Bekir Sadak | |
---|---|
1. (1-2) Yanina kor bir kimse geldi diye (Peygamber )yuzunu asip cevirdi. |
عَبَسَ وَتَوَلَّىٰ Abese ve tevella. |
2. (1-2) Yanina kor bir kimse geldi diye (Peygamber )yuzunu asip cevirdi. |
أَنْ جَاءَهُ الْأَعْمَىٰ En caihul’a’ma. |
وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّىٰ Ve ma yudriyke le’allehu yezzekka. |
|
4. Yahut ogut alacakti da bu ogut kendisine fayda verecekti. |
أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرَىٰ Ev yezzekkeru fetenfe’ahuzzikra. |
5. (5-6) Ama sen, kendisini ogutten mustagni goren kimseyi karsina alip ilgileniyorsun. |
أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَىٰ Emma menistağna. |
6. (5-6) Ama sen, kendisini ogutten mustagni goren kimseyi karsina alip ilgileniyorsun. |
فَأَنْتَ لَهُ تَصَدَّىٰ Feente lehu tesadda. |
وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ Ve ma ’aleyke ella yezzekka. |
|
8. (8-10) Sen, Allah’tan korkup sana kosarak gelen kimseye aldirmiyorsun. |
وَأَمَّا مَنْ جَاءَكَ يَسْعَىٰ Ve emma men caeke yes’a. |
9. (8-10) Sen, Allah’tan korkup sana kosarak gelen kimseye aldirmiyorsun. |
وَهُوَ يَخْشَىٰ Ve huve yahşa. |
10. (8-10) Sen, Allah’tan korkup sana kosarak gelen kimseye aldirmiyorsun. |
فَأَنْتَ عَنْهُ تَلَهَّىٰ Feente ’anhu telehha. |
كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ Kella inneha tezkiretun. |
|
فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ Femen şae zekerehu. |
|
13. (13-14) O, kutsal kilinmis, yuceltilmis, arinmis sahifeler uzerindedir. |
فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ Fiy suhufin mukerremetin. |
14. (13-14) O, kutsal kilinmis, yuceltilmis, arinmis sahifeler uzerindedir. |
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍ Merfu’atin mutahheretin. |
15. (15-16) Iyi kimseler, saygideger elcilerin eliyle yazilmistir. |
بِأَيْدِي سَفَرَةٍ Bieydin seferetin. |
16. (15-16) Iyi kimseler, saygideger elcilerin eliyle yazilmistir. |
كِرَامٍ بَرَرَةٍ Kiramin bereretin. |
قُتِلَ الْإِنْسَانُ مَا أَكْفَرَهُ Kutilel’insanu ma ekferehu. |
|
مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ Min eyyi şey’in halekahu. |
|
19. Onu meniden yaratip merhalelerden gecirerek ona sekil vermis; |
مِنْ نُطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ Min nutfetin halekahu fekadderehu. |
ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ Summessebiyle yesserehu. |
|
ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ Summe ematehu feakberehu. |
|
ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ Summe iza şea enşerehu. |
|
23. Hayir; Allah’in kendisine buyurdugunu hala yerine getirmemistir. |
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ Kella lemma yakdı ma emerehu. |
فَلْيَنْظُرِ الْإِنْسَانُ إِلَىٰ طَعَامِهِ Felyenzuril’insanu ila ta’amihi. |
|
أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاءَ صَبًّا Enna sabebnelmae sabben. |
|
ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا Summe şakaknel’arda şakkan. |
|
فَأَنْبَتْنَا فِيهَا حَبًّا Feenbetna fiyha habben. |
|
وَعِنَبًا وَقَضْبًا Ve ’ineben ve kadben. |
|
وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا Ve zeytunen ve nahlen. |
|
وَحَدَائِقَ غُلْبًا Ve hadaika ğulben. |
|
وَفَاكِهَةً وَأَبًّا Ve fakiheten ve ebben. |
|
مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ Meta’an lekum ve lien’amikum. |
|
فَإِذَا جَاءَتِ الصَّاخَّةُ Feiza caetissahhatu. |
|
34. (34-36) O gun, kisi kardesinden, annesinden, babasindan, karisindan ve ogullarindan, kacar. |
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ Yevme yefirrulmer’u min ehıyhi. |
35. (34-36) O gun, kisi kardesinden, annesinden, babasindan, karisindan ve ogullarindan, kacar. |
وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ Ve ummihi ve ebiyhi. |
36. (34-36) O gun, kisi kardesinden, annesinden, babasindan, karisindan ve ogullarindan, kacar. |
وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ Ve sahıbetihi ve beniyhi. |
لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ Likullimriin minhum yevmeizin şe’nun yuğniyhi. |
|
38. (38-39) O gun bir takim yuzler aydinliktir, gulmekte ve sevinmektedir. |
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌ Vucuhun yevmeizin musfiretun. |
39. (38-39) O gun bir takim yuzler aydinliktir, gulmekte ve sevinmektedir. |
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌ Dahıketun mustebşiretun. |
40. (40-41) O gun birtakim yuzler de tozlanmis ve onlari karanlik burumustur. |
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ Ve vucuhun yevmeizin ’aleyha ğaberetun. |
41. (40-41) O gun birtakim yuzler de tozlanmis ve onlari karanlik burumustur. |
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ Terhekuha kateretun. |
42. Iste bunlar inkarci olanlar, Allah’in buyrugundan cikanlardir. |
أُولَٰئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ Ulaike humulkeferetulfeceretu. |