ل ق ي kökü Kur'an'da 146 defa geçmektedir.

AYETLER

MÜZZEMMIL
73:5

سَنُلْقِي

senulḳī

bırakacağız

Gerçek şu ki, biz senin üzerine ’oldukça ağır’ bir söz (vahy) bırakacağız.

KIYAMET
75:15

أَلْقَىٰ

elḳā

ortaya atsa (da)

Kendi mazeretlerini ortaya atsa bile.

MÜRSELAT
77:5

فَالْمُلْقِيَاتِ

felmulḳiyāti

ve bırakanlara

Zikr (vahy, öğüt) bırakanlara;

KAF
50:7

وَأَلْقَيْنَا

ve elḳaynā

ve attık

Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda ’göz alıcı ve iç açıcı’ her çiftten (nice bitkiler) bitirdik.

KAF
50:17

يَتَلَقَّى

yeteleḳḳā

kaydetmektedir

Onun sağında ve solunda oturan iki yazıcı kaydederlerken

KAF
50:17

الْمُتَلَقِّيَانِ

l-muteleḳḳiyāni

iki alıcı (melek)

Onun sağında ve solunda oturan iki yazıcı kaydederlerken

KAF
50:24

أَلْقِيَا

elḳiyā

haydi ikiniz atın

Siz ikiniz (ey melekler), her inatçı nankörü atın cehennemin içine,

KAF
50:26

فَأَلْقِيَاهُ

feelḳiyāhu

bundan dolayı onu atın

Ki o, Allah’la beraber başka bir İlah edinmişti. Artık ikiniz, onu en şiddetli olan azabın içine atın.

KAF
50:37

أَلْقَى

elḳā

veren

Hiç şüphesiz, bunda, kalbi olan ya da bir şahid olarak kulak veren kimse için elbette bir öğüt (zikir) vardır.

KAMER
54:12

فَالْتَقَى

felteḳā

sonra birleşti

Yeri de ’coşkun kaynaklar’ halinde fışkırttık. Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti.

KAMER
54:25

أَأُلْقِيَ

eulḳiye

-mı bırakıldı?

"Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır."

SAD
38:34

وَأَلْقَيْنَا

ve elḳaynā

ve bıraktık

Andolsun, Biz Süleyman’ı imtihan ettik, tahtının üstünde bir ceset bıraktık. Sonra (eski durumuna) döndü.

A'RAF
7:47

تِلْقَاءَ

tilḳā'e

tarafına

Gözleri cehennem halkından yana çevrilince "Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler.

A'RAF
7:51

لِقَاءَ

liḳā'e

karşılaşacaklarını

Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve Bizim ayetlerimizi ’yok sayarak tanımadıkları’ gibi, Biz de bugün onları unutacağız.

A'RAF
7:107

فَأَلْقَىٰ

feelḳā

bunun üzerine attı

Böylelikle (Musa) asasını fırlatınca, anında apaçık bir ejderha oluverdi.

A'RAF
7:115

تُلْقِيَ

tulḳiye

sen atacaksın

Dediler ki "Ey Musa (ilkin) sen mi atmak istersin, yoksa biz mi atalım?"

A'RAF
7:115

الْمُلْقِينَ

l-mulḳīne

(önce) atanlar

Dediler ki "Ey Musa (ilkin) sen mi atmak istersin, yoksa biz mi atalım?"

A'RAF
7:116

أَلْقُوا

elḳū

siz atın

(Musa) "Siz atın" dedi. (Asalarını) atıverince, insanların gözlerini büyüleyiverdiler, onları dehşete düşürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getirmiş oldular.

A'RAF
7:116

أَلْقَوْا

elḳav

atınca

(Musa) "Siz atın" dedi. (Asalarını) atıverince, insanların gözlerini büyüleyiverdiler, onları dehşete düşürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getirmiş oldular.

A'RAF
7:117

أَلْقِ

elḳi

at

Biz de Musa’ya "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da fırlatıverince) bir de baktılar ki, o bütün uydurduklarını derleyip-toparlayıp yutuyor.

A'RAF
7:120

وَأُلْقِيَ

ve ulḳiye

ve kapandılar

Ve sihirbazlar secdeye kapandılar.

A'RAF
7:147

وَلِقَاءِ

veliḳā'i

ve kavuşmayı

Ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar, onların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?

A'RAF
7:150

وَأَلْقَى

ve elḳā

ve yere attı

Musa kavmine oldukça kızgın, üzgün olarak döndüğünde onlara "Beni arkamdan, ne kötü temsil ettiniz? Rabbinizin emrini çabuklaştırdınız, öyle mi?" dedi. Levhaları bıraktı ve kardeşini başından tutup kendisine doğru çekiyordu (ki Harun ona) "Annem oğlu, bu topluluk beni zayıflattı (hırpalayıp güçsüzleştirdi) ve neredeyse beni öldürmeye giriştiler. Bari sen düşmanları sevindirecek bir şey yapma ve beni bu zalimler topluluğuyla birlikte kılma (sayma)" dedi.

FURKAN
25:8

يُلْقَىٰ

yulḳā

atılmalı

"Ya da kendisine bir hazinenin bırakılması veya (ürünlerinden) yemekte olduğu bir bahçesi olması (gerekmez miydi)?" Zulmedenler dedi ki "Siz olsa olsa, ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz."

FURKAN
25:13

أُلْقُوا

ulḳū

atıldıkları

Elleri boyunlarına bağlı olarak, sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip-çağırırlar.

FURKAN
25:21

لِقَاءَنَا

liḳā'enā

bizimle karşılaşmayı

Bize kavuşmayı ummayanlar, dediler ki "Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimiz’i görmemiz gerekmez miydi?" Andolsun, onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar.

FURKAN
25:68

يَلْقَ

yelḳa

bulur

Ve onlar, Allah ile beraber başka bir İlah’a tapmazlar. Allah’ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa ’ağır bir ceza ile’ karşılaşır.

FURKAN
25:75

وَيُلَقَّوْنَ

ve yuleḳḳavne

ve karşılanacaklardır

İşte onlar, sabretmelerine karşılık (cennetin en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orda esenlik dileği ve selamla karşılanırlar.

MERYEM
19:59

يَلْقَوْنَ

yelḳavne

onlar bulacaklardır

Sonra onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır.

TA-HA
20:19

أَلْقِهَا

elḳihā

(yere) at onu

Dedi ki "Onu at, ey Musa."

TA-HA
20:20

فَأَلْقَاهَا

feelḳāhā

onu attı

Böylece, onu attı; (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan (oluvermiş).

TA-HA
20:39

فَلْيُلْقِهِ

felyulḳihi

onu bıraksın

"Onu sandığın içine koy, suya bırak, böylece su onu sahile bıraksın; onu Benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır. Gözümün önünde yetiştirilmen için, Kendim’den sana bir sevgi yönelttim."

TA-HA
20:39

وَأَلْقَيْتُ

ve elḳaytu

ve koydum

"Onu sandığın içine koy, suya bırak, böylece su onu sahile bıraksın; onu Benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır. Gözümün önünde yetiştirilmen için, Kendim’den sana bir sevgi yönelttim."

TA-HA
20:65

تُلْقِيَ

tulḳiye

sen at

"Ey Musa" dediler. Ya sen (asanı) at veya önce biz atalım."

TA-HA
20:65

أَلْقَىٰ

elḳā

atan

"Ey Musa" dediler. Ya sen (asanı) at veya önce biz atalım."

TA-HA
20:66

أَلْقُوا

elḳū

siz atın

Dedi ki "Hayır, siz atın." Sonra hemen (ne görsün), sihirlerinden dolayı, onların ipleri ve asaları kendisine gerçekten koşuyormuş gibi göründü.

TA-HA
20:69

وَأَلْقِ

ve elḳi

ve at

"Sağ elindekini atıver, onların yaptıklarını yutacaktır; çünkü onların yaptıkları yalnızca bir büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye varsa kurtulamaz."

TA-HA
20:70

فَأُلْقِيَ

feulḳiye

sonra kapandılar

Bunun üzerine büyücüler, secdeye kapandılar "Harun’un ve Musa’nın Rabbine iman ettik" dediler.

TA-HA
20:87

أَلْقَى

elḳā

attı

Dediler ki "Biz sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden dönmedik, ancak o kavmin (Mısır halkının) süs eşyalarından birtakım yükler yüklenmiştik, onları (ateşe) attık, böylece Samiri de attı."

ŞU'ARA
26:32

فَأَلْقَىٰ

feelḳā

sonra attı

Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi.

ŞU'ARA
26:43

أَلْقُوا

elḳū

atın

Musa onlara dedi ki "Atacağınızı atın."

ŞU'ARA
26:43

مُلْقُونَ

mulḳūne

atacağınız

Musa onlara dedi ki "Atacağınızı atın."

ŞU'ARA
26:44

فَأَلْقَوْا

feelḳav

sonra attılar

Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve "Firavun’un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz" dediler.

ŞU'ARA
26:45

فَأَلْقَىٰ

feelḳā

attı

Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor.

ŞU'ARA
26:46

فَأُلْقِيَ

feulḳiye

derhal kapandılar

Anında büyücüler secdeye kapandılar.

ŞU'ARA
26:223

يُلْقُونَ

yulḳūne

kulak verirler

Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler.

NEML
27:6

لَتُلَقَّى

letuleḳḳā

sana verilmektedir

Hiç şüphesiz, bu Kur’an, sana, hüküm ve hikmet sahibi olan, (ve herşeyi gerçeğiyle) bilen (Allah’ın) Katından ilka edilmektedir.

NEML
27:10

وَأَلْقِ

veelḳi

ve at

"Asanı bırak;" (Bıraktı ve) onun çevik bir yılan gibi hareket etttiğini görünce, geriye doğru kaçtı ve arkasına bakmadı. "Ey Musa, korkma; şüphesiz Ben(im); Benim yanımda gönderilen (elçiler) korkmaz."

NEML
27:28

فَأَلْقِهْ

fe elḳih

ve at

"Bu mektubumla git, onu kendilerine bırak sonra onlardan (biraz) uzaklaş, böylelikle bir bakıver, neye başvuracaklar?"

NEML
27:29

أُلْقِيَ

ulḳiye

bırakıldı

(Hüdhüd’ün mektubu götürüp bırakmasından sonra Saba melikesi Belkıs) Dedi ki "Ey önde gelenler gerçekten bana oldukça önemli bir mektup bırakıldı."

KASAS
28:7

فَأَلْقِيهِ

feelḳīhi

onu bırak

Musa’nın annesine "Onu emzir, şayet onun için korkacak olursan, onu suya bırak, korkma ve üzülme; çünkü onu Biz sana tekrar geri vereceğiz ve onu gönderilen (elçilerden) kılacağız" diye vahyettik (bildirdik).

KASAS
28:22

تِلْقَاءَ

tilḳā'e

tarafına

Medyen’e doğru yöneldiğinde de "Umarım Rabbim, beni doğru bir yola yöneltip iletir" dedi.

KASAS
28:31

أَلْقِ

elḳi

at

"Asanı bırak." (Attıktan hemen sonra) onun şimdi bir yılan gibi hareket ettiğini görünce, arkasına dönüp bakmaksızın kaçmaya başladı. "Ey Musa, dön ve korkuya kapılma. Şüphesiz güvendesin."

KASAS
28:61

لَاقِيهِ

lāḳīhi

muhakkak ona kavuşacak olan

Şimdi, kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz, dolayısıyla ona kavuşan kişi, dünya hayatının metaı ile metalandırdığımız sonra kıyamet günü (azaba uğramak için) hazır bulundurulan kişi gibi midir?

KASAS
28:80

يُلَقَّاهَا

yuleḳḳāhā

buna kavuşturulmaz

Kendilerine ilim verilenler ise "Yazıklar olsun size, Allah’ın sevabı, iman eden ve salih amellerde bulunan kimse için daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz" dediler.

KASAS
28:86

يُلْقَىٰ

yulḳā

vahyolunacağını

Kitab’ın sana (kalbine vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin; (bu,) Rabbinden ancak bir rahmettir. Öyleyse sakın kafirlere arka olma.

İSRA
17:13

يَلْقَاهُ

yelḳāhu

bulacağı

Biz, her insanın kuşunu (işlediklerini, yaptıklarını) kendi boynuna doladık, kıyamet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.

İSRA
17:39

فَتُلْقَىٰ

fetulḳā

sonra atılırsın

Bunlar, Rabbinin sana hikmet olarak vahyettiği şeylerdir. Rabbin ile beraber başka ilahlar kılma, yoksa yerilmiş, kovulmuş olarak cehenneme bırakılırsın.

YUNUS
10:7

لِقَاءَنَا

liḳā'enā

bize kavuşmayı

Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olanlar ve bununla tatmin olanlar ve Bizim ayetlerimizden habersiz olanlar;

YUNUS
10:11

لِقَاءَنَا

liḳā'enā

bize kavuşmayı

Eğer Allah, onların hayra ulaşmak için çarçabuk davrandıkları gibi, insanlara şerri de çabuklaştırsaydı, mutlaka ecellerine hüküm verilirdi. İşte Bize kavuşmayı ummayanları Biz böylece taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşır bir durumda bırakırız.

YUNUS
10:15

لِقَاءَنَا

liḳā'enā

bize kavuşmayı

Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki "Bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir." De ki "Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük günün azabından korkarım."

YUNUS
10:15

تِلْقَاءِ

tilḳā'i

tarafımdan

Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda, Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, derler ki "Bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir." De ki "Benim onu kendi nefsimin bir öngörmesi olarak değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük günün azabından korkarım."

YUNUS
10:45

بِلِقَاءِ

biliḳā'i

kavuşmayı

Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları birarada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar. Allah’a kavuşmayı yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. Onlar hidayete ermiş (kimseler) değildi.

YUNUS
10:80

أَلْقُوا

elḳū

atın

Büyücüler geldiğinde Musa "Atacağınız şeyleri atın" dedi.

YUNUS
10:80

مُلْقُونَ

mulḳūne

atacağınız

Büyücüler geldiğinde Musa "Atacağınız şeyleri atın" dedi.

YUNUS
10:81

أَلْقَوْا

elḳav

attıkları

Onlar atınca, Musa dedi ki "Sizlerin (ortaya) getirdiğiniz büyüdür. Doğrusu Allah onu geçersiz kılacaktır. Şüphesiz Allah, bozgunculuk çıkaranların işini düzeltmez."

HUD
11:29

مُلَاقُو

mulāḳū

kavuşacaklardır

"Ey Kavmim, ben sizden buna karşılık bir mal istemiyorum. Benim ecrim, yalnızca Allah’a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim. Onlar gerçekten Rablerine kavuşacaklar. Ancak ben sizi, cahillik etmekte olan bir kavim görüyorum.

YUSUF
12:10

وَأَلْقُوهُ

veelḳūhu

onu atın

İçlerinden bir sözcü dedi ki "Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf’u, onu kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın."

YUSUF
12:93

فَأَلْقُوهُ

fe elḳūhu

koyun

"Bu gömleğimle gidin de, babamın yüzüne sürün. Gözü (yine) görür hale gelir. Bütün ailenizi de bana getirin."

YUSUF
12:96

أَلْقَاهُ

elḳāhu

koyunca

Müjdeci gelip de onu (gömleği) onun yüzüne sürdüğü zaman, gözü görür olarak (sağlığına) dönüverdi. (Yakub) Dedi ki "Ben, size bilmediğinizi Allah’tan gerçekten biliyorum demedim mi?"

HICR
15:19

وَأَلْقَيْنَا

ve elḳaynā

ve attık

Yere (gelince,) onu döşeyip-yaydık, onda sarsılmaz-dağlar bıraktık ve onda herşeyden ölçüsü belirlenmiş ürünler bitirdik.

EN'ÂM
6:31

بِلِقَاءِ

biliḳā'i

huzuruna çıkmayı

Allah’a kavuşmayı yalan sayanlar, doğrusu hüsrana uğramışlardır. Öyle ki, saat (kıyamet günü) apansız onlara geliverince, günahlarını sırtlarına yüklenerek "Onda (dünyada) sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun bize…" derler. Dikkat edin, o işleyip-yüklendikleri ne kötüdür.

EN'ÂM
6:130

لِقَاءَ

liḳā'e

karşılaşacağınıza dair

Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi aktarıp-okuyan ve bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp-korkutan elçiler gelmedi mi? Onlar "Nefislerimize karşı şehadet ederiz" derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kafir olduklarına dair kendi nefislerine karşı şehadet ettiler.

EN'ÂM
6:154

بِلِقَاءِ

biliḳā'i

kavuşacaklarına

Sonra Biz Musa’ya, iyilik yapanların üzerinde (nimetimizi) tamamlamak, herşeyi ayrı ayrı açıklamak ve bir hidayet ve rahmet olarak kitabı verdik. Umulur ki Rablerine kavuşacaklarına inanırlar.

SAFFAT
37:97

فَأَلْقُوهُ

fe elḳūhu

ve onu atın

Dediler ki "Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın."

LOKMAN
31:10

وَأَلْقَىٰ

ve elḳā

ve attı

O, gökleri dayanak olmaksızın yaratmıştır, bunu görmektesiniz. Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı ve orada her canlıdan türetip yayıverdi. Biz gökten su indirdik, böylelikle orada her güzel olan çiftten bir bitki bitirdik.

ZÜMER
39:71

لِقَاءَ

liḳā'e

kavuşacağınıza

İnkar edenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki "Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Onlar "Evet." dediler. Ancak azap kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu.

MÜ'MIN
40:15

يُلْقِي

yulḳī

indirir

Dereceleri yükselten Arş’ın sahibi (Allah), ’toplanma ve buluşma’ günü ile uyarıp-korkutmak için, Kendi emrinden olan ruhu kullarından dilediğine indirir.

MÜ'MIN
40:15

التَّلَاقِ

t-telāḳi

buluşma

Dereceleri yükselten Arş’ın sahibi (Allah), ’toplanma ve buluşma’ günü ile uyarıp-korkutmak için, Kendi emrinden olan ruhu kullarından dilediğine indirir.

FUSSILET
41:35

يُلَقَّاهَا

yuleḳḳāhā

buna kavuşturulmaz

Buna da, sabredenlerden başkası kavuşturulamaz. Ve buna, büyük bir pay sahibi olanlardan başkası da kavuşturulamaz.

FUSSILET
41:35

يُلَقَّاهَا

yuleḳḳāhā

buna kavuşturulmaz

Buna da, sabredenlerden başkası kavuşturulamaz. Ve buna, büyük bir pay sahibi olanlardan başkası da kavuşturulamaz.

FUSSILET
41:40

يُلْقَىٰ

yulḳā

atılan

Bizim ayetlerimiz konusunda çarpıtma yapanlar, Bize gizli kalmazlar. Öyleyse ateşin içine bırakılan mı daha hayırlıdır yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Siz dilediğinizi yapın. Çünkü O yaptıklarınızı gerçekten görendir.

FUSSILET
41:54

لِقَاءِ

liḳā'i

kavuşmak-

Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten O, herşeyi sarıp-kuşatandır.

ZUHRUF
43:53

أُلْقِيَ

ulḳiye

atılmalı

"Bu durumda (eğer doğruysa), üzerine altından bilezikler atılmalı ya da yakınında yer almış vaziyette onunla birlikte melekler gelmeli değil miydi?"

ZUHRUF
43:83

يُلَاقُوا

yulāḳū

kavuşuncaya

Artık onları bırak; onlara vadedilen günlerine kadar, dalsınlar ve oynaya dursunlar.

CASIYE
45:34

لِقَاءَ

liḳā'e

karşılaşmayı

Denildi ki "Bugününüzle karşılaşmayı unuttuğunuz gibi, Biz de sizi bugün unutuyoruz. Barınma yeriniz ateştir. Ve sizin için hiçbir yardımcı yoktur."

KEHF
18:62

لَقِينَا

leḳīnā

çektik

(Varmaları gereken yere gelip) Geçtiklerinde (Musa) genç-yardımcısına dedi ki "Yemeğimizi getir bize, andolsun, bu yaptığımız-yolculuktan gerçekten yorulduk."

KEHF
18:74

لَقِيَا

leḳiyā

rastladılar

Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa) Dedi ki "Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın."

KEHF
18:105

وَلِقَائِهِ

veliḳāihi

ve O’na kavuşmayı

İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkar edenlerdir. Artık onların yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır, kıyamet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız.

KEHF
18:110

لِقَاءَ

liḳā'e

kavuşmayı

De ki "Şüphesiz ben, ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim; yalnızca bana sizin İlahınızın tek bir İlah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın."

NAHL
16:15

وَأَلْقَىٰ

ve elḳā

ve attı

Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz.

NAHL
16:28

فَأَلْقَوُا

feelḳavu

diyerek

Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir.

NAHL
16:86

فَأَلْقَوْا

feelḳav

söz atarlar

O şirk koşanlar, şirk koştuklarını gördükleri zaman "Rabbimiz, Seni bırakıp bizim taptığımız ortaklarımız bunlardır" diyecekler. (Onlar da bunlara) "Siz gerçekten yalan söyleyenlersiniz" diye sözü (geri çevirip) fırlatacaklar.

NAHL
16:87

وَأَلْقَوْا

ve elḳav

ve olurlar

O gün (artık) Allah’a teslim olmuşlardır ve uydurdukları (yalancı ilahlar) da onlardan çekilip-uzaklaşmıştır.

ENBIYA
21:103

وَتَتَلَقَّاهُمُ

ve teteleḳḳāhumu

onları şöyle karşılar

Onları, o en büyük korku hüzne kaptırmaz ve "İşte bu sizin gününüzdür, size va’dedilmişti" diye melekler onları karşılayacaklardır.

MÜ'MINUN
23:33

بِلِقَاءِ

biliḳā'i

buluşmasını

Kendi kavminden, inkar edip ahirete kavuşmayı yalanlayan ve kendilerine, dünya hayatında refah verdiğimiz önde gelenler dedi ki "Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir, kendisi de sizin yediklerinizden yemekte ve içtiklerinizden içmektedir."

SECDE
32:10

بِلِقَاءِ

biliḳā'i

kavuşmayı

Dediler ki "Biz yer (toprağın için) de yok olup gittikten sonra, gerçekten biz mi yeniden yaratılmış olacağız?" Hayır, onlar Rablerine kavuşmayı inkar edenlerdir.

SECDE
32:14

لِقَاءَ

liḳā'e

karşılaşmayı

Öyleyse bu (azap) gününüzle karşılaşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın. Biz de sizi gerçekten unuttuk; yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın.

SECDE
32:23

لِقَائِهِ

liḳāihi

onun ulaşması-

Andolsun, Biz Musa’ya kitabı vermiştik; böylece sen ona kavuşmaktan kuşku içinde olma. Biz onu İsrailoğulları’na bir yol gösterici kılmıştık.

TUR
52:45

يُلَاقُوا

yulāḳū

kavuşuncaya

Öyleyse sen onları (en dayanılmaz azapla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.

MÜLK
67:7

أُلْقُوا

ulḳū

atıldıkları

İçine atıldıkları zaman, kaynayıp-feveran ederken onun korkunç homurtusunu işitirler.

MÜLK
67:8

أُلْقِيَ

ulḳiye

atıldıkça

Öfkesinin-şiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında, bekçileri onlara sorar "Size bir uyarıcı gelmedi mi?"

HAKKA
69:20

مُلَاقٍ

mulāḳin

karşılaşacağımı

"Çünkü ben, gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış (anlamış)tım."

ME'ARIC
70:42

يُلَاقُوا

yulāḳū

kavuşuncaya

Şu halde sen, kendilerine vadedilen (azap) günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak; dalıp-oynasınlar, oyalansınlar.

İNŞIKAK
84:4

وَأَلْقَتْ

ve elḳat

dışarı atıp

İçinde olanları dışa atıp boşaldığı,

İNŞIKAK
84:6

فَمُلَاقِيهِ

fe mulāḳīhi

nihayet O’na varacaksın

Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O’na varacaksın.

RUM
30:8

بِلِقَاءِ

biliḳā'i

kavuşmayı

Kendi nefisleri konusunda düşünmüyorlar mı? Allah, gökleri, yeri ve bu ikisi arasında olanları ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre (ecel) olarak yaratmıştır. Gerçekten, insanlardan çoğu Rablerine kavuşmayı inkar ediyorlar.

RUM
30:16

وَلِقَاءِ

veliḳā'i

ve buluşmasını

Ancak inkar edip ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar ise; artık onlar da azap için hazır bulundurulurlar.

ANKEBUT
29:5

لِقَاءَ

liḳā'e

ile buluşmayı

Kim Allah’a kavuşmayı umuyorsa hiç şüphesiz Allah’ın (tespit ettiği) süresi yaklaşarak-gelmektedir. O, işitendir, bilendir.

ANKEBUT
29:23

وَلِقَائِهِ

veliḳāihi

ve O’nunla buluşmayı

Allah’ın ayetlerini ve O’na kavuşmayı ’yok sayıp inkar edenler’; işte onlar, Benim rahmetimden umut kesmişlerdir; ve işte onlar, acı azap onlarındır.

RA'D
13:2

بِلِقَاءِ

biliḳā'i

karşılaşacağınıza

Allah O’dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz. Sonra arşa istiva etti ve güneş ile aya boyun eğdirdi, her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedirler. Her işi evirip düzenler, ayetleri birer birer açıklar. Umulur ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgiyle inanırsınız.

HAC
22:52

أَلْقَى

elḳā

(bir düşünce) atmış

Biz senden önce hiçbir Resul ve Nebi göndermiş olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dilediğine (bir kuşku veya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah, şeytanın katıp-bırakmalarını giderir, sonra Kendi ayetlerini sağlamlaştırıp-pekiştirir. Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

HAC
22:52

يُلْقِي

yulḳī

attığı

Biz senden önce hiçbir Resul ve Nebi göndermiş olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dilediğine (bir kuşku veya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah, şeytanın katıp-bırakmalarını giderir, sonra Kendi ayetlerini sağlamlaştırıp-pekiştirir. Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

HAC
22:53

يُلْقِي

yulḳī

attığı

Şeytanın (bu tür) katıp bırakmaları, kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri (her türlü) duyarlılıktan yoksun bulunanlara (Allah’ın) bir deneme kılması içindir. Şüphesiz zalimler, (gerçeğin kendisinden) uzak bir ayrılık içindedirler.

RAHMAN
55:19

يَلْتَقِيَانِ

yelteḳiyāni

birbirine kavuşuyorlar

Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi salıverdi.

İNSAN
76:11

وَلَقَّاهُمْ

veleḳḳāhum

ve onlara vermiştir

Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir.

BAKARA
2:14

لَقُوا

leḳū

rastladıkları

İman edenlerle karşılaştıkları zaman "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki "Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz."

BAKARA
2:37

فَتَلَقَّىٰ

feteleḳḳā

derken aldı

Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.

BAKARA
2:46

مُلَاقُو

mulāḳū

kavuşacaklardır

Onlar, (mü’minler ise), şüphesiz, Rableriyle karşılaşacaklarını ve (yine) şüphesiz, O’na döneceklerini bilirler.

BAKARA
2:76

لَقُوا

leḳū

rastladıkları

İman edenlerle karşılaştıklarında "İman ettik" derler; kendi başlarına kaldıkları zaman ise, derler ki "Allah’ın size açtık (açıkladık)larını, Rabbiniz Katında size karşı bir belge olsun diye mi onlarla konuşuyorsunuz? Hala akıllanmayacak mısınız?"

BAKARA
2:195

تُلْقُوا

tulḳū

kendinizi atmayın

Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.

BAKARA
2:223

مُلَاقُوهُ

mulāḳūhu

O’na kavuşacaksınız

Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak güzel davranışlar) takdim edin. Allah’tan korkup-sakının ve bilin ki elbette O’na kavuşucusunuz. İman edenlere müjde ver.

BAKARA
2:249

مُلَاقُو

mulāḳū

kavuşacaklarına

Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç- onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar) "Bugün bizim Calut’a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah’a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler "Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah’ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir."

ENFAL
8:12

سَأُلْقِي

seulḳī

ben salacağım

Rabbin meleklere vahyetmişti ki "Şüphesiz Ben sizinleyim, iman edenlere sağlamlık katın, inkar edenlerin kalplerine amansız bir korku salacağım. Öyleyse (ey Müslümanlar,) vurun boyunlarının üstüne, vurun onların bütün parmaklarına."

ENFAL
8:15

لَقِيتُمُ

leḳītumu

karşılaşırsanız

Ey iman edenler, toplu olarak kafirlerle karşılaştığınız zaman, onlara arka çevirmeyin (savaştan kaçmayın).

ENFAL
8:41

الْتَقَى

t-teḳā

karşılaştığı

Bilin ki, ’ganimet olarak ele geçirdiğiniz’ şeylerin beşte biri, muhakkak Allah’ın, Resûlün, yakınların, yetimlerin, yoksulların ve yolcunundur. Eğer Allah’a, hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği günde (Bedir’de) kulumuza indirdiğimize iman ediyorsanız (ganimeti böyle bölüşün). Allah, herşeye güç yetirendir.

ENFAL
8:44

الْتَقَيْتُمْ

t-teḳaytum

karşılaştığınız

Karşı karşıya geldiğinizde, Allah, ’olacağı olan işi gerçekleştirmek’ için, onları gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Ve (bütün) işler Allah’a döndürülür.

ENFAL
8:45

لَقِيتُمْ

leḳītum

karşılaştığınız

Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman, dayanıklılık gösterin ve Allah’ı çokça zikredin. Ki kurtuluş (felah) bulasınız.

ÂL-I İMRAN
3:13

الْتَقَتَا

t-teḳatā

karşılaşan

Karşı karşıya gelen iki toplulukta, sizin için andolsun bir ayet (ibret) vardır. Bir topluluk, Allah yolunda çarpışıyordu, diğeri ise kafirdi ki göz görmesiyle karşılarındakini kendilerinin iki katı görüyorlardı. İşte Allah, dilediğini yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda, basiret sahipleri için gerçekten bir ibret vardır.

ÂL-I İMRAN
3:44

يُلْقُونَ

yulḳūne

attıkları

Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem’i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur’a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin.

ÂL-I İMRAN
3:119

لَقُوكُمْ

leḳūkum

sizinle karşılaştıkları

Sizler, işte böylesiniz; onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz kitabın tümüne inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında "inandık" derler, kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki "Kin ve öfkenizle ölün." Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

ÂL-I İMRAN
3:143

تَلْقَوْهُ

telḳavhu

onunla karşılaşmadan

Andolsun, siz onunla karşılaşmadan önce ölümü temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz.

ÂL-I İMRAN
3:151

سَنُلْقِي

senulḳī

salacağız

Kendisi hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah’a ortak koştuklarından dolayı küfredenlerin kalplerine korku salacağız. Onların barınma yerleri ateştir. Zalimlerin konaklama yeri ne kötüdür.

ÂL-I İMRAN
3:155

الْتَقَى

t-teḳā

iki topluluğun

İki topluluğun karşı karşıya geldikleri gün, sizden geri dönenleri, kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Ama andolsun ki, Allah onları affetti. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, yumuşak olandır.

ÂL-I İMRAN
3:166

الْتَقَى

t-teḳā

karşılaştığı

İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Allah’ın izniyle idi. (Bu, Allah’ın) mü’minleri ayırt etmesi;

CUM'A
62:8

مُلَاقِيكُمْ

mulāḳīkum

sizi bulacaktır

De ki "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen (Allah)a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir."

AHZAB
33:44

يَلْقَوْنَهُ

yelḳavnehu

kendisine kavuştukları

O’na kavuşacakları gün, onların dirlik temennileri "Selam"dır. Ve O, onlara üstün bir ecir hazırlamıştır.

NISA
4:90

وَأَلْقَوْا

ve elḳav

ve isterlerse

Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavme sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi, onları üstünüze saldırtır, böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır.

NISA
4:91

وَيُلْقُوا

ve yulḳū

ve istemezlerse

Diğerlerini de sizden ve kendi kavimlerinden güvende olmayı istiyor bulacaksınız. (Ama) Fitneye her geri çağrılışlarında içine başaşağı (balıklama) dalarlar. Şayet sizden uzak durmaz, barış (şartların)ı size bırakmaz ve ellerini çekmezlerse, artık onları her nerede bulursanız tutun ve onları öldürün. İşte size, onların aleyhinde apaçık olan ’destekleyici bir delil’ kıldık.

NISA
4:94

أَلْقَىٰ

elḳā

veren

Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız (savaşa çıktığınız) zaman gerekli araştırmayı yapın ve size (İslam geleneğine göre) selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak "Sen mü’min değilsin" demeyin. Asıl çok ganimet, Allah Katındadır, bundan önce siz de böyle idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.

NISA
4:171

أَلْقَاهَا

elḳāhā

attığı

Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah’a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah’ın elçisi ve kelimesidir. Onu (‘OL’ kelimesini) Meryem’e yöneltmiştir ve O’ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve elçisine inanınız; "üçtür" demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek İlah’tır. O, çocuk sahibi olmaktan Yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O’nundur. Vekil olarak Allah yeter.

MUHAMMED
47:4

لَقِيتُمُ

leḳītumu

karşılaştığınız

Öyleyse, inkar edenlerle (savaş sırasında) karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen boyunlarını vurun; sonunda onları ’iyice bozguna uğratıp zafer kazanınca da’ artık (esirler için) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları bırakın) veya bir fidye (karşılığı salıverin). Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin). İşte böyle; eğer Allah dilemiş olsaydı, elbette onlardan intikam alırdı. Ancak (savaş,) sizleri birbirinizle denemesi içindir. Allah yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah,) amellerini giderip-boşa çıkarmaz.

NUR
24:15

تَلَقَّوْنَهُ

teleḳḳavnehu

siz onu alıveriyorsunuz

O durumda siz onu (iftirayı) dillerinizle aktardınız ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylediniz ve bunu kolay sandınız; oysa o Allah Katında çok büyük (bir suç)tür.

MAIDE
5:64

وَأَلْقَيْنَا

ve elḳaynā

biz atmışızdır

Yahudiler "Allah’ın eli sıkıdır" dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır; O’nun iki eli açıktır, nasıl dilerse infak eder. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun taşkınlıklarını ve inkarlarını artıracaktır. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez.

MÜMTEHINE
60:1

تُلْقُونَ

tulḳūne

siz iletiyorsunuz

Ey iman edenler, Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkar etmişler, Rabbiniz olan Allah’a inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp-çıkarmışlardır. Eğer siz, Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hala sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp-sapmış olur.

TEVBE
9:77

يَلْقَوْنَهُ

yelḳavnehu

kendisiyle karşılaşacakları

Böylece O da, Allah’a verdikleri sözü tutmamaları ve yalan söylemeleri nedeniyle, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar, kalplerinde nifakı (sonuçta köklü bir duygu olarak) yerleşik kıldı.