Hayrat Neşriyat | |
---|---|
1. (1-2) Kendisine a`mâ bir kimse geldi diye (peygamber) yüzünü ekşitti ve döndü. |
عَبَسَ وَتَوَلَّىٰ Abese ve tevella. |
أَنْ جَاءَهُ الْأَعْمَىٰ En caihul’a’ma. |
|
وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّىٰ Ve ma yudriyke le’allehu yezzekka. |
|
4. Yahutta kendisine hakikat hatırlatılacak ve bu hatırlatma kendisine fayda verecekti. |
أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرَىٰ Ev yezzekkeru fetenfe’ahuzzikra. |
أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَىٰ Emma menistağna. |
|
فَأَنْتَ لَهُ تَصَدَّىٰ Feente lehu tesadda. |
|
7. Hâlbuki (onun kendi gurûruyla) temizlenmemesinden senin üzerine bir şey yoktur! |
وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ Ve ma ’aleyke ella yezzekka. |
وَأَمَّا مَنْ جَاءَكَ يَسْعَىٰ Ve emma men caeke yes’a. |
|
وَهُوَ يَخْشَىٰ Ve huve yahşa. |
|
فَأَنْتَ عَنْهُ تَلَهَّىٰ Feente ’anhu telehha. |
|
11. Hayır (böyle yapma)! Çünki bunlar (bu âyetler), bir nasîhattir. |
كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ Kella inneha tezkiretun. |
فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ Femen şae zekerehu. |
|
فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ Fiy suhufin mukerremetin. |
|
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍ Merfu’atin mutahheretin. |
|
15. (15-16) Değerli ve itâatkâr yazıcı (melek)lerin elleriyle (yazılmış)tır. |
بِأَيْدِي سَفَرَةٍ Bieydin seferetin. |
16. (15-16) Değerli ve itâatkâr yazıcı (melek)lerin elleriyle (yazılmış)tır. |
كِرَامٍ بَرَرَةٍ Kiramin bereretin. |
قُتِلَ الْإِنْسَانُ مَا أَكْفَرَهُ Kutilel’insanu ma ekferehu. |
|
مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ Min eyyi şey’in halekahu. |
|
مِنْ نُطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ Min nutfetin halekahu fekadderehu. |
|
ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ Summessebiyle yesserehu. |
|
21. Sonra eceli gelince onun ölümünü gerçekleştirdi ve yerin altını ona kabir yaptı. |
ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ Summe ematehu feakberehu. |
ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ Summe iza şea enşerehu. |
|
23. Hayır! (İnsan, Rabbinin) kendisine emrettiğini (tam olarak) yerine getirmedi! |
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ Kella lemma yakdı ma emerehu. |
فَلْيَنْظُرِ الْإِنْسَانُ إِلَىٰ طَعَامِهِ Felyenzuril’insanu ila ta’amihi. |
|
أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاءَ صَبًّا Enna sabebnelmae sabben. |
|
ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا Summe şakaknel’arda şakkan. |
|
فَأَنْبَتْنَا فِيهَا حَبًّا Feenbetna fiyha habben. |
|
وَعِنَبًا وَقَضْبًا Ve ’ineben ve kadben. |
|
وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا Ve zeytunen ve nahlen. |
|
وَحَدَائِقَ غُلْبًا Ve hadaika ğulben. |
|
وَفَاكِهَةً وَأَبًّا Ve fakiheten ve ebben. |
|
مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ Meta’an lekum ve lien’amikum. |
|
33. Derken (kulakları sağır eden) o şiddetli gürültü (Sûr`a ikinci üfürülüş) geldiği zaman! |
فَإِذَا جَاءَتِ الصَّاخَّةُ Feiza caetissahhatu. |
34. (34-36) O gün kişi, kardeşinden, anasından, babasından, eşinden ve oğullarından kaçar! |
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ Yevme yefirrulmer’u min ehıyhi. |
35. (34-36) O gün kişi, kardeşinden, anasından, babasından, eşinden ve oğullarından kaçar! |
وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ Ve ummihi ve ebiyhi. |
36. (34-36) O gün kişi, kardeşinden, anasından, babasından, eşinden ve oğullarından kaçar! |
وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ Ve sahıbetihi ve beniyhi. |
37. O gün onlardan her bir kişinin, kendine yetecek bir işi vardır! |
لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ Likullimriin minhum yevmeizin şe’nun yuğniyhi. |
38. (38-39) O gün öyle yüzler vardır ki, parlaktır, güleçtir, sevinçlidir! |
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌ Vucuhun yevmeizin musfiretun. |
39. (38-39) O gün öyle yüzler vardır ki, parlaktır, güleçtir, sevinçlidir! |
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌ Dahıketun mustebşiretun. |
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ Ve vucuhun yevmeizin ’aleyha ğaberetun. |
|
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ Terhekuha kateretun. |
|
42. İşte onlar, kâfirlerin, fâcirlerin (hakka isyân edenlerin) ta kendileridir. |
أُولَٰئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ Ulaike humulkeferetulfeceretu. |