Ömer Nasuhi Bilmen | |
---|---|
يَا أَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ Ya eyyuhelmuddessiru. |
|
قُمْ فَأَنْذِرْ Kum feenzir. |
|
3. (3-4) Ve Rabbini büyüklük ile an. Ve elbiseni imdi temizle. |
وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ Ve rabbeke fekebbir. |
4. (3-4) Ve Rabbini büyüklük ile an. Ve elbiseni imdi temizle. |
وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ Ve siyabeke fetahhir. |
5. (5-6) Azaba sebep olacak günahtan artık uzak ol! Çok görerek minnette bulunma. |
وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ Verrucze fehcur. |
6. (5-6) Azaba sebep olacak günahtan artık uzak ol! Çok görerek minnette bulunma. |
وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُ Ve la temnun testeksiru. |
7. (7-8) Ve Rabbin için artık sabret. Çünkü, Sûr’a üfürülünce. |
وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْ Ve lirabbike fasbir. |
8. (7-8) Ve Rabbin için artık sabret. Çünkü, Sûr’a üfürülünce. |
فَإِذَا نُقِرَ فِي النَّاقُورِ Feiza nukıre fiynnakuri. |
فَذَٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَسِيرٌ Fezalike yevmeizin yevmun ’asiyrun. |
|
عَلَى الْكَافِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍ ’Alelkafiriyne ğayru yesiyrin. |
|
ذَرْنِي وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا Zernuy ve men halaktu ve hıyden. |
|
وَجَعَلْتُ لَهُ مَالًا مَمْدُودًا Ve ce’altu lehu malen memduden. |
|
وَبَنِينَ شُهُودًا Ve beniyne şuhuden. |
|
وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْهِيدًا Ve mehhedtu lehu temhiyden. |
|
ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ Summe yatme’u en eziyde. |
|
كَلَّا ۖ إِنَّهُ كَانَ لِآيَاتِنَا عَنِيدًا Kella innehu kane liayatina ’aniyden. |
|
سَأُرْهِقُهُ صَعُودًا Seurhikuhu sa’uden. |
|
18. (18-19) Şüphe yok ki o, düşündü ve ölçtü biçti. Artık kahrolası, nasıl ölçtü biçti. |
إِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَ İnnehu fekkere ve kaddere. |
19. (18-19) Şüphe yok ki o, düşündü ve ölçtü biçti. Artık kahrolası, nasıl ölçtü biçti. |
فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ Fekutile keyfe kaddere. |
20. (20-21) Sonra kahrolası, nasıl ölçtü biçti. Sonra bakıverdi. |
ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ Summe kutile keyfe kaddere. |
21. (20-21) Sonra kahrolası, nasıl ölçtü biçti. Sonra bakıverdi. |
ثُمَّ نَظَرَ Summe nezare. |
22. (22-23) Sonra kaşını çattı, suratını astı. Sonra gerisine döndü ve böbürlendi. |
ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ Summe ’abese ve besere. |
23. (22-23) Sonra kaşını çattı, suratını astı. Sonra gerisine döndü ve böbürlendi. |
ثُمَّ أَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَ Summe edbere vestekbere. |
فَقَالَ إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ Fekale in haza illa sıhrun yu’seru. |
|
إِنْ هَٰذَا إِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِ İn haza illa kavlulbeşeri. |
|
26. (26-27) Onu cehenneme yaslayacağım. Sana ne bildirdi; cehennem nedir? |
سَأُصْلِيهِ سَقَرَ Seusliyhi sekare. |
27. (26-27) Onu cehenneme yaslayacağım. Sana ne bildirdi; cehennem nedir? |
وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ Ve ma edrake ma sekaru. |
لَا تُبْقِي وَلَا تَذَرُ La tubkıy ve la tezeru. |
|
لَوَّاحَةٌ لِلْبَشَرِ Levvahatun lilbeşeri. |
|
عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ ’Aleyha tis’ate ’aşere. |
|
وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا ۙ وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ Ve ma ce’alna ashabennari illa melaiketen ve ma ce’alna ’ıddetehum illa fitneten lilleziyne keferu liyesteykınelleziyne utulkitabe ve yezdadelleziyne amenu iymanen ve la yertabelleziyne utulkitabe velmu’minune ve liyekulelleziyne fiy kulubihim meredun velkafirune maza eradallahu bihaza meselen kezalike yudillullahu men yeşa’u ve ma ya’lemu cunude rabbike illa huve ve ma hiye illa zikra lilbeşeri. |
|
32. (32-33) Hayır. Kasem olsun kamere. Ve döndüğü an o geceye. |
كَلَّا وَالْقَمَرِ Kella velkameri. |
33. (32-33) Hayır. Kasem olsun kamere. Ve döndüğü an o geceye. |
وَالَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ Velleyli iz edbede. |
34. (34-35) Ve açtığı vakit o sabaha. Şüphe yok ki, o (cehennem) elbette büyüklerin biridir. |
وَالصُّبْحِ إِذَا أَسْفَرَ Vessubhı iza esfere. |
35. (34-35) Ve açtığı vakit o sabaha. Şüphe yok ki, o (cehennem) elbette büyüklerin biridir. |
إِنَّهَا لَإِحْدَى الْكُبَرِ İnneha leıhdelkuberi. |
نَذِيرًا لِلْبَشَرِ Neziyren lilbeşeri. |
|
لِمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ Limen şae minkum en yetekaddeme ev yeteahhare. |
|
كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ Kullu nefsin bima kesebet rehiynetun. |
|
39. (39-40) Ashâb-ı Yemîn ise müstesna. Onlar cennetlerdedirler, soruşurlar. |
إِلَّا أَصْحَابَ الْيَمِينِ İlla ashabelyemiyni. |
40. (39-40) Ashâb-ı Yemîn ise müstesna. Onlar cennetlerdedirler, soruşurlar. |
فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءَلُونَ Fiy cennatin yetesaelune. |
41. (41-42) Günahkârlardan. «Sizi cehennemde bulunmaya ne şey sevketti?» |
عَنِ الْمُجْرِمِينَ ’Anilmucrimiyne. |
42. (41-42) Günahkârlardan. «Sizi cehennemde bulunmaya ne şey sevketti?» |
مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ Ma selekekum fiy sekare. |
43. (43-44) Dediler ki «Biz namaz kılanlardan olmadık. Ve yoksullara taam verir de olmadık.» |
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ Kalu lem neku minelmusalliyne. |
44. (43-44) Dediler ki «Biz namaz kılanlardan olmadık. Ve yoksullara taam verir de olmadık.» |
وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ Ve lem neku nut’ı mulmiskiyne. |
45. «Ve biz bâtıla dalanlar ile beraber dalan kimseler olmuştuk.» |
وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ Ve kunna nehudu me’alhaidıyne. |
46. (46-47) «Ve biz ceza gününü tekzîp eder olmuştuk.. Bize ölüm gelinceye değin.» |
وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ Ve kunna nukezzibu biyevmiddiyni. |
47. (46-47) «Ve biz ceza gününü tekzîp eder olmuştuk.. Bize ölüm gelinceye değin.» |
حَتَّىٰ أَتَانَا الْيَقِينُ Hatta etanelyekıynu. |
فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ Fema tenfe’uhum şefa’atuşşafi’ıyne. |
|
فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ Fema lehum ’anittezkireti mu’ridıyne. |
|
كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُسْتَنْفِرَةٌ Keennehum humurun mustenfiretun. |
|
فَرَّتْ مِنْ قَسْوَرَةٍ Ferret min kasveretin. |
|
بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُنَشَّرَةً Bel yuriydu kullumriin minhum en yu’ta suhufen muneşşereten. |
|
كَلَّا ۖ بَلْ لَا يَخَافُونَ الْآخِرَةَ Kella bella yehafunel’ahırete. |
|
54. (54-55) Yok yok. Şüphesiz ki, o, bir öğüttür. Artık kim dilerse onu okuyarak öğüt alır. |
كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ Kella innehu tezkiretun. |
55. (54-55) Yok yok. Şüphesiz ki, o, bir öğüttür. Artık kim dilerse onu okuyarak öğüt alır. |
فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ Femen şae zekerehu. |
وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَىٰ وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ Ve ma yezkurune illa en yeşaallahu huve ehluttakva ve ehlulmağfireti. |