İskender Ali Mihr | |
---|---|
1. Ey (esvabına) bürünmüş olan! Veya (Ey disarını giymiş olan!) |
يَا أَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ Ya eyyuhelmuddessiru. |
قُمْ فَأَنْذِرْ Kum feenzir. |
|
وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ Ve rabbeke fekebbir. |
|
وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ Ve siyabeke fetahhir. |
|
وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ Verrucze fehcur. |
|
6. Ve daha çoğunu isteyerek (karşılık bekleyerek) iyilik yapma. |
وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُ Ve la temnun testeksiru. |
وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْ Ve lirabbike fasbir. |
|
فَإِذَا نُقِرَ فِي النَّاقُورِ Feiza nukıre fiynnakuri. |
|
فَذَٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَسِيرٌ Fezalike yevmeizin yevmun ’asiyrun. |
|
عَلَى الْكَافِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍ ’Alelkafiriyne ğayru yesiyrin. |
|
ذَرْنِي وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا Zernuy ve men halaktu ve hıyden. |
|
وَجَعَلْتُ لَهُ مَالًا مَمْدُودًا Ve ce’altu lehu malen memduden. |
|
وَبَنِينَ شُهُودًا Ve beniyne şuhuden. |
|
14. Ve ona bol bol (ni’metler) vererek geniş imkânlar sağladım. |
وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْهِيدًا Ve mehhedtu lehu temhiyden. |
ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ Summe yatme’u en eziyde. |
|
16. Hayır, asla. Muhakkak ki o Bizim âyetlerimize karşı (inkâr etmekte) inatçı oldu. |
كَلَّا ۖ إِنَّهُ كَانَ لِآيَاتِنَا عَنِيدًا Kella innehu kane liayatina ’aniyden. |
17. Yakında onu sarp bir yokuşa (ateşten bir dağa) süreceğim. |
سَأُرْهِقُهُ صَعُودًا Seurhikuhu sa’uden. |
18. Muhakkak ki o, (Kur’ân hakkında) tefekkür etti (düşündü) ve karar verdi. |
إِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَ İnnehu fekkere ve kaddere. |
19. Artık kahroldu (Allah’ın Rahmeti’nden kovularak kendini mahvetti), nasıl karar verdi. |
فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ Fekutile keyfe kaddere. |
20. Sonra kahroldu (Allah’ın Rahmeti’nden kovularak kendini mahvetti), nasıl da karar verdi. |
ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ Summe kutile keyfe kaddere. |
ثُمَّ نَظَرَ Summe nezare. |
|
ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ Summe ’abese ve besere. |
|
ثُمَّ أَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَ Summe edbere vestekbere. |
|
24. Sonunda "Bu sadece, olsa olsa nakledilen bir büyüdür." dedi. |
فَقَالَ إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ Fekale in haza illa sıhrun yu’seru. |
إِنْ هَٰذَا إِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِ İn haza illa kavlulbeşeri. |
|
سَأُصْلِيهِ سَقَرَ Seusliyhi sekare. |
|
27. Ve sekarın (alevli ateşin), ne olduğunu sana bildiren nedir? |
وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ Ve ma edrake ma sekaru. |
28. (Yakıp tüketir etinden) bakiye bırakmaz ve (ölüme de) terketmez (azapları devam eder). |
لَا تُبْقِي وَلَا تَذَرُ La tubkıy ve la tezeru. |
لَوَّاحَةٌ لِلْبَشَرِ Levvahatun lilbeşeri. |
|
عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ ’Aleyha tis’ate ’aşere. |
|
وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا ۙ وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ Ve ma ce’alna ashabennari illa melaiketen ve ma ce’alna ’ıddetehum illa fitneten lilleziyne keferu liyesteykınelleziyne utulkitabe ve yezdadelleziyne amenu iymanen ve la yertabelleziyne utulkitabe velmu’minune ve liyekulelleziyne fiy kulubihim meredun velkafirune maza eradallahu bihaza meselen kezalike yudillullahu men yeşa’u ve ma ya’lemu cunude rabbike illa huve ve ma hiye illa zikra lilbeşeri. |
|
كَلَّا وَالْقَمَرِ Kella velkameri. |
|
وَالَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ Velleyli iz edbede. |
|
وَالصُّبْحِ إِذَا أَسْفَرَ Vessubhı iza esfere. |
|
35. Muhakkak ki o (cehennem), gerçekten büyüklerden (büyük musîbetlerden) biridir. |
إِنَّهَا لَإِحْدَى الْكُبَرِ İnneha leıhdelkuberi. |
نَذِيرًا لِلْبَشَرِ Neziyren lilbeşeri. |
|
37. Sizden, öne geçmek isteyen veya geride kalmak isteyen kimseler için. |
لِمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ Limen şae minkum en yetekaddeme ev yeteahhare. |
كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ Kullu nefsin bima kesebet rehiynetun. |
|
39. Yemin sahipleri (yeminlerini yerine getiren nefsler) hariç. |
إِلَّا أَصْحَابَ الْيَمِينِ İlla ashabelyemiyni. |
فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءَلُونَ Fiy cennatin yetesaelune. |
|
عَنِ الْمُجْرِمِينَ ’Anilmucrimiyne. |
|
42. Sizi sekarın içine (alevli ateşe) sevkeden (sürükleyen) nedir? |
مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ Ma selekekum fiy sekare. |
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ Kalu lem neku minelmusalliyne. |
|
وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ Ve lem neku nut’ı mulmiskiyne. |
|
45. Ve biz bâtıla dalanlarla beraber bâtıla (boş şeylere) dalıyorduk. |
وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ Ve kunna nehudu me’alhaidıyne. |
وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ Ve kunna nukezzibu biyevmiddiyni. |
|
حَتَّىٰ أَتَانَا الْيَقِينُ Hatta etanelyekıynu. |
|
فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ Fema tenfe’uhum şefa’atuşşafi’ıyne. |
|
49. Buna rağmen, onlara ne oluyor da zikirden yüz çevirenler oldular? |
فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ Fema lehum ’anittezkireti mu’ridıyne. |
كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُسْتَنْفِرَةٌ Keennehum humurun mustenfiretun. |
|
فَرَّتْ مِنْ قَسْوَرَةٍ Ferret min kasveretin. |
|
52. Hayır, onların hepsi, kendileri için yazılmış sahifeler gelmesini ister. |
بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُنَشَّرَةً Bel yuriydu kullumriin minhum en yu’ta suhufen muneşşereten. |
كَلَّا ۖ بَلْ لَا يَخَافُونَ الْآخِرَةَ Kella bella yehafunel’ahırete. |
|
كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ Kella innehu tezkiretun. |
|
فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ Femen şae zekerehu. |
|
وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَىٰ وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ Ve ma yezkurune illa en yeşaallahu huve ehluttakva ve ehlulmağfireti. |