Harun Yıldırım 

1. Ey bürünen,

2. Kalk; artık uyar!

3. Ve Rabbini yücelt!

4. Ve elbiseni temizle.

5. Pislikden uzak dur.

6. Çok görerek başa kakma.

7. Ve Rabbin için sabret!

8. Çünkü Sûr’a üfürüldüğü zaman,

9. İşte o gün, oldukça zor bir gündür.

10. Kafirlere hiç kolay değildir.

11. Kendisini tek olarak yarattığımı bana bırak!

12. Ki ben ona alabildiğine mal verdim.

13. Ve göz önünde çocuklar.

14. Ve sayısız fırsatlar serdim önüne.

15. Sonra da artırmamı umar.

16. Hayır, hayır; çünkü o, ayetlerimize karşı çok inatçıdır.

17. Onu sarp bir yokuşa sürükleyeceğim.

18. Çünkü o düşündü ve karar verdi.

19. Kahrolası! Ne biçim karar verdi.

20. Yine kahrolası! Ne biçim karar verdi.

21. Sonra baktı.

22. Sonra surat astı ve yüzünü ekşitti.

23. Sonra da sırt döndü ve büyüklük tasladı.

24. Böylece "Bu, nakledilegelen bir sihirden başka değil." dedi.

25. "Bu, insan sözünden başka değil."

26. Ben onu Sekar’a sokacağım.

27. Sekar’ın ne olduğunu bilir misin?

28. Bırakmaz da terketmez de.

29. İnsan derisini kavurandır.

30. Üzerinde ondokuz vardır.

31. Cehennem bekçilerini yalnız meleklerden yaptık. Sayılarını da küfürde ısrar edenler için sadece bir fitne kıldık ki, kendilerine kitap verilenler kesin bir bilgiyle inansın; iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin "Allah bu misalle ne anlatmak istedi?" İşte Allah, dilediğini böyle saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularını O’ndan başka kimse bilmez. Ve o, insanlar için sadece bir öğüttür.

32. Hayır, hayır; andolsun aya,

33. Dönüp gittiğinde geceye,

34. Ağardığında sabaha,

35. Gerçekten o, büyüklerden biridir.

36. İnsanlar için bir uyarıcıdır.

37. Sizden öne geçmek veya geride kalmak isteyenler için.

38. Her nefis, kazandıkları karşılığında rehin alınmıştır.

39. Ancak sağ ehli hariç.

40. Cennetlerde soruştururlar,

41. Suçlular hakkında.

42. "Sizi Sekar’a sürükleyipiten nedir?"

43. Derler ki "Namaz kılanlardan değildik;"

44. "Ve yoksula yedirmezdik;"

45. "Dalıp gidenlerle biz de dalıp giderdik."

46. "Din gününü de yalanlardık."

47. "Kesin olan bize gelip çatıncaya değin."

48. Artık, şefaatçıların şefaati onlara bir fayda vermez.

49. Buna rağmen, onlara ne oluyor ki öğütten yüz çeviriyorlar?

50. Ürkmüş yaban eşekleri gibi,

51. Arslandan kaçan.

52. O kadar ki her biri, kendisine açılmış sahifeler verilmesini isterler.

53. Hayır, hayır; doğrusu ahiretten korkmuyorlar.

54. Hayır, hayır; gerçekten o bir öğüttür.

55. Artık kim dilerse ondan öğüt alır.

56. Allah dilemedikçe de öğüt almazlar. İşte kendisinden sakınılmaya layık O’dur; bağışlamak da O’na yaraşır.