Abdullah Parlıyan | |
---|---|
1. Ey örtüsüne, dinlenmeye, yalnızlığa bürünmüş olan peygamber! |
يَا أَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ Ya eyyuhelmuddessiru. |
قُمْ فَأَنْذِرْ Kum feenzir. |
|
3. Rabbinin büyüklüğünü duyur, bildir. Çünkü büyüklük sadece O’na aittir. |
وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ Ve rabbeke fekebbir. |
وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ Ve siyabeke fetahhir. |
|
وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ Verrucze fehcur. |
|
6. İyilik yapmayı kendine kazanç aracı kılma veya yaptığın iyiliği çok görüp başa kakma. |
وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُ Ve la temnun testeksiru. |
7. Rabbinin rızasını kazanmak için din adına yapılan her türlü işte Rabbine dayan ve sabret. |
وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْ Ve lirabbike fasbir. |
8. Ve insanları uyar ki, yeniden diriliş için sura üfürüldüğü zaman. |
فَإِذَا نُقِرَ فِي النَّاقُورِ Feiza nukıre fiynnakuri. |
فَذَٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَسِيرٌ Fezalike yevmeizin yevmun ’asiyrun. |
|
10. Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenlere ise, hiç de kolay değildir. |
عَلَى الْكَافِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍ ’Alelkafiriyne ğayru yesiyrin. |
ذَرْنِي وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا Zernuy ve men halaktu ve hıyden. |
|
وَجَعَلْتُ لَهُ مَالًا مَمْدُودًا Ve ce’altu lehu malen memduden. |
|
13. her zaman yanında ve toplantılarda hazır bulunan oğullar verdiğim, |
وَبَنِينَ شُهُودًا Ve beniyne şuhuden. |
وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْهِيدًا Ve mehhedtu lehu temhiyden. |
|
15. Buna rağmen o hâlâ fazlalaştırmamı, daha fazla vermemi umuyor. |
ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ Summe yatme’u en eziyde. |
16. Hayır, asla ummasın. O ayetlerimize karşı adamakıllı inada girişti. |
كَلَّا ۖ إِنَّهُ كَانَ لِآيَاتِنَا عَنِيدًا Kella innehu kane liayatina ’aniyden. |
17. Böylece onu güç yetirilemeyen zor bir azaba mecbur edip yokuşa süreceğim. |
سَأُرْهِقُهُ صَعُودًا Seurhikuhu sa’uden. |
إِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَ İnnehu fekkere ve kaddere. |
|
19. Allah’ın rahmetinden uzak olup geberesice nasıl da ölçtü biçti. |
فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ Fekutile keyfe kaddere. |
20. Evet o geberesice kendisini perişan eder böyle hesaplarla. |
ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ Summe kutile keyfe kaddere. |
ثُمَّ نَظَرَ Summe nezare. |
|
22. Sonra bir iş yapamamanın üzüntüsü ve öfkesinden kaşlarını çattı, suratını astı. |
ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ Summe ’abese ve besere. |
23. Sonra Kur’ân’a ve peygambere ardını döndü ve kendini büyük gördü. |
ثُمَّ أَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَ Summe edbere vestekbere. |
فَقَالَ إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ Fekale in haza illa sıhrun yu’seru. |
|
إِنْ هَٰذَا إِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِ İn haza illa kavlulbeşeri. |
|
26. Bu nedenle onu öteki dünyada cehennem ateşine sokacağım. |
سَأُصْلِيهِ سَقَرَ Seusliyhi sekare. |
وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ Ve ma edrake ma sekaru. |
|
28. İçerisine atılan kimsede ne hayat bırakır, ne de ölüme terkeder. |
لَا تُبْقِي وَلَا تَذَرُ La tubkıy ve la tezeru. |
29. İnsana gerçek hakikati gösterir veya derileri tamamıyla yakıp kavurur. |
لَوَّاحَةٌ لِلْبَشَرِ Levvahatun lilbeşeri. |
30. O cehennem üzerinde ondokuz adet, gurup veya sınıf görevli melek vardır. |
عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ ’Aleyha tis’ate ’aşere. |
وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا ۙ وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ Ve ma ce’alna ashabennari illa melaiketen ve ma ce’alna ’ıddetehum illa fitneten lilleziyne keferu liyesteykınelleziyne utulkitabe ve yezdadelleziyne amenu iymanen ve la yertabelleziyne utulkitabe velmu’minune ve liyekulelleziyne fiy kulubihim meredun velkafirune maza eradallahu bihaza meselen kezalike yudillullahu men yeşa’u ve ma ya’lemu cunude rabbike illa huve ve ma hiye illa zikra lilbeşeri. |
|
كَلَّا وَالْقَمَرِ Kella velkameri. |
|
وَالَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ Velleyli iz edbede. |
|
وَالصُّبْحِ إِذَا أَسْفَرَ Vessubhı iza esfere. |
|
إِنَّهَا لَإِحْدَى الْكُبَرِ İnneha leıhdelkuberi. |
|
نَذِيرًا لِلْبَشَرِ Neziyren lilbeşeri. |
|
لِمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ Limen şae minkum en yetekaddeme ev yeteahhare. |
|
38. Hesap günü her insan yapmış olduğu bütün kötü fiiller için rehin olarak tutulacaktır. |
كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ Kullu nefsin bima kesebet rehiynetun. |
إِلَّا أَصْحَابَ الْيَمِينِ İlla ashabelyemiyni. |
|
فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءَلُونَ Fiy cennatin yetesaelune. |
|
عَنِ الْمُجْرِمِينَ ’Anilmucrimiyne. |
|
مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ Ma selekekum fiy sekare. |
|
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ Kalu lem neku minelmusalliyne. |
|
وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ Ve lem neku nut’ı mulmiskiyne. |
|
45. Boş ve anlamsız şeylere dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik. |
وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ Ve kunna nehudu me’alhaidıyne. |
وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ Ve kunna nukezzibu biyevmiddiyni. |
|
47. Sonra da bu halimiz ölüm bize gelinceye kadar devam etti. |
حَتَّىٰ أَتَانَا الْيَقِينُ Hatta etanelyekıynu. |
فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ Fema tenfe’uhum şefa’atuşşafi’ıyne. |
|
49. O halde bunca insanlara ne oluyor ki, Kur’ân’ın uyarmalarından yüz çevirmede ve kaçmaktadırlar. |
فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ Fema lehum ’anittezkireti mu’ridıyne. |
كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُسْتَنْفِرَةٌ Keennehum humurun mustenfiretun. |
|
فَرَّتْ مِنْ قَسْوَرَةٍ Ferret min kasveretin. |
|
بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُنَشَّرَةً Bel yuriydu kullumriin minhum en yu’ta suhufen muneşşereten. |
|
كَلَّا ۖ بَلْ لَا يَخَافُونَ الْآخِرَةَ Kella bella yehafunel’ahırete. |
|
كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ Kella innehu tezkiretun. |
|
فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ Femen şae zekerehu. |
|
وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَىٰ وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ Ve ma yezkurune illa en yeşaallahu huve ehluttakva ve ehlulmağfireti. |