Ali Fikri Yavuz | |
---|---|
الْحَاقَّةُ Elhakkatu. |
|
مَا الْحَاقَّةُ Melhakkatu. |
|
3. Kıyameti, sana hangi şey bildirdi? (Sen, künhünü bilemezsin). |
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحَاقَّةُ Ve ma edrake melhakkatu. |
4. (Salih’in kavmi) Semûd ve (Hûd’un kavmi) Âd, o kıyamete inanmadı. |
كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌ بِالْقَارِعَةِ Kezzebet semudu ve ’adun bilkari’ati. |
5. Amma Semûd, azgınlıkları sebebiyle (korkunç bir ses ve sarsıntı ile) helâk edildiler. |
فَأَمَّا ثَمُودُ فَأُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ Feemma semudu feuhliku bittağıyeti. |
6. Âd Kavmine gelince; onlar da kasıp kavuran şiddetli bir rüzgâr ile helâk edildiler. |
وَأَمَّا عَادٌ فَأُهْلِكُوا بِرِيحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍ Ve emma ’adun feuhliku birıyhın sarsarin ’atiyetin. |
سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومًا فَتَرَى الْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَىٰ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍ Sahhareha ’aleyhim seb’a leyalin ve semaniyete eyyamin husumen feterelkavme fiyha sar’a keennehum a’cazu nahlin haviyetin. |
|
فَهَلْ تَرَىٰ لَهُمْ مِنْ بَاقِيَةٍ Fehel tera hehum min bakıyetin. |
|
وَجَاءَ فِرْعَوْنُ وَمَنْ قَبْلَهُ وَالْمُؤْتَفِكَاتُ بِالْخَاطِئَةِ Ve cae fir’avnu ve men kablehu velmu’tefikatu bilhatıeti. |
|
فَعَصَوْا رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَابِيَةً Fe’asav resule rabbihim feehazehum ahzeten rabiyeten. |
|
إِنَّا لَمَّا طَغَى الْمَاءُ حَمَلْنَاكُمْ فِي الْجَارِيَةِ İnna lemma tağalmau hamelnakum fiylcariyeti. |
|
لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَا أُذُنٌ وَاعِيَةٌ Linec’aleha lekum tezkireten ve te’ıyeha uzunun va’ıyetun. |
|
فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌ Feiza nufiha fiysuri nefhatun vahıdetun. |
|
14. Yer ve dağlar kaldırılıp da bir çarpılış çarpıldıkları zaman, |
وَحُمِلَتِ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَاحِدَةً Ve humiletil’ardu velcibalu fedukketa dekketen vahıdeten. |
فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ Feyevmeizin veka’atilvakı’atu. |
|
وَانْشَقَّتِ السَّمَاءُ فَهِيَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌ Venşakkatissema’u fehiye yevmeizin vahiyetun. |
|
وَالْمَلَكُ عَلَىٰ أَرْجَائِهَا ۚ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ Velmeleku ’ala ercaiha ve yahmilu ’arşe rabbike fevkahum yevmeizin semaniyetun. |
|
18. O gün (hesap için Allah’a) arz olunursunuz; öyle ki, gizli bir haliniz kalmaz. |
يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفَىٰ مِنْكُمْ خَافِيَةٌ Yevmeizin tu’radune la tahfa minkum hafiyetun. |
19. İşte o vakit, kitabı sağ eline verilmiş olan kimse der ki "- Gelin, kitabımı okuyun. |
فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَءُوا كِتَابِيَهْ Feemma men utiye kitabehu bi yemiynihi feyekulu haumu’krau kitabiyeh. |
إِنِّي ظَنَنْتُ أَنِّي مُلَاقٍ حِسَابِيَهْ İnniy zanentu enniy mulakın hısabiyeh. |
|
فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَاضِيَةٍ Fehuve fiy ’ıyşetin radıyetin. |
|
فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ Fiy cennetin ’aliyetin. |
|
قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ Kutufuha daniyetun. |
|
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي الْأَيَّامِ الْخَالِيَةِ Kulu veşrebu heniyen bima esleftum fiyl’eyyamilhaliyeti. |
|
25. Kitabı sol eline verilmiş olan ise, der ki "- Eyvah! Keşke kitabım bana verilmeseydi... |
وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُوتَ كِتَابِيَهْ Ve emma men utiye kitabehu bişimalihi feyekulu ya leyteniy lem ute kitabiyeh. |
وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِيَهْ Ve lem edri ma hısabiyeh. |
|
27. Ne olurdu, o ölüm kat’î olaydı (da bir daha dirilmeseydim!) |
يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَ Ya leyteha kanetilkadıyete. |
مَا أَغْنَىٰ عَنِّي مَالِيَهْ ۜ Ma ağna ’anniy maliyeh. |
|
29. Bütün saltanatım (varım-yoğum) benden ayrılıp mahvoldu." |
هَلَكَ عَنِّي سُلْطَانِيَهْ Heleke ’anniy sultaniyeh. |
خُذُوهُ فَغُلُّوهُ Huzuhu feğulluhu . |
|
ثُمَّ الْجَحِيمَ صَلُّوهُ Summel cehıyme salluhu. |
|
32. Sonra, boyu yetmiş arşın bir zincirde, onu oraya sürün." |
ثُمَّ فِي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًا فَاسْلُكُوهُ Summe fiy silsi letin zer’uha seb’une zira’an feslukuhu. |
إِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ الْعَظِيمِ İnnehu kane la yu’minu billahil’a zıymi. |
|
وَلَا يَحُضُّ عَلَىٰ طَعَامِ الْمِسْكِينِ Ve la yehuddu ’ala ta’amil miskiyni. |
|
فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هَاهُنَا حَمِيمٌ Feleyse lehulyevme hahuna hamiymun. |
|
وَلَا طَعَامٌ إِلَّا مِنْ غِسْلِينٍ Ve la ta’amun illa min ğısliynin. |
|
لَا يَأْكُلُهُ إِلَّا الْخَاطِئُونَ La ye’kuluhu illelhatıune. |
|
فَلَا أُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَ Fela uksimu bima tubsırune. |
|
وَمَا لَا تُبْصِرُونَ Ve ma la tubsırune. |
|
40. Şüphesiz o Kur’an, kerîm bir peygamberin (Allah’dan) getirdiği sözdür. |
إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ İnnehu lekavlu resulin keriymin. |
41. O, bir şair sözü değildir. Siz, pek az inanıp tasdik ediyorsunuz. |
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍ ۚ قَلِيلًا مَا تُؤْمِنُونَ Ve ma huve bikavli şa’ırin kaliylen ma tu’minune. |
وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍ ۚ قَلِيلًا مَا تَذَكَّرُونَ Ve la bilkavli kahinin kaliylen ma tezekkerune. |
|
تَنْزِيلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ Tenziylun min rabbil’alemiyne. |
|
44. Eğer o Peygamber, bazı sözler uydurup bize isnad etmeğe kalkışsaydı, |
وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْأَقَاوِيلِ Velev tekavvele ’aleyna ba’dal’ekaviyli. |
45. Elbette biz O’nu kuvvetle yakalar ve O’ndan intikam alırdık. |
لَأَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَمِينِ Leehazna minhu bilyemiyni. |
46. Sonra da muhakkak O’nun kalb damarlarını keserdik, (boynunu vururduk). |
ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَتِينَ Summe lekata’na minhulvetiyne. |
فَمَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ عَنْهُ حَاجِزِينَ Fema minkum min ehadin ’anhu haciziyne. |
|
وَإِنَّهُ لَتَذْكِرَةٌ لِلْمُتَّقِينَ Ve innehu letezkiretun lilmuttekıyne. |
|
وَإِنَّا لَنَعْلَمُ أَنَّ مِنْكُمْ مُكَذِّبِينَ Ve inna lena’lemu enne minkum mukezzibiyne. |
|
وَإِنَّهُ لَحَسْرَةٌ عَلَى الْكَافِرِينَ Ve innehu lehasretun ’alelkafiriyne. |
|
وَإِنَّهُ لَحَقُّ الْيَقِينِ Ve innehu lehakkulyakıyni. |
|
52. O halde (Ey Kerîm Rasûl), yüce Rabbini ismiyle tesbih et... |
فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ Fesebbih bismi rabbikel’azıymi. |