Ali Fikri Yavuz | |
---|---|
عَبَسَ وَتَوَلَّىٰ Abese ve tevella. |
|
أَنْ جَاءَهُ الْأَعْمَىٰ En caihul’a’ma. |
|
3. Onun halini sana hangi şey bildirdi? Belki o, (senden sormakla cehalet kirinden) temizlenecekti. |
وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّىٰ Ve ma yudriyke le’allehu yezzekka. |
4. Yahud öğüd alacaktı da, o öğüt kendisine fayda verecekti. |
أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرَىٰ Ev yezzekkeru fetenfe’ahuzzikra. |
أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَىٰ Emma menistağna. |
|
فَأَنْتَ لَهُ تَصَدَّىٰ Feente lehu tesadda. |
|
7. Onun (İslâm’ı kabul etmeyib) temizlenmemesinden sana ne? (Sen ancak tebliğe memursun). |
وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ Ve ma ’aleyke ella yezzekka. |
وَأَمَّا مَنْ جَاءَكَ يَسْعَىٰ Ve emma men caeke yes’a. |
|
وَهُوَ يَخْشَىٰ Ve huve yahşa. |
|
فَأَنْتَ عَنْهُ تَلَهَّىٰ Feente ’anhu telehha. |
|
11. Hayır, (bir daha böyle yapma) çünkü o Kur’an bir öğüddür. |
كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ Kella inneha tezkiretun. |
فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ Femen şae zekerehu. |
|
13. O Kur’an, (Levh-i Mahfûz’da, Allah katında) çok şerefli sahifelerdedir. |
فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ Fiy suhufin mukerremetin. |
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍ Merfu’atin mutahheretin. |
|
بِأَيْدِي سَفَرَةٍ Bieydin seferetin. |
|
16. Ki onlar, (Allah katında) kerimdirler, itaatkârdırlar... |
كِرَامٍ بَرَرَةٍ Kiramin bereretin. |
قُتِلَ الْإِنْسَانُ مَا أَكْفَرَهُ Kutilel’insanu ma ekferehu. |
|
18. (Bu kibir ve gurur nereden? düşünmez mi? ) onu (yaratan) hangi şeyden yarattı? |
مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ Min eyyi şey’in halekahu. |
19. Bir nutfeden (meniden) onu yarattı da (insan) biçimine koydu. |
مِنْ نُطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ Min nutfetin halekahu fekadderehu. |
20. Sonra (ana rahminden çıkmak için) ona yolunu kolaylaştırdı. |
ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ Summessebiyle yesserehu. |
ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ Summe ematehu feakberehu. |
|
22. Sonra dilediği vakit, onu tekrar diriltecek, tam olarak. |
ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ Summe iza şea enşerehu. |
23. Doğrusu o insan, (Allah’ın) kendisine emrettiğini tam olarak hiç yerine getirmemiştir. |
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ Kella lemma yakdı ma emerehu. |
24. Bir de o insan (yediği) yemeğine baksın; (onu rızık olarak kendisine nasıl verdik) |
فَلْيَنْظُرِ الْإِنْسَانُ إِلَىٰ طَعَامِهِ Felyenzuril’insanu ila ta’amihi. |
أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاءَ صَبًّا Enna sabebnelmae sabben. |
|
ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا Summe şakaknel’arda şakkan. |
|
فَأَنْبَتْنَا فِيهَا حَبًّا Feenbetna fiyha habben. |
|
وَعِنَبًا وَقَضْبًا Ve ’ineben ve kadben. |
|
وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا Ve zeytunen ve nahlen. |
|
وَحَدَائِقَ غُلْبًا Ve hadaika ğulben. |
|
وَفَاكِهَةً وَأَبًّا Ve fakiheten ve ebben. |
|
32. (Bütün bunları) sizin ve davarlarınızın menfaati için yarattık. |
مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ Meta’an lekum ve lien’amikum. |
فَإِذَا جَاءَتِ الصَّاخَّةُ Feiza caetissahhatu. |
|
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ Yevme yefirrulmer’u min ehıyhi. |
|
وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ Ve ummihi ve ebiyhi. |
|
وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ Ve sahıbetihi ve beniyhi. |
|
37. O gün, onlardan herkesin kendine yeter bir işi vardır, (ancak kendi derdi ile kalır). |
لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ Likullimriin minhum yevmeizin şe’nun yuğniyhi. |
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌ Vucuhun yevmeizin musfiretun. |
|
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌ Dahıketun mustebşiretun. |
|
40. Nice yüzler de vardır ki, o gün üzerlerinde toz toprak var. |
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ Ve vucuhun yevmeizin ’aleyha ğaberetun. |
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ Terhekuha kateretun. |
|
أُولَٰئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ Ulaike humulkeferetulfeceretu. |