibi kıvılcımlar atar. Sanki o birer sarı erkek develerdir. |
كَأَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌ Keennehu cimaletun sufrun. |
34. (34-35) O gün vay haline yalanlayanların. Bu bir gündür ki, konuşamazlar. |
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
35. (34-35) O gün vay haline yalanlayanların. Bu bir gündür ki, konuşamazlar. |
هَٰذَا يَوْمُ لَا يَنْطِقُونَ Haza yevmu la yentıkune. |
وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ Ve la yu’zenu lehum feya’tezirune. |
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
هَٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِ ۖ جَمَعْنَاكُمْ وَالْأَوَّلِينَ Haza yevmulfasli cema’nakum vel’evveliyne. |
|
فَإِنْ كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ Fein kane lekum keydun fekiyduni. |
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
41. Şüphe yok ki, muttakîler ise gölgelerde ve çeşmelerdedirler. |
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي ظِلَالٍ وَعُيُونٍ İnnelmuttekıyne fiy zılalin ve ’uyunin. |
وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ Ve fevakihe mimma yeştehune. |
|
43. Yeyiniz ve içiniz, afiyet olsun yapar olduğunuz şey sebebiyle. |
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ Kulu veşrebu heniy’en bima kuntum ta’melune. |
44. Şüphe yok ki, Biz muhsin olanları işte böyle mükâfaatlandırırız. |
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ İnna kezalike necziylmuhsiniyne. |
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَلِيلًا إِنَّكُمْ مُجْرِمُونَ Kulu ve temette’u kaliylen innekum mucrimune. |
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ Ve iza kıyle lehumurke’u la yerke’une. |
|
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne. |
|
فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ Febieyyi hadiysin ba’dehu yu’minune. |