Suat Yıldırım | |
---|---|
وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا Vennazi’ati ğarken. |
|
وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا Vennaşitati neştan. |
|
وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا Vessabihati sebhan. |
|
فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا Fessabikati sebkan. |
|
فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا Felmudebbirati emren. |
|
6. Günü gelince, sura ilk üfleme, yeri şiddetli bir depremle yıkacak! |
يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُ Yevme tercufurracifetu. |
تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُ Tetbe’uherradifetu. |
|
قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌ Kulubun yevmeizin vacifetun. |
|
أَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌ Ebsaruha haşi’atun. |
|
يَقُولُونَ أَإِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ Yekulune einna lemerdudune fiylhafireti. |
|
أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا نَخِرَةً Eiza kunna ’ızamen nehıreten. |
|
قَالُوا تِلْكَ إِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ Kalu tilke izen kerretun hasiretun. |
|
13. (13-14) Fakat olay (zor değil,) bir tek emirden ibarettir. Bir anda mahşerde toplanıverirler! |
فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ Feinnema hiye zecretun vahıdetun. |
14. (13-14) Fakat olay (zor değil,) bir tek emirden ibarettir. Bir anda mahşerde toplanıverirler! |
فَإِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِ Feiza hum bissahireti. |
هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ Hel etake hadiysu musa. |
|
إِذْ نَادَاهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى İz nadahu rabbuhu bilvadilmukaddesi tuven. |
|
17. (17-18) "Firavuna git, zira o iyice azdı! Ona de ki kendini arındırmaya gönlün var mı? |
اذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ İzheb ila fir’avne innehu tağa. |
18. (17-18) "Firavuna git, zira o iyice azdı! Ona de ki kendini arındırmaya gönlün var mı? |
فَقُلْ هَلْ لَكَ إِلَىٰ أَنْ تَزَكَّىٰ Fekul hel leke ila en tezekka. |
19. "İster misin Seni Rabbine kavuşturan yola vurayım. Böylece Sen de O’na saygı duyasın?" |
وَأَهْدِيَكَ إِلَىٰ رَبِّكَ فَتَخْشَىٰ Ve ehdiyeke ila rabbike fetahşa. |
فَأَرَاهُ الْآيَةَ الْكُبْرَىٰ Feerahul’ayetelkubra. |
|
فَكَذَّبَ وَعَصَىٰ Fekezzebe ve ’asa. |
|
22. Sonra sırtını dönüp Mûsâ’ya karşı bir çalışma içine girdi. |
ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَىٰ Summe edbere yes’a. |
23. (23-24) Adamlarını topladı ve onlara "Sizin en yüce rabbiniz benim!" dedi. |
فَحَشَرَ فَنَادَىٰ Fehaşere fenada. |
24. (23-24) Adamlarını topladı ve onlara "Sizin en yüce rabbiniz benim!" dedi. |
فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَىٰ Fekale ene rabbukumul’a’la. |
25. Allah da onu dünyada da, âhirette de şiddetle cezalandırdı. |
فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الْآخِرَةِ وَالْأُولَىٰ Feehazehullahu nekalel’ahıreti vel’ula. |
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَعِبْرَةً لِمَنْ يَخْشَىٰ İnne fiy zalike le’ubreten limen yahşa. |
|
أَأَنْتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ السَّمَاءُ ۚ بَنَاهَا Eentum eşeddu halkan emissema’u benaha. |
|
28. Allah onu direksiz yükseltti ve kusursuz işleyen bir sisteme bağladı. |
رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّاهَا Refe’a semkeha fesevvaha. |
29. Gecesini karanlık, gündüzünü parlak şekilde açığa çıkardı. |
وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا Ve ağtaşe leyleha ve ahrece duhaha. |
وَالْأَرْضَ بَعْدَ ذَٰلِكَ دَحَاهَا Vel’arda ba’de zalike dehaha. |
|
أَخْرَجَ مِنْهَا مَاءَهَا وَمَرْعَاهَا Ahrece minha aeha ve mer’aha. |
|
وَالْجِبَالَ أَرْسَاهَا Velcibale ersaha. |
|
33. Bütün bunları sizin ve hayvanlarınızın hayatı için yaptı. |
مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ Meta’an lekum ve lien’amikum. |
فَإِذَا جَاءَتِ الطَّامَّةُ الْكُبْرَىٰ Feiza caetittammetulkubra. |
|
35. İnsan neyin peşinde koştuğunu anlar ama, artık iş işten geçer. |
يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنْسَانُ مَا سَعَىٰ Yevme yetezekkerul’insanu ma se’a. |
وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِمَنْ يَرَىٰ Ve burrizetilcehıymu limen yera. |
|
فَأَمَّا مَنْ طَغَىٰ Feemma men tağa. |
|
وَآثَرَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا Ve aserelhayateddunya. |
|
فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَىٰ Feinnelcahıyme hiyelme’va. |
|
40. Ama kim Rabbinin divanında durmaktan korkarsa ve nefsini heva ve hevese uymaktan dizginlerse, |
وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَىٰ Ve emma men hafe mekame rabbihi ve nehennefse ’anilheva. |
فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَىٰ Feinnelcennete hiyel me’va. |
|
42. Sana kıyamet saatini sorarlar "Demir atması ne zaman?" diye. |
يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا Yes’eluneke ’anissa’ati eyyane mursaha. |
فِيمَ أَنْتَ مِنْ ذِكْرَاهَا Fiyme ente min zikraha. |
|
إِلَىٰ رَبِّكَ مُنْتَهَاهَا İla rabbike muntehaha. |
|
إِنَّمَا أَنْتَ مُنْذِرُ مَنْ يَخْشَاهَا İnnema ente munziru men yahşaha. |
|
46. Onu gördükleri gün öyle gelir ki onlara; yalnız bir akşam veya bir sabah faslı durdular dünyada. |
كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا Keennehum yevme yerevneha lem yelbesu illa ’aşiyyeten ev duhaha. |