Abdullah Parlıyan 

1. Her türlü eksiksiz övgüler, gökleri ve yeri yaratan, karanlığı ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Ama bunca ayet ve delillerden sonra, Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenler, hâlâ Allah’tan başka şeylere ilahlık yakıştırarak, onları Allah’a denk tutuyorlar.

2. O sizi çamurdan yaratıp, dünyadaki yaşantınızı belli bir süre ile sınırlandırmıştır. Bir de yalnızca O’nun tarafından bilinip, tesbit edilen bir süre yani kıyamet vardır ki; siz ey kâfirler! Diriltileceğiniz o son süreden, hâlâ şüphe mi ediyorsunuz?

3. O göklerde ve yerde de Allah’tır. Sizin gizlinizi açığınızı, hayır ve şer ne kazanacağınızı da bilen O’dur.

4. Ama onlara ne zaman Rablerinden bir mesaj gelse, onlar O’na sırt çevirirler.

5. Ve böylece şimdi kendilerine gelen bu Kur’ân gerçeğini yalanlayanlar; ama zaman içinde kendisiyle alay ettikleri mesajın haber verdiği şeyler başlarına gelecektir.

6. Onlardan önce nice nesilleri yok ettiğimizi görmezler mi? Biz onlara, yeryüzünde size vermediğimiz tüm imkanları vermiştik, gökten üzerlerine bol bol yağmurlar gönderdik, ve tüm arazilerinden ırmaklar akıttık. Günahlarından dolayı onları yok etmiş ve yerlerine başka insanlar geçirmiştik.

7. Ey peygamber! Biz sana yazılı bir kitap göndermiş olsaydık ve ona kendi elleriyle dokunmuş olsalardı, bu Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenler, "Kesinlikle bu apaçık bir büyüden başkası değildir" derlerdi.

8. Onlar ayrıca "O’na bizim de görebileceğimiz bir melek gönderilmeli değil miydi?" dediler. Eğer biz öyle bir melek indirseydik, herşeyin hükmü verilip yeryüzünde yok edilmeleri gerçekleşmiş olurdu da, onların tevbe etmeleri de beklenmez, hiçbir fırsat da tanınmazdı.

9. Ve eğer biz, peygamberi bir melek olarak gönderseydik, herhalde onu bir erkek şeklinde görünmesini sağlardık da, yine onlar bu insan mı, melek mi diye kuşkuya düşerlerdi.

10. Andolsun, senden önceki peygamberlerle de alay edilmişti. Ama alaya aldıkları şey, peygamberleri küçümseyenleri perişan etti.

11. "Yeryüzünde dolaşın ve gerçekleri yalanlıyanların sonlarının ne olduğunu görün."

12. Allah’ındır. O Allah ki, acıma ve şefkati kendine ilke edinmiştir. Hepinizi şüphe olmayan kıyamet gününe götürüp, bir araya toplayacaktır. Kendilerini ziyana sokanlar var ya, işte onlar inanmazlar.

13. Halbuki gecenin ve gündüzün barındırdığı herşey O’nundur; ve yalnızca O’dur, herşeyi duyan ve herşeyi bilen.

14. Bana, müslüman olanların ilki olmam emredildi. Yine Allah’la birlikte başka şeylere de, ilahlık yakıştıranlardan olma diye emredildi.

15. Eğer ben Rabbime isyan edersem, o büyük günün azabından elbette korkarım.

16. O gün kim azaptan kurtarılırsa, gerçekten Allah ona acımıştır. İşte bu kesin kurtuluştur.

17. Ve eğer Allah, sana bir zarar vermek istese, kendisinden başka kimse onu gideremez. Ve eğer sana iyilikte bulunursa ona da engel olacak kimse yoktur. Unutma ki O, dilediğini yapmaya gücü yetendir.

18. Zira yalnız O, yarattıkları üzerinde gerçek otorite sahibidir. Ve gerçekten O’dur, herşeyden haberdar olan ve her yaptığını yerli yerince yapan.

19. Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kur’ân bana vahyolundu ki, O’nunla sizi ve o’nun ulaştığı herkesi uyarayım. Siz gerçekten Allah ile beraber başka ilahlar olduğuna şahitlik ediyor musunuz? "Ben şahitlik etmem" de. O, ancak tek ve gerçek ilahtır; ve bakın, sizin yaptığınız gibi Allah’tan başka şeylere ilahlık yakıştırmaktan ben uzağım.

20. işte onlardır inanmaya yanaşmayanlar.

21. Kendi uydurduğu yalanları Allah’a yakıştırandan ve O’nun mesajını yalanlayandan, daha zalim kim olabilir? Şüphe yok ki, böyle zalimler mutluluğa asla ulaşamazlar.

22. Bir gün onların hepsini bir araya toplayacağız ve o zaman Allah’tan başka şeylere ilahlık yakıştıranlara, Allah’ın ortakları olduğunu zannettiğiniz o varlıklar neredeler şimdi? diye soracağız.

23. Bunun üzerine çaresiz bir şaşkınlık içinde, "Rabbimiz sana yemin ederiz ki, senden başka kimseye ilahlık yakıştıranlardan değildik" diyeceklerdir.

24. Bakın, onlar kendi kendilerine nasıl yalan söylemişler ve düzmekte oldukları o yapma tanrılar da, nasıl kendilerinden ayrılıp kaybolup gitmiştir.

25. "Bu Kur’ân, eskilerin masallarından başka bir şey değildir" derler.

26. Onlar hem insanları peygambere yaklaşmaktan vazgeçirmeye çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Ama bu şekilde, yalnız kendilerini mahvederler de, üstelik bunun da farkında olmazlar.

27. Ateşin önünde bekletilecekleri ve "Ah keşke, hayata geri döndürülseydik, o zaman Rabbimizin mesajlarını yalanlamaz ve mü’minler arasında olurduk" diyecekleri zaman onları bir görseydin.

28. Hayır, daha önce gizleyegeldikleri şeyler, onlara açıkça göründü; ondan böyle diyorlar. Eğer dünyaya geri çevrilmiş olsalardı, kendilerine yasaklanmış olan şeylere yine dönerlerdi, unutma ki onlar yalancıdırlar.

29. İnançsızlardan bir kısmı dediler ki; bu dünyadaki hayatın ötesinde başka bir şey yoktur, öldükten sonra da dirilmeyeceğiz.

30. O vakit Allah onlara, bu yeniden dirilme olayı gerçek değil miymiş? diyecek, onlar da "Rabbimize andolsun ki, evet" diyeceklerdir. İşte o zaman Allah, öyleyse inkâr ettiğinizden dolayı azabı çekiniz, diyecektir.

31. Kıyamet saati ansızın gelip çatıncaya ve "Yazıklar olsun bize ki, onu gözardı etmişiz" diye ağlayıp dövününceye kadar, Allah’a varacaklarını yalan sayanlar, gerçekten zarar ve ziyana uğrayanlardır. Çünkü, omuzlarında günahlarının yükünü taşıyacaklardır. Ah, o yüklenecekleri ağırlık ne kötüdür.

32. Bu dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ve geçici bir zevkten başka birşey değildir; ama ahiret hayatı, yolunu Allah ve kitabıyla bulanlar için çok daha güzeldir. Öyleyse, aklınızı kullanmaz mısınız?

33. Bu insanların söylediklerinin, seni gerçekten üzdüğünü pekala biliyoruz. Ama unutma ki, onların yalanladığı sen değilsin. Bu varoluş sebebi dışında yaşayanların inkâr ettiği, aslında Allah’ın mesajlarıdır.

34. Gerçek şu ki, senden önce de peygamberler yalanlanmıştır; ama onlar, bizden yardım gelinceye kadar bütün düzmece ithamlara ve kendilerine yapılan bütün eziyetlere sabırla katlandılar. Çünkü hiç bir güç, Allah’ın vaadettiği sözlerini değiştiremez. Hem, andolsun ki o peygamberlerin haberlerinden bazı bölümler de sana gelmiştir.

35. Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse, haydi yerin içine bir tünel aç, ya da göğe bir merdiven daya ki, onlara bir mucize getiresin. Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzerinde toplardı. O halde câhillerden olma!

36. Onları yalnızca Allah diriltebilir; en sonunda hepsi O’na dönecektir.

37. Ve o Muhammed’e, Rabbinden herkesi inandırıcı bir başka mucize indirilseydi ya derler. De ki, Allah her türlü mucizeyi indirmeye güç yetirendir. Ne var ki, onların çoğu bu gerçeği bilmezler.

38. Yeryüzünde yürüyen hertürlü hayvan ve gökyüzünde iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi, ancak sizin gibi toplum yani birer ümmettirler. Onların da durumları, rızıkları, ecelleri yazılmıştır. Biz kitapta tek bir şeyi bile ihmal edip, eksik bırakmadık. Sonra onlar Rablerinin huzuruna toplanacaklardır.

39. Mesajlarımızı yalanlayanlar, zifiri karanlığa gömülmüş sağırlar ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse, onu saptırır ve dilediğini de, dosdoğru yola yöneltir.

40. Ey inkârcılar! Bana haber verin, size Allah’ın azabı gelecek olsa veya kıyamet saati gelip çatsa, Allah’tan başkasına mı yalvarır, dua edersiniz? Doğru sözlülerden iseniz, söyleyin bana gerçeği.

41. Hayır! Yalnızca O’na yalvarırsınız. O zaman O dilerse, kalkmasını istediğiniz belayı giderir de, o zaman Allah’tan başka ilahlık yakıştırdığınız herşeyi unutmuş olursunuz.

42. Ey Muhammed! Biz, senden önceki toplumlara da mesajlarımızı gönderdik, onları sıkıntı ve zorluklara uğrattık ki, böylece sadece bize yalvarıp, yakarsınlar.

43. Onlara darlık ve sıkıntı geldiği zaman, yalvarıp yakarsaydılar ya. Ama nerede, kalpleri katılaşmış ve yapageldikleri şeyleri, şeytan onlara süsleyip çekici duruma getirmiştir.

44. Ne vakit ki, kendilerine yapılan hatırlatmayı gözardı edip unuttular. Biz de, bütün güzel şeylerin kapılarını onlara, ardına kadar açtık ve kendilerine bağışlanan şeylerden, şımararak zevk alıp haddi aşarak yararlanmaya devam ederlerken, onları apansız yakaladık. İşte o anda bütün ümitlerini kaybettiler.

45. Ve sonunda, varlık sebebine aykırı davranan o toplumların ardı arkası kesildi. Bütün eksiksiz övgüler, alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.

46. "Ne sanıyorsunuz? Eğer Allah, işitme ve görme duyularınızı elinizden alır ve kalplerinizi mühürlerse, onları size Allah’tan başka, hangi ilah geri verebilir?" Bak! mesajlarımızı nasıl çok yönlü anlatıyoruz, ama hâlâ küçümseyerek yüz çeviriyorlar.

47. Allah’ın azabı aniden veya açıkca size gelecek olsa, durumunuz ne olur söyler misiniz? O zaman yok edilenler, varlık sebebine aykırı davrananlardan başkası mı olur?

48. Biz elçilerimizi, yalnızca müjdeci ve uyarıcı olarak göndeririz. Bu nedenle iman edip doğru ve yararlı işler yapanlar ne korkacak, ne de üzüleceklerdir.

49. Mesajlarımızı yalanlayanlara gelince, doğru yoldan sapıp, ilahi sınırları aşmaları karşılığında azaba çarptırılacaklardır.

50. "Hiç gören ile görmeyen bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?"

51. Rablerinin huzuruna toplanacaklarına inanıp bu durumdan korkanları, o Kur’ân’la uyar. Çünkü onların Rablerinden başka ne dostları, ne de aracıları vardır. Onları bu şekilde uyarırsan, böylece yollarını Allah ve kitabıyla bulmaya çalışırlar.

52. O halde, Rablerinin rızasını isteyerek, sabah akşam Allah’a yalvaran, ekonomik ve sosyal yönden güçsüz olan insanları, inanmayan kimselerin; "çevresinde fakirler toplanmıştır" diye alay etmeleri yüzünden yanından kovma. Sen onların hesabından sorumlu değilsin, tıpkı onların da hiçbir şekilde senden sorumlu olmadıkları gibi. Öyleyse o fakirleri kovarsan, varlık sebebine aykırı davranmış olursun.

53. Böylece ekonomik yönden güçsüz kimselerin müslüman olup ve Allah’a yakın olmalarıyla, zengin ve kibirli kimselerin İslâm’dan ve Allah’tan uzak olmaları sebebiyle insanlardan kimini, kimiyle deneyip fitneye soktuk ki, sonunda Allah aramızda, bunlara mı nimet ve lütufta bulunmuştur? desinler. Allah, şükredenleri daha iyi bilen değil midir.?

54. Size selam olsun! Rabbiniz, rahmet ve merhameti, kendisine ilke edinmiştir. Böylece sizden biri, bilmeyerek kötü bir iş işler ve sonra tevbe edip, dürüst ve erdemlice bir hayat yaşarsa iyi bilsin ki, Allah çok bağışlayan ve çok acıyandır.

55. Böylece mesajlarımızı açık şekilde anlatıyoruz ki, günaha batmış olanların yolu iyice ayırdedilebilsin.

56. ’Ben sizin heveslerinize uyamam. O durumda sapıtmış olurum ve doğru yolda gidenlerden olamam.’

57. "Bakın, ben Rabbimden gelen gerçekleri ortaya koyan, açık bir belge üzereyim ve siz O’nu yalan saydınız. Çabucak gelmesini istediğiniz azap, benim yanımda değildir. Bütünüyle idare ve hakimiyet, ancak Allah’a mahsustur. O size tüm gerçekleri açıklıyor. Çünkü hak ile batıl arasında, en iyi hüküm veren O’dur."

58. Bu kadar şiddetle arzuladığınız Allah’ın azabı benim elimde olsaydı, benimle sizin aranızda verilmesi beklenen hüküm verilmiş olurdu. Ama kimin varlık sebebine aykırı hareket ettiğini, en iyi Allah bilir.

59. Akılla bilinemeyen tüm şeylerin anahtarları, O’nun katındadır. Onları Allah’tan başka kimse bilemez. O karada ve denizde olan herşeyi bilir, bir yaprak düşmez ki, O bundan haberdar olmasın ve ne yeryüzünün karanlığında tek bir tane, ne de yaş ve kuru hiç bir şey yoktur ki, hepsi O’nun apaçık kitabında kaydedilmiş olmasın.

60. O’dur, sizi geceleyin öldürür gibi uyutan ve gündüzleyin ne yaptığınızı bilen. O, sizi kendisi tarafından tespit edilen ömrü tamamlamak için her gün uykudan uyandırıp, hayata geri döndürür. En sonunda, yine O’na döndürüleceksiniz ve o zaman hayatta iken, yaptığınız tüm şeyleri size gösterecektir.

61. O’dur, kulları üzerinde tek otorite sahibi olan. Ve üzerinize koruyucu melekler gönderen. Sizden birinize ölüm anı yaklaşınca, elçilerimiz onun canını alırlar ve bu melekler hiçbir kimseyi atlamaz, aynı vazifeyi her şahıs için yaparlar.

62. Sonra o ölmüş olanlar, gerçek sahipleri olan Allah’ın huzuruna götürülürler. Dikkat edin! Her türlü emir, buyruk ve kumanda O’na aittir. Ve O hesapları en çabuk görendir.

63. Siz boynunuzu bükerek ve içinizden; "Eğer O, bizi bu sıkıntıdan kurtarırsa, kesinlikle şükredenlerden olacağız, diye Allah’a yalvardığınızda, karanın ve denizin kapkara tehlikelerinden, sizi koruyacak olan kimdir?"

64. Yalnızca Allah, sizi bundan ve başka her türlü sıkıntıdan kurtarır, ama siz hâlâ O’nun yanısıra başka sözde güçlere de ilahlık yakıştırıyorsunuz.

65. "Yalnız O’dur, sizi tepenizden ve ayaklarınızın altından azapla kuşatma kudretine sahip olan; ve elbette sizi gurup gurup birbirinize düşürüp, birbirinizi kırdırıp geçirmeye de güç yetirendir. Bak iyice anlasınlar diye, mesajları nasıl her yönüyle açıklıyoruz.

66. "Ben sizin davranışlarınızdan sorumlu değilim."

67. Allah’tan gelen her haber, belli bir zaman içinde gerçekleşir ve siz zamanı gelince gerçekleri anlayacaksınız."

68. Şimdi mesajlarımız hakkında ilerigeri konuşan, lakırdı eden kimselere rastladığın zaman, bu kimseler başka konulara geçinceye kadar, onlardan uzak dur; ve eğer şeytan sana yapman gerekeni unutturursa, hiç değilse hatırladıktan sonra, artık açıkça varoluş gayesine aykırı hareket eden böyle bir topluluğun içinde yer alma.

69. Yollarını, Allah’ın kitabıyla bulan kimselere inanmayanların yaptıklarından dolayı hiçbir sorumlulukları yoktur. Böylesi günahkarlara bu Kur’ân, sadece bir nasihattan ibarettir. Belki böylece onlar da, yollarını Allah ve kitabıyla bulmuş olurlar.

70. Bu dünya hayatının rahatına dalarak, eğlenceyi ve geçici zevkleri din haline getiren kimseleri, kendi hallerine bırak; ama bu durumda onlara hatırlat ki, ahirette her insan yaptığı yanlışlardan ve haksızlıklardan dolayı, mutlaka rehin tutulacak ve kendisini ne Allah’a karşı koruyacak, ne de kayırıp kollayacak bir kimse bulacaktır. Kendisi için bütün fidyeleri vermeye gayret etse bile, bu kendisinden asla kabul edilmeyecektir. İşte yaptıkları yanlışlardan dolayı, rehin tutulacak olanlar bu gibi insanlardır. Onlar için Allah’tan gelen gerçekleri örtbas etmelerine karşılık, kaynar sudan bir içecek ve acı bir azap vardır.

71. "Şüphe yok ki, Allah’ın gösterdiği hidayet yolu, doğru yolun ta kendisidir. Ve biz kendimizi bütün alemlerin Rabbine teslim etmekle emrolunduk.

72. Namazlarımızda dikkatli ve devamlı olmakla, yolumuzu Allah’ın kitabıyla bulmakla emrolunduk. Çünkü hepimiz, sonunda O’nun huzurunda toplanacağız."

73. O gökleri ve yeri, gerçek bir hesap ve düzende yaratmış olandır. O, ne zaman "ol" dese, emri derhal yerine gelir. En doğru söz, O’nun sözüdür. Mahşer borusu çalındığı günde de, yöneticilik O’nundur. Herşeyi ve akılla bilinemeyen gerçekleri de, bilen sadece O’dur. Herşeyden haberi olan ve yaptığı herşeyi yerli yerince yapan da O’dur.

74. "Sen, putları ilahlar mı ediniyorsun? Görüyorum ki sen ve toplumun apaçık bir sapıklık içindesiniz."

75. Böylece biz İbrahim’e, Allah’ın göklerde ve yeryüzündeki güçlü hükümranlığı ile ilgili derin bir kavrayış kazandırdık ki, kalben tatmin olup kesin bilgi edinenlerden olsun diye.

76. "Söyleyin, bu mu benim Rabbim?" Ama yıldız kaybolunca "Ben kaybolup, batıp giden şeyleri sevmem" dedi.

77. "Peki söyleyin, bu mu benim Rabbim" diye haykırdı. Ama ay da batınca "Gerçekten eğer Rabbim beni doğruya iletmese, ben kesinlikle sapıklığa düşmüş kimselerden olurum" dedi.

78. "Bu mu imiş benim Rabbim, bu hepsinden de büyük" diye haykırdı. Ama o da kaybolunca "Ey halkım! Ben sizin gibi, Allah’tan başka şeylere ilahlık yakıştırmaktan uzağım.

79. Bakın, ben gerçeklere uymayan herşeyden uzak durarak yüzümü ve özümü, gökleri ve yeri var eden Allah’a çevirmekteyim. Ve ben, O’ndan başkasına ilahlık yakıştıranlardan değilim."

80. "Beni doğru yola ileten O iken, benimle Allah hakkında hâlâ tartışıyor musunuz? Ama O’ndan başka ilahlık yakıştırdığınız, hiçbir şeyden korkmuyorum. Zira Rabbim dilemedikçe, bana hiçbir kötülük dokunamaz. Rabbimin ilmi herşeyi kuşatmıştır. Artık düşünüp öğüt almaz mısınız?"

81. Siz Allah’ın hakkında, hiçbir hüküm göndermediği şeyleri O’na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden, nasıl korkarım? Şimdi biliyorsanız söyleyin bakalım, iki guruptan hangisi yani Allah’ı bir olarak kabul edenler mi, yoksa putlara ilahlık yakıştıranlar mı güvende olmaya daha layıktır?

82. İman edip, imanlarını varlık sebebine aykırı davranarak karartmayanlar, işte onlardır, güven içinde olacak olan ve doğru yola ulaşmış olanlar.

83. İşte bunlar, toplumuna karşı anlatılıp kullanılmak üzere İbrahim’e verdiğimiz gerçekleri ortaya koyan delillerimizdendir. Çünkü dilediğimiz kimseyi derecelerle yükseltiriz. Şüphe yok ki, Rabbiniz herşeyi bilen ve yaptığı herşeyi yerli yerince yapandır.

84. Biz o İbrahim’e, İshak’ı ve Yakub’u da bağışladık ve herbirini daha önce Nuh’u ilettiğimiz gibi doğru yola ilettik. O’nun neslinden Davud’a, Süleyman’a, Eyyub’a, Yusuf’a, Musa’ya ve Harun’a peygamberlik bağışladık. İşte iyilik yapanları böylece ödüllendiririz.

85. Ve Zekeriyya’ya, Yahya’ya, İsa’ya ve İlyas’a da; onların hepsi de dürüst ve erdemli kimselerdi.

86. Ve İsmail’e, Elyesa’ya, Yunus’a ve Lût’a da; ve biz onlardan herbirini diğer insanlardan üstün kıldık.

87. Onların atalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazısını da aynı şekilde yücelttik. Onların hepsini seçtik ve dosdoğru bir yola yönelttik.

88. İşte bu Allah’ın rehberliğidir. O, bu Kur’ân’la kullarından isteyen kimseleri dilediği şekilde doğru yola ulaştırır. Onlar Allah’tan başkalarına ilahlık yakıştırmış olsalardı, o ana kadar yaptıkları bütün iyi şeyler gerçekten boşa gitmiş olurdu.

89. Ama biz onlara kitap, sağlam muhakeme ve peygamberlik bahşettik. Eğer bu toplum bu kitap ve peygamberi inkâr ederse, andolsun biz buna karşı Allah’tan gelen gerçekleri örtbas etmeyen bir topluluğu vekil kılmışızdır.

90. Ben peygamberlik görevine karşılık, sizden bir ücret istemiyorum. Unutmayın ki, o Kur’ân bütün insanlığa bir öğütten ibarettir.

91. "Kim indirdi, Musa’nın insanlara bir ışık ve rehber olarak getirdiği ve sizin de parça parça kağıtlar haline koyup, işinize geleni gösterip açıkladığınız, fakat çoğunu gizlediğiniz kitap ki, o kitapla size ve atalarınıza bilmediğiniz şeyler öğretilmiştir." Ey peygamber! O ilâhî kelâmı Allah vahyetmiştir diye haykır ve sonra da bırak, onlar boş laflarla oyalanıp dursunlar.

92. Ve bu da bütün kentlerin anası olan, Mekke ve çevresinde oturan, herkesi uyarman için yücelerden indirdiğimiz bir kitaptır ki, feyz kaynağı, geçmiş vahiylerden bu güne kalmış, doğru adına ne varsa, hepsini doğrulayandır. Öteki dünyanın varlığına inananlar bu uyarıya da inanırlar; namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar da işte onlardır.

93. Allah hakkında yalan uyduran yahut kendisine hiç birşey indirilmediği halde, "Bu bana indirilmiştir" diyenden daha çarpık zihniyetli veya yaratılış gayesine aykırı hareket eden kim olabilir? Ve Allah’ın indirdiğinin benzerini ben de indirebilirim diyenden? Keşke görseydin onların halini. Bu yaratılış gayesine aykırı hareket edenler, kendilerini ölüm sancıları içinde bulduklarında ve melekler ellerini uzatarak; "Ruhlarınızı teslim edin! Allah’a karşı gerçek olmayan şeyleri söylemenizden ve büyüklenerek O’nun mesajını inatla küçümsemenizden dolayı, bugün alçaklık cezası ile cezalandırılacaksınız" diye seslendiklerinde.

94. İşte şimdi, bize yapayalnız geldiniz, tıpkı sizi ilk yarattığımız gibi ve hayatta iken size bahşettiğimiz herşeyi arkanızda bıraktınız. Allah’a ortak olduğunu iddia ettiğiniz, şefaatçilerinizi yanınızda görmüyoruz. Gerçek şu ki, dünyadaki hayatınız ile aranızdaki bütün bağlar artık kesilmiştir. Dostluğunu ve ilahlığını iddia edip durduğunuz herşey de, sizden ayrılıp kaybolmuştur.

95. Şüphesiz ki Allah, daneyi ve çekirdeği yeniden hayat verip yeşertmek için çatlatıp yaratandır. Diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarandır. İşte budur Allah. Bunca delillere rağmen, nasıl oluyor da aklınızı kullanmayıp gerçeklerden çevriliyorsunuz?

96. O Allah karanlığı yarıp sabahı çıkarandır. Geceyi dinlenme zamanı, güneş ve ayı da, vakitlerin bilinmesi için birer hesap ölçüsü kılmıştır. İşte bütün bunlar, herşeye gücü yeten ve herşeyi pek iyi bilen Allah’ın takdiridir.

97. Karanın ve denizin zifiri karanlığında, yolunuzu bulasınız diye, yıldızları sizin için var eden O’dur. Gerçek şu ki, biz bu mesajları kavrama yeteneği olan insanlara, açık ve anlaşılır kılıyoruz!

98. Bir canlıdan, sizin hepinizi var eden odur ve o sizin herbiriniz için yeryüzünde yaşayacağınız bir müddet ve ölümden sonra bir dinlenme yeri tayin etmiştir. Biz bu mesajları hakikatı kavrayabilecek insanlar için, açık ve anlaşılır kılmaktayız.

99. O Allah, gökten bulutlar vasıtasıyla su indirendir. Biz bu yolla her türlü bitkiyi yetiştirdik ve bundan çimenleri yeşerttik. Yine o yeryüzünden, birbirine yapışık büyüyen, tahıl tanelerini de çıkardık; ve hurma ağacının tomurcuğundan sık salkımlı hurmalar, üzüm bağları, zeytinler ve nar. Yaşam ve yetişme kurallarında hepsi birbirine çok benzeyen, fakat tad, lezzet, yapı ve görüntü olarak çok farklı ürünlerdir bunlar. Mahsül verdiği ve olgunlaştığı zaman, onların meyvesine bakın. Şüphesiz bütün bunlarda, inanacak insanlar için mesajlar vardır.

100. Bir de tuttular cinleri de Allah yarattığı halde cinleri O’na ortak koştular. O’na bilgisizce İsa ve Üzeyir gibi kimseleri oğullar ve melekleri de kızlar olarak uydurup, saçmaladılar. Ama O Allah, yücelikte sınırsız, her yönde kusursuz ve eksiksizdir. Onların ileri sürdüğü niteliklerden uzak ve yücedir.

101. Gökleri ve yeri, örneksiz ve modelsiz meydana getirendir. O’nun eşi olmadığı halde, çocuğu nasıl olabilir? O herşeyi yaratan ve herşeyi bilendir.

102. İşte, Rabbiniz olan Allah, O’ndan başka gerçek ilah yoktur. O herşeyin yaratıcısıdır. Öyleyse, yalnızca O’na kulluk edin. Zira O’dur, herşeyi yöneten ve gözeten.

103. Hiçbir beşerî görüş ve tasavvur O’nu anlayamaz, halbuki O her türlü beşerî görüş ve tasavvuru çepeçevre kuşatır. Zira yalnız O’dur, hikmetine tam nüfûz edilemeyen ve herşeyden haberdar olan.

104. "Ben sizin üzerinize bekçi değilim."

105. "Sen okumuş, öğrenim yapmış, ders yapmışsın" desinler. Böylece o Kur’ân’ı, kavrama yeteneğine sahip olan bir topluma açıklamış oluyoruz.

106. Sen, Rabbinden sana vahyedilmiş olana uy ki, O’ndan başka gerçek ilah yoktur ve O’nunla birlikte başka şeylere, ilahlık yakıştıranların tümüne sırtını çevir, onlardan uzak dur.

107. Eğer Allah dilemiş olsaydı, onlar Allah’tan başka şeylere ilahlık yakıştırmazlardı. Biz seni, onların bekçisi yapmadık ve sen onların yaptıklarından da, sorumlu değilsin.

108. Allah’tan başka varlıklara yalvarıp sığınan kimselere sövmeyin ki, onlar da kin ve cehaletlerinden dolayı Allah’a sövmesinler. Zira biz, her topluma kendi yaptıklarını güzel gösterdik. Ama zamanı geldiğinde, onlar Rablerine döneceklerdir. O zaman Allah onlara, bütün yaptıklarını en doğru şekilde anlatacaktır.

109. Mucizeler yalnız Allah’ın elindedir. Ama mucize geldiğinde de, inanmayacaklarının farkında mısınız?

110. Onların kalplerini ve gözlerini, gerçekleri görmekten tersyüz edip çeviririz de ilk olarak o Kur’ân’a inanmadıkları gibi, mucize geldikten sonra da inanmazlar. Böylece biz, kör vaziyette, ileri geri yalpalayıp dursunlar diye onları azgınlıkları içerisinde bırakırız.

111. Eğer biz onlara, melekler indirmiş olsaydık ve ölüler, kendileriyle konuşmuş olsalardı ve hakikati kanıtlayabilecek herşeyi karşılarına çıkarıp, önlerinde bir araya toplamış olsaydık bile, Allah dilemedikçe, yine inanmazlardı. Ama onların çoğu, bundan tamamen habersizdirler.

112. Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık; bunlar birbirlerini aldatmak için zihin çelmeyi amaçlayan, yaldızlı parlak sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi, onlar bunu yapamazlardı. Bırak onları düzdükleri iftiralarla başbaşa kalsınlar.

113. Ahirete inanmayanların kalpleri o yaldızlı sözlere kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçu işlemeye devam etsinler diye o şeytanlar böyle yaparlar.

114. Allah’tan başka bir hakem mi arıyayım ki, size her muhtaç olduğunuz şeyi gerçek bir şekilde bildirip açıklayan kitabı O indirmiştir. Kendilerine daha önce kitap verdiklerimiz bilirler ki, O kitap Rabbin tarafından gerçekleri içerikli olarak indirilmiştir. Öyleyse şüphe edenlerden olmayın.

115. Zira Rabbinin vaadi doğruluk ve adaletle yerine getirilmiştir. O’nun vaadlerinin gerçekleşmesini engelleyebilecek, hiçbir güç yoktur. Ve yalnızca O’dur, herşeyi duyan ve herşeyi bilen.

116. Şimdi eğer yeryüzünde yaşamakta olan insanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak başkalarının zanlarına uyarlar, yalan söyler ve saçmalarlar.

117. Muhakkak ki, senin Rabbin kendi yolundan sapanı da, doğru yolda gideni de en iyi bilendir.

118. Öyleyse, o sapıkların sözlerine bakmayın da üzerine Allah’ın ismi anılan şeylerden yiyin, eğer gerçekten, O’nun mesajına inanıyorsanız.

119. Üzerine Allah’ın adı anılan şeyleri, yememenize sebep ne? Allah, çaresiz kaldığınız şeylerin dışında, haram kıldıklarını size açıklamıştır. Ama bakın ki, bu tür konularda birçok insan, diğer insanları hiçbir gerçek bilgiye dayanmaksızın, kendi temelsiz görüşleriyle saptırarak Allah’ın helal kıldıklarını haram, haram kıldıklarını da helal göstermektedirler. Şüphe yok ki, senin Rabbin hak ve adalet sınırlarını aşanları çok iyi bilendir.

120. Gizli açık her türlü günahı işlemekten sakının; zira unutmayın ki, günah işleyenler, işledikleri günahlar yüzünden ceza göreceklerdir.

121. Bu sebeple üzerine Allah’ın adı anılmayan şeylerden yemeyin, zira bu gerçekten yoldan çıkmaktır. Çünkü şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için fısıldarlar.Eğer onlara uyarsanız biliniz ki, sizler de Allah’tan başka varlıklara, ilahlık yakıştıranlardan olursunuz.

122. Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenlere yaptıkları herşey, böyle süslenip yaldızlı gösterilmiştir.

123. İşte bunun gibi, her ülkenin önde gelenlerini, hile ve entrika peşinde koşan suçlular durumuna sokarız. Ama çevirdikleri entrikalar, yalnız kendi aleyhlerine olur da, onu anlamazlar.

124. Ne zaman onlara, bir ilâhî mesaj gelse, Allah’ın peygamberlerine verdiklerinin benzeri, bize verilmedikçe inanmayız, derler. Ama peygamberliği, nereye ve kime vereceğini en iyi Allah bilir. Suç işleyen o kimselere, kirli işlerinden ve entrikacı eğilimlerinden dolayı, Allah katında bir aşağılanma ve şiddetli bir azap vardır.

125. Allah, kimi doğru yola ulaştırmak isterse, kalbini O’na teslim olma arzusuyla genişletir. Kimin de sapmasına izin verirse, onun kalbini daraltır ve sıkıştırır, adeta göklere tırmanıyormuş gibi. İşte Allah iman etmeyenlerin üzerine, böyle sıkıntı, musibet ve pislik çökertir de, dehşete düşürür.

126. İşte bu şaşmaz çizgi olan İslâm dini, Rabbinin yoludur. Gerçekten mesajlarımızı, onlardan ders almak isteyen insanlara açık şekilde anlatıyoruz.

127. Rableri katında barış ve esenlik yurdu onların olacak ve yapmakta olduklarından dolayı Allah onların dostu olacaktır.

128. "Allah’ın diledikleri, yani affettikleri hariç, içinde ebedi kalmak üzere kalacağınız yer ateştir. Şüphesiz Rabbin herşeyi yerli yerince yapandır ve herşeyi bilendir."

129. İşte bu şekilde varlık sebebine aykırı davranmış olanları, kimini kimine kazandıkları günah ve yaptıkları azgınlık sebebiyle dost ve yoldaş ederiz, birbirlerini ayartıp baştan çıkarırlar.

130. "Biz kendi aleyhimize şahitlik yaparız" diyecekler. Zira bu dünya hayatı onları aldattı da, böylece onlar, Allah’tan gelen gerçekleri örtbas ettiklerine dair kendi aleyhlerinde şahitlik yapacaklardır.

131. Gerçek şu ki, bir toplumun fertleri doğru ile eğrinin anlamından, habersiz olduğu sürece, senin Rabbin bir zulüm ve haksızlık ile ülkeleri helak edici değildir.

132. Herkesin yaptıkları işlere göre bir takım dereceleri vardır. Ve Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.

133. Rabbin hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır ve rahmet sahibidir. O dilerse, sizin varlığınıza son verebilir ve daha sonra dilediğini, sizin yerinize geçirebilir, tıpkı sizi başka insanların soyundan var ettiği gibi.

134. Şüphe yok ki, size vaad olunan o hesaplaşma vakti mutlaka gelecektir. Ve siz ondan kaçamayacaksınız.

135. "Ey inanmayan toplumum! Gücünüz içinde olan herşeyi yapın, ben de Allah yolunda görevimi yerine getirmek üzere, gayret göstereyim; ve zamanla anlayacaksınız gelecek kimindir. Şüphe yok ki, varoluş gayesine aykırı hareket edenler, asla mutluluğa erişemiyeceklerdir."

136. Allah’la birlikte başkalarına da ilahlık yakıştıranlar, Allah’ın yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan Allah’a pay ayırırlar ve "Bu Allah’ındır" derler. Ne iddia haksız  şekilde "Ve bu da Allah’a ortaklar koştuğumuz varlıklar içindir" diye iddia ederler. Kendi ortakları için olan pay, Allah tarafına aktarılmaz ama, Allah’a ait olan pay, kendi ortakları tarafına aktarılabilir. Yani, fonlar arası aktarmalarda Allah zengindir, ihtiyacı yoktur diye putlarına ayrılan tarafı artırmaya çalışırlardı.

137. Ve aynı şekilde Allah’a ortak koştukları varlıklara veya güçlere olan inançları, Allah’tan başka şeylere, ilahlık yakıştıranların çoğuna, çocuklarını öldürmelerini bile güzel gösterir ve böylece onları yok olmaya ve inançlarında şaşkınlığa götürür. Ama yine de Allah dileseydi böyle yapmazlardı. O halde ey peygamber! Onlardan ve onların uydurageldikleri hayat tarzlarından uzak dur.

138. Onlar haksız bir iddia ile "Şu hayvanlar ve tarla mahsülleri kutsaldır bizim izin verdiklerimiz dışında kimse onlardan yiyemez" derler. Ve bazı tür hayvanların sırtına, yük vurulmasının yasak olduğunu ilan ederler. Bir takım hayvanlar da vardır ki, onlar üzerine Allah ismini anmaz, besmelesiz kesip yerler. Bütün bu âdetlerin kaynağını da, Allah böyle emrediyor diye, Allah’a iftira atmaya çalışırlar. Yaptıkları iftiralar yüzünden Allah, onları cezalandıracaktır.

139. Ve yine onlar "Şu hayvanların karnında olan yavrular canlı doğarsa, sadece erkeklerimiz için helaldir, kadınlarımıza ise haram kılınmıştır; ama eğer o yavru ölü doğarsa, her iki tarafta ondan pay alabilirler" derler. Allah onları, haksız yere isnat ettikleri şeylerden dolayı cezalandıracaktır. Şüphesiz ki O, yaptığı herşeyi yerli yerince yapar ve herşeyi bilir.

140. Gerçekten ziyana uğrayanlar o kimselerdir ki, dar kafalı cahillikleriyle çocuklarını öldürürler, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği şeyleri haram kılarlar ve bu tür yasakları da haksız yere Allah’a iftira ederler. Onlar sapıklığa düşmüşlerdir ve doğru yolu bulamamışlardır.

141. O’dur hem ekilip biçilen ve hem de kendiliğinden yetişen bahçeleri var eden, hurma ağaçlarını, çeşit çeşit mahsüller veren tarlaları, zeytin ağacını ve narı meydana getiren, hepsi yaratılış ve gelişme ilkelerinde birbirine benzer ama yapı, görüntü ve tad olarak birbirinden çok farklıdır. Olgunlaştığında onların meyvelerinden yiyin ve yoksullara mahsülün toplandığı gün, haklarını verin ve Allah’ın nimetlerini israf etmeyin, şüphesiz O israf edenleri sevmez.

142. Hayvanlardan yük taşıyanı ve yününden döşek ve sergi yapılanları da yaratan O’dur. Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden yiyin, şeytanın izinde gitmeyin. Unutmayın ki o şeytan, kendisi görünmese de sizin apaçık düşmanınızdır.

143. İki erkeği mi? Yoksa iki dişiyi mi? Veya o iki dişinin rahimlerinde bulunanı mı haram kılmıştır? Bu konuda ne biliyorsanız bana söyleyin, eğer doğrulardan iseniz.

144. "O neyi yasakladı? İki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahminde taşıdığını mı? Yoksa Allah bütün bunları yasaklarken, siz şahit miydiniz?" Hiçbir gerçek bilgiye dayanmadan, kendi uydurduğu yalanları Allah’a iftira ederek, böylece insanları saptırandan daha hain kim olabilir? Allah varoluş gayesine aykırı hareket eden böyle toplumlara, doğru yolu göstermez.

145. De ki, ey peygamber! "Bana vahyedilenler de leş veya akan kan veya iğrenç bir şey olan domuz eti, ilâhî sınırı aşıp günah işleyerek, Allah’tan başkası adına boğazlanan hayvandan başka yiyecek bir kimse için, yenmesi haram olan hiçbir şey görmüyorum. Ama kişi, ölüm tehlikesi gibi bir zaruret içindeyse, aç gözlüce saldırmadan ve zaruri ihtiyacını da aşmadan yiyebilir, bilin ki Rabbiniz acıyandır, bağışlayandır."

146. Biz yalnızca Yahudi inancını benimseyenlere, bütün tırnaklı hayvanları yasakladık ve onlara sığır ve koyunların iç yağlarını da yasakladık. Hayvanların sırt tarafındaki ve bağırsaklarındaki yağlar ile kemiğin içindekiler hariç. Böylece işledikleri zulümler yüzünden onları cezalandırdık. Unutmayın biz, sözümüzde duranlarız.

147. Rabbinizin rahmeti sonsuzdur; ama günaha batmış insanları cezalandırması da kaçınılmazdır.

148. "Bize sunabileceğiniz kesin herhangi bir bilgiye sahip misiniz? Siz, sadece başka insanların zan ve tahminlerine uyuyorsunuz ve siz sadece saçmalıyorsunuz."

149. Öyleyse bilin ki, yalnız Allah katındadır her gerçeğin kesin ve üstün delili; eğer O dileseydi tümünüzü doğru yola iletirdi.

150. "Allah’ın bütün bunları yasakladığına dair şahitlik yapacak şahitlerinizi getirin!" Eğer onlar çekinmeden yalan şahitlik yaparlarsa, sakın onların bu düzmece şahitliklerine katılmayın ve mesajımızı yalanlayanların, öteki dünyaya inanmayanların ve başka güçleri Rablerine denk görenlerin, hatalı görüşlerine uymayın!

151. O’ndan başka şeylere asla ilâhlık yakıştırmayın; annebabanıza iyilik yapın ve onlara karşı saygısızlıkta bulunmayın; ve çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin; çünkü sizin de, onların da rızıklarını sağlayacak olan biziz. Açık veya gizli hiçbir utanç verici fiil işlemeyin ve adaleti yerine getirmek dışında, Allah’ın kutsal saydığı insan hayatına haksızca kıymayın. Allah size aklınızı kullanasınız diye bunları emreder.

152. Ergenlik çağına erişinceye kadar, yetimin mal varlığına, onun iyiliği için olmadıkça dokunmayın. Bütün alışverişlerinizde ölçü ve tartıyı tam olarak, adaletle yapın. Biz hiçbir insana, taşıyabileceğinden daha fazla yük yüklemeyiz. Ve bir görüş belirttiğinizde, yakın akrabanıza karşı olsa da, adaletli olun. Allah’a karşı verdiğiniz sözlere daima riayet edin. Allah bunu düşünüp öğüt alırsınız diye emretti."

153. Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun, diğer yollardan gitmeyin ki, sizi O’nun yolundan ayırıp saptırmış olurlar. Allah bütün bunları size emretti ki, yolunuzu Allah’ın kitabıyla bulmuş olasınız.

154. Ve sonra iyilik edenlere, nimetimi tamamlamak ve herşeyi açıklamak ve doğru yolu göstermek ve aynı zamanda rahmet olmak üzere, Musa’ya Tevrat’ı verdik. Umulur ki, Rablerinin huzuruna varıp, O’na kavuşacaklarına iman ederler.

155. İşte bu Kur’ân, bizim indirdiğimiz, hürmete layık, kutlu bir kitaptır. Öyleyse Kur’ân’a uyun ve yolunuzu Kur’ân’la bulun ki, Allah’ın merhametine layık olabilesiniz.

156. O’nu size indirdik ki, "Kitap yalnız bizden önceki iki topluluğa, yani Yahudi ve Hıristiyanlara indirilmişti de, biz onların eğitim ve öğretimlerinden habersizdik" demeyesiniz diye,

157. yahut "Eğer bize de bir kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk" demeyesiniz diye bu kitabı indirdik. İşte size de Rabbinizden açık bir delil, hidayet ve rahmet geldi. Kim Allah’ın ayetlerini yalanlayıp, insanları O’na yönelmekten alıkor ve kendisi de O’ndan yüz çevirirse, ondan daha zalim kim olabilir? Mesajlarımızdan yüz çevirenleri, yüz çevirmeleri yüzünden, azabın en kötüsüyle cezalandıracağız!

158. Bekleyin öyleyse ahiret gününü ey inançsızlar! Biz de bekliyoruz başınıza gelecekleri.

159. Dinlerinin bütünlüğünü bozup, gurup ve parçalara ayrılanlar var ya, senin onlara yapabileceğin bir şey yoktur. Unutma ki, onların işi Allah’a kalmıştır. Ve zamanı gelince, Allah onlara vaktiyle yaptıklarını gösterecektir.

160. Kim Allah’ın huzuruna iyi bir iş ve davranışla çıkarsa, bu yaptığının on katını kazanacaktır. Ama kim de kötü bir iş ile Rabbinin huzuruna çıkarsa, onun aynısıyla cezalandırılacaktır. Ve kimseye de haksızlık yapılmayacaktır.

161. "Bakın benim Rabbim beni, düzgün ve saf bir inanç aracılığı ile dosdoğru bir yola; her türlü batıldan uzak durarak Allah’tan başka şeylere ilahlık yakıştırmayan İbrahim’in yoluna yöneltti."

162. "Bakın benim namazım, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm yalnızca alemlerin Rabbi olan Allah adınadır. Yani tüm yaptığım şeyleri O emretti diye yapar, yapmadığım şeyleri de, O yasakladığı için yapmam.

163. Ki O’nun ortağı yoktur. Ben böyle emrolundum ve ben benliklerini Allah’a teslim edenlerin daima öncüsü olacağım."

164. Öyleyse O, herşeyin Rabbi iken Allah’tan başka bir Rab mı arayacağım? İnsanların işlediği kötü fiiller yalnızca kendilerini ilgilendirir. Ve sorumluluk taşıyan hiç kimseye başkasının sorumluluğu yüklenmez. Zamanı geldiğinde hepiniz Rabbinize döneceksiniz ve o zaman Allah üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyi, size haber verip gösterecektir.

165. Zira O sizi, karakter, güç, bilgi, sosyal statü ve servetleriniz vasıtasıyla dünyaya mirasçı yapmış, bir kısmınızı diğerlerine derecelerle üstün kılmıştır ki, bahşettiği şeylerle sizi sınayabilsin. Şüphe yok ki, Rabbiniz cezalandırmada çok hızlıdır. Ama unutmayın ki, O gerçekten çok acıyan ve bağışlayandır.