İbn-i Kesir 

1. Allah’ın emri geldi. Artık onu acele istemeyin. O; ortak koşmakta oldukları şeylerden münezzehtir, yücedir.

2. O, kullarından dilediğine kendi emrinden melekleri ruh ile indirir ki; Ben’den başka tanrı yoktur, Ben’den sakının, diye uyarsınlar.

3. Gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. Onların ortak koştukları şeyden münezzehtir.

4. İnsanı, bir damla sudan yarattı. Öyleyken o, nasıl da apaçık bir hasım kesilmiştir.

5. Hayvanları da yaratmıştır. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Ve onlardan yersiniz.

6. Akşamleyin getirir, sabah salarken onlarda sizin için bir güzellik vardır

7. Kendi kendinize zor varacağınız memleketlere yüklerinizi taşırlar. Muhakkak ki Rabbınız; Rauf’tur, Rahim’dir.

8. Atları, katırları ve merkebleri de sizin için binek ve süs hayvanı olarak yaratmıştır. Bilmediğiniz daha nice şeyleri de yaratır.

9. Yolun doğrusunu göstermek Alla’a aittir. Ondan sapan da vardır. O, dileseydi; hepinizi birlikte doğru yola iletirdi.

10. O’dur size semadan su indiren, ondan içersiniz. Ve hayvanları otlattığınız bitki de onunla biter.

11. Onunla size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları, üzümler ve türlü türlü ürünler bitirir. Düşünen bir kavim için bunda ayetler vardır.

12. Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin buyruğunuza verdi. Yıldızlar da O’nun buyruğu ile müsahhar kılınmıştır. Muhakkak ki bunda, akleden bir kavim için ayetler vardır.

13. Yeryüzünde rengarenk şeyleri de sizin için O, yaratmıştır. Muhakkak ki öğüt alan bir kavim için bunda ayetler vardır.

14. Taze et yemeniz, giyineceğiniz süs eşyanızı çıkarmanız ve Allah’ın bol nimetinden istifade etmeniz için; denizi müsahhar kılan O’dur. Gemilerin onu yara yara gittiğini görürsün, O’nun lutfunu aramanız ve şükretmeniz içindir, belki şükredersiniz artık.

15. Yeryüzünde sarsılmayasınız diye sabit dağlar, nehirler ve yollar koymuştur ki onunla, doğru yolu bulasınız.

16. İşaretler de. Yıldızlarla da, onlar yollarını bulurlar.

17. Yaratan; yaratmayan gibi midir hiç? Artık öğüt almaz mısınız?

18. Allah’ın nimetini sayacak olursanız; bitiremezsiniz. Muhakkak ki Allah; Gafur’dur, Rahim’dir.

19. Allah; gizlediklerinizi de, açığa vurduklarınızı da bilir.

20. Allah’tan başka taptıkları; hiç bir şey yaratamazlar. Çünkü onların kendileri yaratılmıştır.

21. Onlar; diri değil, ölüdürler. Ne zaman dirileceklerini de fark edemezler.

22. İlahınız; tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalbleri inkar edicidir ve onlar büyüklük taslayanlardır.

23. Şüphesiz Allah; onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. Ve O; büyüklük taslayanları sevmez.

24. Onlara Size Rabbınız ne indirdi? denildiği zaman; geçmişlerin masallarını, derler.

25. Bununla onlar; kıyamet günü kendilerinin bütün yüklerini taşıdıktan başka, bilgisizlikle baştan çıkardıklarının yüklerinden bir kısmını da sırtlarlar. Dikkat edin; yüklendikleri yük, ne kötüdür.

26. Kendilerinden öncekiler de düzen kurmuşlardı. Bunun üzerine Allah; binalarını temellerinden çökertti de üstlerindeki tavanları başlarına yıkıldı. Hem bu azab; onlara hissedemeyecekleri taraftan gelmişti.

27. Sonra da kıyamet gününde onları rezil eder ve der ki Haklarında tartıştığınız Benim ortaklarım nerede? Kendilerine bilgi verilmiş olanlar derler ki Doğrusu bugün, rezillik ve zillet kafirleredir.

28. Melekler; kendilerine zulmetmiş olanların canını alırken Biz, hiç bir kötülük yapmıyorduk, diyerek teslim olurlar. Hayır, Allah sizin neler yaptığınızı bilir.

29. Haydi cehennemin kapılarından girin. Orada temelli kalacaksınız. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür.

30. Müttakilere Rabbınız ne indirdi? denildiği vakit Hayır indirdi, derler. Bu dünyada ihsan edenlere iyilik vardır, ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Müttakilerin yurdu ne de güzeldir.

31. Adn cennetlerine girerler. Onların altlarından ırmaklar akar. Orada diledikleri kendilerinindir. Ve işte Allah; müttakileri böyle mükafatlandırır.

32. Onlar; meleklerin, güzel güzel canlarını alacakları kimselerdir. Selam size, yaptıklarınıza karşılık haydi girin cennete, derler.

33. Onlar, kendilerine meleklerin veya Rabbının emrinin gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.

34. Bunun için işledikleri kötülüklere uğradılar ve alay ettikleri şey onları kuşattı.

35. Şirk koşanlar dediler ki Allah dileseydi; ne biz ne de babalarımız O’ ndan başka bir şeye tapınırdık. O’nun emri dışında hiç bir şeyi haram kılmazdık. Onlardan öncekiler de şöyle yapmışlardı. Peygambere apaçık tebliğden başka ne düşer?

36. Andolsun ki; her ümmete Allah’a ibadet edin ve putlardan kaçının, diye peygamberler göndermişizdir. Allah, içlerinden kimini hidayete erdirdi. Kimi de sapıklığı hak etti. Şimdi yeryüzünde gezin de; peygamberleri yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün.

37. Onların hidayeti bulmalarına ne kadar hırs göstersen; muhakkak ki Allah dalalete sapanı hidayete erdirmez. Ve onların yardımcıları da yoktur.

38. Onlar Ölen kimseyi Allah diriltmez, diye olanca güçleriyle yemin ettiler. Hayır öyle değil. Bu, O’nun dosdoğru bir vaadidir. Ancak insanların çoğu bilmezler.

39. Üzerinde ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklasın ve küfredenler gerçekten yalancı olduklarını bilsinler diye, diriltecektir.

40. Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman ona, sözümüz sadece; ol, demektir ve o, hemen oluverir.

41. Zulmedildikten sonra, Allah yolunda hicret eden kimseleri, andolsun ki; dünyada güzel bir yere yerleştiririz. Ahiret mükafatı ise daha büyüktür. Şayet bilselerdi.

42. Onlar sabreden ve yalnız Rabblarına tevekkül edenlerdir.

43. Senden önce de ancak kendilerine vahyeder olduğumuz adamlar gönderdik. Öyleyse bilmiyorsanız zikir ehline sorun.

44. Kitablar ve apaçık delillerle. Sana da insanlara indirileni açıklayasın diye bu zikri indirdik. Belki düşünürler.

45. Kötü işler düzenleyenler; Allah’ın kendilerini yere batırmasından, yahut haberleri yokken üzerlerine ansızın azab gelmesinden emin mi bulunuyorlar?

46. Yahut onlar dönüp dolaşırken kendilerini yakalamasından mı? Allah’ı aciz bırakacak değillerdir.

47. Yahut yok olmak endişesindeyken yakalamasından mı? Muhakkak ki Rabbın, Rauf’tur, Ramim’dir.

48. Allah’ın yarattığı şeylerin gölgelerinin sağa sola vurarak boyun eğip Allah’a secde ettiklerini görmüyorlar mı?

49. Göklerde ve yerde bulunan canlılar ve melekler, büyüklük taslamaksızın Allah’a secde ederler.

50. Üstlerinden, Rabblarından korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.

51. Allah buyurdu ki İki ilah edinmeyin. O, ancak bir tek ilahtır. Yalnız Ben’den korkun.

52. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Din de sürekli olarak O’nundur. Yoksa Allah’tan başkasından mı sakınıyorsunuz?

53. Sizdeki her nimet, Allah’tandır. Sonra bir sıkıntıya uğradığınızda yalnız O’na sığınırsınız.

54. Sonra sıkıntınızı giderince de içinizden bir grup; Rabblarına şirk koşarlar.

55. Kendilerine verdiğimize nankörlük etmeleri için. Geçinin bakalım, yakında bileceksiniz.

56. Kendilerine verdiğimiz rızıktan, bilmediklerine pay ayırırlar. Allah’a andolsun ki; uydurup durduğunuz şeylerden muhakkak sorguya çekileceksiniz.

57. Onlar; Allah’a kızlar isnad ederler. O’nun sanı yücedir. Hoşlandıkları da kendilerinindir.

58. Onlardan birine bir kızı olduğu müjdelenirse; içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilir.

59. Kendisine verilen kötü müjde yüzünden halktan gizlenmeye çalışır. Utana utana onu tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? Bakın ne kötü hükmediyorlar.

60. Ahirete inanmayanlar kötülük örneğidirler. En yüce örnek ise Allah’ındır. O; Aziz’dir, Hakim’dir.

61. Şayet Allah, zulümlerinden dolayı insanları yakalayacak olsaydı; yeryüzünde bir tek canlı bırakmazdı. Fakat onları belli bir müddete kadar tehir eder. Müddetleri dolunca onu ne bir an geciktirebilirler, ne de bir an öne alabilirler.

62. Hoşlanmadıklarını Allah’a mal ederler. Dilleri de güzel şeylerin kendilerinde olduğunu yalan yere söyler durur. Şüphesiz cehennem onlarındır. Ve onlar, gerçekten aşırı gidenlerdir.

63. Allah’a andolsun ki; senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi. Bugün de onların dostu odur. Ve onlar için elim bir azab vardır.

64. Sana kitabı; sırf ihtilafa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve inananlar topluluğuna hidayet ve rahmet olmak üzere indirdik.

65. Allah; gökten su indirir de onunla yeryüzünü öldükten sonra tekrar diriltir. Muhakkak ki bunda, dinleyen topluluklar için ayet vardır.

66. Sizin için hayvanlarda da ibret vardır. Onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından; size, içenlerin boğazından kolaylıkla geçen dupduru bir süt içiririz.

67. Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden; şerbet, şıra ve güzel rızık elde edersiniz. Akleden bir kavim için bunda bir ayet vardır.

68. Ve Rabbın bal arısına vahyetti ki Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin.

69. Sonra her tür üründen ye. Sonra da Rabbının işlemen için gösterdiği yoldan yürü. Karınlarından insanlara şifa olan, renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar. Bunda düşünen bir kavim için şüphesiz bir ayet vardır.

70. Allah sizi yaratmıştır, sonra da öldürecektir. İçinizden bir kısmı ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki bilirken bilmez olur. Muhakkak Allah Alim’dir, Kadir’dir.

71. Allah; rızık hususunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar buyrukları altında bulunanların rızıklarını vermezler. Halbuki bunda hepsi eşittir. Yoksa Allah’ın nimetini bile bile inkar mı ediyorlar?

72. Allah sizin için kendinizden eşler yarattı. Eşlerinizden de sizin için oğullar, torunlar varetti. Temiz şeylerden size rızık verdi. Böyleyken batıla inanıyorlar da Allah’ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?

73. Onlar; Allah’ı bırakarak, göklerden ve yerden kendilerine verecek rızıkları olmayan, olsa bile veremeyen şeylere mi tapınıyorlar?

74. Allah’a benzerler koşmaya kalkmayın. Şüphesiz Allah bilir, siz bilmezsiniz.

75. Allah, size bir misal verir Başkasının malı olan ve hiç bir şeye gücü yetmeyen bir köle ile tarafımızdan güzel bir rızka nail olup gizli veya açık infak eden; hiç bir olur mu? Hamd, Allah’a mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler.

76. Allah; iki kişiyi de misal veriyor Biri hiç bir şeye gücü yetmez bir dilsizdir ki, efendisine yüktür. Nereye gönderse bir hayır getirmez. Bununla; doğru yolda olup adaletle emreden bir olur mu hiç?

77. Göklerin ve yerin gaybı Allah’ındır. Saat hadisesi ise ancak bir göz kırpma gibi veya daha yakındır. Şüphesiz ki Allah; her şeye Kadir’dir

78. Sizi, annelerinizin karnından Allah çıkardı. Hiç bir şey bilmezdiniz. Ve size kulaklar, gözler ve gönüller verdi ki şükredesiniz.

79. Göğün boşluğunda; Allah’ın buyruğuna boyun eğerek uçan kuşlara bakmıyorlar mı? Onları Allah’tan başka kimse tutmaz. İnanan bir kavim için muhakkak ki bunda ayetler vardır.

80. Allah evlerinizi sizin için bir huzur ve sükun yeri yaptı ve size hayvan derilerinden; gerek göç gününde gerek konduğunuz günde hafifçe taşıyacağınız evler; yünlerinden, yapağılarından, kıllarından bir zamana kadar giyimlik, döşemelik ve ticaret kumaşı verdi.

81. Allah; yaratıklarından sizin için gölgeler yapmış, dağlarda sığınacağınız barınaklar var etmiş, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, harbde muhafaza edecek zırhlar vermiştir. Müslüman olasınız diye, size olan nimetini işte böylece tamamlamıştır.

82. Eğer yüz çevirirlerse; sana düşen, ancak açıkça tebliğdir.

83. Allah’ın nimetini hem bilirler, hem de inkar ederler. Zaten onların çoğu kafirdirler.

84. Her ümmetten birer şahit göndereceğimiz gün; inkar edenlere itiraz için izin verilmez, özürleri de dinlenmez.

85. O zalimler azabı görünce; onlardan ne hafifletilir, ne de mühlet verilir.

86. Allah’a şirk koşanlar; şirk koştuklarını gördüklerinde derler ki Rabbımız; işte şunlar, seni bırakıp da kendilerine yalvardığımız şeriklerimizdir. Bunlar da onlara Doğrusu siz yalancılarsınız, diyerek söz atarlar.

87. O gün Allah’a arz-ı teslimiyet ederler. Uydurdukları şeyler onlardan uzaklaşıp gitmiştir.

88. Küfredip de Allah yolundan alıkoyanlara; bozgunculuk yaptıklarından dolayı azab üstüne azabı artırdık.

89. Her ümmette bir kişiyi aleyhlerine şahid gönderdiğimiz gün; seni de onların üzerine tastamam şahid olarak getirdik. Sana; her şeyi açıklayan, hidayet ve rahmet, müslümanlara da bir müjde olan kitabı indirdik.

90. Muhakkak ki Allah; adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder. Hayasızlığı, fenalığı ve taşkınlığı ise yasaklar. Tezekkür edesiniz diye size öğüt verir.

91. Ahidleştiğiniz zaman; Allah’ın ahdini yerine getirin. Pekiştirdiğiniz yeminleri bozmayın. ÇünküAllah’ı üzerinize kefil yapmışsınızdır. Muhakkak ki Allah; yaptıklarınızı bilir.

92. İpliğini iyice eğirip katladıktan sonra, söküp bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmetin diğerinden daha çok olmasından ötürü yeminlerinizi aranızda aldatma vasıtası yapıyorsunuz. Allah, onunla sizi imtihan eder. Kıyamet günü ihtilaf ettiğiniz şeyleri elbette size beyan edecektir.

93. Allah dileseydi; sizi bir tek ümmet yapardı. Ama O; istediğini saptırır, istediğini doğru yola iletir. İşlediklerinizden muhakkak sorumlu tutulacaksınız.

94. Yeminlerinizi aranızda hile ve bozgun vesilesi yapmayın. Çünkü bu yüzden sağlamca yere basmakta olan ayak, kayabilir. Allah yolundan alıkoyduğunuz için kötü bir azab tadarsınız. Ve sizin için büyük bir azab vardır.

95. Allah’ın ahdini az bir pahaya değişmeyin. Eğer bilirseniz; Allah katında olan, sizin için daha hayırlıdır.

96. Sizin yanınızdaki tükenir. Allah’ın katında olanlar ise sonsuzdur. Sabredenlere mükafatlarını, yaptıklarının daha güzeli ile ödeyeceğiz.

97. Kadın olsun, erkek olsun; her kim, inanmış olarak iyi amel işlerse; ona hoş bir hayat yaşatacağız. Mükafatlarını yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.

98. Kur’an okuyacağın zaman; kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.

99. Doğrusu inananlar ve yalnız Rabblarına güvenenler üzerinde, onun bir nüfuzu yoktur.

100. Onun nüfuzu; sadece onu dost edinenler ve Allah’a şirk koşanlar üzerindedir.

101. Biz, bir ayetin yerine başka bir ayet getirdiğimiz zaman; Allah ne indirdiğini gayet iyi bilirken, onlar Sen sadece uyduruyorsun, derler. Hayır onların çoğu bunu bilmezler.

102. De ki Onu Ruh-el Kudüs, mü’minlerin imanını pekiştirmek, müslümanlara hidayet ve müjde olmak üzere Rabbın katından hak ile indirmiştir.

103. Andolsun ki; ona mutlaka bir insan öğretiyor, dediklerini biliyoruz. Kasdettikleri kişinin dili yabancıdır. Kur’an ise apaçık arapçadır.

104. Muhakkak ki Allah’ın ayetlerine inanmayanları; Allah, doğru yola eriştirmez. Onlara elim bir azab vardır.

105. Allah’ın ayetlerine inanmayanlar; sadece yalan uydururlar. Ve işte onlar yalancıların kendileridir.

106. Kalbi imanla dolu olduğu halde zorlananların dışında, her kim; imanından sonra Allah’ı tanımayıp küfre göğüs açarsa; işte Allah’ın gazabı onların üzerinedir. Ve onlar için büyük bir azab vardır.

107. Bu, dünya hayatını ahirete tercih etmeleri ve Allah’ın da kafirler topluluğunu hidayete eriştirmemesinden ötürü, böyledir.

108. Onlar; Allah’ın kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Ve gafiller de işte bunlardır.

109. Şüphesiz ki ahiret gününde de hüsrana uğrayacaklar işte bunlardır.

110. Hem Rabbın; işkenceye uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah yolunda savaşan ve sabredenlerle birliktedir. Muhakkak ki Rabbın; bundan sonra da Gafur’dur, Rahim’dir.

111. O gün herkes öz nefsi için uğraşacaktır. Herkes ne yaptıysa kendisine eksiksiz olarak verilecek, onlar; asla haksızlığa uğratılmayacaklardır.

112. Allah; size, huzur ve güven içinde bir kasabayı misal olarak verir. Her yandan oraya bol bol rızık geliyordu. Ama Allah’ın nimetine nankörlük ettiler de yaptıklarından dolayı Allah onlara açlık ve korku belasını tattırdı.

113. Andolsun ki; onlara, kendilerinden bir peygamber gelmişti de onu yalanlamışlardı. Zulüm ederken kendilerini azab yakalayıvermişti.

114. Artık Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerden helal ve temiz olarak yeyin. Eğer O’na kulluk edecekseniz; Allah’ın nimetine şükredin.

115. O; size ancak ölüyü, kanı, domuz etini, bir de Allah’tan başkası için kesilmiş olanı haram kıldı. Mecbur olan; saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla bunun dışındadır. Şüphesiz Allah; Gafur’dur, Rahim’dir.

116. Diliniz yalan yere vasıflandırageldiği için her şeye Şu helal; bu haramdır demeyin. Çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz ki Allah’a karşı yalan uyduranlar, asla felah bulmazlar.

117. Az bir geçim ve ardından onlara elim bir azab vardır.

118. Sana anlattıklarımızı daha evvel Yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmemiştik, fakat onlar kendilerine zulmetmişlerdi.

119. Hem Rabbın; bilmeyerek kötülük işleyip de tevbe eden ve ıslah olanlardan yanadır. Bundan sonra da Rabbın; muhakkak Gafur’dur, Rahim’dir.

120. Muhakkak ki İbrahim; başlı başına bir ümmetti. Allah’a itaat ederdi ve bir Hanif idi. Hiç bir zaman müşriklerden olmamıştır.

121. Rabbının nimetlerine şükrederdi. Onu beğenip seçmiş, kendisini doğru bir yola iletmişti.

122. Dünyada ona iyilik verdik. Doğrusu o, ahirette de iyilerdendir.

123. Sonra sana Hanif olarak İbrahim’in dinine uy; o, hiç bir zaman müşriklerden olmadı, diye vahyettik.

124. Cumartesi; ancak o gün üzerinde ihtilafa düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbın; onların ihtilaf edegeldikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir.

125. Rabbının yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et. Onlarla en güzel şekilde tartış. Muhakkak ki Rabbın; yolundan sapanları en iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir.

126. Eğer ceza verecek olursanız; ancak sizin cezalandırıldığınızın misliyle ceza verin. Sabrederseniz; elbette bu, sabredenler için daha iyidir.

127. Sabret; senin sabrın ancak Allah içindir. Üzülme onlara. Kurdukları düzenlerden dolayı da endişe etme.

128. Şüphesiz ki Allah; müttakiler ve ihsan edenlerle beraberdir.