Abdullah Parlıyan | |
---|---|
الْحَاقَّةُ Elhakkatu. |
|
مَا الْحَاقَّةُ Melhakkatu. |
|
3. O gerçekleşecek olan kıyameti sana bildirecek olan nedir? |
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحَاقَّةُ Ve ma edrake melhakkatu. |
4. Semud ve Ad kavimleri patlak verecek kıyameti yalan saydılar. |
كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌ بِالْقَارِعَةِ Kezzebet semudu ve ’adun bilkari’ati. |
5. Derken Semud taşkınlığıyla veya şiddetli öldürücü bir gürültü ile helak edildiler. |
فَأَمَّا ثَمُودُ فَأُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ Feemma semudu feuhliku bittağıyeti. |
6. Ad kavmi ise uğultulu azgın bir kasırga ile yok olup gittiler. |
وَأَمَّا عَادٌ فَأُهْلِكُوا بِرِيحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍ Ve emma ’adun feuhliku birıyhın sarsarin ’atiyetin. |
سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومًا فَتَرَى الْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَىٰ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍ Sahhareha ’aleyhim seb’a leyalin ve semaniyete eyyamin husumen feterelkavme fiyha sar’a keennehum a’cazu nahlin haviyetin. |
|
8. Şimdi sen onlardan geriye kalan bir şeyler ve iz görüyor musun? |
فَهَلْ تَرَىٰ لَهُمْ مِنْ بَاقِيَةٍ Fehel tera hehum min bakıyetin. |
وَجَاءَ فِرْعَوْنُ وَمَنْ قَبْلَهُ وَالْمُؤْتَفِكَاتُ بِالْخَاطِئَةِ Ve cae fir’avnu ve men kablehu velmu’tefikatu bilhatıeti. |
|
فَعَصَوْا رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَابِيَةً Fe’asav resule rabbihim feehazehum ahzeten rabiyeten. |
|
إِنَّا لَمَّا طَغَى الْمَاءُ حَمَلْنَاكُمْ فِي الْجَارِيَةِ İnna lemma tağalmau hamelnakum fiylcariyeti. |
|
لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَا أُذُنٌ وَاعِيَةٌ Linec’aleha lekum tezkireten ve te’ıyeha uzunun va’ıyetun. |
|
فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌ Feiza nufiha fiysuri nefhatun vahıdetun. |
|
وَحُمِلَتِ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَاحِدَةً Ve humiletil’ardu velcibalu fedukketa dekketen vahıdeten. |
|
فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ Feyevmeizin veka’atilvakı’atu. |
|
16. Ve gök yarılacak, artık o gün dayanıksız olup çökmeye yüz tutacak. |
وَانْشَقَّتِ السَّمَاءُ فَهِيَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌ Venşakkatissema’u fehiye yevmeizin vahiyetun. |
وَالْمَلَكُ عَلَىٰ أَرْجَائِهَا ۚ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ Velmeleku ’ala ercaiha ve yahmilu ’arşe rabbike fevkahum yevmeizin semaniyetun. |
|
18. O gün hesaba çekileceksiniz. En gizli işiniz bile gizli kalmayacak. |
يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفَىٰ مِنْكُمْ خَافِيَةٌ Yevmeizin tu’radune la tahfa minkum hafiyetun. |
فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَءُوا كِتَابِيَهْ Feemma men utiye kitabehu bi yemiynihi feyekulu haumu’krau kitabiyeh. |
|
20. Ben zaten hesabımın bir gün önüme konulacağını bilip inanıyordum." |
إِنِّي ظَنَنْتُ أَنِّي مُلَاقٍ حِسَابِيَهْ İnniy zanentu enniy mulakın hısabiyeh. |
فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَاضِيَةٍ Fehuve fiy ’ıyşetin radıyetin. |
|
فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ Fiy cennetin ’aliyetin. |
|
23. O cennetin meyvelerini yakınca kolayca erişilecek bir yerde bulacak. |
قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ Kutufuha daniyetun. |
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي الْأَيَّامِ الْخَالِيَةِ Kulu veşrebu heniyen bima esleftum fiyl’eyyamilhaliyeti. |
|
25. Kitabı sol tarafından verilenlere gelince; "Keşke kitabım elime verilmeseydi. |
وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُوتَ كِتَابِيَهْ Ve emma men utiye kitabehu bişimalihi feyekulu ya leyteniy lem ute kitabiyeh. |
وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِيَهْ Ve lem edri ma hısabiyeh. |
|
يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَ Ya leyteha kanetilkadıyete. |
|
مَا أَغْنَىٰ عَنِّي مَالِيَهْ ۜ Ma ağna ’anniy maliyeh. |
|
29. Kudretim, saltanatım yok olup gitti veya tartışma ve karşı koyma gücüm elimden kayıp gitti." |
هَلَكَ عَنِّي سُلْطَانِيَهْ Heleke ’anniy sultaniyeh. |
خُذُوهُ فَغُلُّوهُ Huzuhu feğulluhu . |
|
ثُمَّ الْجَحِيمَ صَلُّوهُ Summel cehıyme salluhu. |
|
ثُمَّ فِي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًا فَاسْلُكُوهُ Summe fiy silsi letin zer’uha seb’une zira’an feslukuhu. |
|
إِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ الْعَظِيمِ İnnehu kane la yu’minu billahil’a zıymi. |
|
34. ve ihtiyaç içinde olanları yedirip içirmek için hiçbir istek ve kararlılık duymadı. |
وَلَا يَحُضُّ عَلَىٰ طَعَامِ الْمِسْكِينِ Ve la yehuddu ’ala ta’amil miskiyni. |
35. Bundan dolayı onun bugün ne bir candan yakın bir dostu var, |
فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هَاهُنَا حَمِيمٌ Feleyse lehulyevme hahuna hamiymun. |
وَلَا طَعَامٌ إِلَّا مِنْ غِسْلِينٍ Ve la ta’amun illa min ğısliynin. |
|
لَا يَأْكُلُهُ إِلَّا الْخَاطِئُونَ La ye’kuluhu illelhatıune. |
|
38. Artık iş sizin sandığınız gibi değil ey inkârcılar! Andolsun gördüğünüz şeylere |
فَلَا أُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَ Fela uksimu bima tubsırune. |
وَمَا لَا تُبْصِرُونَ Ve ma la tubsırune. |
|
40. bu Kur’ân gerçekten şerefli bir elçinin vahiy yoluyla getirdiği sözüdür. |
إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ İnnehu lekavlu resulin keriymin. |
41. O bir şairin sözü de değildir. Ne kadarda az inanıyorsunuz. |
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍ ۚ قَلِيلًا مَا تُؤْمِنُونَ Ve ma huve bikavli şa’ırin kaliylen ma tu’minune. |
42. O bir kahin sözü de değildir, siz ne az düşünür adamlarsınız. |
وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍ ۚ قَلِيلًا مَا تَذَكَّرُونَ Ve la bilkavli kahinin kaliylen ma tezekkerune. |
تَنْزِيلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ Tenziylun min rabbil’alemiyne. |
|
44. Eğer O peygamber bize karşı kendi kafasından bazı sözler uydursaydı, |
وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْأَقَاوِيلِ Velev tekavvele ’aleyna ba’dal’ekaviyli. |
لَأَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَمِينِ Leehazna minhu bilyemiyni. |
|
46. Sonra O’nun can damarını keser koparırdık da ölür giderdi. |
ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَتِينَ Summe lekata’na minhulvetiyne. |
47. O zaman sizden hiç kimse O’nu bizden kurtaramaz, azabı O’nun üzerinden savuşturamazdı. |
فَمَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ عَنْهُ حَاجِزِينَ Fema minkum min ehadin ’anhu haciziyne. |
48. Gerçek şu ki, bu Kur’ân yolunu Allah ile bulanlara bir öğüt ve uyarıdır. |
وَإِنَّهُ لَتَذْكِرَةٌ لِلْمُتَّقِينَ Ve innehu letezkiretun lilmuttekıyne. |
49. Elbette biz sizin içinizde yalanlayanlar olduğunu biliyoruz. |
وَإِنَّا لَنَعْلَمُ أَنَّ مِنْكُمْ مُكَذِّبِينَ Ve inna lena’lemu enne minkum mukezzibiyne. |
50. Kur’ân Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenlere acı bir pişmanlık kaynağı olacaktır. |
وَإِنَّهُ لَحَسْرَةٌ عَلَى الْكَافِرِينَ Ve innehu lehasretun ’alelkafiriyne. |
51. Şüphesiz O Kur’ân en kesin bilgi ve doğrunun kendisidir. |
وَإِنَّهُ لَحَقُّ الْيَقِينِ Ve innehu lehakkulyakıyni. |
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ Fesebbih bismi rabbikel’azıymi. |