Harun Yıldırım 

1. Surat astı ve yüz çevirdi.

2. Kendisine o kör/âmâ adam geldi diye.

3. Nerden biliyorsun; belki o, arınacaktı?

4. Yahut öğüt alacaktı da bu öğüt ona fayda verecekti.

5. Kendini yeterli görene gelince;

6. Sen onunla ilgilendin.

7. Sana ne o arınmak istemiyorsa!

8. Ama sana çabucak gelip,

9. Titreyerek korkan kimseye gelince;

10. Sen ona aldırış etmeden oyalanıyorsun.

11. Hayır, hayır; gerçekte o, bir öğüttür.

12. Artık dileyen onunla ders alsın.

13. Çok şerefli sahifelerdedir.

14. Yüksek ve tertemiz.

15. Kâtiplerin ellerinde.

16. Saygındırlar, hayırlıdırlar.

17. Kahrolası insan, ne kadar da nankör!

18. Onu hangi şeyden yarattı.

19. Bir damla sudan yarattı da onu takdir etti.

20. Sonra ona yolu kolaylaştırdı.

21. Sonra onu öldürüp kabre koydu.

22. Sonra dilediği zaman onu diriltir.

23. Hayır, hayır; ona emrettiğini yerine getirmedi.

24. Öyleyse insan yediğine bir baksın.

25. Biz şüphesiz, suyu akıttıkça akıttık.

26. Sonra yeri yardıkça yardık.

27. Böylece orada taneler bitirdik.

28. Üzümler, sebzeler.

29. Zeytinler, hurmalar.

30. Sık ve bol ağaçlı bahçeler.

31. Meyveler ve çayırlar.

32. Size ve hayvanlarınıza bir yarar olmak üzere.

33. Fakat o dehşetli gürültü geldiğinde.

34. Kişi o gün kardeşinden kaçar;

35. Annesinden ve babasından da;

36. Eşinden ve çocuklarından da;

37. O gün onlardan her birinin derdi başından aşkındır.

38. O gün, öyle yüzler vardır ki apaydınlıktır.

39. Gülmektedir, sevinmektedir.

40. Ve o gün, öyle yüzler de vardır ki üzerini toz bürümüştür.

41. Bir karartı kaplamıştır.

42. İşte onlar, kafirlerin ve facirlerin ta kendileridir.