Sadık Türkmen 

1. Surat asti ve sırt çevirdi.

2. Kendisine o kör/âmâ adam geldi diye.

3. Ne bilirsin, belki o arınacak?!..

4. Ya da öğüt dinleyecek, bu da ona fayda verecek!..

5. Kendisini yeterli gören kimseye gelince;

6. Sen onun tasasını çekiyorsun/onun için endişeye kapılıyorsun.

7. Onun arınmak istememesinden sana ne?

8. Ama koşarak sana gelen ise.

9. Korkarak gelmişken,

10. Sen ona aldırmıyorsun/yönelmiyorsun!

11. Hayir Hayir! Bu (Kur’an) bir hatırlatmadır/öğüttür!

12. Dileyen kimse onu düşünüp öğüt alır.

13. O, şerefli SAHİFELERİN içindedir;

14. Yüceltilmiş, tertemiz!

15. Taşıyıcıların/elçilerin ellerindedir;

16. Çok kıymetli güvenilir elçilerin/taşıyıcıların!

17. Kendini kahretmek isteyen insan! Ne nankör şeydir o!

18. Onu hangi şeyden yarattı.

19. Nutfeden onu yarattı. Onu biçimlendirdi.

20. Sonra yolu ona kolaylaştırdı.

21. Daha sonra onu öldürdü, kabre koydu.

22. Sonra dilediği vakit onu tekrar diriltir.

23. Hayır hayır! (İnsan) kendisine (Allah’ın) emrettiğini yapmadı.

24. Insan yiyeceğine bir baksın!

25. Şüphesiz biz, suyu bol bol akıttık/döktük.

26. Sonra yeri gereği gibi yarıverdik.

27. Orada taneyi bitirdik.

28. Üzümler, yoncalar...

29. Zeytinler ve hurmalar...

30. Sık ağaçlı bahçeler...

31. Meyveler, otlaklar...

32. Sizin ve hayvanlarınızın geçimi/yararı için!..

33. Okulaklari sağır edici ses geldiği zaman;

34. O gün kişi kaçar kardeşinden,

35. Anasından, babasından,

36. Eşinden ve çocuklarından!

37. Çünkü o gün onlardan her birinin, kendisine yetecek bir işi/derdi vardır.

38. O gün yüzler olacak ışıl ışıl,

39. Güleç, sevinçli!

40. Yine o gün, yüzler olacak üzerleri tozlanmış,

41. Onları bir karartı sarıp kaplamış!

42. Işte onlar; suç batağına saplanmış, kâfir(gerçekleri bildikleri halde gizleyen)lerdir.