Cemal Külünkoğlu 

1. (1-6) Tozu dumana katıp savuran (rüzgâr)lara, (yağmur) yüklü (bulut)lara, kolayca akıp giden (yıldızlara, gemi)lere, işleri taksim eden meleklere andolsun ki, size vaad olunan diriliş elbette gerçektir. (Hesap ve) ceza günü kuşkusuz gerçekleşecektir.

2. (1-6) Tozu dumana katıp savuran (rüzgâr)lara, (yağmur) yüklü (bulut)lara, kolayca akıp giden (yıldızlara, gemi)lere, işleri taksim eden meleklere andolsun ki, size vaad olunan diriliş elbette gerçektir. (Hesap ve) ceza günü kuşkusuz gerçekleşecektir.

3. (1-6) Tozu dumana katıp savuran (rüzgâr)lara, (yağmur) yüklü (bulut)lara, kolayca akıp giden (yıldızlara, gemi)lere, işleri taksim eden meleklere andolsun ki, size vaad olunan diriliş elbette gerçektir. (Hesap ve) ceza günü kuşkusuz gerçekleşecektir.

4. (1-6) Tozu dumana katıp savuran (rüzgâr)lara, (yağmur) yüklü (bulut)lara, kolayca akıp giden (yıldızlara, gemi)lere, işleri taksim eden meleklere andolsun ki, size vaad olunan diriliş elbette gerçektir. (Hesap ve) ceza günü kuşkusuz gerçekleşecektir.

5. (1-6) Tozu dumana katıp savuran (rüzgâr)lara, (yağmur) yüklü (bulut)lara, kolayca akıp giden (yıldızlara, gemi)lere, işleri taksim eden meleklere andolsun ki, size vaad olunan diriliş elbette gerçektir. (Hesap ve) ceza günü kuşkusuz gerçekleşecektir.

6. (1-6) Tozu dumana katıp savuran (rüzgâr)lara, (yağmur) yüklü (bulut)lara, kolayca akıp giden (yıldızlara, gemi)lere, işleri taksim eden meleklere andolsun ki, size vaad olunan diriliş elbette gerçektir. (Hesap ve) ceza günü kuşkusuz gerçekleşecektir.

7. (7-9) Yıldız kümeleri ile dolu olan gökyüzüne andolsun ki, siz, neye inanılacağı konusunda derin bir ayrılık içindesiniz. (Oysa) bu davetten, ancak aklı çarpılmış olan kimse çevrilip vazgeçirilir.

8. (7-9) Yıldız kümeleri ile dolu olan gökyüzüne andolsun ki, siz, neye inanılacağı konusunda derin bir ayrılık içindesiniz. (Oysa) bu davetten, ancak aklı çarpılmış olan kimse çevrilip vazgeçirilir.

9. (7-9) Yıldız kümeleri ile dolu olan gökyüzüne andolsun ki, siz, neye inanılacağı konusunda derin bir ayrılık içindesiniz. (Oysa) bu davetten, ancak aklı çarpılmış olan kimse çevrilip vazgeçirilir.

10. (10-11) Kahrolsun o koyu yalancılar! Onlar, bir cehalet içinde bulunan gafil kimselerdir

11. (10-11) Kahrolsun o koyu yalancılar! Onlar, bir cehalet içinde bulunan gafil kimselerdir

12. (Onlar alaylı tavırlarıyla) “Ceza günü ne zaman?” diye sorarlar.

13. O gün, onlar ateşin üzerinde azaba uğratılıp kıvrandırılacaklardır.

14. (Görevli melekler onlara şöyle diyecek) “Tadın azabınızı! Çabuklaştırılmasını isteyip durduğunuz (azap) işte budur.”

15. (15-16) Ama (dünyada iken) Allah`a karşı sorumluluk bilinciyle yaşayanlar, kendilerini bahçeler ve pınarlar arasında bulurlar. Rablerinin, kendilerine verdiği her şeyden istedikleri gibi alırlar. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapan, hayır işleyen kimselerdi.

16. (15-16) Ama (dünyada iken) Allah`a karşı sorumluluk bilinciyle yaşayanlar, kendilerini bahçeler ve pınarlar arasında bulurlar. Rablerinin, kendilerine verdiği her şeyden istedikleri gibi alırlar. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapan, hayır işleyen kimselerdi.

17. (17-18) Onlar gecenin pek az bir kısmında uyurlardı, Seherlerde (Allah`tan) bağışlanma dilerlerdi.

18. (17-18) Onlar gecenin pek az bir kısmında uyurlardı, Seherlerde (Allah`tan) bağışlanma dilerlerdi.

19. Ve sahip oldukları her şeyden, (yardım) isteyenlere ve sıkıntı içinde bulunanlara bir pay (ayırırlardı).

20. Yeryüzünde içlerinde hiçbir şüphe duymadan inananların görebileceği (Allah`ın büyüklüğünü anlatan) deliller vardır.

21. Kendi (yaratılışı)nızda da (nice deliller vardır). Hala görmeyecek misiniz?

22. Gökte hem rızkınız(ın vesileleri) hem de size vaad olunan (cennet ya da cehennem) vardır.

23. Göklerin ve yerin Rabbine andolsun ki bu (ölümden sonraki hayat), sizin konuşmanız kadar kesin ve gerçektir.

24. (Ey Muhammed!) İbrahim`in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi?

25. Hani onlar, İbrahim`in yanına varmışlar ve şöyle demişlerdi “Selâm olsun sana!” O da “Size de selâm olsun” demiş ve içinden de “(Bunlar) tanınmamış bir topluluk” diye geçirmişti.

26. (26-27) Hemen (bir bahane ile) ailesinin yanına giderek, (pişirilmiş) besili bir dana getirmiş ve onların önüne koyup “Buyurmaz mısınız?” demişti.

27. (26-27) Hemen (bir bahane ile) ailesinin yanına giderek, (pişirilmiş) besili bir dana getirmiş ve onların önüne koyup “Buyurmaz mısınız?” demişti.

28. (İbrahim, misafirlerin yemediklerini görünce,) onlardan endişeye kapıldı; (ama) onlar “Korkma!” dediler ve (ona) derin bilgi ile donatılan bir erkek çocuk (sahibi olacağı) müjdesini verdiler.

29. Bunun üzerine karısı (Sare) çığlık atarak (misafirlerin) yanına geldi ve (şaşkınlık içinde ellerini) yüzüne vurup şöyle dedi “(Nasıl çocuğum olur,) ben kısır bir kocakarıyım?”.

30. Onlar dediler ki “Rabbin böyle buyurdu (takdir etti). Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyi) hakkıyla bilendir.”

31. (İbrahim, onların melek olduğunu anlayınca) “O hâlde asıl işiniz nedir ey elçiler?” dedi.

32. (32-34) (Onlar da) “Biz, günahkâr bir kavme (Lut kavmine), üzerlerine çamurdan (iyice pişirilmiş/sertleştirilmiş) taş(lar) yağdırmak için gönderildik. (Bu taşlar,) haddi aşanlar için Rabbinin katında damgalanmış (herkes adına ayrı ayrı işaretlenmiş taşlardır)” dediler.

33. (32-34) (Onlar da) “Biz, günahkâr bir kavme (Lut kavmine), üzerlerine çamurdan (iyice pişirilmiş/sertleştirilmiş) taş(lar) yağdırmak için gönderildik. (Bu taşlar,) haddi aşanlar için Rabbinin katında damgalanmış (herkes adına ayrı ayrı işaretlenmiş taşlardır)” dediler.

34. (32-34) (Onlar da) “Biz, günahkâr bir kavme (Lut kavmine), üzerlerine çamurdan (iyice pişirilmiş/sertleştirilmiş) taş(lar) yağdırmak için gönderildik. (Bu taşlar,) haddi aşanlar için Rabbinin katında damgalanmış (herkes adına ayrı ayrı işaretlenmiş taşlardır)” dediler.

35. Bu arada, (Lût`a) inananlardan orda (Sodom`da) kim varsa onları çıkardık.

36. Zaten orada Müslümanlardan, bir ev halkından (Lut ve iki kızından) başka kimse bulmadık.

37. Ve böylece (o kenti taş yığını haline getirerek) şiddetli azaptan korkanlar için orada bir işaret, bir mesaj bıraktık.

38. Musa`(nın kıssasında) da (ibretler vardır). Hani biz onu açık bir delil ile Firavun`a göndermiştik.

39. O ise, bütün ordusu ile (imandan) yüz çevirdi ve şöyle dedi “Bu, bir sihirbaz yahut bir mecnundur.”

40. Biz de onu ve ordularını yakalayıp denizin dibine geçiriverdik. O (boğulma esnasında), pişmanlıkla kendi kendini kınıyordu (ama iş işten geçmişti).

41. Âd kavminde de ibretler vardır. Hani onların üzerine (yaptıkları yüzünden) köklerini kesen bir rüzgâr göndermiştik.

42. O, Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp kül gibi dağıtıyordu.

43. Semûd (kavminde) de (ibretler vardır). Hani onlara “Bir süreye kadar (dünyadan) faydalanın (eğlenin, alay edin) bakalım” denilmişti.

44. Onlar ise Rablerinin buyruğuna başkaldırmışlardı, bu yüzden bakıp dururlarken onları yıldırım yakalayıvermişti.

45. Artık ne ayağa kalkacak güçleri kalmıştı ne de yardım edenleri olmuştu.

46. Daha önce Nuh kavmini de (helak ettik). Çünkü onlar da yoldan çıkmış bir toplum idiler.

47. Göğü biz kudretimizle bina ettik. Şüphesiz onu genişleten de biziz.

48. Yeryüzünü de biz döşedik. (Biz) ne güzel döşeyiciyiz.

49. Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki çift yarattık.

50. (Ey Resulüm, de ki) O halde hemen Allah`a koşun (küfrü bırakıp imana gelin). Şüphesiz ben, size O`nun tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım!

51. Allah ile beraber başka ilahlar edinmeyin! Gerçekten ben, size, O`nun tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım!

52. İşte böyle! Onlardan öncekilere bir peygamber geldiğinde (mutlaka onun için de) “o bir büyücüdür yahut bir delidir” dediler.

53. Onlar bu (düşünce tarzı)nı birbirlerine tavsiye mi ettiler (ki nesilden nesile hep aynı şeyi söyleyip duruyorlar)? Hayır, onlar azgınlığı huy ve sanat edinen bir millettir.

54. Onun için, onlardan uzak dur. Artık (vazifeni yaptın ve bizim katımızda) kınanacak değilsin.

55. Ama yine de (kulak veren herkese) öğüt vermeye devam et! Çünkü bu hatırlatmalar inananlara fayda sağlar!

56. Ben cinleri ve insanları yalnızca (beni tanımaları ve) bana kulluk etmeleri için yarattım.

57. Ben, onlardan bir rızık istemiyorum ve onların beni doyurup beslemelerini de beklemiyorum.

58. (Bilsinler ki) bütün rızıkları veren, kâmil kuvvet ve tam iktidar sahibi olan Allah`tır.

59. Muhakkak ki bu zulmedenlerin de, geçmiş arkadaşlarının payı gibi bir azap payı vardır. O halde (o azabın gelmesi için) acele etmesinler.

60. Uyarıldıkları (azap) günlerinden dolayı vay o inkârcıların hâline!