İlyas Yorulmaz 

1. En büyük övgü, gökleri ve yeri yaratıp, sonra karanlığı ve aydınlığı var eden Allah’a aittir. Buna rağmen gerçekleri inkar edenler Rablerine ortak koşuyorlar

2. O Allah ki, sizi topraktan yaratan ve yeryüzünde ne kadar kalacağınıza karar verendir. Sizin yeryüzünde ne kadar kalacağınızın bilgisi onun yanındadır. Buna rağmen (O nun ilahlığı konusunda) siz hala şüphe içindesiniz.

3. Allah hem göklerde ve hemde yerdedir. Sizin gizlediklerinizi de, açıkça yaptıklarınızı da ve ne kazandıklarınızı da O bilir.

4. Ne zaman ki sonlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelse, hemen ondan yüz çevirirler.

5. Gerçek onlara geldiğinde, mutlaka onu yalanlamışlardır. Alay ettikleri şeylerin (öldükten sonra dirilme, hesaba çekilme vs. ) haberleri mutlaka onlara gelecek.

6. Onlar görmüyorlar mı? Sizi yerleştirmediğimiz yer yüzündeki mekanlara, onlardan önce yerleştirdiğimiz nice şehirleri helak ettik. Onların üzerine gökten yağmurlar indirdik de, altlarından akan ırmaklar haline getirdik, sonrada günahlarıyla birlikte onları yok ettik ve onlardan sonra başka şehirler inşa ettik.

7. Biz sana sayfalar içinde yazılı ayetler göndersek ve onlarda elleriyle ona dokunmuş olsalar, doğruları inkar edenler "Bu apaçık bir sihir" derler.

8. "O elçiyle birlikte bir melek indirilseydi ya" derler. Eğer melek indirilmiş olsaydı, (gelen ayetleri inkar ettiklerinde) onlar hakkında hemen hüküm verilirdi ve sonra onlar (durumlarını düzeltmeleri için) hiç beklenmezdi.

9. Biz elçiyi meleklerden yapsaydık, onu yine bir adam (suretinde) yapardık ve elçi meleğe, onların üzerlerine giydiği kıyafetlerinden giydirirdik.

10. Andolsun ki senden önceki peygamberler ile de alay edilmişti. Fakat alay ettikleri şey, onlarla alay edenleri çepeçevre kuşatıverdi.

11. Deki "Yeryüzünü dolaşın da, önceki yalanlayanların durumu ne olmuş, görün. "

12. Deki "Göklerde ve yerde olanlar kime aittir?" Deki "Allah’a aittir. Allah, rahmeti nefsine yazmış ve geleceğinde hiçbir şüphenin olmadığı bir günde sizi mutlak toplayacaktır. " Kendilerine yazık etmiş olanlar var ya, bunlara inanmazlar.

13. Gece ve gündüzün içinde barınan her şey de Allah’a aittir. O her şeyi işiten ve her şeyi bilendir.

14. Deki "Göklerin ve yerin yaratıcısı Allah varken, ondan başkalarına mı sığınacağım? (Bütün canlıları) yedirip, içiren O dur. O nun yiyip içmeye ihtiyacı yoktur. " Deki "Ben Allah’a teslim olanların ilki olmakla emrolundum. " Sakın ola ki müşriklerden olma.

15. Deki "Ben (Allah dan başkalarına kulluk edip) Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkarım.

16. O gün, kim azaptan uzak tutulmuşsa, hiç şüphe yoktur ki ona merhamet edilmiştir. İşte bu, açıkça kurtuluştur.

17. Allah, sana bir zarar verirse, ondan başka, ona engel olacak yoktur. Sana bir iyilik verirse, O her şeyi planlamaya ve dilediğini yapmaya gücü yetendir.

18. O Allah, kullarının üzerinde mutlak bir hâkimiyet gücüne sahiptir. Her şeyin hükmünü veren ve her şeyden haberdar olandır.

19. Deki "Şahitlik etmeğe layık olan, en büyük hangi şeydir. " Deki "Sizinle benim aramda şahit olarak en büyük Allah dır. Sizi ve Kur’an ın ulaştığı herkesi uyarmam için bu Kur’an bana vahy olundu. Öyle ise siz, Allah la birlikte başka ilahlar olduğuna şahitlik eder misiniz?" Deki "Ben asla şahitlik etmem. " Deki "Ancak ve ancak tek ilah O dur. Ben sizin ona ortak koştuklarınızdan uzağım. "

20. Kendilerine kitap verdiklerimiz, kendilerine gelen elçiyi, kendi öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. O kimseler kendilerine yazık etmiş olanlardır. Sonra onlar kesinlikle iman etmezler.

21. Allah adına yalan uydurandan ve O nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim vardır? O, kendisine iftira eden zalimleri asla kurtuluşa erdirmez.

22. Kıyamet günü onların hepsini toplar ve müşriklere deriz ki "Allah’ın ortakları olduğunu zannettiğiniz ortaklarınız, şimdi neredeler?"

23. Sonra onları yanıltan, aldatan şey (dünyada iken müşrik oldukları halde) "Rabbimiz Allah’a yemin olsun ki biz müşriklerden değiliz " diye söyledikleri sözleri olmuştur.

24. Onları izle, kendi kendilerini nasıl yalancı durumuna koyuyorlar? Uydurdukları sahte ilahlar onlardan nasıl uzaklaştı?

25. Onların içinde, kalplerine anlamalarını engelleyen perdeler çektiğimiz ve kulaklarına da dinlemelerine mani olan ağırlıklar koyduğumuz kimseler var ki, mucizelerimizin tamamını görseler de inanmazlar. Ve birde sana geldiklerinde "Bu öncekilerin masalları" diyerek seninle mücadele ederler.

26. Onlar Kur’an’ı dinlemeyi yasaklarlar ve kendileri de ondan uzak dururlar. Bu şekilde davranmakla, ancak kendi nefislerini helak ediyorlar, ama bunun farkında değiller.

27. Ateşin karşısında durduklarında, onları bir görseydin! Sonra "(pişmanlıkla) keşke geri döndürülsek de, Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve inananlardan olsaydık" derler.

28. Hayır! Önceden gizledikleri şeyler (hesap günü) onların yüzlerine açıklanmıştır. (okunmuştur) Onlar geriye (hayata) döndürülse, Allah’ın yasaklamış olduğu haramlara tekrar dönerler. Onlar gerçekten yalancıdırlar.

29. (Daha önceden) "Hayat bu dünya hayatıdır, sonra biz tekrar yeniden diriltilecek değiliz" demişlerdi.

30. Sen onları, Rablerinin huzuruna getirildiklerinde bir görsen. Onlara "Şimdi bu (diriltilme) gerçek değimli?" denildiğinde, "Rabbimize yemin olsun ki evet" derler. Allah "Öyleyse inkarlarınızdan dolayı azabı tadın" der.

31. Böylece Rablerine kavuşmayı yalanlayanlar hayal kırıklığına uğramışlardır. Onlara kıyamet saati ansızın geldiğinde, yükleri sırtlarında sarılmış olarak gelirler ve "Allah’ın uyarılarını umursamadığımız için bize yazıklar olsun" derler. Taşıdıkları şeyler ne kadar kötü.

32. Dünya hayatı ancak bir oyalanma ve eğlencedir. Halbuki, ahiret hayatı korunanlar için daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmıyor musunuz?

33. İnkarcıların söylediklerinin seni üzdüğünü elbette ki biz biliyoruz. Şunu bil ki onlar seni yalanlamıyorlar, o zalimler yalnızca Allah’ın ayetlerini inkar ediyorlar.

34. Senden önceki elçilerde yalanlanmış olmalarına rağmen, yalanlanmalara ve eziyetlere, bizim yardımımız gelinceye kadar sabır gösterdiler ve Allah’ın sözlerini değiştirmediler. Zaten önceki gönderilen elçilerin haberleri sana gelmişti.

35. Onların yüz çevirmeleri sana ağır gelince, gücün yetse de, yerin dibine girerek veya merdiven dayayıp göğe çıkmak suretiyle onlara mucize göstermeyi isterdin. Allah dileseydi, onları doğru yolda hepsini toplardı. (Onları ikna etmek için kendinden girişimlerde bulunarak) Sakın ola ki cahillerden olma.

36. Ancak (çağrıyı) işitenler cevap verir. Ölülere gelince, Allah onları diriltecek, sonrada O na dönecekler.

37. Onlar "Rabbinden ona bir mucize indirilseydi ya" derler. Deki "Allah mucize indirmeye her zaman gücü yeter, ancak insanların çoğu bilmiyorlar.

38. Yeryüzünde ki bütün canlılar ve iki kanadıyla uçan kuşlar, ancak sizin gibi bir topluluktur (ümmettir). Biz kitapta hiçbir şeyi unutmadık (atlamadık), sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanacaklar.

39. Ayetlerimizi yalanlayanlar sağır ve karanlıklar içinde kalmış körlerdir. Kim dilerse, Allah onu sapıklık içinde bırakır, kim de dilerse, onun doğru yola ulaşmasını sağlar.

40. Deki "Kendi kendinize şunu sorun; eğer Allah’ın azabı size gelse veya kıyamet saati başlasa, samimi kimseler iseniz söyleyin Allah dan başkasını mı çağırırsınız?"

41. Elbetteki Allah’ı çağırırsınız, O da dilerse üzerinizden azabı kaldırır ve sizde daha önce O na ortak koştuklarınızı unutursunuz.

42. Senden önceki topluluklara (elçiler veya azabı) gönderdik. Onları sıkıntı ve zararlara soktuk ki, belki Rablerine karşı saygı ile boyun eğerler.

43. Onlara azabımız geldiğinde, boyun eğmeleri gerekmez miydi? Fakat, şeytan onlara yaptıkları yanlışları süslü gösterdiği için, kalpleri katılaştı.

44. Onlar, kendilerine hatırlatılan mesajları unuttukları zaman, onlara her şeyin kapısını açtık, kendilerine verilenlerle sevindiklerinde, bizde onları ansızın yakaladık. O zaman bütün ümitlerini birden bire kaybettiler.

45. Zulmeden toplulukların mutlaka sonu getirilmiştir. Bundan dolayı alemlerin Rabbi olan Allah, övülmeye değer tek ilahtır.

46. Deki "Bakın şimdi, Allah kulaklarınızı sağırlaştırıp, gözünüzü kör etse ve kalplerinize perde çekse, Allah’ın sizden aldıklarını size hangi ilah geri getirir. " Dikkat et! Biz ayetleri nasıl kullanıyoruz. Sonra yinede yüz çeviriyorlar.

47. Deki "Kendi kendinize bir düşünün! Allah’ın azabı ansızın veya açıkça gelse, yalnızca zulmeden topluluklar mı yok edilir?"

48. Biz elçileri ancak ve ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim elçiye ve getirdiklerine iman eder, kendini yeni gelen emirlere göre düzeltirse, artık onlar için hiçbir korku yok ve onlar hiçbir zaman üzülmeyecekler.

49. Ama ayetlerimizi yalanlayanlara, yoldan çıkmaları sebebiyle azap vardır.

50. Deki "Allah’ın hazineleri benim yanımdadır demiyorum, ayrıca bilinmeyenleri (gaybı) da ben bilmem ve ben melek olduğumu da söylemiyorum ve ben, ancak bana vahy olunana uyuyorum. " Deki "Şimdi görenle görmeyen bir olur mu? Hiç düşünmüyor musunuz?"

51. Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları, sana indirilen vahiyle uyar. Onların Allah’dan başka ne koruyucuları (velileri) ve nede arka çıkanları (şefatçıları) var. Böylece belki Allah’dan korunurlar.

52. Sabah akşam Rablerini görmedikleri halde, yalnızca onun rızasını kazanmak için ibadet edenleri, sakın ola ki terk etme (dışlama). Onların hesabından senin bir sorumluluğun olmadığı gibi, senin hesabından da, onlar için bir sorumluluk yok. Eğer onları dışlarsan (terk edersen), kendine zulmedenlerden olursun.

53. "Allah’ın aramızda kendisine iyiliklerde bulunduğu kimse bu mu?" demeleri için onların bir kısmını diğer bir kısmıyla imtihan ettik. . Allah kendisine şükredenleri en iyi bilen değil mi?

54. Ayetlerime inananlar sana geldiğinde, onlara "Allah’ın selamı üzerinize olsun. Allah Kendisine merhameti yazmıştır. Sizden kim cehaletle kötü bir iş yapar, ondan sonra yaptığı kötülükten pişman olup vaz (tövbe eder) geçerde, kendi durumunu düzeltir ve tekrar yanlış yapmazsa, Allah elbetteki bağışlayıcı ve merhametlidir" de.

55. Ayetlerimizi açık ve anlaşılır durumda anlatıyoruz ki, günahkârların yolu net bir şekilde ortaya çıksın.

56. Deki "Allah dan başka yardıma çağırdıklarınıza kulluk etmem, kesinlikle bana yasaklandı. " Deki "Sizin arzularınıza uymayacağım, eğer size uyarsam sapkınlardan ve doğru yoldan uzaklaşmış olanlardan olurum. "

57. Deki "Ben, Rabbim den gelen kesin doğru delillerle hareket ettiğim halde, siz bu açık delilleri yalanlıyorsunuz. Sizin benden acil olarak istediğiniz (mucizeler veya azap) benim elimde değil. Bu konuda kesin hükmü veren Allah dır. Doğru olanı anlatan O dur. Çünkü O, doğru ile yanlışı ayıranların en hayırlısıdır. "

58. Deki "Eğer sizin benden acil olarak istediğiniz şeyler, benim elimde olsaydı, sizinle benim aramdaki iş, şimdiye kadar bitmiş olurdu. " Allah zulüm edenleri en iyi bilendir.

59. Gaybın anahtarları (bilgisi) ancak O nun yanında olup, ancak ve ancak bilinmeyenleri (gaybı) bilen O dur. Karada ve denizde olanları da o bilir. Yapraklardan her birisinin ağacından düşmesi bile, yalnızca O nun bilgisi iledir. Yeryüzünün karanlıklarındaki en küçük taneyi de O bilir. Yaş ve kuru her şey açık bir kitapta yazılmıştır.

60. Sizi gece öldüren (uyutan) ve gündüz de ne kazandıklarınızı bilen, sonra belirlenmiş bir zamana kadar sizi yeryüzüne gönderen O dur. Dönüşünüz O nadır ve size yaptıklarınızın hepsini haber verecektir.

61. Kulları üzerinde mutlak bir otorite sahibi olan ve üzerinize koruyucular gönderen de O dur. Öyle ki, sizden birisinin ölüm zamanı geldiğinde, elçilerimiz onu öldürür ve asla bu görevi geçiştirmezler.

62. Sonra gerçek sığınacakları yer olan Allah’a döndürülürler. Hüküm yalnızca Allah’ın değil midir? Hesap görenlerin en çabuk olanı da, O dur.

63. De ki "Bizi bu durumdan kurtarırsa andolsun şükredenlerden olacağız, diye boyun büküp ürpererek O’na yakardığınızda, karanın ve denizin karanlıklarından/tehlikelerinden sizi kim kurtarıyor?"

64. Deki "Bulunduğunuz zor durumdan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtardığı halde, yinede O na ortaklar koşuyorsunuz. "

65. Deki "Allah dilediğinde, üzerinizden veya ayaklarınızın altından bir azap göndermeye veya bir kısmınızın, diğer bir kısmınıza azabı tattırmaları için, sizi değiştirip, onları sizin yerinize getirmeye gücü yetendir. " Dikkat et! Allah, ayetlerini anlasınlar diye, nasıl yerli yerince kullanıyor.

66. Buna rağmen senin kavmin, açıkladığımız ayetler gerçek oldukları halde yalanladılar. Deki "Yalanlamanızdan dolayı ben sizden sorumlu değilim. "

67. "Size bildirilen haberlerin mutlaka oluşacağı bir zaman vardır ve siz bunları kesinlikle göreceksiniz. "

68. Ayetlerimiz hakkında tartışanları gördüğünde, onların tartışmaları sırasında, başka bir konuya girinceye kadar tartışmalarına katılma. Eğer şeytan sana unutturur da, sonra hatırlarsan, zalimler topluluğuyla birlikte oturma.

69. Ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşanların verecekleri hesaptan, Allah dan korunanların hiçbir sorumluluğu yoktur. Ancak (onların yaptıkları yanlışlar) bir hatırlatmadır ki, belki aynı yanlışları yapmaktan korunurlar.

70. Dinlerini bir oyun ve eğlence haline getirenleri (kendi hallerine) bırak. Dünya hayatı onları aldattı. Bir nefsin kendi kazandığı yüzünden karşılaşacağı zorlukları, Allah’ın ayetleri ile hatırlat ki, hesap gününde onlar için Allah dan başka ne bir koruyucu ve nede bir aracı (şefaat edenin) olmadığını bilsinler. Eğer bir kimse yaptıkları tüm yanlışların karşılığını ödemek istese, ondan kabul edilmez. Onlar için yaptıklarının karşılığı olarak, kaynar içecekler ve inkar etmelerinden dolayı da can yakıcı bir azap vardır.

71. Deki "Bize ne bir faydası ve nede bir zararı olmayanları mı (zor durumlarımızda) çağıracağız? Allah bize doğru yolu gösterdikten sonra, kendilerini en doğru olan Allah’ın yoluna, "Bize gelin" diye çağıran arkadaşlarını bırakıp ta, yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşan şeytanların kendilerine çağırdığı kimse gibi, ökçelerimizin üzerinden gerisin geriye mi dönelim?" Deki "Allah’ın gösterdiği yol, en doğruya ileten yoldur. Biz alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk. "

72. "Ve aynı zamanda namazı kılmak ve O ndan korunmakla emrolunduk. Kendisinin huzurunda toplanacağımız kimsede O dur. "

73. "Gökleri ve yeri hak ile (İnsan yaşamına en uygun biçimde) yaratan O dur. O bir şeyin olması için "ol" der o da oluverir. O nun sözü gerçektir. Kıyamet günü sura üfürüldüğünde (işaret verildiğinde) bütün mülk onundur. O bilinmeyenleri de, açıkta olanları da bilir. Her şeyin hükmünü veren de, her şeyden haberdar olan da O dur. "

74. İbrahim babası Azer’e "Putları ilahlar mı ediniyorsun? Ben seni ve kavmini açık bir sapıklık içerisinde görüyorum" demişti.

75. Böylece göklerin ve yerin hakimiyetinin delillerini, tam bir kanaat getirmesi için gösterdik.

76. Gece karanlığı çöktüğünde bir yıldız gördü ve "Bu benim Rabbim" dedi. Yıldız kaybolduğunda, "Ben kaybolanları sevmem" dedi.

77. Ayı doğmuş halde görünce "İşte, benim Rabbim bu" dedi. Ay kaybolunca, "Rabbim bana doğru yolu göstermemiş olsaydı, sapmış topluluklarla birlikte olacaktım" dedi.

78. Bu defa güneşi doğmuş bir halde görünce, "Bu benim Rabbim dir. Çünkü bu daha büyük" dedi. Güneş batınca, "Ey kavmim! Ben sizin Allah’a koştuğunuz ortaklardan uzağım. "

79. "Ben yüzümü, doğru ve gerçekleri kabul etmiş (hanif) olarak yalnızca O’na, gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ben asla ortak koşanlardan değilim" dedi

80. Kavmi onunla tartıştı. "Allah beni doğru yola eriştirmişken, O nun hakkında benimle mi tartışıyorsunuz? Rabbim benim hakkımda herhangi bir şey dilemedikçe, ben Allah’a ortak koştuklarınızdan korkmam. Rabbim ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. Hiç düşünmüyor musunuz?"

81. "Sonra siz, haklarında Allah’ın hiçbir bağlayıcı delil indirmediği şeyleri O na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin Allah’a ortak koştuklarınızdan nasıl korkarım? Şimdi biliyorsanız söyleyin bakalım. Bu iki guruptan (Allah’a şirk koşanla, koşmayan) hangisi Allah’ın yanında güvenli olmaya daha layıktır?"

82. İman etmiş olanlar ve haksızlık yaparak (zulümle) imanlarını yok etmeyenler, işte onlar güven içinde olup, doğru yol üzerindedirler.

83. Kavmine karşılık, İbrahim’e verdiğimiz güçlü delillerimizdir bunlar. Biz dilediğimiz kimseye farklı farklı üstünlükler veririz. Senin Rabbin her şeyin hükmünü veren ve her şeyi bilendir.

84. Biz İbrahim’e İshak’ı ve Yakub’u verdik, hepsi doğru yol üzerinde idiler. Önceden Nuh’a doğru yolu göstermiştik ve Davut, Süleyman, Eyyüb, Yusuf, Musa ve Harun onun (Nuh’un) soyundandı. İyilik yapanlara yaptıklarının karşılığını böylece veririz.

85. Zekeriya, Yahya, İsa ve İlyas da, hepsi salih (doğru işler yapan) insanlardı.

86. İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut, onlarda yaptıkları samimi kulluklarından dolayı tüm zamanların insanları arasında üstün tuttuğumuz kimselerdir.

87. Bu saydığımız insanların babaları, zürriyetleri ve kardeşlerinden seçtiklerimiz ve en doğru yola ulaştırdıklarımız var.

88. Allah’ın dosdoğru yolu budur, kullarından dileyenleri bu yola iletir. Eğer onlar Rablerine ortak koşsalardı, bütün yaptıkları boşa giderdi.

89. Onlar, kendilerine kitap, hüküm ve peygamberlik (Allah’ın vahyini haber veren) verdiğimiz kimselerdir. Eğer verdiğimiz kitabı ve hükümlerini inkar etselerdi, onların yerine bu görevi üstlenecek başka topluluklar (görevlendirirdik) getirirdik de, onlar emanetleri inkar etmezlerdi.

90. İşte onlar Allah’ın kendilerine doğru yolu gösterdiği kimselerdir. Sende onların doğru yoluna uy. Elçilik yaptığın insanlara deki "Size verdiğim mesajlara karşılık, sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim size getirdiğim, tüm zamanlar (her çağda yaşayan insanlar) için bir öğüttür. "

91. (Öncekiler) "Allah hiçbir insana bir şey indirmiş değildir" demekle Allah’ı gereği gibi kavrayamadılar. Deki "Musa’nın getirdiği, yollarını aydınlatan ve insanlar için doğruluk rehberi kitabı, kim indirdi? Siz onları işe yaramaz kağıt parçaları haline getirdiniz ve o kitabın bir kısmını da insanlara açıklıyorsunuz. Halbuki size ve atalarınıza bilmediğiniz şeyler, o kitapla öğretildiği halde, öğretilenlerin pek çoğunu da gizliyorsunuz. " Deki "(Musa’ya inen kitabı) Allah indirdi. " Sen onları bulundukları durumda bırak, oyalansınlar.

92. Bu kitap kendinden önce indirilmiş olanları tasdik eden, Mekke halkını ve çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahiret gününe inananlar ona inanırlar ve namazlarının kendilerine yüklediği sorumlulukları (korurlar) yerine getirirler.

93. Allah adına yalan uydurandan, kendisine hiçbir şey vahyedilmemişken "Bana da vahyolunuyor" diyen ve bende Allah’ın indirdiğinin aynısını indireceğim diyenden daha zalim kim vardır. Canlarını almak için ölüm meleklerinin ellerini uzattıklarında ölümün korkusundan bu zalimlerin ne hale geldiklerini bir görseydin. Bu gün, gerçek olmayan şeyleri Allah adına söylemenizden ve Allah’ın ayetlerine karşı kibirlenip reddetmenizden dolayı, alçaltıcı azapla cezalandırılacağınız gündür.

94. Sizleri daha önce ilk defa yarattığımız gibi, bize yalnız başınıza geleceksiniz. Size yapmanız gerekenleri bildirdiğimiz halde, onları arkanıza atıp terk ettiniz. Kendi içinizde Allah’ın ortakları olarak zannettiğiniz şefaatçilerinizi sizinle beraber göremiyoruz. Onlar sizinle olan bağlarını kopardılar ve kıyamet günü yardımlarını umduklarınız kayboldular.

95. Taneyi ve çekirdeği yaran Allah dır. Ölüden diriyi çıkarıyor ve diriden de ölüyü çıkaran O dur. İşte Allah böyle olduğu halde, siz (O ndan başka ilahlar) uyduruyorsunuz.

96. Sabahları da (gecenin içinden) sıyırıp çıkaran, geceyi dinlenmek için, güneşi ve ayı bir hesapla var eden O dur. Bunlar her şeyi bilen ve her şeye güç yetirenin planlamasıdır.

97. Karanın ve denizin karanlıklarında onlarla yolunuzu bulmanız için yıldızları yaratan da O dur. Bunları bilen bir topluluğa ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.

98. Sizi tek bir nefisten (aynı cinsten) yaratan, yeryüzünde ne kadar kalacağınıza ve yeryüzünden ne zaman ayrılacağınıza karar veren de O dur. Anlayan bir topluma ayetleri böyle açıklıyoruz.

99. Gökten suyu indiren, o suyla her türlü bitkileri çıkaran da biziz. O bitkileri yeşillikler halinde çimlendiririz, sonra o çimlenen bitkilerden tohumlarını aynı özellikte çıkarırız. Hurma ağaçlarının dallarından salkım salkım hurmalar, üzüm bağlarından üzümler, zeytinler ve narlar ki, onların bazısı aynı, bazıları da farklı tatlarda olan bu meyveleri çıkaran biziz. O ağaçlara meyve verdiklerinde (çağla halinde) ve birde meyveleri olgunlaştığında bir bakın. İşte bunlarda inanan bir toplum için işaretler vardır.

100. Onları Allah yarattığı halde, bilmedikleri, tanımadıkları şeyleri (cinleri) Allah’a ortaklar koştular ve bilgisizce "Allah’ın oğulları ve kızları var" diye yalan uydurdular. Allah onların vasıflandırdıkları şeylerden çok yüce ve uzaktır.

101. Göklerin ve yerin yaratıcısı O olduğu halde, O’nun nasıl çocuğu olabilir, hem O’nun hayat arkadaşı (eşi) de olmamıştır. Her şeyi yaratan, her şeyi bilen O’dur.

102. İşte sizin Rabbiniz, ondan başka ilah olmayan ve her şeyi yaratandır. Artık yalnızca O na kulluk edin. O her şeyin sorumluluğunu üzerine almıştır.

103. Gözler O nu algılayamaz ama, O, bütün gözlere (yarattığı her şeye) ulaşır. O latif ve her şeyden haberi olandır.

104. Size Rabbinizden, çevrenizdeki her şeyi doğru anlamak için bir ölçü (Kur’an) gelmiştir. Kim bu ölçülerle hayata bakarsa, kendisi için yararlı olur. Kimde bu doğru ölçüleri görmemezlikten gelirse, kendi aleyhinedir. Ben sizi koruyucu değilim.

105. Ayetleri bu şekilde anlatıyoruz ki, onlar "Dersini iyi almışsın" demeleri ve bilen bir topluma daha açık anlatmak için.

106. Sana Rabbinden vahyolunana uy, O ndan başka hiçbir ilah yok ve ortak koşanlardan yüz çevir.

107. Allah dileseydi, onlar Rablerine ortak koşmazlardı, seni onların üzerine koruyucu yapmadık ve sen onların yaptıklarından da sorumlu değilsin.

108. Onların Allah’dan başka yardıma çağırdıklarına (ilahlarına) sövmeyin. Onlarda (sizin sövmenize karşılık olarak) bilgisizce ve düşmanlıkla Allah’a söverlerse (sorumlu olursunuz). Böylece her topluma yaptıklarını süslü gösterdik ki, dönüşleri Rablerine olup bütün yaptıkları kendilerine haber verilsin.

109. Eğer onlara elçiliğinin kanıtı olarak bir mucize getirirsen, sana inanacaklarına dair bütün güçleriyle Allah’a yemin ediyorlar. Deki "Bütün mucizeler Allah’ın elindedir. Size onu göstermiyor. " Hem, o mucize onlara gelse de inanmayacaklar.

110. Nasıl ki elçi, onlara ilk defa geldiğinde ona inanmamışlardı, şimdi de inanmadıkları için, onların kalplerini ve gözlerini (doğrulardan) çevirir ve onları kendi seçenekleri ile boğuşur bir halde bırakırız.

111. Biz onlara melekleri indirseydik veya ölüler onlarla konuşsaydı veya her şeyi onların karşısına getirip toplasaydık, Allah dilemedikçe onlar iman etmezlerdi. Ama şunu bilin ki onların pek çoğu cahillik ediyorlar.

112. Böylece biz her peygamber için bilinen ve bilinmeyen, doğruya karşı çıkanları (şeytanları) düşmanlar yaptık. Kendilerini aldatmak için, süslü sözlerle birbirleriyle fısıltılaşıyorlar. Rabbin dileseydi bunları yapamazlardı. O halde onları uydurdukları ila baş başa bırak.

113. Ahirete inanmayanların gönülleri, kendi aralarındaki süslü sözlere meyletsinler ve tercih ettiklerine razı olsunlar ve birbirlerini istedikleri derecelere yükseltsinler.

114. Allah, kitabı tafsilatlı bir şekilde size indiren o olmuşken, ondan başka hüküm verici mi arayacağım. Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana inen kitabın içindeki gerçeklerle Rabbinden indirildiğini çok iyi biliyorlar. Sen asla şüpheye düşenlerden olma.

115. Rabbinin kelimeleri doğruluk ve adaletle tamamlandı. Kesinlikle onun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O her şeyi işiten ve bilendir.

116. Sen yeryüzünde yaşayanların çoğunun arzularına uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar zanna uyuyorlar ve yalnızca yalan söylüyorlar.

117. Elbetteki senin Rabbin, yolundan sapanları da, doğru yolda olanları da çok iyi biliyor.

118. Eğer Allah’ın ayetlerine inanıyorsanız, Allah’ın ismi anılarak kesilmiş helal hayvanlardan yiyin.

119. Size ne oluyor da Allah’ın ismi anılarak kesilmiş hayvanların etlerini yemiyorsunuz. Hâlbuki size zaruretlerin dışında nelerin haram olduğu ayrıntılı olarak açıklanmıştı. Buna rağmen pek çoğu bilgisizce, arzularına göre insanları saptırıyorlar. Rabbin haddini aşanları en iyi bilendir.

120. Günahı açıkça veya gizlice yapanları bırak. Elbette ki günahları işleyenler, kazandıklarının karşılığı ile cezalandırılacaklar.

121. Allah’ın ismi anılmadan kesilmiş hayvanları yemeyin. Zira onları yemek yoldan çıkmaktır. Doğruların karşısına dikilmiş (şeytanlar) olanlar, yandaşlarına sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunuyorlar. Eğer onlara itaat ederseniz, Allah’a ortak koşanlardan olursunuz.

122. Ölü halde iken dirilttiğimiz ve insanların içinde, bizim gösterdiğimiz aydınlık yol üzerinde yürüyenle, karanlıklar içinde olup ta içinden çıkamayan bir insanın durumu aynı mıdır? Biz gerçekleri inkar edenlerin yaptıklarını, kendilerine süslü gösterdik.

123. Böylece her yerleşim yerindeki, günahkar davranan seçkinlerine, istedikleri gibi hileler yapmalarına olanak sağladık. Yaptıkları hileler ancak kendi nefislerini aldatıyor, ama bunun farkında değiller.

124. Onlara ayetlerimiz geldiğinde "Allah’ın elçilerine verilmiş olan (kitaplar, vahy) bize de verilmedikçe sana inanmayacağız" dediler. Allah elçiliğini kime vereceğini en iyi bilendir. Günah işleyenler Allah’ın katında aşağılanacaklar ve yaptıkları hilelerin karşılığında da çok şiddetli bir azaba uğrayacaklar.

125. Allah kimi doğru olan yola iletmek isterse, onun göğsünü İslam’a ısındırır (açar). Kimi de saptırmak isterse, sanki yükseğe çıkıp ta havasızlıktan göğsü daralan gibi, göğsünü daraltır. İşte böylece Allah inanmayanları pislik içerisinde bırakır.

126. İşte Rabbinin dosdoğru yolu budur. Öğüt alan bir toplum için ayetleri böyle açıklamışızdır.

127. (Bu dosdoğru yola uyanlar için) Rableri katında, güvenle kalacakları mekanlar var ve yaşadıkları dünya hayatındaki yaptıklarının karşılığında, onları sahiplenip koruyan O dur.

128. Allah onları toplu bir halde dirilttiği gün "Ey karanlık düşünceler topluluğu! İnsanlardan yanınıza çektiklerinizle (yeryüzünde) çoğunluklar haline geldiniz. Kötü düşünenlerin yardımcılarından bilinenler "Rabbimiz sen bize tanıdığın zamana kadar, biz birbirimizden faydalandık (işbirliği yaptık). Allah "Allah diklemedikçe, ateş, sizin sürekli kalacağınız yerdir" dedi. Senin Rabbin her şeye, bildiğine göre hüküm verendir.

129. Böylece kendilerine zulmedenlerin bazılarını, yaptıkları davranışlardan (ortak yanlışlarından) dolayı bazılarına yakınlaştırdık.

130. "Ey önceki isimleri bilinmeyen (Cin) ve sonrakiler tarafından tanınan ve bilinen (İns) topluluklar! İçinizden, benim ayetlerimi anlatan ve karşılaştığınız hesap günü ile sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Dediler ki "Biz kendi kendimize şahitlik ettik. " Dünya hayatı onları aldattı ve (hesap gününde) kendilerinin inkarcı olduklarına, kendi nefisleri şahit oldu.

131. Uyarıdan habersiz bir toplumu, Rabbin haber vermeden, zulümle yok edecek değildir.

132. Yaptıklarından her bir şeyin, farklı farklı karşılıkları var. Senin Rabbin onların yaptıkları şeylerden habersiz değildir.

133. Rabbin ihtiyaçsız (zengin) ve rahmet sahibidir. Eğer dilerse sizi yok eder, sizin arkanızdan, sizlerin yerini alacak, dilediği kimseleri getirir. Zira sizi de diğer toplulukların zürriyetinden meydana getirdiği gibi.

134. Elbetteki size vaat edilen şey (hesap günü) gelecektir. Siz ona asla mani olamazsınız.

135. Deki "Ey kavmim! Bulunduğunuz mekânda ne yapmak istiyorsanız yapın. Bende doğru bildiklerimi yapacağım. Sonra gelecek olan saadet yurdu kime aitmiş bileceksiniz. Elbetteki Allah, haksızlık yapanları kurtuluşa eriştirmez. "

136. Onlar tarlalara ektiklerinden ve sahip oldukları hayvanlardan Allah’a bir pay ayırdılar. Dediler ki " Bunlar Allah için ayırdıklarımız onların kendi kafalarına göre (rasgele) ayırdıkları bunlarda bizim Allah’a ortak koştuklarımız için ayırdıklarımız. " Ayırdıkları paylar ortak koştuklarına ait değildir. Aynı zamanda Allah için ayırdıkları da Allah’a ait olduğu halde, o Allah için ayırdıkları paylar, onları Allah’a yaklaştıracak değillerdir. Ama ayırdıkları paylar, onları ortak koştuklarına daha çok yaklaştırır. Hüküm verdikleri şey ne kadar kötüdür.

137. Böylece onların batıl düşüncede ortak olanları, evlatlarını öldürmeyi ortak koşanların pek çoğuna süslü gösterdi ki, onlar helak olsunlar ve batıl olan dinlerini onlara hâkim kılsınlar. Allah dileseydi bunların hiçbirisini yapamazlardı. Sende onları ve uydurdukları şeyleri bırak.

138. Dediler ki "Şu hayvanlar ve şu tarladakiler yasaklanmış olup, bizim tespit ettiklerimizin dışında (kendilerine göre belirledikleri kişiler) hiçbir kimse onlardan yiyemez. " Ayrıca şu şu hayvanlarla da yük taşıma yasaklanmış ve birtakım hayvanları keserken de "Allah, isminin anılmasını yasaklamıştır" diyerek, Allah adına yalan uydurmak suretiyle, Allah’ın isminin anılmasını engellemişlerdir. Allah adına uydurduklarının karşılığını görecekler.

139. Dediler ki "Özellikle şu hayvanların doğuracağı hayvanlar yalnızca erkeklerimize ayrılmış olup, eşlerimiz bunlardan yiyemezler. Eğer bu hayvanların karnındakiler ölü doğarsa, o zaman bizimle birlikte kadınlar da yiyebilirler. Kendilerine yakıştırdıklarının karşılığını çekecekler. Allah her şeyi bilen ve ona göre hüküm verendir.

140. Akılsızca, batıl inançlarının cehaletiyle çocuklarını öldürenler ve Allah’ın onlara verdiği rızıkları, Allah adına yalan uydurarak haram edenler, kendilerine yazık etmişlerdir. Doğru yolda olmadıklarından, böyleleri sapmış kimselerdir.

141. Ekilebilir ve ekilemeyen bahçeleri, hurmaları, çeşit çeşit ürünler veren tarlaları, zeytinleri ve tatları birbirine benzeyen ve benzemeyen narları yaratan O dur. Onların verdiği ürünleri yiyin. Ürünleri olgunlaşıp da hasat ettiğinizde, fakirlerin haklarını verin ve israf edipte aşırı gitmeyin, Allah israf edenleri sevmez.

142. Yük taşınan, yünlerinden ve kıllarından yataklar ve kilimler yaptığınız hayvanlar var. Allah’ın rızık olarak verdiklerinden yiyin ve şeytanın (yenilen, içilen, helal ve haramlar hususunda) adımlarına uymayın, zira o size apaçık bir düşmandır.

143. İki koyundan ve iki keçiden sekiz çift olarak, iki erkek mi, yoksa iki dişi mi haram oldu. Veyahut ta dişilerin karnında taşıdıkları yavrular mı haram? Eğer gerçeği biliyorsanız bildiklerinizi bana haber verin.

144. İki deve mi yoksa iki sığır mı haram? Yoksa iki erkeği mi yahut iki dişinin karnında taşıdığı mı haram? Allah bu şekilde size tavsiye etti de, sizler buna şahitlik mi ediyorsunuz? Yalan bir sözü, bilgisizce (cahilce) insanları saptırmak için, Allah adına uydurandan daha zalim kim vardır. Allah haksızlık yapan bir topluluğu doğru yola eriştirmez.

145. Deki "Yemek yiyip karnını doyuracak birisi için, bana vahyolunanlar içinde, ölü eti veya akıtılmış kan veya domuz eti ki "O pisliktir", veyahut Allah dan başkası için adanmış kurban dan başka haram edilmiş, yiyecek bulamıyorum. Kim darda kalırsa, zaruretten dolayı, aşırı yememek ve haddi aşmamak şartıyla yiyebilir. " Senin Rabbin bağışlayan ve merhamet edendir.

146. Biz Yahudi olanlara sığırlardan, koyun ve keçilerden her tırnaklı hayvanları haram etmiştik. Ayrıca sırtlarındaki, bağırsaklarındaki ve kemiklerine karışmış yağların dışındaki, tüm içyağlarını da haram etmiştik. Bu şekilde cezalandırmamızın sebebi, onların isyan etmelerinden dolayıdır. Biz sözümüz de duranlarız.

147. Eğer seni yalanlarlarsa deki "Rabbiniz rahmeti, her şeyi kuşatıcı olandır. O nun azabı suçlu toplumlardan asla çevrilemez. "

148. Allah’a ortak koşanlar "Allah dileseydi biz ve atalarımız ortak koşmaz ve hiçbir şeyi haram etmezdik" diyeceklerdir. Onlardan öncekilerde, azabımız onlara gelinceye kadar, yalanlamaya devam etmişlerdi. Deki "Yanınızda bir bilgi mi var? O halde onu bize gösterseniz ya! Hayır,. siz yalnızca zanna uyuyorsunuz ve yalan söylüyorsunuz. "

149. Deki "Mutlaka, kesin delil (son sözü söylemek) Allah’a aittir. Eğer O dilerse hepinizi topluca doğru olana iletir. "

150. Deki " Allah bunu haram etti dediğinize dair, şahitlik edecek şahitlerinizi getirin. " Eğer şahitlik ederlerse, onlarla beraber sakın şahitlik etme, ayetlerimizi yalanlayanların ve ahiret gününe inanmayanların arzularına uyma. Onlar Rablerine başkalarını denk tutuyorlar.

151. Deki "Gelin, Rabbinizin size neyi haram ettiğini okuyayım. O na hiçbir şeyi ortak koşmamanızı haram etmiş, ana babaya iyilik yapmanızı emretmiştir. Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin, sizin de onlarında rızıklarını biz veriyoruz. Açık veya gizli Allah’ın yasakladığı kötülüklere yaklaşmayın. Allah’ın yasakladığı bir nefsi geçerli bir neden olmadan öldürmeyin. Allah size bu kitapla tavsiyelerde bulunuyor ki, belki aklınızı kullanırsınız. "

152. Yetimin mallarına, rüştüne erinceye kadar, en güzel bir şekilde yaklaşın. Ölçü ve tartı ile yaptığınız işlerde adaletle ölçün, tartın. Biz hiçbir nefse, gücünün yettiğinden fazlasını yüklemeyiz. Yakınlarınızda olsa, söylemeniz gereken bir sözü, adalet içerisinde söyleyin. Allah ile olan sözleşmelerinizi yerine getirin. Böylece Allah size tavsiyelerde bulunuyor ki, belki düşünürsünüz.

153. (Ey insanlar) Benim dosdoğru olan yolum budur. Yalnızca ona uyun ve başka yollara uymayın, başka yollara uymak sizi Allah’ın yolundan ayırır. Allah size bu şekilde tavsiyede bulunuyor ki, belki kendinizi korursunuz.

154. Biz Musa’ya bütün güzellikleriyle tamamlanmış, her şeyin ayrıntılı bir şekilde açıklandığı, doğru olan yola ileten ve Allah’dan rahmet olan bir kitap verdik. Belki onlar Rablerine kavuşmaya inanırlar.

155. Bu indirdiğimiz (Kur’an) çok saygın bir kitaptır, ona uyun. Kendinizi (o kitabın emrettikleriyle) koruyun ki, merhamet olunasınız.

156. Veya "Bizden önce şu iki (Yahudi ve Hıristiyan) topluma kitap indirilmişti ama, (sizin kitabınız Kur’an da olanları) ehli kitap olanlardan öğrenmiş değiliz" demekten (sakının).

157. Veya "Kitap bize indirilmiş olsaydı, biz onlardan daha doğru yolda olurduk" demekten sakının. Zira size Rabbinizden doğru yolu gösteren ve rahmetlerle dolu açıklayıcı kitap gelmiştir. Allah’ın ayetlerini yalanlayandan ve onun ayetlerinden yüz çevirenden daha zalim kim vardır. Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden dolayı en kötü azapla cezalandıracağız.

158. Onlar kendilerine meleklerin gelmesini mi, yoksa Rabbinin (emrinin) gelmesini mi yahut rablerinden bir takım nişanelerin (mucizelerin) gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin bir takım nişaneleri (mucizeleri) geldiği gün, bir kimse daha önce inanmamışsa veya imanıyla bir iyilik kazanmamışsa, imanı ona fayda vermez. Onlara, "Bekleyin, doğrusu biz de bekleyicileriz" de.

159. Dinlerinde fırka fırka ayrılanlar ve fırkalarının vazgeçilmez taraftarları olanlarla senin hiçbir ilgin olamaz. Böylelerinin işleri Allah’a kalmıştır sonra Allah yaptıklarını onlara haber verecektir.

160. Kim bir iyilik yaparak gelirse, yaptığı iyiliğin on katı kendisine karşılık olarak verilir. Kimde kötülüklerle gelirse, yalnızca kötülüğünün karşılığı ona ödenir ve kimseye zulmedilmez.

161. Deki "Rabbim beni dosdoğru bir yola iletti. Öyle sağlam bir yol ki, Allah’a ortak koşmayan İbrahim’in dinine. İbrahim ortak koşanlardan olmadı. "

162. Deki "Namazım, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi Allah içindir. "

163. "O’nun hiçbir ortağı yoktur. Bu şekilde inanmakla ve O’na teslim olanların ilki olmakla emrolundum. "

164. Deki "O Allah her şeyin Rabbi iken, ondan başka bir Rab mi arayacağım? Her nefsin kazandığı kendisi içindir. Hiçbir günahkar, bir başkasının günahını yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbinize olup, ayrılığa düştüğünüz konuları size haber verecektir. "

165. Sizi, birbirinizin ardından yer yüzünün sahipleri yapan O’dur. Size verdikleri ile imtihan etmesi için, bazınızı bazınızdan rızık olarak üstün tutmuştur. Elbetteki Rabbinin hesap görmesi çok çabuktur ve O bağışlayan ve acıyandır.