Ali Fikri Yavuz | |
---|---|
يَا أَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ Ya eyyuhelmuddessiru. |
|
قُمْ فَأَنْذِرْ Kum feenzir. |
|
وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ Ve rabbeke fekebbir. |
|
وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ Ve siyabeke fetahhir. |
|
وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ Verrucze fehcur. |
|
وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُ Ve la temnun testeksiru. |
|
وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْ Ve lirabbike fasbir. |
|
فَإِذَا نُقِرَ فِي النَّاقُورِ Feiza nukıre fiynnakuri. |
|
فَذَٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَسِيرٌ Fezalike yevmeizin yevmun ’asiyrun. |
|
عَلَى الْكَافِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍ ’Alelkafiriyne ğayru yesiyrin. |
|
11. (Mal ve evlâdsız olarak) tek başına yarattığım o kâfiri (Velid İbni Muğîre’yi) bana bırak. |
ذَرْنِي وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا Zernuy ve men halaktu ve hıyden. |
12. (Çırılçıplak yarattığım) bu adama da (sonra) uzun boylu mal verdim. |
وَجَعَلْتُ لَهُ مَالًا مَمْدُودًا Ve ce’altu lehu malen memduden. |
وَبَنِينَ شُهُودًا Ve beniyne şuhuden. |
|
وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْهِيدًا Ve mehhedtu lehu temhiyden. |
|
ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ Summe yatme’u en eziyde. |
|
16. Hayır, (istediğine kavuşamaz) çünkü o, ayetlerimize karşı bir inkârcı idi. |
كَلَّا ۖ إِنَّهُ كَانَ لِآيَاتِنَا عَنِيدًا Kella innehu kane liayatina ’aniyden. |
سَأُرْهِقُهُ صَعُودًا Seurhikuhu sa’uden. |
|
إِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَ İnnehu fekkere ve kaddere. |
|
19. Kahrolası ne biçim (söz) uydurdu!... (Peygambere nasıl sihirbaz dedi!...) |
فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ Fekutile keyfe kaddere. |
ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ Summe kutile keyfe kaddere. |
|
ثُمَّ نَظَرَ Summe nezare. |
|
22. Sonra (söyliyecek söz bulamadığından) suratını astı ve kaşlarını çattı. |
ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ Summe ’abese ve besere. |
23. Nihayet (Peygambere ve ashabına) arka çevirdi ve kibirlendi de; |
ثُمَّ أَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَ Summe edbere vestekbere. |
24. Şöyle dedi "- Bu ancak (başka sihirbazdan) öğrenilen bir sihirdir. |
فَقَالَ إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ Fekale in haza illa sıhrun yu’seru. |
25. Muhakkak bu (kimsenin söylediği söz), bir insan sözüdür." |
إِنْ هَٰذَا إِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِ İn haza illa kavlulbeşeri. |
26. Ben de muhakkak onu (Velid İbni Muğîre’yi) cehenneme sokacağım. |
سَأُصْلِيهِ سَقَرَ Seusliyhi sekare. |
وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ Ve ma edrake ma sekaru. |
|
لَا تُبْقِي وَلَا تَذَرُ La tubkıy ve la tezeru. |
|
لَوَّاحَةٌ لِلْبَشَرِ Levvahatun lilbeşeri. |
|
عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ ’Aleyha tis’ate ’aşere. |
|
وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا ۙ وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ Ve ma ce’alna ashabennari illa melaiketen ve ma ce’alna ’ıddetehum illa fitneten lilleziyne keferu liyesteykınelleziyne utulkitabe ve yezdadelleziyne amenu iymanen ve la yertabelleziyne utulkitabe velmu’minune ve liyekulelleziyne fiy kulubihim meredun velkafirune maza eradallahu bihaza meselen kezalike yudillullahu men yeşa’u ve ma ya’lemu cunude rabbike illa huve ve ma hiye illa zikra lilbeşeri. |
|
كَلَّا وَالْقَمَرِ Kella velkameri. |
|
وَالَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ Velleyli iz edbede. |
|
وَالصُّبْحِ إِذَا أَسْفَرَ Vessubhı iza esfere. |
|
إِنَّهَا لَإِحْدَى الْكُبَرِ İnneha leıhdelkuberi. |
|
نَذِيرًا لِلْبَشَرِ Neziyren lilbeşeri. |
|
37. İçinizden (hayırda) ileri gitmek, yahud geri kalmak istiyenleri... |
لِمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ Limen şae minkum en yetekaddeme ev yeteahhare. |
كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ Kullu nefsin bima kesebet rehiynetun. |
|
إِلَّا أَصْحَابَ الْيَمِينِ İlla ashabelyemiyni. |
|
فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءَلُونَ Fiy cennatin yetesaelune. |
|
عَنِ الْمُجْرِمِينَ ’Anilmucrimiyne. |
|
مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ Ma selekekum fiy sekare. |
|
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ Kalu lem neku minelmusalliyne. |
|
وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ Ve lem neku nut’ı mulmiskiyne. |
|
وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ Ve kunna nehudu me’alhaidıyne. |
|
وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ Ve kunna nukezzibu biyevmiddiyni. |
|
حَتَّىٰ أَتَانَا الْيَقِينُ Hatta etanelyekıynu. |
|
48. Fakat (o vakit) şefaatçilerin şefaatı onlara fayda vermez. |
فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ Fema tenfe’uhum şefa’atuşşafi’ıyne. |
49. Böyle iken onlara (Mekke halkına) ne oluyor ki, Kur’an’dan yüz çeviriyorlar. |
فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ Fema lehum ’anittezkireti mu’ridıyne. |
كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُسْتَنْفِرَةٌ Keennehum humurun mustenfiretun. |
|
فَرَّتْ مِنْ قَسْوَرَةٍ Ferret min kasveretin. |
|
بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُنَشَّرَةً Bel yuriydu kullumriin minhum en yu’ta suhufen muneşşereten. |
|
53. Hayır, (onlara bu istedikleri verilmez), hakikat şu ki, onlar ahiretten korkmazlar. |
كَلَّا ۖ بَلْ لَا يَخَافُونَ الْآخِرَةَ Kella bella yehafunel’ahırete. |
54. Hayır, zannettikleri gibi değil, Muhakkak O Kur’an (Allah’dan) bir öğüddür. |
كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ Kella innehu tezkiretun. |
فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ Femen şae zekerehu. |
|
56. Bununla beraber Allah dilemeyince öğüd almazlar; koruyacak da O’dur, bağışlayacak da O... |
وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَىٰ وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ Ve ma yezkurune illa en yeşaallahu huve ehluttakva ve ehlulmağfireti. |