Cemal Külünkoğlu | |
---|---|
1. (1-2) (Peygamber) kendisine kör adam geldi diye yüzünü ekşitti ve çevirdi. |
عَبَسَ وَتَوَلَّىٰ Abese ve tevella. |
2. (1-2) (Peygamber) kendisine kör adam geldi diye yüzünü ekşitti ve çevirdi. |
أَنْ جَاءَهُ الْأَعْمَىٰ En caihul’a’ma. |
وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّىٰ Ve ma yudriyke le’allehu yezzekka. |
|
أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرَىٰ Ev yezzekkeru fetenfe’ahuzzikra. |
|
أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَىٰ Emma menistağna. |
|
فَأَنْتَ لَهُ تَصَدَّىٰ Feente lehu tesadda. |
|
وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ Ve ma ’aleyke ella yezzekka. |
|
وَأَمَّا مَنْ جَاءَكَ يَسْعَىٰ Ve emma men caeke yes’a. |
|
وَهُوَ يَخْشَىٰ Ve huve yahşa. |
|
فَأَنْتَ عَنْهُ تَلَهَّىٰ Feente ’anhu telehha. |
|
كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ Kella inneha tezkiretun. |
|
فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ Femen şae zekerehu. |
|
13. (13-14) O (Kur`an, Allah katında) çok değerli ve tertemiz tutulan sahifelerdedir. |
فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ Fiy suhufin mukerremetin. |
14. (13-14) O (Kur`an, Allah katında) çok değerli ve tertemiz tutulan sahifelerdedir. |
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍ Merfu’atin mutahheretin. |
15. (15-16) (O Kur`an) şerefli, itaatkâr ve güvenilir kâtiplerin elleri ile yazılmıştır. |
بِأَيْدِي سَفَرَةٍ Bieydin seferetin. |
16. (15-16) (O Kur`an) şerefli, itaatkâr ve güvenilir kâtiplerin elleri ile yazılmıştır. |
كِرَامٍ بَرَرَةٍ Kiramin bereretin. |
قُتِلَ الْإِنْسَانُ مَا أَكْفَرَهُ Kutilel’insanu ma ekferehu. |
|
مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ Min eyyi şey’in halekahu. |
|
19. Bir nutfeden (spermadan) yarattı da ona (en güzel surette) şekil verdi. |
مِنْ نُطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ Min nutfetin halekahu fekadderehu. |
20. Sonra da (yaşayıp geçinme, anlayıp inanma) yolunu ona kolaylaştırdı. |
ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ Summessebiyle yesserehu. |
ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ Summe ematehu feakberehu. |
|
ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ Summe iza şea enşerehu. |
|
23. Hayır, (insan) hala Allah`ın kendisine emrettiğini yapmadı (Allah`ın istediği gibi yaşamadı). |
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ Kella lemma yakdı ma emerehu. |
فَلْيَنْظُرِ الْإِنْسَانُ إِلَىٰ طَعَامِهِ Felyenzuril’insanu ila ta’amihi. |
|
أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاءَ صَبًّا Enna sabebnelmae sabben. |
|
ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا Summe şakaknel’arda şakkan. |
|
فَأَنْبَتْنَا فِيهَا حَبًّا Feenbetna fiyha habben. |
|
وَعِنَبًا وَقَضْبًا Ve ’ineben ve kadben. |
|
وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا Ve zeytunen ve nahlen. |
|
وَحَدَائِقَ غُلْبًا Ve hadaika ğulben. |
|
وَفَاكِهَةً وَأَبًّا Ve fakiheten ve ebben. |
|
32. (Bütün bunları) sizin ve hayvanlarınızın faydalanması için yaptık. |
مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ Meta’an lekum ve lien’amikum. |
33. Kulakları sağırlaştıracak o kıyamet gürültüsü geldiği zaman. |
فَإِذَا جَاءَتِ الصَّاخَّةُ Feiza caetissahhatu. |
34. (34-36) O gün kişi, kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacak. |
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ Yevme yefirrulmer’u min ehıyhi. |
35. (34-36) O gün kişi, kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacak. |
وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ Ve ummihi ve ebiyhi. |
36. (34-36) O gün kişi, kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacak. |
وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ Ve sahıbetihi ve beniyhi. |
37. O gün, onlardan her birinin kendine yetecek bir derdi vardır. |
لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ Likullimriin minhum yevmeizin şe’nun yuğniyhi. |
38. (38-39) O gün bir takım yüzler vardır ki, parıldarlar, gülerler (ve) sevinirler. |
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌ Vucuhun yevmeizin musfiretun. |
39. (38-39) O gün bir takım yüzler vardır ki, parıldarlar, gülerler (ve) sevinirler. |
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌ Dahıketun mustebşiretun. |
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ Ve vucuhun yevmeizin ’aleyha ğaberetun. |
|
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ Terhekuha kateretun. |
|
أُولَٰئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ Ulaike humulkeferetulfeceretu. |