Ömer Nasuhi Bilmen | |
---|---|
1. (1-2) Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Kendisine âmânın gelmesinden dolayı. |
عَبَسَ وَتَوَلَّىٰ Abese ve tevella. |
2. (1-2) Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Kendisine âmânın gelmesinden dolayı. |
أَنْ جَاءَهُ الْأَعْمَىٰ En caihul’a’ma. |
وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّىٰ Ve ma yudriyke le’allehu yezzekka. |
|
4. Yahut öğüt dinleyecek de kendisine o öğüt fâide verecektir. |
أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرَىٰ Ev yezzekkeru fetenfe’ahuzzikra. |
5. (5-6) Amma istiğnada bulunan kimseye gelince. İmdi sen ona teveccüh ediyorsun. |
أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَىٰ Emma menistağna. |
6. (5-6) Amma istiğnada bulunan kimseye gelince. İmdi sen ona teveccüh ediyorsun. |
فَأَنْتَ لَهُ تَصَدَّىٰ Feente lehu tesadda. |
وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ Ve ma ’aleyke ella yezzekka. |
|
8. (8-9) Fakat o kimse ki, sana koşarak geldi. Ve o ise korkar. |
وَأَمَّا مَنْ جَاءَكَ يَسْعَىٰ Ve emma men caeke yes’a. |
9. (8-9) Fakat o kimse ki, sana koşarak geldi. Ve o ise korkar. |
وَهُوَ يَخْشَىٰ Ve huve yahşa. |
فَأَنْتَ عَنْهُ تَلَهَّىٰ Feente ’anhu telehha. |
|
كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ Kella inneha tezkiretun. |
|
فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ Femen şae zekerehu. |
|
فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ Fiy suhufin mukerremetin. |
|
14. (14-15) Yüksek tertemiz (levhâlârda). Sefirlerin elleriyle. |
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍ Merfu’atin mutahheretin. |
15. (14-15) Yüksek tertemiz (levhâlârda). Sefirlerin elleriyle. |
بِأَيْدِي سَفَرَةٍ Bieydin seferetin. |
كِرَامٍ بَرَرَةٍ Kiramin bereretin. |
|
قُتِلَ الْإِنْسَانُ مَا أَكْفَرَهُ Kutilel’insanu ma ekferehu. |
|
مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ Min eyyi şey’in halekahu. |
|
مِنْ نُطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ Min nutfetin halekahu fekadderehu. |
|
20. (20-21) Sonra ona yolu kolaylaştırdı. Sonra onu öldürdü de kabre soktu. |
ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ Summessebiyle yesserehu. |
21. (20-21) Sonra ona yolu kolaylaştırdı. Sonra onu öldürdü de kabre soktu. |
ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ Summe ematehu feakberehu. |
ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ Summe iza şea enşerehu. |
|
23. (23-24) Hayır hayır.. Ona emrettiği şeyi, o yerine getirmedi. İnsan, bir de taamına bakıversin. |
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ Kella lemma yakdı ma emerehu. |
24. (23-24) Hayır hayır.. Ona emrettiği şeyi, o yerine getirmedi. İnsan, bir de taamına bakıversin. |
فَلْيَنْظُرِ الْإِنْسَانُ إِلَىٰ طَعَامِهِ Felyenzuril’insanu ila ta’amihi. |
أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاءَ صَبًّا Enna sabebnelmae sabben. |
|
ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا Summe şakaknel’arda şakkan. |
|
فَأَنْبَتْنَا فِيهَا حَبًّا Feenbetna fiyha habben. |
|
28. (28-29) Ve yaş üzüm ve yaş yonca (yetiştirdik). Ve zeytinlikler ve hurmalıklar... |
وَعِنَبًا وَقَضْبًا Ve ’ineben ve kadben. |
29. (28-29) Ve yaş üzüm ve yaş yonca (yetiştirdik). Ve zeytinlikler ve hurmalıklar... |
وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا Ve zeytunen ve nahlen. |
وَحَدَائِقَ غُلْبًا Ve hadaika ğulben. |
|
وَفَاكِهَةً وَأَبًّا Ve fakiheten ve ebben. |
|
مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ Meta’an lekum ve lien’amikum. |
|
فَإِذَا جَاءَتِ الصَّاخَّةُ Feiza caetissahhatu. |
|
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ Yevme yefirrulmer’u min ehıyhi. |
|
وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ Ve ummihi ve ebiyhi. |
|
وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ Ve sahıbetihi ve beniyhi. |
|
37. Onlardan her kişi için o günde bir iş vardır ki, ona yeter. |
لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ Likullimriin minhum yevmeizin şe’nun yuğniyhi. |
38. (38-39) O günde birtakım yüzler parıldanır. Gülücüdür, sevinicidir. |
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌ Vucuhun yevmeizin musfiretun. |
39. (38-39) O günde birtakım yüzler parıldanır. Gülücüdür, sevinicidir. |
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌ Dahıketun mustebşiretun. |
40. Ve o gün birtakım yüzler de vardır ki, onların üzerlerini bir toz toprak sarmıştır. |
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ Ve vucuhun yevmeizin ’aleyha ğaberetun. |
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ Terhekuha kateretun. |
|
أُولَٰئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ Ulaike humulkeferetulfeceretu. |