Edip Yüksel 

1. H. M.

2. Apaçık kitaba andolsun ki

3. Anlamanız için onu kusursuz bir dile sahip bir Kuran yaptık.

4. O, ana kitapta (korunur), katımızda üstündür, bilgedir.

5. Haddi aşan bir toplumsunuz diye mesajı size iletmekten vaz mı geçelim?

6. Öncekilere nice peygamberler göndermişizdir.

7. Fakat, kendilerine giden her peygamberle alay ettiler.

8. Şunlardan daha güçlülerini yok ettik. Öncekilerin örneği geçmiştir.

9. Onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, "Onları, Üstün ve her şeyi bilen yarattı" diyeceklerdir.

10. O ki, yeryüzünü oturmanıza elverişli kıldı ve doğru gitmeniz için sizin için orada yollar açtı.

11. O ki gökten bir ölçüye göre su indirdi. Nitekim onunla ölü bir ülkeyi dirilttik. İşte böyle çıkarılırsınız.

12. O ki bütün çiftleri yarattı ve binesiniz diye sizin için gemiler ve çiftlik hayvanları yarattı.

13. Ki onların üstüne binesiniz ve onlara bindiğiniz zaman Efendinizin size olan nimetini düşünerek şunları diyesiniz "Bunu bizim emrimize veren çok yücedir. Onları kendi başımıza kontrol altına alamazdık."

14. "Ve biz, sonunda Efendimize döneceğiz."

15. Kullarından bazılarını O’na bir pay olarak ayırdılar. İnsan gerçekten apaçık bir nankördür.

16. Yaratıklarından kızları kendisine ayırdı da oğulları size mi seçti?

17. Onlardan birisi, Rahman’a yakıştırdığı (kız çocuğu) ile müjdelenince, morali bozularak yüzü simsiyah kesilir

18. "Süsler içinde yetiştirilmesine rağmen kavgada beceriksiz olan mı!?"

19. Rahman’ın kulları olan melekleri dişi saydılar! Onların yaratılışlarına mı tanık oldular? Bu tanıklıkları kaydedilecek ve sorguya çekileceklerdir.

20. Hatta, "Rahman dileseydi biz onlara hizmet etmezdik" dediler. Onların bu konuda bir bilgileri yoktur. Onlar sadece tahminde bulunuyorlar.

21. Onlara bundan önce bir kitap mı verdik de ona mı dayanıyorlar?

22. Hayır, "Biz atalarımızı bir yol üzerinde bulduk ve biz onların öğretilerini izliyoruz" dediler.

23. Tıpkı bunun gibi, senden önce, bir kente her ne zaman bir uyarıcı gönderdiysek elit tabaka, "Biz, atalarımızı bir yol üzerinde bulduk ve biz onların öğretilerini izliyoruz" derlerdi.

24. O da, "Size, atalarınızı üzerinde bulduğunuzdan daha doğrusunu getirmiş isem de mi?" derdi. Onlar da, "Sizin getirdiğiniz mesajı inkâr ediyoruz" derlerdi.

25. Biz de onlardan öc aldık. Yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bak.

26. İbrahim, babasına ve halkına demişti ki, "Sizin hizmet ettiklerinizden uzağım."

27. "Beni Yaratan bana doğru yolu gösterecektir."

28. Belki doğru yola dönerler diye onun ardından gelecekler için bunu ebedi bir ders kıldı.

29. Doğrusu, kendilerine gerçek ve apaçık bir elçi varıncaya kadar şunlara ve atalarına imkan tanıdım.

30. Kendilerine gerçek geldiği zaman, "Bu bir büyüdür ve biz onu inkâr ediyoruz" dediler.

31. "Bu Kuran, şu iki kentten ünlü ve büyük bir adama indirilmeli değil miydi?" dediler.

32. Efendinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık; birbirlerine iş gördürebilmeleri için onları birbirlerine derecelerle üstün kıldık. Efendinin rahmeti onların biriktirdiklerinden daha iyidir.

33. Tüm insanlar (inkârcılıkta) bir tek toplum olacak olmasaydı, Rahman’ı inkâr edenlerin evini gümüş tavanlar ve binip çıkacakları merdivenlerle donatırdık.

34. Evlerine kapılar ve konforlu mobilyalar.

35. Ve nice gösterişli maddeler. Tüm bunlar bu dünya hayatının geçici materyalidir. Ahiret ise Efendinin katında erdemlilerindir.

36. Kim Rahman’ın mesajına aldırış etmezse, ona bir sapkını sardırırız da onun arkadaşı olur.

37. Nitekim onları yoldan çıkarırlar. Buna rağmen onlar doğru yolda olduklarını sanırlar.

38. Nihayet bize geldiğinde, "Keşke benimle senin aranda iki doğu arası kadar uzaklık olsaydı; sen ne kötü bir arkadaşmışsın sen!" der.

39. Haksızlık etmiş olduğunuz için, o gün (pişmanlığınız) size bir yarar sağlamaz; siz cezayı paylaşacaksınız.

40. Sen mi sağıra işittireceksin, yahut körü ve apaçık bir sapıklıkta olanı yola getireceksin?

41. Seni alıp götürsek de biz onları cezalandıracağız.

42. Yahut, onlara söz verdiğimizi sana gösteririz; bizim onlara gücümüz yeter.

43. Sana vahyedilene sarıl; çünkü sen doğru yoldasın.

44. Bu, sana ve halkına bir mesajdır; ondan sorulacaksınız.

45. Senden önce gönderdiğimiz elçileri araştır "Rahman’ın dışında hizmet edilecek tanrılar kabul etmiş miyiz?"

46. Örneğin; Musa’yı ayetlerimizle Firavuna ve erkanına gönderdik ve "Ben evrenlerin Efendisinin elçisiyim" demişti.

47. Mucizelerimizi kendilerine götürdüğü zaman, o mucizelere gülmüşlerdi.

48. Onlara bir birinden büyük mucizeler gösterdik ve belki dönerler diye başlarına çeşitli felaketler getirdik.

49. "Ey büyücü, bizim için Efendine dua et. Çünkü sen ona daha yakınsın; biz bundan sonra yola geleceğiz" dediler.

50. Fakat, onlardan felaketi kaldırdığımızda, sözlerinden hemen dönüverdiler.

51. Firavun halkına şöyle seslendi "Ey halkım, Mısır’ın yönetimi ve şu altımda akıp giden ırmaklar bana ait değil mi? Görmüyor musunuz?"

52. "Yahut ben, şu aşağılık ve konuşmaktan aciz olan adamdan daha üstün değil miyim?"

53. "Neden ona altınlardan oluşan bir hazine verilmiyor, yahut neden yanında çalışacak melekler gelmiyor?"

54. Böylece halkını yanılttı ve onlar da ona uydular. Onlar bayağı insanlardı.

55. Bizimle savaşmakta ısrar edince onlardan öc aldık, hepsini boğduk.

56. Onları, sonradan gelecekler için bir ibret ve örnek yaptık.

57. Meryemoğlu bir örnek olarak gösterilince senin halkın hemen reddetti.

58. "Bizim tanrılarımız mı daha iyidir yoksa o mu?" dediler. Sadece seninle tartışmak için bunu söylediler. Onlar gerçekte, kavgacı bir toplumdur.

59. O, kendisine iyilikte bulunduğumuz bir kuldan başka bir şey değildi. Onu İsrailoğullarına bir örnek kıldık.

60. Dileseydik sizi, yeryüzünü koloni haline getiren meleklere çevirirdik.

61. O (İsa), o an hakkında bir bilgi kaynağı ve işarettir. Öyleyse onun (zamanı) hakkında kuşku beslemeyin ve beni izleyin. Doğru yol budur.

62. Sapkın sizi yoldan çıkarmasın. O size açık bir düşmandır.

63. İsa apaçık mucizelerle gelince demişti ki "Size bilgelik ve ayrılığa düştüğünüz konulara açıklama getirdim. ALLAH’ı dinleyiniz ve bana uyunuz."

64. "ALLAH benim Efendim ve sizin de Efendinizdir, sadece O’na hizmet etmelisiniz. Dosdoğru yol budur."

65. Partiler ve mezhepler aralarında tartıştılar. Acı azaptan dolayı vay zalimlerin haline.

66. Onlar, farkında değilken, o anın kendilerine aniden gelmesini mi bekliyorlar?

67. Erdemlilerin dışında, o gün yakın dostlar birbirlerine düşman kesilecek.

68. Kullarım, bugün size korku yoktur ve üzülmeyeceksiniz.

69. Ayetlerimi onaylayanlar ve teslim olanlar,

70. Siz ve eşleriniz bahçeye girin; sevinç içinde ağırlanacaksınız.

71. Onlara altın tepsiler ve kadehlerle sunulur. Orada canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı her şey vardır. Siz orada ebedi kalacaksınız.

72. Yaptıklarınızın bir karşılığı olarak size miras olarak verilen bahçe budur.

73. Orada sizin yemeniz için bol meyveler vardır.

74. Suçlular, cehennem azabında ebedi kalıcıdırlar.

75. Onlardan hafifletilmez ve onlar orada ümitsizdirler.

76. Biz onlara haksızlık etmedik, onlar kendi kendilerine haksızlık ettiler.

77. "Ey Malik, artık Efendin bizim işimizi bitirsin" diye seslenirler. O da, "Siz böyle kalacaksınız" der.

78. Size gerçeği getirdik; ancak çoğunuz gerçekten hoşlanmıyorsunuz.

79. Yoksa onlar bir plan mı kurdular? Biz de plan kurarız.

80. Yoksa, sırlarını ve komplolarını işitmediğimizi mi sanıyorlar. Doğrusu, yanlarındaki elçilerimiz kaydetmektedirler.

81. De ki "Rahman’ın bir çocuğu olsaydı, ona hizmet edenlerin ilki ben olurdum."

82. Göklerin ve yerin Rabbi, Yönetimin Rabbi, onların nitelemelerinden çok yücedir.

83. Bırak onları, kendilerine söz verilen günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynasınlar.

84. Gökte de tanrı, yerde de tanrı O’dur. O Bilgedir, Bilendir.

85. Göklerin, yerin ve aralarındakilerin yönetimine sahip olan çok yücedir. O anın bilgisi O’nun yanındadır ve siz O’na döndürüleceksiniz.

86. Onların O’nun dışında çağırdıkları şefaat edemezler. Ancak bilerek gerçeğe tanıklık edenler hariç.

87. Onlara, kendilerini kimin yarattığını sorsan, "ALLAH" diyeceklerdir. Öyleyse neden çevriliyorlar?

88. "Efendim bunlar gerçeği onaylamayan bir topluluktur" denmişti.

89. Onlara aldırma ve "Selam" (barış ve esenlik) de; yakında bilecekler.