Hasan Basri Çantay | |
---|---|
يَا أَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ Ya eyyuhelmuddessiru. |
|
قُمْ فَأَنْذِرْ Kum feenzir. |
|
وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ Ve rabbeke fekebbir. |
|
وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ Ve siyabeke fetahhir. |
|
وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ Verrucze fehcur. |
|
وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُ Ve la temnun testeksiru. |
|
وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْ Ve lirabbike fasbir. |
|
فَإِذَا نُقِرَ فِي النَّاقُورِ Feiza nukıre fiynnakuri. |
|
9. (9-10) işte o (vakit, o gün) kâfirlerin aleyhinde pek çetin bir gündür. Kolay değil. |
فَذَٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَسِيرٌ Fezalike yevmeizin yevmun ’asiyrun. |
10. (9-10) işte o (vakit, o gün) kâfirlerin aleyhinde pek çetin bir gündür. Kolay değil. |
عَلَى الْكَافِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍ ’Alelkafiriyne ğayru yesiyrin. |
ذَرْنِي وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا Zernuy ve men halaktu ve hıyden. |
|
وَجَعَلْتُ لَهُ مَالًا مَمْدُودًا Ve ce’altu lehu malen memduden. |
|
وَبَنِينَ شُهُودًا Ve beniyne şuhuden. |
|
وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْهِيدًا Ve mehhedtu lehu temhiyden. |
|
15. Sonra da o (bütün bunlara rağmen) hırs ile daha da artırmamı ister. |
ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ Summe yatme’u en eziyde. |
كَلَّا ۖ إِنَّهُ كَانَ لِآيَاتِنَا عَنِيدًا Kella innehu kane liayatina ’aniyden. |
|
سَأُرْهِقُهُ صَعُودًا Seurhikuhu sa’uden. |
|
إِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَ İnnehu fekkere ve kaddere. |
|
فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ Fekutile keyfe kaddere. |
|
ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ Summe kutile keyfe kaddere. |
|
ثُمَّ نَظَرَ Summe nezare. |
|
22. Sonra (ümîdsizliğinden ve öfkesinden) kaşlarını çatdı, suratını asdı. |
ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ Summe ’abese ve besere. |
ثُمَّ أَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَ Summe edbere vestekbere. |
|
24. «Bu, dedi, (sihirbazlardan öğrenilib) rivayet edilen bir sihirden başkası değil». |
فَقَالَ إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ Fekale in haza illa sıhrun yu’seru. |
إِنْ هَٰذَا إِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِ İn haza illa kavlulbeşeri. |
|
سَأُصْلِيهِ سَقَرَ Seusliyhi sekare. |
|
وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ Ve ma edrake ma sekaru. |
|
لَا تُبْقِي وَلَا تَذَرُ La tubkıy ve la tezeru. |
|
لَوَّاحَةٌ لِلْبَشَرِ Levvahatun lilbeşeri. |
|
عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ ’Aleyha tis’ate ’aşere. |
|
وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا ۙ وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ Ve ma ce’alna ashabennari illa melaiketen ve ma ce’alna ’ıddetehum illa fitneten lilleziyne keferu liyesteykınelleziyne utulkitabe ve yezdadelleziyne amenu iymanen ve la yertabelleziyne utulkitabe velmu’minune ve liyekulelleziyne fiy kulubihim meredun velkafirune maza eradallahu bihaza meselen kezalike yudillullahu men yeşa’u ve ma ya’lemu cunude rabbike illa huve ve ma hiye illa zikra lilbeşeri. |
|
كَلَّا وَالْقَمَرِ Kella velkameri. |
|
وَالَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ Velleyli iz edbede. |
|
وَالصُّبْحِ إِذَا أَسْفَرَ Vessubhı iza esfere. |
|
35. hakıykaten (o cehennem) büyük büyük (belâ) lardan biridir, |
إِنَّهَا لَإِحْدَى الْكُبَرِ İnneha leıhdelkuberi. |
نَذِيرًا لِلْبَشَرِ Neziyren lilbeşeri. |
|
لِمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ Limen şae minkum en yetekaddeme ev yeteahhare. |
|
38. Her nefs, kazandığı (kesb-ü ihtiyar etdiği) şey mukaabilinde bir rehindir. |
كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ Kullu nefsin bima kesebet rehiynetun. |
إِلَّا أَصْحَابَ الْيَمِينِ İlla ashabelyemiyni. |
|
فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءَلُونَ Fiy cennatin yetesaelune. |
|
عَنِ الْمُجْرِمِينَ ’Anilmucrimiyne. |
|
مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ Ma selekekum fiy sekare. |
|
43. (Günahkârlar) dediler (derler) «Biz namaz kılanlardan değildik». |
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ Kalu lem neku minelmusalliyne. |
وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ Ve lem neku nut’ı mulmiskiyne. |
|
وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ Ve kunna nehudu me’alhaidıyne. |
|
وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ Ve kunna nukezzibu biyevmiddiyni. |
|
حَتَّىٰ أَتَانَا الْيَقِينُ Hatta etanelyekıynu. |
|
48. Artık şefaat edicilerin hiçbir şefaati onlara fâide vermeyecek. |
فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ Fema tenfe’uhum şefa’atuşşafi’ıyne. |
49. Böyle iken şunlara ne oluyor ki (haalâ) öğüd (kabul etmek) den yüz çeviricidirler? |
فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ Fema lehum ’anittezkireti mu’ridıyne. |
50. (50-51) Sanki onlar arslandan ürküb kaçan vahşî eşeklerdir! |
كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُسْتَنْفِرَةٌ Keennehum humurun mustenfiretun. |
51. (50-51) Sanki onlar arslandan ürküb kaçan vahşî eşeklerdir! |
فَرَّتْ مِنْ قَسْوَرَةٍ Ferret min kasveretin. |
52. Evet, onlardan herkişi kendisine neşredilecek sahîfeler verilmesini ister. |
بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُنَشَّرَةً Bel yuriydu kullumriin minhum en yu’ta suhufen muneşşereten. |
53. Hayır (bu isteyişleri boşdur). Daha doğrusu onlar âhiretden korkmazlar. |
كَلَّا ۖ بَلْ لَا يَخَافُونَ الْآخِرَةَ Kella bella yehafunel’ahırete. |
كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ Kella innehu tezkiretun. |
|
55. Onun için kim dilerse (onu okuyarak, alacağı) öğüd (ü, ibreti) alır. |
فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ Femen şae zekerehu. |
وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَىٰ وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ Ve ma yezkurune illa en yeşaallahu huve ehluttakva ve ehlulmağfireti. |