Edip Yüksel 

1. A. L. R. Bunlar apaçık kitabın mucizeleridir.

2. Onu Arapça bir Kuran olarak indirdik ki anlayasınız.

3. Sana bu Kuran’ı vahyederek, sana en güzel bir anlatımla tarihi aktarıyoruz. Sen daha önce bundan habersizdin.

4. Yusuf, bir zamanlar babasına "Babacığım, on bir gezegeni, güneşi ve ay’ı gördüm, onların bana secde ettiklerini gördüm" dedi.

5. "Yavrum" dedi, "Rüyanı kardeşlerine anlatma, olur ki sana karşı bir plan kurarlar. Çünkü sapkın, insana apaçık bir düşmandır."

6. "Böylece Efendin seni seçmekte, sana rüyaların yorumunu öğretmekte ve daha önceki ataların İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi sana ve Yakup ailesine de tamamlamaktadır. Efendin Bilendir, Bilgedir."

7. Dileyenler için, Yusuf ve kardeşlerinde dersler vardır

8. Demişlerdi ki "Babamız, Yusuf ve (öz) kardeşini bizden daha çok seviyor, biz ise çoğunluğuz. Babamız açıkça yanlış bir tutum içindedir."

9. "Yusuf’u öldürün, ya da onu uzak bir yere yollayın ki babanızın ilgisi sizde odaklansın. Daha sonra da erdemli bir topluluk olursunuz."

10. Onlardan birisi şöyle dedi "Yusuf’u öldürmeyin, onu kuyunun dibine atın. Böyle yaparsanız kervanlardan biri onu bulup götürebilir."

11. Dediler ki "Ey babamız, neden Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun? Oysa biz onun candan dostlarıyız."

12. "Onu bizimle birlikte yolla ki koşup oynasın. Kuşkusuz biz onu koruyacağız."

13. Dedi ki "Onu götürmeniz beni endişelendirir. Korkarım ki haberiniz yokken onu kurt yer."

14. Dediler ki "Biz kalabalık bir grup olduğumuz halde onu kurt yerse, o zaman gerçekten kaybedenler oluruz."

15. Onu götürdükleri ve kuyunun dibine atmak için topluca karar verdikleri sırada biz ona "Onların bu yaptıklarını, hiç farkında olmayacakları bir anda onlara anlatacaksın" diye vahyettik.

16. Akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler.

17. "Ey babamız" dediler, "Gittik, yarışıyorduk. Yusuf’u da eşyamızın yanında bırakmıştık. Sonunda onu kurt yedi. Doğru konuşsak bile sen bizi onaylamayacaksın."

18. Gömleğine yalandan kan bulaştırmışlardı. Dedi ki "Doğrusu, egonuz sizi bir işe sürüklemiş. Bana düşen güzelce dayanmaktır. Sizin komplonuza karşı ancak ALLAH’tan yardım istenir."

19. Oradan geçmekte olan bir kervan, sucularını gönderdi, kovasını sarkıtınca "Müjde, burada bir erkek çocuğu var!" dedi. Onu ticari bir mal olarak sakladılar. ALLAH onların yaptıklarını biliyordu.

20. Ona ihtiyaçları olmadığı için ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar.

21. Onu Mısır’da satın alan kişi, karısına, "Ona iyi bak, olur ki bize yararı dokunur, ya da onu evlat ediniriz" dedi. Böylece Yusuf’u o yerde yerleştirip ona rüyaların yorumunu öğretiyorduk. ALLAH işini sonuçlandırandır; fakat halkın çoğu bunu bilmez.

22. Büyüyüp erginleşince ona bilgelik ve bilgi verdik. Güzel davrananları böyle ödüllendiririz.

23. Evinde bulunduğu kadın onu baştan çıkarmak istedi, kapıları kilitledi ve "Tümüyle sana aidim" dedi. Dedi ki "ALLAH’a sığınırım. O benim efendimdir (Efendimdir), ki bana iyi bir yer verdi. Zalimler başarmaz."

24. Kadın onu çok arzulamıştı, efendisinin (rabbinin) işaretini görmeseydi o da onu çok arzulamıştı. Böylece kötülük ve fenalığı ondan çevirdik. O, katışıksız kullarımızdandı.

25. Kapıya doğru koşuştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. Kapının yanında kadının beyiyle karşılaştılar. Kadın "Karına tecavüz etmek isteyen kişinin ya hapsedilmesi veya acı bir azapla cezalandırılması gerekmez mi?" dedi.

26. Dedi ki "Aslında senin karın beni baştan çıkarmak istedi." Aileden bir tanık "Gömleği ön taraftan yırtılmışsa kadın doğruyu söylüyor, o ise bir yalancıdır."

27. "Yok eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, o zaman kadın yalancı, o doğru sözlüdür" diye tanıklıkta bulundu.

28. Gömleğinin arkadan yırtılmış olduğunu görünce, "Bu, siz kadınların planıdır. Planınız müthiştir" dedi.

29. "Yusuf, sen bu olayı unut. Sen de (ey kadınım) günahından dolayı bağışlanma dile. Sen hata işledin."

30. Şehirde birtakım kadınlar "Valinin karısı hizmetçisini baştan çıkarmaya çalışıyor" dediler, "Ona çılgıncasına aşık. Onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz."

31. Dedikodularını işitince kadın onları davet etti. Onlar için konforlu yerler hazırladı. Her birine birer bıçak verdi. "Huzurlarına çık!" dedi. Onu gören kadınlar ellerini kestiler ve "ALLAH korusun, bu bir insan değil; bu ancak asil bir melekdir!" dediler.

32. "İşte siz beni bunun için suçlamıştınız. Onu baştan çıkarmak istedim, ancak kendisini koruyup beni reddetti. Kendisine emrettiğimi yapmazsa hapishaneye atılacak ve aşağılanacaktı!" dedi.

33. "Efendim, hapishane, onların beni çağırdığı şeyden daha iyidir. Planlarını benden savmazsan onlara meyledip cahillerden olurum" dedi.

34. Rabbi onun duasına yanıt verdi ve kadınların planlarını ondan savdı. O İşitendir, Bilendir.

35. Sonra, kanıtları görmelerine rağmen, onu belli bir süreye kadar hapishaneye atmayı uygun gördüler.

36. Onunla birlikte hapishaneye iki genç adam da girdi. Onlardan biri "Kendimi şarap yaparken gördüm" dedi. Diğeri "Ben de başımın üzerinde ekmek taşırken kendimi gördüm, onu kuşlar yiyordu. Bunların yorumunu bize bildir. Seni iyilerden görüyoruz."

37. "Size ayrılan karavana yemeği elinize geçmeden önce size onun yorumunu bildirebilirim. Bunlar, Efendimin bana öğrettiği şeylerdendir. Ben, ALLAH’ı onaylamayan bir toplumun dinini terk etmiş bulunuyorum, onlar ahiret konusunda da inkârcıdırlar."

38. "Ben, atalarım İbrahim, İshak ve Yakup’un dinine uydum. ALLAH’a herhangi bir şeyi ortak koşmak bize yakışmaz. Bu, ALLAH’ın bize ve halka olan lütfudur. Ancak insanların çoğu şükretmez."

39. "Ey hapishane arkadaşlarım, çeşitli Efendiler mi daha iyidir, yoksa Tek ve her şeye Egemen olan ALLAH mı?"

40. "O’ndan başka hizmet ettikleriniz, sizin ve atalarınızın uydurduğu isimlerden ibarettir. ALLAH onlara herhangi bir güç vermemiştir. Hüküm ancak ALLAH’ındır. Yalnızca kendisine hizmet etmenizi emretmiştir. Dosdoğru din işte budur. Ne var ki halkın çoğu bunu bilmiyor."

41. "Hapishane arkadaşlarım, biriniz efendisine (rabbine) şarap sunacak, diğeriniz ise çarmıha gerilecek ve kuşlar onun başından yiyecek. Sorduğunuz iş çözülmüştür."

42. O ikisinden, kurtulacağını öngördüğü kimseye, "Beni efendinin (rabbinin) yanında an" dedi. Efendini (rabbini) anmayı/andırmayı sapkın ona unutturunca hapiste birkaç yıl daha kaldı.

43. Kral dedi ki "Rüyamda yedi semiz inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor; ayrıca yedi yeşil ve yedi kuru başak… Ey seçkinler, rüyaların yorumunu yapabiliyorsanız bu rüyamı bana çözüverin."

44. "Karmakarışık rüyalardır bunlar. Biz böyle rüyaların yorumunu bilmeyiz" dediler.

45. O iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zaman sonra hatırladı ve "Beni gönderirseniz size onun yorumunu bildireceğim" dedi.

46. "Yusuf, ey can arkadaşım, bize yedi sıska inek tarafından yenen yedi semiz inek, yedi yeşil ve kuru başak hakkında açıklama getir de halka bilgi vereyim."

47. Dedi ki "Yedi yıl boyunca ekip biçtiğinizi, yediğiniz az bir kısmının dışında, başaklarında bırakıp depolayın."

48. "Sonra, onun ardından yedi kurak gelecek ve sizin koruduklarınızdan az bir bölümü hariç, o yıllar için önceden biriktirdiklerinizi yiyip bitirecektir."

49. "Ondan sonra ise öyle bir yıl gelir ki onda halk ferahlanacak ve onda (meyve) sıkıp, (hayvan) sağacaklar."

50. Kral, "Onu bana getirin" dedi. Elçi ona gidince, "Efendine (rabbine) dön ve parmaklarını kesen kadınların durumunu ondan sor. Kuşkusuz benim Efendim, onların entrikalarını bilir" dedi.

51. "Yusuf’u baştan çıkarmak isterken durumunuz neydi?" Kadınlar, "ALLAH korusun; biz ondan bir kötülük görmedik!" dediler. Bunun üzerine, valinin karısı şöyle dedi "Gerçek artık ortaya çıktı. Onu ben yoldan çıkarmaya çalışmıştım. O doğru konuşuyor."

52. "Umarım ki arkasında kendisine ihanet etmediğimi bilir, zira ALLAH hainlerin planını onaylamaz."

53. "Suçsuz olduğumu ileri sürmüyorum. Kuşkusuz, kişi kötülüğe eğilimlidir. Ben ancak Efendimin merhametini umuyorum; Efendim Bağışlayandır, Rahimdir."

54. Kral dedi ki "Getirin onu, yanımda çalışması için onu atayayım." Kendisiyle konuşup görüşünce, "Sen artık bugün yanımızda önemli bir makamı olan güvenilir birisin" dedi.

55. Dedi ki "Beni ülkenin maliye işlerinin başına getir. Kuşkusuz ben iyi korur, iyi bilirim" dedi.

56. Böylece Yusuf’u o ülkede yerleştirdik. Dilediği gibi hareket edebiliyordu. Dilediğimiz kimseye rahmetimizi yağdırırız. Güzel davrananları ödülsüz bırakmayız.

57. Gerçeği onaylayanların ve erdemli davrananların ahiret ödülü elbette daha da iyidir.

58. Yusuf’un kardeşleri gelip onun huzuruna girdiler. Onları tanıdı; ancak onlar onu tanımadı.

59. Yüklerini hazırlatınca şöyle dedi "Baba tarafından olan kardeşinizi getirin. Görmüyor musunuz ben ölçüyü tartıyı tam, ev sahipliğini de iyi yapıyorum."

60. "Onu bana getirmezseniz, artık benden ölçülüp tartılacak bir şey beklemeyin ve bana yaklaşmayın."

61. Dediler ki "Onun hakkında babasını ikna etmeye çalışacağız. Kuşkun olmasın ki buna çalışacağız."

62. Memurlarına da şöyle emir verdi "Ailelerine döndüklerinde bulmaları için, takas eşyalarını yüklerinin içine sokun, belki böylece geri dönerler."

63. Babalarına döndüklerinde, "Ey babamız" dediler, "Bundan böyle bize erzak yasaklandı. Kardeşimizi bizimle yolla da erzak alalım. Biz onu koruruz" dediler.

64. "Daha önce kardeşi için size nasıl güvendiysem şimdi de onun içinde mi size güveneyim? ALLAH en iyi Koruyucudur ve O, Merhametlilerin Merhametlisidir."

65. Erzak yüklerini açınca, eşyalarının kendilerine geri verilmiş olduğunu gördüler ve, "Ey babamız, daha ne isteriz? İşte eşyalarımız bize geri verilmiş. Ailemizin geçimini sağlar, kardeşimizi korur ve bir deve yükü daha erzak alırız. Bu, kolay bir iştir" dediler.

66. "Hepiniz kuşatılıp engellenmedikçe onu bana getireceğinize dair bana, ALLAH adına sağlam bir söz vermezseniz, onu sizinle beraber göndermem. Onlar ona söz verince, "Söylediklerimize ALLAH tanıktır" dedi.

67. Dedi ki "Yavrularım, bir tek kapıdan girmeyin; farklı kapılardan girin. Ne var ki, ALLAH’ın önceden belirlediği şeyden sizi kurtaramam. Hüküm ALLAH’ındır ancak. Ben O’na güvendim. Güvenenler O’na güvenmeli."

68. Babalarının kendilerine emrettiği yerlerden girdiler. Bu, onları ALLAH’ın hiçbir takdirinden kurtaramazdı; ancak Yakup onlardan bunu istemekte özel bir nedene sahipti. O, kendisine öğrettiğimiz belli bir bilgiye sahipti; fakat halkın çoğu bilmez.

69. Yusuf’un huzuruna girdiklerinde, kardeşini yanına yaklaştırdı ve "Ben senin kardeşinim; onların yaptıklarına üzülme" dedi.

70. Onların erzak yükünü hazırlatınca bir su kabını kardeşinin torbasına koydu. Daha sonra birisi şöyle seslendi "Ey kervan siz hırsızlarsınız."

71. Onları karşılayarak, "Neyi kaybettiniz?" dediler.

72. "Kralın su tasını kaybettik. Kim onu getirirse ona bir deve yükü ödül verilecektir. Ben bunu garantiliyorum."

73. Dediler ki "ALLAH’a andolsun, siz de bilirsiniz ki biz bu ülkede bozgunculuk çıkarmaya gelmedik, biz hırsız da değiliz."

74. Dediler "Peki, yalan söylüyorsanız onun cezası nedir?"

75. "Onun cezası" dediler, "Kimin torbasında bulunursa o kişi alıkonur. Biz zalimleri böyle cezalandırırız."

76. Kardeşinin yükünden önce onların yüklerinden başladı ve sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. Biz Yusuf’a böyle bir planı öğretmiştik. Kralın yasasını uygulasaydı kardeşini alıkoyamazdı; ALLAH dilese başka. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Her bilenin üstünde daha iyi bir bilen vardır.

77. "O çalmışsa, daha önce kardeşi de çalmıştı" dediler. Yusuf onlara belli etmeden "Siz gerçekten kötüsünüz. ALLAH anlattığınızın içyüzünü bilir" diye söylendi.

78. Dediler ki "Sayın ekselans, onun oldukça yaşlı bir babası var; onun yerine bizden birimizi al. Biz seni iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz."

79. Dedi ki "Yanında eşyamızı bulduğumuz kimseden başkasını alıkoymaktan ALLAH’a sığınırız, o zaman biz zalimlerden oluruz."

80. Ondan ümitlerini kesince, danışmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri "Babanızın sizden ALLAH adına bir söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda da sınırı aşmış olduğunuzu bilmez misiniz? Babam bana izin verinceye, yahut ALLAH hakkımda hüküm verinceye kadar buradan ayrılmayacağım. O, en iyi Hükmedendir" dedi,

81. "Babanıza dönün ve şunları söyleyin «Ey babamız, oğlun hırsızlık yaptı. Biz ancak bildiğimiz şeye tanıklık ediyoruz. Gizli işlenen bir şeyi önleyemezdik.»

82. "Bulunduğumuz topluluğa ve beraber geldiğimiz kervana sor. Biz doğruyu anlatıyoruz."

83. "Hayır, egonuz sizi bir işe sürüklemiş. Bana düşen artık güzelce sabretmektir. Olur ki ALLAH, bana onları topluca getirir. O, Bilendir, Bilgedir" dedi.

84. Onlardan yüz çevirdi ve, "Vah, yazık oldu Yusuf’a!" dedi. Üzüntüden gözlerinde katarakt oluştu, acısını içine gömdü.

85. Dediler ki "ALLAH’a andolsun, Yusuf’u anmaya devam edersen ya hasta düşeceksin veya öleceksin."

86. "Ben kahrımı ve tasamı ancak ALLAH’a şikayet ederim, sizin bilmediğinizi ALLAH’tan biliyorum" dedi.

87. "Oğullarım, gidin, Yusuf’u ve kardeşini araştırın. ALLAH’ın rahmetinden umut kesmeyin. İnkârcılardan başkası ALLAH’ın rahmetinden umut kesmez."

88. Huzuruna girince, "Sayın ekselans, bize ve ailemize darlık dokundu; bu yüzden değersiz bir eşya ile geldik. Ama sen bize tam ölçü ver, bize yardımda bulun. ALLAH sadaka verenleri ödüllendirir" dediler.

89. "Sizler cahiller iken, Yusuf ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz" dedi.

90. "Yoksa sen, sen gerçekten Yusuf musun?" dediler. "Ben Yusuf’um, bu da kardeşimdir. ALLAH bize iyilikte bulundu. Kim erdemli davranır ve sabrederse elbette ALLAH güzel davrananları ödülsüz bırakmaz" dedi.

91. "ALLAH’a andolsun ki ALLAH seni bizden üstün tutmuştur. Biz gerçekten hatalıydık" dediler.

92. Dedi ki "Bugün size kınama yoktur. ALLAH sizi affetsin. O, merhametlilerin En Merhametlisidir."

93. "Bu gömleğimi götürün ve onu babamın yüzüne atın; gözü açılsın. Tüm ailenizle birlikte bana gelin."

94. Kervan ayrılınca, babaları, "Beni bunamış saymayın, Yusuf’un kokusunu işitiyorum" dedi.

95. "ALLAH’a andolsun sen hâlâ eski şaşkınlığın içindesin" dediler.

96. Müjdeci gelip de onu yüzüne atınca, tekrar görmeye başladı ve şöyle dedi "ALLAH’tan sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum dememiş miydim?"

97. Dediler ki "Ey babamız, günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten yanlış davrandık."

98. Dedi ki "Sizin için Efendimden bağışlanma dileyeceğim; O, Bağışlayandır, Rahimdir."

99. Yusuf’un yanına vardıklarında, ana-babasını kucakladı ve "ALLAH’ın izniyle güven içinde Mısır’a girin" dedi.

100. Ana ve babasını tahtın üzerine kaldırdı. Hepsi onun için secdeye kapandılar. Dedi ki "Babacığım, bu, önceden görmüş bulunduğum rüyanın gerçekleşmesidir. Efendim onu gerçekleştirdi. Sapkın, benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra O beni hapishaneden çıkararak ve sizi çölden getirerek bana iyilikte bulundu. Gerçekten Efendim dilediğine karşı çok şefkatlidir. O, Bilendir, Bilgedir."

101. "Efendim, sen bana hükümranlık verdin ve rüyaların yorumunu öğrettin. Yeri ve göğü ayırarak yaratansın. Dünya ve ahirette sensin benim dostum (velim). Canımı Müslüman olarak al ve beni iyilere kat."

102. Bunlar, sana vahyettiğimiz geçmişin haberleridir. Onlar topluca karar alıp düzen kurarlarken sen onların yanında değildin.

103. Ne kadar istesen de halkın çoğunluğu gerçeği onaylamayacaktır.

104. Hâlbuki sen onlardan herhangi bir ücret de istemiyorsun. Bu, sadece halka bir uyarıdır.

105. Göklerde ve yerde nice deliller var ki yanından dikkatsizce geçerler.

106. Onların da çoğu, ortak koşmadan ALLAH’ı onaylamaz.

107. Onlar, ALLAH tarafından kuşatıcı bir azabın kendilerine çatmasından, yahut o anın aniden kendilerine gelmesinden emin mi oldular?

108. De ki "Benim yolum şudur Açık bir delille ALLAH’a çağırırım, aynı şekilde beni izleyenler de… ALLAH Yücedir, ben ortak koşan birisi değilim."

109. Senden önce, kentler halkının arasından seçip vahyettiğimiz adamlardan başkasını göndermedik. Yeryüzünü dolaşıp kendilerinden öncekilerin akıbetine bakmazlar mı? Erdemliler için ahiret yurdu daha iyidir; anlamaz mısınız?

110. Ne zaman ki elçiler umutlarını kestiler ve kendilerinin yalancı çıkarıldığını sandılar, işte o zaman onlara zaferimiz geldi. Nitekim, dilediğimiz kurtulur. Azabımız suçlular topluluğundan geri çevrilemez.

111. Onların tarihinde, bilinç sahipleri için bir ders vardır. Bu, uydurma bir hadis değil; fakat kendisinden öncekilerin doğrulayıcısı, her şeyin detaylı açıklaması ve gerçeği onaylayanlar için bir hidayet ve Rahmettir.