Cemal Külünkoğlu 

1. Ta, sin. Bu (okuna)nlar Kur`an`ın ve (hakikatleri) apaçık (bildiren) Kitab`ın ayetleridir.

2. (2-3) O (Kur`an), namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete yürekten inanan mü`minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.

3. (2-3) O (Kur`an), namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete yürekten inanan mü`minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.

4. Ahirete inanmayanlar var ya; onlara yaptıkları (kötü) işleri güzel gösterdik. Bu yüzden onlar sapıklıkları içinde bocalayıp dururlar.

5. Onlara çetin bir azap vardır. Ahirette en çok ziyana uğrayacak olanlar da yine onlardır.

6. Şüphesiz bu Kur`an sana, hüküm ve hikmet sahibi, (her şeyi) hakkıyla bilen Allah tarafından verilmektedir.

7. Hani Musa, ailesine “Ben bir ateş gördüm, ondan size bir haber yahut ısınasınız diye bir kor (ateş) getireceğim” demişti.

8. (Musa) ateş gördüğü yere geldiğinde şöyle bir ses duydu “Gerek ateşin yanındakiler ve gerekse çevresinde bulunanlar kutsanmıştır. Tüm varlıkların Rabbi olan Allah her türlü noksanlıklardan uzaktır.”

9. “Ey Musa! Kesin olarak bil ki, ben mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah`ım”

10. “Değneğini at.” (Musa değneğini attı.) Onu yılanmış gibi hareket eder görünce, dönüp ardına bakmadan kaçtı. (Allah, şöyle buyurdu) “Ey Musa, korkma! Benim katımda peygamberler korkmazlar.”

11. “Kim zulmeder de sonra (yaptığı) kötülüğün yerine iyilik yaparsa bilsin ki şüphesiz ben çok bağışlayanım, çok merhamet edenim.”

12. “Şimdi elini koynuna sok; her türlü lekeden arınmış olarak bembeyaz, ışıl ışıl çıkacaktır! (Ve şimdi de) dokuz mesajla Firavun ve onun toplumuna git. Çünkü onlar gerçekten yoldan çıkmış bir toplumdur!”

13. Mucizelerimiz onların gözleri önüne serilince “Bu, apaçık bir büyüdür” dediler.

14. Ve vicdanları bunların doğruluğuna kesin bir kanaat getirdiği halde sırf zulüm ve kendilerini büyük görme yüzünden onları inkâr ettiler. Ama bir bak ki o bozguncuların sonu nasıl oldu!

15. Andolsun! Biz Davud`a ve Süleyman`a ilim verdik. Onlar da “Bizi mü`min kullarından birçoğuna (bazı özelliklerle) üstün kılan Allah`a hamd olsun” dediler.

16. Süleyman, Davud`un yerine geçince dedi ki “Ey insanlar! Bize kuşdili öğretildi ve her şey bolca verildi, kuşku yok ki, bu apaçık bir lütuftur.”

17. Ve Süleyman`ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan orduları onun önünde toplandı ve hep birlikte saflar halinde yürüyüşe geçtiler.

18. Nihayet karıncaların bulunduğu vadiye geldiklerinde, karıncalardan bir (kraliçe) karınca “Ey karıncalar! Hemen yuvalarınıza girin ki Süleyman ve ordusu, farkında olmadan sizi ezip geçmesin!” diye bağırdı.

19. Süleyman, karıncanın sesini duyunca gülümseyerek dedi ki “Ya Rabbi gerek bana ve gerekse ana babama bağışladığın nimetlere olanca gücümle şükretmemi ve hoşnut olacağın iyi işler yapmamı nasip eyle! Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat!”

20. Süleyman, ordusunun kuşlardan oluşan birliğini denetlerken dedi ki “Hüdhüd`ü niçin göremiyorum, yoksa kayıplara mı karıştı?”

21. “Geçerli bir mazeret ortaya koymadığı takdirde, onu şiddetli bir şekilde cezalandıracağım yahut boynunu keseceğim.”

22. (Hüdhüd) çok geçmeden çıkageldi ve dedi ki “Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim, sana Sebe`den çok önemli bir haber getirdim.”

23. “Ben, o yörenin halkını yöneten bir kadınla karşılaştım. Kendisine her şey bolca verilmiş, görkemli bir tahtı var.”

24. (Ne var ki,) “Onu da, halkını da, Allah`ı bırakıp güneşe tapındıklarını gördüm. Anlaşılan, şeytan onlara bu yaptıklarını güzel gösterip kendilerini yoldan çıkarmış. Onlar da bu yüzden doğru yolu bulamıyorlar.”

25. “(Şeytanın amacı) onları, göklerde ve yerde gizli bulunan şeyleri meydana çıkaran, (nefislerinin) gerek saklı tuttukları ve gerekse açığa vurdukları tüm duygularını bilen Allah`a secde etmelerini engellemektir.”

26. “O Allah ki, kendisinden başka hiçbir ilah yoktur, en yüce hükümranlığın, arşın Rabbidir.”

27. (Süleyman, Hüdhüd`e) şöyle dedi “Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz!”

28. “Al bu mektubumu onlara götür; sonra bir kenara çekilip onları kendi hallerine bırak ve bak bakalım, nasıl bir sonuca varacaklar?”

29. (29-31) (Hüdhüd`ün götürdüğü mektubu alan Sebe kraliçesi Belkıs) dedi ki “Ey ileri gelenler! Bana, Bismillahirrahmanirrahim diye başlayan ve ‘sakın bana karşı başkaldırmayın ve teslim olarak gelin` diyen Süleyman`dan gönderilen önemli bir mektup bırakıldı.”

30. (29-31) (Hüdhüd`ün götürdüğü mektubu alan Sebe kraliçesi Belkıs) dedi ki “Ey ileri gelenler! Bana, Bismillahirrahmanirrahim diye başlayan ve ‘sakın bana karşı başkaldırmayın ve teslim olarak gelin` diyen Süleyman`dan gönderilen önemli bir mektup bırakıldı.”

31. (29-31) (Hüdhüd`ün götürdüğü mektubu alan Sebe kraliçesi Belkıs) dedi ki “Ey ileri gelenler! Bana, Bismillahirrahmanirrahim diye başlayan ve ‘sakın bana karşı başkaldırmayın ve teslim olarak gelin` diyen Süleyman`dan gönderilen önemli bir mektup bırakıldı.”

32. “Ey ileri gelenler! Durumum hakkında bana görüş bildirin. Sizler yanımda bulunmadıkça hiçbir işe kesin olarak karar vermem.”

33. (Sebeliler) dediler ki “Biz güçlü kimseleriz ve zorlu savaşçılarız. Emir senin. Ne emredeceğini düşün!”

34. (34-35) (Kraliçe Belkıs) şöyle dedi “Krallar bir memlekete girdi mi, orayı harap ederler ve halkının ileri gelenlerini zelil hâle getirirler. İşte onlar böyle yaparlar! Ben onlara bir hediye gönderip, elçilerin ne ile döneceklerine bakacağım!”

35. (34-35) (Kraliçe Belkıs) şöyle dedi “Krallar bir memlekete girdi mi, orayı harap ederler ve halkının ileri gelenlerini zelil hâle getirirler. İşte onlar böyle yaparlar! Ben onlara bir hediye gönderip, elçilerin ne ile döneceklerine bakacağım!”

36. (36-37) (Kraliçenin elçisi hediyelerle) gelince Süleyman (ona) dedi ki “Beni mal ile mi kandıracaksınız? Allah`ın bana bağışladığı ayrıcalıklar size verdiklerinden daha üstündür. Siz bu hediyenizle övünebilirsiniz? Sen onlara dön! Andolsun, biz onlara, karşı koyamayacakları ordularla gelir ve onları oradan aşağılanmış ve küçük düşürülmüş olarak çıkarırız.”

37. (36-37) (Kraliçenin elçisi hediyelerle) gelince Süleyman (ona) dedi ki “Beni mal ile mi kandıracaksınız? Allah`ın bana bağışladığı ayrıcalıklar size verdiklerinden daha üstündür. Siz bu hediyenizle övünebilirsiniz? Sen onlara dön! Andolsun, biz onlara, karşı koyamayacakları ordularla gelir ve onları oradan aşağılanmış ve küçük düşürülmüş olarak çıkarırız.”

38. Süleyman “Ey ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan önce hanginiz bana onun (kraliçenin) tahtını getirebilir?” dedi.

39. Cinlerin elebaşlarından bir ifrit (kuvvetli bir cin) “Sen şu oturduğun yerden kalkmadan önce o tahtı sana getiririm. Hem bu işi başaracak gücüm vardır ve hem de bu konuda güvenilir bir kişiyim” dedi.

40. Kendisine Kitap`dan ilim verilen bir kimse “Gözünü açıp kapamadan o tahtı sana getireyim” dedi. Süleyman tahtı önünde yere konmuş görünce “Bu, şükür mü edeceğim yoksa nankörce mi davranacağım diye beni sınavdan geçirmek isteyen Rabbimin bana yönelik bir lütfudur. Kim şükrederse kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, yüce Allah`ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur ve bağışı karşılıksızdır” dedi.

41. (Süleyman, yanındakilere dönerek) “Tahtı kraliçenin tanımayacağı şekilde değiştirin! Bakalım onu tanıyabilecek mi, yoksa tanımayacak mı?” dedi.

42. (Kraliçe) gelince kendisine “Bu senin tahtın mıdır?” diye soruldu. O da dedi ki; “Sanki odur. Zaten bu mucizeden önce bize bilgi verilmişti ve biz senin çağrına boyun eğmeye hazırlanmıştık.”

43. (Bundan önce) onu (Kraliçeyi) Allah`tan başka tapmakta olduğu şeyler (Müslüman olmaktan) alıkoymuştu. Çünkü o da, inkârcı toplumun bir üyesiydi.

44. Ona “köşke gir” denildi. Köşkü görünce onu(n zeminini) derin bir su sandı ve eteklerini topladı. Süleyman, ona “Bu, (zemini) billurdan döşenmiş bir köşktür” dedi. Belkıs “Ey Rabbim! Şüphesiz ben kendime zulmettim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah`a teslim oldum!” dedi.

45. Andolsun ki, biz, “Allah`a kulluk edin” diye Semûd kavmine, kardeşleri Salih`i peygamber olarak göndermiştik. Bir de ne görsün, onlar birbiriyle çekişen (inanan ve inanmayan) iki grup olmuşlar.

46. (Salih, onlara) dedi ki “Ey kavmim! Niçin iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorsunuz? Merhamet edilmeniz için Allah`tan bağışlanma dileseniz ya!”

47. (Onlar) “Sen ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık” dediler. (Salih) “Sizin uğursuzluğunuzun sebebi Allah tarafından bilinmektedir. Aslında siz imtihan edilmekte olan bir kavimsiniz” dedi.

48. O şehirde dokuz çete vardı ki, bunlar iyiliğe hiç yanaşmaz, ülkede fesat çıkarıp dururlardı.

49. Aralarında Allah adına yemin ederek şöyle dediler “Mutlaka onu (Salih`i) ve ailesini geceleyin öldüreceğiz, sonra da velisine ‘Biz onun ailesinin öldürülüşüne şahit olmadık. Biz kesinlikle doğru söyleyenleriz` diyeceğiz.”

50. Onlar (böyle) bir tuzak kurdular. Farkında değillerken biz de (kendilerini helak edecek) bir tuzak kurduk.

51. Ve sonra, bak onların kurduğu bütün tuzakların sonu ne oldu? Onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik.

52. İşte onların yaşadığı evler, işledikleri haksızlıklardan ötürü (şimdi) bomboş! Bu (olayda), bilmek isteyen bir toplum için mutlaka bir ders vardır.

53. Biz iman edip Allah`a karşı sorumluluk bilinciyle yaşayanları ise kurtardık.

54. Lût`u da (Peygamber olarak gönderdik.) Hani o, kavmine şöyle demişti “Göz göre göre, (insanın yapısına ve yaratılışına aykırı olan) o çirkin işi mi yapıyorsunuz?”

55. “Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz? Doğrusu siz ne yaptığını bilmez bir toplumsunuz!”

56. Bunun üzerine kavminin cevabı ancak şöyle demek oldu “Lut`un ailesini memleketinizden çıkarın. Çünkü onlar (bizden uzak durup) temiz kalmak isteyen insanlarmış (!)”

57. Biz de Lût`u ve eşi dışındaki yakınlarını kurtardık. Eşinin ise geride kalarak yok olmasını takdir ettik.

58. Onların üzerine (taş gibi) bir yağmur yağdırdık. Uyarıldığı halde yola gelmeyenler üzerine inen yağmur da ne kötüdür!

59. (Ey Resulüm!) De ki “Allah`a hamd olsun ve (peygamber olarak) seçtiği kullarına da selâm olsun. Allah mı daha iyidir, yoksa onların Allah`a ortak koştukları düzmece ilahlar mı?”

60. (Bu düzmece ilahlar mı daha iyi) yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indiren (Allah) mı? Biz o su sayesinde, bir tek ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmeyeceği alımlı bahçeler bitirdik. Allah`ın yanı sıra başka bir ilah mı var? Hayır, onlar sapıklıkta devam eden bir toplumdur!

61. (Bu düzmece ilahlar mı daha iyi) yoksa yeryüzünü dengeli bir yaşama alanı yapan, kara parçaları üzerinde nehirler akıtan, yeryüzünde köklü dağlar yükselten ve farklı yoğunluktaki iki deniz arasına set koyan (Allah) mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var? Hayır, onların çoğu (bu gerçekleri) bilmiyorlar!

62. (Bu düzmece ilahlar mı daha iyi) yoksa sıkıntıya düşene, kendisine yalvardığı takdirde cevap vererek sıkıntısını gideren ve sizi ardarda gelen kuşaklar halinde yeryüzüne egemen kılan (Allah) mı? Allah`ın yanı sıra başka bir ilah mı var? Ne kadar az düşünüyorsunuz.

63. (Bu düzmece ilahlar mı daha iyi) yahut karanın ve denizin karanlıklarında size yolunuzu gösteren ve (yağmur) rahmetinin önünden rüzgârları bir müjdeci olarak gönderen (Allah) mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var? Allah, onların ortak koştuklarından yücedir.

64. (Bu düzmece ilahlar mı daha iyi) yoksa canlıları ilk kez yaratan ve ölüleri yeniden diriltecek olan, gökten ve yerden size besin kaynakları sağlayan (Allah) mı? Allah`ın yanı sıra başka bir ilah mı var? De ki “Eğer doğru söylüyorsanız, açık delilinizi getirin!”

65. De ki “Göklerde ve yerde olan hiç kime, yaratılmışların duyu ve tasavvur alanı dışında kalan gerçekleri bilemez. (Bütün bunları) ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler.”

66. Ahiret hakkında bilgi (peygamberler aracılığı ile) onlara peş peşe gelmiştir. Fakat onlar bu konuda şüphe içindedirler. Daha doğrusu onlar ahiretten yana kördürler.

67. İnkârcılar dediler ki “Sahi, biz ve atalarımız, toprak olduktan sonra, gerçekten (diriltilip) çıkarılacak mıyız?”

68. “Andolsun, bizler de bizden önce babalarımız da bununla tehdit edilmiştik. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.”

69. De ki “Yeryüzünde dolaşın da suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın!”

70. (Ey Resulüm!) Onlar için (inanmıyorlar diye) kaygılanma! İleri sürdükleri asılsız iddialardan ötürü de canını sıkma!

71. (İnkârcılar) “Eğer doğru söyleyen (kimseler) iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar.

72. Onlara de ki “Acele gelmesini istediğiniz (azab)ın bir kısmı belki de başınıza gelmek üzeredir.”

73. Doğrusu senin Rabbin, insanlara karşı büyük lütuf sahibidir. Fakat insanların çoğu O`na şükretmezler.

74. Ve şüphesiz, senin Rabbin, onların gönüllerinde gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da kesin olarak bilmektedir.

75. Göklerde ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki (O`nun yarattığı âlem için koyduğu) yasalar ve ilkeler örgüsünde (Levh i Mahfuz`da) yeri olmasın.

76. Kuşku yok ki, bu Kur`an, İsrailoğullarına hakkında anlaşmazlığa düştükleri konuların çoğunu açıkça anlatmaktadır.

77. Gerçekten o inananlar (ve inanmak isteyenler) için gerçek bir yol gösterici ve bir rahmettir.

78. Şüphesiz senin Rabbin, onların arasında hükmünü verecektir. O, mutlak güç sahibidir, (her şeyi) hakkıyla bilendir.

79. Öyleyse, (yalnızca) Allah`a güven! Çünkü inandığın şey, doğruluğu besbelli gerçeğin ta kendisidir.

80. Bil ki sen, ölülere işittiremezsin, arkasını dönüp kaçmakta olan sağırlara da daveti duyuramazsın.

81. Sen körleri de sapıklıklarından kurtarıp doğru yola iletemezsin. Sen ancak ayetlerimize inanan ve Rablerine boyun eğmiş Müslümanlara söz dinletebilirsin.

82. İnsanlara yönelttiğimiz o tehdidin gerçekleşme günü (kıyamet) yaklaşınca karşılarına yerden bitme bir “Dabbe” (kıyamet alametlerinden olan garip bir yaratık) çıkarırız. Bu, dile gelerek insanların ayetlerimize inanmadıklarını kendilerine bildirir.

83. O büyük duruşma günü, her ümmetten ayetlerimizi yalanlayan birer zümre toplarız, onlar bir araya getirilip (hesap yerine) sevk edilirler.

84. Nihayet hesap yerine geldiklerinde (Allah şöyle) buyurur “Ayetlerimi anlamadığınız halde yalanladınız, değil mi? Yoksa yaptığınız, başka neydi ki?”

85. Zalimliklerinden dolayı hak ettikleri o söz (azap) onlar üzerine kesinleşmiştir. Bu yüzden artık onlar konuşamazlar.

86. Geceyi dinlenesiniz diye karanlık ve gündüzü de çalışasınız diye aydınlık olarak yarattığımızı onlar görmüyorlar mı? İşte bunda, inanan (ve inanmak isteyen) bir toplum için elbette alınacak dersler vardır.

87. Sur`a üflendiği gün, Allah`ın dilediği (bazı melekler) dışında göklerde ve yerde olan herkes dehşete kapılır. Herkes boyun eğerek O`nun huzuruna gelir.

88. Sen dağları görünce onların yerlerinden hiç kımıldamadığını sanırsın. Oysa onlar bulutlar gibi hareket ederler (dünya ile beraber dönerler). Bu her şeyi özenerek yaratan Allah`ın ustalığıdır. Hiç kuşkusuz O, yaptığınız her şeyden haberdardır.

89. Kim (Allah`ın huzuruna, ahiret yurduna) iyilikle gelirse karşılığında daha iyisini alır. Böyleleri o günün dehşetine karşı emniyet içindedirler.

90. Kim de (Allah`ın huzuruna, ahiret yurduna) kötülükle (şirkle) gelirse, (onlar) yüzleri üstüne ateşe atılırlar. (Onlara) “Yaptıklarınızdan başkasıyla mı cezalandırılacaktınız?” (denir.)

91. (91-92) (Ey Muhammed, de ki) “Bana sırf bu şehrin Rabbine kulluk etmem emredildi. O bu şehri dokunulmaz kıldı. Her şey O`nundur. Yine bana, Müslümanlardan olmam ve Kur`an`ı okumam emredildi.” Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. Kim de doğru yoldan saparsa, de ki “Ben sadece uyarmakla yükümlü elçilerden biriyim.”

92. (91-92) (Ey Muhammed, de ki) “Bana sırf bu şehrin Rabbine kulluk etmem emredildi. O bu şehri dokunulmaz kıldı. Her şey O`nundur. Yine bana, Müslümanlardan olmam ve Kur`an`ı okumam emredildi.” Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. Kim de doğru yoldan saparsa, de ki “Ben sadece uyarmakla yükümlü elçilerden biriyim.”

93. Ve yine de ki “Hamd olsun Allah`a! O size ayetlerini (kudretinin delillerini) gösterecek, siz de onları tanıyacaksınız. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir!”