Ahmet Varol 

1. Allah’ın emri geldi, artık onu acele istemeyin. Allah onların ortak koştuklarından münezzeh ve yücedir.

2. ’Benden başka ilâh yoktur benden sakının’ diye uyarmaları için kullarından dilediğine vahiyle melekler gönderir.

3. O, gökleri ve yeri hak üzere yarattı. Onların ortak koştuklarından yücedir.

4. İnsanı bir nutfeden yarattı. Böyleyken o apaçık bir hasım olup çıktı.

5. Hayvanları da yarattı. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve çeşitli yararlar vardır. Onlardan kimini de yersiniz.

6. Akşamleyin (otlaktan) getirirken ve sabah salarken onlarda sizin için güzellik vardır.

7. Yüklerinizi iyice zorlanmadan (yahut canlarınızın yarısı tükenmeden) varamayacağınız yerlere ulaştırırlar. Şüphesiz Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir.

8. Atları, katırları ve eşekleri de üzerlerine binmeniz ve süs için (yarattı). Sizin bilmediğiniz daha nice şeyler yaratmaktadır!

9. Yolun doğrusunu göstermek Allah’a aittir. (Yollardan) bazıları da eğridir. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi.

10. Sizin için gökten su indiren O’dur. İçecek ondandır, ağaç onunla yetişir, on(unla yetişen otlaklar)da (hayvanlarınızı) otlatırsınız.

11. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalar, üzümler ve bütün meyvalardan bitirir. Şüphesiz bunda düşünen bir topluluk için ibret vardır.

12. Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da O’nun emrine boyun eğmiş durumdadırlar. Şüphesiz bunda akıl eden topluluk için ibretler vardır.

13. Yeryüzünde sizin için değişik renklerde yarattığı şeyleri de (sizin hizmetinize verdi). Şüphesiz bunda öğüt alan topluluk için ibret vardır.

14. İçinden taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyaları çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize sunan da O’dur. Gemilerin onun içinde (suyu) yararak gittiklerini görürsün. (Bunlar) O’nun lütfunu aramanız içindir. Ve olur ki şükredersiniz diye!

15. Sizi sarsar diye yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi; ayrıca ırmaklar ve yollar koydu. Olur ki doğru yolu bulursunuz.

16. (Başka) işaretler de (yarattı). Yıldız(lar)la da onlar yol bulurlar.

17. Yaratan yaratmayan gibi midir? Hiç düşünmüyor musunuz?

18. Allah’ın nimetini saymaya kalksanız sayamazsınız. Şüphesiz Allah bağışlayıcı, rahmet edicidir.

19. Allah sizin gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir.

20. Allah’tan başka taptıkları, bir şey yaratamazlar; onlar kendileri yaratılmaktadırlar.

21. Onlar ölüdürler, diri değildirler. Ne zaman diriltileceklerinin de farkında olamazlar.

22. Sizin ilâhınız tek ilâhtır. O ahirete inanmayanların kalpleri inkâr içindedir ve onlar büyüklenmektedirler.

23. Şüphe yok ki, Allah onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir. Doğrusu O büyüklenenleri sevmez.

24. ’Öncekilerin masalları’ derler.

25. Kıyamet günü kendi yüklerini tam olarak ayrıca bilgisizce saptırdıklarının yüklerinden bir kısmını yüklenmeleri için (böyle derler). Dikkat edin yüklendikleri şeyler ne kadar kötüdür!

26. Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı da Allah’ın emri onların yapılarının temellerine gelmişti ve böylece tavan üstten tepelerine çökmüştü. Azab onlara hiç farketmedikleri bir yönden gelmişti.

27. ’Gerçekten bugün rezillik ve kötülük kâfirlerin üzerinedir’ derler.

28. ’Biz bir kötülük yapmıyorduk’ derler. ’Hayır! Doğrusu Allah sizin ne yaptığınızı bilir.’

29. ’O halde, içinde sonsuza kadar kalmak üzere cehennemin kapılarından girin! Büyüklenenlerin oturacakları yer ne kadar kötüdür!’

30. ’Rabbiniz ne indirdi?’ denildi. ’İyilik’ dediler. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir!

31. İçine girecekleri, altından ırmaklar akan Adn cennetleri! Orada onlar için her diledikleri var. İşte Allah takva sahiplerini böyle mükâfatlandırır.

32. ’Size selâm olsun. Yapmakta olduklarınıza karşılık girin cennete!’

33. Onlar kendilerine meleklerin gelmesinden yahut Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi gözlüyorlar? Onlardan öncekiler de öyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi ancak onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.

34. Bu yüzden yaptıklarının kötülükleri onlara ulaştı ve alaya aldıkları şey kendilerini kuşattı.

35. ’Allah dileseydi ne biz ve ne de atalarımız O’ndan başkasına kulluk ederdik. O’nun (emri) dışında bir şeyi haram kılmazdık.’ Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Peygamberlere düşen apaçık bir tebliğden başka bir şey midir?

36. ’Allah’a kulluk edin ve Tağut’tan kaçının’ diye bir peygamber gönderdik. Onlardan kimini Allah hidayete erdirdi kimine de sapıklık hak oldu. Şöyle yeryüzünde bir dolaşın da yalanlayanların sonlarının nasıl olduğuna bakın.

37. Sen onların hidayete ermelerini çok arzulasan da Allah saptırdığını hidayete eriştirmez. Onların yardımcıları da olmaz.

38. ’Allah öleni diriltmez’ diye Allah’a yemin ettiler. Hayır, bu O’nun üzerine gerçek bir vaaddir. Ancak insanların çoğu bilmezler.

39. Hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklamak ve inkâr edenlerin de yalancı olduklarını bilmeleri için (diriltecektir).

40. ’Ol’ dememizdir. O da hemen oluverir.

41. Zulme uğratıldıktan sonra Allah yolunda hicret edenleri dünyada güzelce yerleştireceğiz. Ahiret karşılığı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi!

42. Onlar sabreden ve Rabblerine güvenen kimselerdir.

43. Senden önce de kendilerine vahyettiğimiz adamlardan başkalarını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun.

44. Apaçık delillerle ve kitaplarla (gönderdik). Sana da zikri (Kur’an’ı) indirdik ki, insanlara kendilerine indirileni açıklayasın ve olur ki düşünürler.

45. Kötü planlar kuranlar Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmesinden yahut farketmedikleri bir yönden üzerlerine azap gelmesinden güvende midirler?

46. Yahut dönüp dolaşmaları esnasında kendilerini yakalamasından. Ki onlar (Allah’ı) aciz bırakacak değildirler.

47. Yahut (Allah’ın) kendilerini tedrici şekilde almasından. Doğrusu sizin Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir.

48. Allah’ın yarattığı bir şeyin gölgelerinin nasıl sağdan ve soldan boyun eğmiş halde, Allah’a secde ederek döndüğünü görmediler mi?

49. Göklerde ve yerde bulunan canlılar ve melekler Allah’a secde ederler ve büyüklenmezler.

50. Üstlerinden (azap göndermeye gücü yeten) Allah’tan korkarlar ve emrolundukları şeyi yaparlar.

51. ’İki ilâh edinmeyin. O ancak tek ilâhtır. O halde benden, yalnız benden korkun’ dedi.

52. Göklerde ve yerde ne varsa, O’nundur; kalıcı ve sürekli olan din de yalnız O’nundur. "O halde Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz?"

53. Size ulaşan her nimet Allah’tandır. Sonra size bir sıkıntı dokunduğunda da yalnız O’na yalvarırsınız.

54. Sonra O, sizden sıkıntıyı giderdiğinde içinizden bir grup hemen Rablerine ortak koşarlar.

55. Kendilerine verdiğimize karşı nankörlük etmek için (böyle yaparlar). Yararlanın bakalım. Yakında bileceksiniz.

56. Kendilerine rızık olarak verdiğimizden o (hiçbir şey) bilmeyenlere pay ayırıyorlar. Allah’a andolsun ki, bu uydurup durduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.

57. Şanı yüce olan Allah’a kızlar isnad ediyorlar; kendilerine de hoşlandıklarını

58. Onlardan birine kız (çocuk) müjdelendiği zaman içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilir.

59. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı topluluktan gizlenir. Aşağılığa katlanıp onu tutsun mu yoksa toprağa mı gömsün? Bak ne kadar kötü hüküm veriyorlar!

60. Ahirete inanmayanların kötü örnekleri vardır. En yüce örnek ise Allah’ındır. O yücedir, hakimdir.

61. Eğer Allah insanları zulümlerinden dolayı ele alsaydı (yer) üzerinde bir tek canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar ertelemektedir. Ecelleri geldiğinde artık ne bir saat geri bırakılırlar ne de öne alınırlar.

62. Kendilerinin hoşlanmadıklarını Allah’a isnad ediyorlar; dilleri de en güzelin kendilerinin olacağı konusunda yalan uyduruyor. Şüphesiz onlar için ateş (cehennem) vardır ve onlar (orada) öncüdürler.

63. Allah’a andolsun ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ancak şeytan onlara yaptıklarını süslü gösterdi. Bugün de onların dostu odur ve onlara acıklı bir azap vardır.

64. Sana Kitab’ı ancak, ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman eden bir topluluğa bir hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.

65. Allah gökten su indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz bunda duyan bir topluluk için ayet vardır.

66. Şüphesiz sizin için hayvanlarda da ibret vardır. Size onların karınlarından, fışkı ile kan arasından içenler için içimi kolay halis süt içiririz.

67. Hurma ve üzüm meyvalarından da sarhoş edici içki ve güzel rızık edinirsiniz. Şüphesiz bunda akıl eden topluluk için ayet vardır.

68. ’Kendine dağlardan, ağaçlardan ve (insanların) kurdukları kovanlardan evler edin.

69. Sonra bütün meyvelerden ye de Rabbinin senin hizmetine sunulmuş yollarına dal.’ Onların karınlarından içinde insanlar için şifa bulunan değişik renklerde bir içecek çıkar. Şüphesiz bunda düşünen bir topluluk için ayet vardır.

70. Sizi Allah yarattı sonra canlarınızı alır. İçinizden kimi de bilgiden sonra bir şey bilmesin diye hayatın en perişan haline döndürülür. Allah bilendir, güçlüdür.

71. Allah rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar ellerinin altındakilere (köle ve cariyelerine) rızıklarını vermezler. Oysa onda (rızıkta) eşittirler. Öyleyken Allah’ın nimetini bile bile inkâr mı ediyorlar?

72. Allah size kendi nefislerinizden eşler varetti. Eşlerinizden de size oğullar ve torunlar varetti ve sizi güzel şeylerle rızıklandırdı. Böyleyken bâtıla inanıp da Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?

73. Allah’tan başka kendilerine göklerden ve yerden rızık olarak bir şey vermeye güç yetiremeyen ve bunu yapamayacak olan şeylere taparlar.

74. Allah’a benzerler koşup durmayın. Şüphesiz Allah bilir siz ise bilmezsiniz.

75. Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkiyeti altında olan köleyle kendisine güzel bir rızık verdiğimiz ve ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek olarak vermektedir. Bunlar eşit olurlar mı? Hamd yalnız Allah’adır. Fakat onların çoğu bilmezler.

76. Biri dilsizdir, bir şeye gücü yetmez, efendisinin üzerine bir yüktür ve onu nereye gönderse bir iyilik getirmez. Şimdi bununla, adaleti emreden, kendisi de doğru bir yol üzere olan kimse bir olur mu?

77. Hâlbuki göklerin ve yerin gaybı Allah’a âiddir. Kıyâmetin kopması ise, ancak bir göz açıp kapama gibi veya daha yakındır. Şübhesiz ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir.

78. Allah sizi annelerinizin karınlarından hiçbir şey bilmez halde çıkardı ve belki şükredersiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.

79. Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş kuşları görmediler mi? Onları Allah’tan başkası tutmuyor. Şüphesiz bunda iman eden bir topluluk için ayetler vardır.

80. Allah size evlerinizi barınak yaptı. Size hayvanların derilerinden göç gününüzde de, konaklama gününüzde de kolayca taşıyabileceğiniz (hafif) evler yaptı. Yünlerinden, kıllarından ve tüylerinden de bir süreye kadar (kullanabileceğiniz) ev eşyaları ve ticaret malları (yaparsınız).

81. Allah yarattıklarından sizin için gölgeler oluşturdu ve dağlarda sizin için barınaklar varetti. Yine sizi sıcaktan koruyan elbiseler ve savaşta sizi koruyacak giyecekler varetti. İşte O size nimetini böyle tamamlamaktadır; umulur ki teslim olursunuz.

82. Ancak onlar yüz çevirirlerse artık senin üzerine düşen sadece apaçık bir tebliğdir.

83. Onlar Allah’ın nimetini biliyor sonra onu inkâr ediyorlar. Onların çoğu kâfirdir.

84. O gün, her ümmetten bir şahit getiririz. Sonra inkâr edenlere ne izin verilir ne de özür dilemeleri istenir.

85. Zulmedenler azabı gördüklerinde; artık onlardan ne azap hafifletilir ne de kendilerine bir süre tanınır.

86. ’Şüphesiz siz yalancısınız’ diye söz atarlar.

87. O gün Allah’a teslim olurlar ve uydurdukları şeyler de kendilerinden uzaklaşır.

88. İnkâr edip de Allah’ın yolundan alıkoyanlar (var ya); onlara bozgunculuk yapmalarına karşılık azap üstüne azap ekleriz.

89. Her ümmetin üzerine kendi içlerinden bir şahit getirdiğimiz gün seni de bunların üzerlerine şahit getiririz. Sana Kitab’ı her şeyi açıklayıcı, bir yol gösterici, bir rahmet ve Müslümanlar için bir müjde olarak gönderdik.

90. Şüphesiz Allah adaleti, ihsanı ve yakınlara vermeyi emreder, hayasızlıktan, kötülükten ve zorbalıktan da nehyeder. Olur ki öğüt alırsınız diye size öğüt veriyor.

91. Ahitleştiğiniz zaman Allah’ın ahdini yerine getirin ve pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Çünkü Allah’ı üzerinize kefil gösterdiniz. Şüphesiz Allah ne yaptığınızı bilir.

92. Bir topluluğun diğer bir topluluktan daha çok olmasından dolayı yeminlerinizi aldatma aracı yaparak ipliğini sağlamca büktükten sonra söküp bozan kadın gibi olmayın. Şüphesiz Allah onunla sizi imtihan eder. Üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri kıyamet günü size muhakkak açıklayacaktır.

93. Allah dileseydi hepinizi tek bir ümmet yapardı. Ancak (Allah) dilediğini sapıklığa düşürür dilediğini de doğru yola eriştirir. Yapmakta olduklarınızdan mutlaka sorulacaksınız.

94. Yeminlerinizi aranızda aldatma aracı edinmeyin. Yoksa karar kılmasından sonra ayak kayar ve Allah’ın yolundan alıkoymanıza karşılık kötülüğü tadarsınız. (O zaman) büyük bir azap da sizin içindir.

95. Allah’ın ahdini az bir değere karşılık satmayın. Eğer bilirseniz Allah’ın katında olan sizin için daha hayırlıdır.

96. Sizin yanınızda olan tükenir, Allah’ın katında olan ise sonsuzdur. Sabredenlerin karşılıklarını muhakkak yaptıklarının en güzeliyle vereceğiz.

97. Erkek ve kadından kim mü’min olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz onu temiz bir hayatla yaşatacağız. Karşılıklarını da muhakkak yaptıklarının en güzeliyle vereceğiz.

98. Kur’an okuduğunda kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.

99. Onun iman eden ve Rablerine güvenenlerin üzerinde herhangi bir gücü yoktur.

100. Onun gücü sadece kendisini dost edinenlere ve O’na ortak koşanlaradır.

101. ’Sen ancak bir iftiracısın’ derler. Hayır; onların çoğu bilmiyor.

102. ’Onu iman edenleri kararlı kılmak üzere ve Müslümanlar için bir yol gösterici ve müjde olarak Ruhu’l-Kudüs Rabbinin katından hak gereğince indirmiştir.’

103. ’Ona bir insan öğretiyor’ dediklerini biliyoruz. Kasdettikleri kişinin dili yabancıdır; bu ise apaçık Arapça bir dildir.

104. Allah’ın ayetlerine inanmayanları Allah elbette doğru yola eriştirmez. Onlar için acıklı bir azap vardır.

105. Yalanı ancak Allah’ın ayetlerine inanmayanlar uydururlar. İşte onlar yalancıların bizzat kendileridir.

106. İman ettikten sonra Allah’ı inkâr eden; -kalbi imanla yatışmış olduğu halde zorlanan (ve bu yüzden küfür sözü söyleyen) değil- ama göğüslerini küfre açan kimselere Allah’tan bir gadab vardır. Ve onlar için büyük bir azap vardır.

107. Bu, onların dünya hayatını ahirete tercih etmeleri ve Allah’ın kâfirler topluluğunu hidayete eriştirmemesinden dolayıdır.

108. Onlar, Allah’ın kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafiller de işte onlardır.

109. Şüphe yok ki, ahirette hüsrana uğrayacaklar da onlardır.

110. Sonra Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin sonra cihad eden ve sabredenlerin (yanındadır). Bundan sonra Rabbin elbette bağışlayandır, rahmet edendir.

111. O gün herkes yalnız kendi canı için mücadele ederek gelir. Her cana yaptığının karşılığı eksiksiz verilir ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.

112. Güven ve huzur içindeydi. Rızkı her yerden bolca geliyordu. Ancak Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük etti. Allah da ona yaptıklarına karşılık açlık ve korku elbisesini tattırdı.

113. Andolsun onlara kendi içlerinden bir peygamber geldi ama onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap kendilerini yakaladı.

114. Allah’ın sizi rızıklandırdıklarından helal ve temiz olarak yiyin ve eğer O’na kulluk ediyorsanız Allah’ın nimetlerine şükredin.

115. O, size leşi, kanı, domuz etini ve Allah’dan başkasının adı anılarak kesilenleri haram kıldı. Kim zorlanırsa, taşkınlık etmeden ve aşırıya gitmeden (yiyebilir). Allah bağışlayıcıdır, rahmet edicidir.

116. ’Bu helaldir, bu da haramdır’ demeyin, Yoksa Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.

117. (Onlara dünyada verilen) az bir geçimliktir. Onlar için (ahirette ise) acıklı azap vardır.

118. Yahudilere de daha önce sana anlattıklarımızı haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, ama onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.

119. Sonra Rabbin, bilgisizce kötülük işleyen, sonra bunun ardından tevbe eden ve durumlarını düzeltenlerin yanındadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra bağışlayıcıdır, rahmet edicidir.

120. Doğrusu İbrahim Allah’a boyun eğmiş, dosdoğru çizgideki bir ümmetti. Müşriklerden değildi.

121. (Allah’ın) nimetlerine şükredendi. (Allah) onu seçti ve doğru yola iletti.

122. Ona dünyada güzellik verdik. Şüphesiz o ahirette de salihlerdendir.

123. "Hanif (muvahhid) olan İbrahim’in dinine uy. O, müşriklerden değildi."

124. Cumartesi(ni kutsal tutmak) ancak onun hakkında ayrılığa düşenlerin üzerine farz kılındı. Muhakkak Rabbin ayrılığa düştükleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hüküm verir.

125. Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Muhakkak Rabbin yolundan sapanları en iyi bilendir. O doğru yola girenleri de en iyi bilendir.

126. Eğer cezalandıracak olursanız size uygulanan cezanın aynıyla cezalandırın. Ama eğer sabredersiniz andolsun bu, sabredenler için daha hayırlıdır.

127. Sabret. Sabrın ancak Allah(’ın yardımıy)ladır. Onlar için üzülme ve kurdukları tuzaklardan dolayı da sıkıntıya düşme.

128. Şüphesiz Allah sakınan ve iyilik edenlerle beraberdir.