Hasan Basri Çantay | |
---|---|
عَبَسَ وَتَوَلَّىٰ Abese ve tevella. |
|
أَنْ جَاءَهُ الْأَعْمَىٰ En caihul’a’ma. |
|
3. (Onun haalini) sana hangi şey bildirdi? Belki o, (senden öğrenecekleriyle) temizlenecekdi. |
وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّىٰ Ve ma yudriyke le’allehu yezzekka. |
4. Yahud öğüd olacakdı da (senin) bu öğüd (ün) kendisine fâide verecekdi. |
أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرَىٰ Ev yezzekkeru fetenfe’ahuzzikra. |
5. Amma (zengin olduğu için) kendisini müstağnî gören adam (yok mu)? |
أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَىٰ Emma menistağna. |
فَأَنْتَ لَهُ تَصَدَّىٰ Feente lehu tesadda. |
|
وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ Ve ma ’aleyke ella yezzekka. |
|
وَأَمَّا مَنْ جَاءَكَ يَسْعَىٰ Ve emma men caeke yes’a. |
|
وَهُوَ يَخْشَىٰ Ve huve yahşa. |
|
فَأَنْتَ عَنْهُ تَلَهَّىٰ Feente ’anhu telehha. |
|
11. Sakın (bir daha böyle yapma Habîbim). Çünkü o (Kur’an) bir öğüddür. |
كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ Kella inneha tezkiretun. |
فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ Femen şae zekerehu. |
|
13. (13-14) O, (Allah indinde) çok şerefli, kadri yüce, tertemiz sahîfelerdedir. |
فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ Fiy suhufin mukerremetin. |
14. (13-14) O, (Allah indinde) çok şerefli, kadri yüce, tertemiz sahîfelerdedir. |
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍ Merfu’atin mutahheretin. |
15. (15-16) Kıymetli, sevgili, takva saahibi kâtiblerin elleriyle (yazılmışdır). |
بِأَيْدِي سَفَرَةٍ Bieydin seferetin. |
16. (15-16) Kıymetli, sevgili, takva saahibi kâtiblerin elleriyle (yazılmışdır). |
كِرَامٍ بَرَرَةٍ Kiramin bereretin. |
قُتِلَ الْإِنْسَانُ مَا أَكْفَرَهُ Kutilel’insanu ma ekferehu. |
|
مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ Min eyyi şey’in halekahu. |
|
مِنْ نُطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ Min nutfetin halekahu fekadderehu. |
|
ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ Summessebiyle yesserehu. |
|
ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ Summe ematehu feakberehu. |
|
ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ Summe iza şea enşerehu. |
|
23. Gerçek (o insan, Allahın) emretdiği şeyleri yerine getirmemişdir. |
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ Kella lemma yakdı ma emerehu. |
فَلْيَنْظُرِ الْإِنْسَانُ إِلَىٰ طَعَامِهِ Felyenzuril’insanu ila ta’amihi. |
|
أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاءَ صَبًّا Enna sabebnelmae sabben. |
|
ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا Summe şakaknel’arda şakkan. |
|
فَأَنْبَتْنَا فِيهَا حَبًّا Feenbetna fiyha habben. |
|
وَعِنَبًا وَقَضْبًا Ve ’ineben ve kadben. |
|
وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا Ve zeytunen ve nahlen. |
|
وَحَدَائِقَ غُلْبًا Ve hadaika ğulben. |
|
وَفَاكِهَةً وَأَبًّا Ve fakiheten ve ebben. |
|
32. (Bütün bunları biz) hem size, hem davarlarınıza fâide olarak (yapdık). |
مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ Meta’an lekum ve lien’amikum. |
33. Fakat o kulakları sağır edercesine haykıracak olan ses geldiği zaman, |
فَإِذَا جَاءَتِ الصَّاخَّةُ Feiza caetissahhatu. |
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ Yevme yefirrulmer’u min ehıyhi. |
|
وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ Ve ummihi ve ebiyhi. |
|
وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ Ve sahıbetihi ve beniyhi. |
|
37. O gün bunlardan herkesin kendine yeter bir işi (derdi, belâsı) vardır. |
لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ Likullimriin minhum yevmeizin şe’nun yuğniyhi. |
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌ Vucuhun yevmeizin musfiretun. |
|
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌ Dahıketun mustebşiretun. |
|
40. O gün yüzler de vardır; üzerlerini toz toprak (bürümüşdür), |
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ Ve vucuhun yevmeizin ’aleyha ğaberetun. |
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ Terhekuha kateretun. |
|
أُولَٰئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ Ulaike humulkeferetulfeceretu. |