Edip Yüksel 

1. İnsanların hesapları yaklaştı; ancak onlar hâlâ bir aymazlık içinde yüz çevirmektedirler.

2. Her ne zaman Rab’lerinden kendilerine yeni bir mesaj (zikr) gelse, onu ciddiye almadan dinlerler.

3. Kalpleri pervasızdır. Zalimler gizlice birbirleriyle görüştüler "Bu adam sizin gibi bir insan değil mi? Göz göre göre büyüye mi kapılacaksınız?"

4. Dedi ki, "Efendim yerde ve gökte her sözü bilir. O İşitendir, Bilendir."

5. Hatta, "Boş hayallerdir" "Onu o uydurmuş" ve "O bir şairdir, daha önceki elçiler gibi o da bize mucizeler getirsin" dediler.

6. Bunlardan önce yok ettiğimiz toplumlardan hiçbiri gerçeği onaylamamıştı. Şimdi bunlar mı onaylayacak?

7. Senden önce, insanların dışında elçi göndermedik; onlara vahyediyorduk. Bilmiyorsanız uzmanlara sorunuz.

8. Onları, yemek yemeyen bedenler olarak yaratmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi.

9. Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik; onları dilediklerimizle birlikte kurtardık; aşırı gidenleri de helak ettik.

10. Size, size olan mesajı içeren bir kitabı indirmiş bulunuyoruz. Aklınızı kullanmaz mısınız?

11. Nice ülkeleri, haksızlık etmelerinden ötürü kırıp geçirdik ve ardlarından başka toplumlar varettik.

12. Azabımızı hissettikleri anda ondan kaçmaya çalışıyorlardı.

13. Kaçmayın, lüks ve savurganlık içinde yaşadığınız yere, evlerinize dönünüz. Çünkü sorguya çekileceksiniz.

14. "Vay bize, biz gerçekten zulmedenlermişiz" dediler.

15. Onları biçip tüketinceye kadar bu yalvarışlarını tekrarlayıp duracaklar.

16. Göğü, yeri ve aralarındakileri oyun oynamak için yaratmadık.

17. Bir eğlence edinmek dileseydik, onu kendi katımızdan edinirdik. Evet, böyle bir işi dileseydik!

18. Hayır, biz gerçeği batılın üstüne atarız da onu tepeler ve yok eder. Yakıştırdıklarınızdan ötürü vay halinize.

19. Göklerde ve yerde kim varsa O’na aittir. Yanındakiler, O’na hizmet etmekten büyüklenmez ve duraksamazlar.

20. Gece ve gündüz, hiç yorulmadan O’nu yüceltip anarlar.

21. Onlar, diriltebilecek yeteneğe sahip tanrılar mı edindiler yeryüzünden?

22. O ikisinde (gökler ve yerde) ALLAH’tan başka tanrılar olsaydı ikisi de kaosa girecekti. Mutlak otoritenin sahibi ALLAH onların nitelemelerinden çok yücedir.

23. O, yaptığından sorulmaz; fakat onlar sorulurlar.

24. O’nun dışında tanrılar mı edindiler? De ki "Delilinizi getirin. Bu, benim çağımdakilerin de mesajıdır, benden öncekilerin de mesajıdır." Ne var ki onların çoğu gerçeği bilmediğinden yüz çevirirler.

25. Senden önce bir elçi göndermedik ki kendisine, "Benden başka tanrı yoktur; sadece Bana hizmet ediniz" diye vahyetmiş olmayalım.

26. "Rahman bir çocuk edindi" dediler. O yücedir. Oysa onlar onurlu kullardır.

27. Onlar O’ndan önce söz söylemezler; O’nun emirlerini ise titizlikle uygularlar.

28. O onların geçmişini ve geleceğini bilir. Onlar O’nun hoşnut olduğu kullarından başkası için şefaat etmezler. Onlar bile O’nun karşısında saygıyla titrerler.

29. Onlardan kim, "Ben O’nun yanında bir tanrıyım" derse onu cehennemle cezalandırırız; zalimleri biz böyle ödüllendiririz.

30. İnkar edenler, görmezler mi ki gökler ve yer bitişik durumda idi de biz onları patlattık? Ayrıca her canlıyı da sudan yarattık. Hâlâ gerçeği onaylamayacaklar mı?

31. Onları sarsmasın diye yeryüzüne dağları yerleştirdik. Yolu bulmaları için onda geniş geçitler açtık.

32. Göğü korunmuş bir tavan yaptık. Buna rağmen onlar ondaki işaretlere ilgisiz durmaktadırlar.

33. O ki geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratmıştır. Bunların hepsi bir yörüngede yüzer.

34. Senden önce hiçbir insanı ölümsüz kılmadık. Sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar?

35. Her can ölümü tadacaktır. Sizi bir test olarak iyi ve kötü olaylarla sınarız ve dönüşünüz bizedir.

36. Kafirler (gerçeği örtenler) seni gördüklerinde, "Tanrılarınızı diline dolayan bu mu" diye alaylarına hedef yapmaktan başka bir tepki göstermiyorlar. Rahman’ın mesajını tümüyle inkâr etmektedir onlar.

37. İnsanlar aceleci olarak yaratılmıştır. Size ayetlerimi (işaretlerimi) göstereceğim; acele etmeyin.

38. "Doğru sözlü iseniz O verilen söz ne zaman gerçekleşecek" diye meydan okuyorlar.

39. İnkar edenler, yüzlerinden ve arkalarından ateşi savamayacakları ve yardım da görmeyecekleri anı bir bilselerdi.

40. Nitekim, onlara ansızın gelecek ve onları şaşkına çevirecektir. Ne onu geri çevirmeye güçleri yeter, ne de kendilerine süre verilir.

41. Senden önceki elçilerle de alay edildi. Ancak onlarla alay edenleri, eğlenceye aldıkları şey kuşatıverdi.

42. De ki "Sizi Rahman’dan başka kim gece ve gündüz koruyabilir?" Ama onlar, Rab’lerinin mesajından tümüyle yüz çeviriyorlar.

43. Yoksa onları bize karşı savunacak tanrıları mı var? Halbuki onlar kendilerine bile yardım edemezler ve biz de sahip çıkmayız.

44. Halbuki biz onları ve atalarını yaşlanıncaya kadar nimetlendirdik. Yeryüzünün uçlarından habire eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Buna rağmen onlar mı üstün gelecek?

45. "Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum" de. Ne var ki, sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı işitmez.

46. Kendilerine, Efendinin azabından bir esinti dokunsa, "Vay bize, biz gerçekten zalimlermişiz" derler.

47. Diriliş günü için adalet terazileri kurarız. Kimseye hiçbir haksızlık edilmez. Hardal tanesi kadar bir ağırlığı bile hesaba katacağız. Biz, hesapçı olarak yeteriz.

48. Musa’ya ve Harun’a Yasalar Kitabını, erdemliler için bir ışığı, bir mesajı verdik.

49. Onlar ki kimse kendilerini görmezken bile Rab’lerini sayarlar ve o anın dehşetini duyarlar.

50. Bu da ona indirdiğimiz yüce bir mesajdır. Siz şimdi ona karşı mı çıkıyorsunuz?

51. Biz daha önce de İbrahim’e anlama ve kavrama yeteneğini bağışlamıştık. Biz onu çok iyi biliyorduk.

52. Babasına ve halkına, "Kendinizi adadığınız bu heykeller de neyin nesidir?" dedi.

53. "Atalarımızı onlara hizmet eder bulduk" dediler.

54. "Doğrusu, siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içine düşmüşsünüz" deyince,

55. "Bize gerçeği mi getirdin, yoksa oyun mu oynuyorsun?" dediler.

56. Dedi ki, "Aslında sizin Efendiniz (Sahibiniz) göklerin ve yerin Rabbidir; onları ayırarak yaratmıştır. Ben buna tanıklık edenlerdenim."

57. "ALLAH’a and içerim ki, siz gider gitmez, ardınızdan heykellerinize karşı bir plan uygulayacağım."

58. Hepsini param parça etti, ancak belki ona danışırlar diye en büyüklerine dokunmadı.

59. "Her kim Tanrılarımıza bunu yaptıysa gerçek bir zalimdir!" dediler.

60. "Onları diline dolayan bir delikanlı işittik, kendisine İbrahim deniliyormuş" dediler.

61. "Onu kamunun huzuruna çıkarın ki tanık olsunlar" dediler.

62. "İbrahim, tanrılarımıza bunu sen mi yaptın?" dediler.

63. "Hayır, o işi işte şu büyükleri yaptı. Onlara sorun, eğer konuşurlarsa!" dedi.

64. Kendi vicdanlarına dönüp, kendi kendilerine şunu söylediler "Gerçekten sizler haksızsınız."

65. Sonra tekrar eski kafalarına döndüler "Bunların konuşamadığını sen gayet iyi bilirsin!"

66. "ALLAH’ın yanında size hiçbir yararı ve zararı dokunmayan şeylere mi hizmet ediyorsunuz?" dedi.

67. "Yuh size ve ALLAH’ın yanında hizmet ettiklerinize . Aklınızı kullanmaz mısınız?"

68. "Bir şey yapacaksanız onu yakın da tanrılarınızı destekleyin" dediler.

69. "Ey ateş, İbrahim’e karşı serin ve güvenilir ol" dedik.

70. Böylece onun için bir plan uygulamak istediler de biz onları başarısızlığa mahkûm ettik.

71. Onu ve Lut’u, tüm insanlar için sınırladığımız topraklara ulaştırıp kurtardık.

72. Ona ödül olarak İshak’ı ve Yakub’u verdik. Hepsini erdemli kıldık.

73. Biz onları, emrimize göre yol gösteren önderler kıldık. Onlara iyi işlerin nasıl yapılacağını, namazın nasıl gözetileceğini ve zekatın nasıl verileceğini vahyettik. Onlar bize hizmet edenlerdi.

74. Lut’a da bilgi ve bilgelik verdik. Onu, çirkin işler işleyen topluluktan kurtardık. Onlar, yoldan çıkmış kötü bir toplumdu.

75. Onu merhametimizin kapsamına aldık, çünkü o erdemlilerden idi.

76. Daha önce Nuh da bizi çağırmıştı. Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtararak duasına cevap verdik.

77. Ayetlerimizi inkâr eden toplumlara karşı onu destekledik. Onlar, kötü bir toplum olduklarından hepsini boğduk.

78. Davut ve Süleyman da… Bir defasında, halkın koyunlarının yayıldığı birilerinin ekini hakkında hüküm veriyorlardı. Biz onların kararına tanık olduk.

79. Süleyman’a, doğru anlama yeteneği bağışladık. Her birine bilgi ve bilgelik verdik. Davud’un emrine dağları ve kuşları verdik. Biz bunları yapmıştık.

80. Ve sizi savaşlarınızda korusun diye ona zırh yapmayı öğrettik. Artık şükreder misiniz?

81. Süleyman’a da, bereketli kıldığımız topraklara doğru esen boranın kumandasını verdik. Biz her şeyi iyi biliriz.

82. Ve onun için dalgıçlık yapan ve bunun yanında başka işler de gören sapkınları da… Onları biz gözetiyorduk.

83. Eyyub da… Efendisine şöyle yalvarmıştı "Bana felaket dokundu. Sen merhametlilerin en merhametlisisin."

84. Biz ona cevap vererek ne sıkıntısı varsa onu giderdik. Katımızdan bir rahmet, hizmet edenlere bir hatırlatma olarak kendisine, ailesini ve onların bir mislini verdik.

85. Ayrıca İsmail, İdris ve ZülKifl de… Hepsi güçlüklere karşı dirençli kişilerdi.

86. Biz onları rahmetimiz kapsamına aldık çünkü onlar erdemli kişilerdi.

87. ZanNun (yani isminde ‘Nun’ harfi bulunan Yunus) da… Protesto ederek görevini terketmişti. Kendisini kontrol edemeyeceğimizi sandı. Sonunda, (balığın karnındaki) karanlıklar içinde, "Senden başka tanrı yok. Sen yücesin. Ben yanlış davrananlardan oldum" diye yalvardı.

88. Yalvarışına karşılık verdik ve onu üzüntüden kurtardık. Gerçeği onaylayanları işte böyle kurtarırız.

89. Zekeriya da… Efendisine şöyle yalvarmıştı "Efendim, beni tek bırakma; sen varislerin en iyisisin."

90. Duasını kabul ettik ve ona Yahya’yı verdik. Kendisi için karısının durumunu düzelttik. Çünkü onlar iyi işlerde yarışıyorlar ve bize hem umutluyken ve hem de korku içindeyken yalvarıyorlardı. Onlar bize saygı duyanlardı.

91. Ve ırzını koruyan kadın da… Nitekim ona ruhumuzdan üflemiştik. Onu ve oğlunu tüm dünyaya bir işaret yaptık.

92. İşte sizin topluluğunuz böyle bir (elçiler) topluluktur. Ben sizin Efendinizim; sadece bana hizmet edin.

93. Fakat onlar işlerinde ayrılığa düştüler; hepsi bize döneceklerdir.

94. Kim gerçeği onaylayarak erdemli işler yaparsa onun bu çabası boşa gitmeyecektir; biz sürekli olarak kaydetmekteyiz.

95. Helak ettiğimiz bir toplumun tekrar dönmesi yasaktır.

96. Nihayet, Yecuc ve Mecuc’un önü açıldığı zaman, onlar her yönden saldırırlar.

97. Hak sözün gerçekleşmesi yaklaşmış ve kafirlerin gözleri korkudan dona kalmıştır "Vah bize, biz bundan gaflet içinde idik. Biz gerçekten zalimler olduk."

98. Siz ve ALLAH’ın yanında hizmet ettikleriniz cehennemin yakıtısınız; sizler oraya girmeye layıksınız.

99. Onlar tanrılar olsaydı oraya girmeyeceklerdi. Oysa hepsi orada ebedi kalıcıdırlar.

100. Onlar için orada iç çekip inlemek vardır; hiçbir şey de işitemezler.

101. Ancak kendilerine mutlu bir son belirlediklerimiz hariç, onlar ondan uzaklaştırılacaklardır.

102. Onun uğultusunu işitmezler. Canlarının istediği şeyler içinde ebedi kalırlar.

103. O en büyük korku onları üzmez. Kendilerini melekler, "İşte bu, size söz verilen gününüzdür!" diye karşılar.

104. O gün göğü dosyaları dürer gibi katlar ve yaratılışın ilk durumunu nasıl başlatmışsak ona çeviririz. Üzerimize söz; biz mutlaka gerçekleştiririz.

105. Zikir’den sonra Zebur’da da, "Yeryüzüne benim erdemli kullarım varis olacak" diye yazıp belirtmiştik.

106. Hizmet eden bir toplum için bunda bir bildiri vardır.

107. Biz seni tüm halklara bir rahmet olarak gönderdik.

108. De ki "Sizin tanrınızın bir tek tanrı olduğu bana vahyediliyor. Artık teslim olacak mısınız?"

109. Eğer yüz çevirirlerse De ki "Size yeterli ölçüde bildirdim. Size söz verilen şeyin yakın mı, yoksa uzak mı olduğunu bilmem."

110. "O, açıklanan sözü de bilir, gizlediklerinizi de bilir."

111. "Hiç bilmiyorum; belki sizin için bir test ve belli bir süreye kadar bir hoşlanma vesilesi olur."

112. De ki "Efendim, hükmünü gerçekleştir. Sizin yakıştırdıklarınıza karşı sadece Rahman olan Efendimizden yardım istenir."