Ahmet Varol 

1. Gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı vareden Allah’a hamdolsun. Sonra, inkarcılar Rabblerine başkalarını denk tutuyorlar.

2. O sizi çamurdan yarattı, sonra bir ecel belirledi. Kendi katında da belirli bir ecel vardır. Sonra (buna rağmen) siz şüphe ediyorsunuz.

3. O göklerde de yerde de Allah’tır. Sizin gizlinizi ve açığınızı bilir; ne kazandığınızı da bilir.

4. Onlara ne zaman Rabblerinin ayetlerinden bir ayet gelse mutlaka ondan yüz çevirirler.

5. Hakk kendilerine gelince onu yalanladılar. Alaya aldıkları şeylerin haberleri onlara gelecektir.

6. Kendilerinden önce nice nesilleri yok ettiğimizi görmediler mi? Onlara size vermediğimiz imkanları vermiş, gökten üzerlerine bolca yağmur indirmiş ve altlarından ırmaklar akıtmıştık. Ama onları günahlarından dolayı helak ettik ve peşlerinden başka nesiller ortaya çıkardık.

7. ’Bu apaçık bir sihirdir’ derlerdi.

8. ’Ona bir melek indirilseydi ya!’ dediler. Bir melek indirseydik iş bitirilmiş olurdu ve onlara göz bile açtırılmazdı.

9. Eğer onu (peygamberi) bir melek kılsaydık , bir adam şeklinde kılardık da onları düştükleri kuşkuya yine düşürürdük.

10. Senden önce de peygamberlerle alay edilmişti. Ancak onlardan alay edenleri alaya almış oldukları şey çepeçevre kuşattı.

11. ’Yeryüzünde dolaşın da yalanlayıcıların sonları nasıl olmuş bir görün!’

12. ’Göklerde ve yerde olanlar kimindir?.’ ’Allah’ındır’ de. O rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır. Muhakkak ki, geleceğinde şüphe olmayan kıyamet gününde sizi biraraya toplayacaktır. Kendi kendilerini zarara sokanlar, işte onlar iman etmezler.

13. Gece ve gündüzde barınan her şey O’nundur. O duyandır, bilendir.

14. ’Göklerin ve yerin yaratıcısı olan ve yediren fakat kendisi yedirilmeyen Allah’tan başkasını mı kendime dost edineceğim!’ ’Ben Müslümanların ilki olmakla emrolundum’ de ve sakın Allah’a eş koşanlardan olma.

15. ’Ben Rabbime karşı gelirsem büyük bir günün azabından korkarım.’

16. O gün kim ondan (azaptan) alıkonursa (Allah) ona rahmet etmiş olur. Apaçık kurtuluş işte budur.

17. Eğer Allah sana bir sıkıntı verirse onu yine kendinden başka giderecek yoktur. Eğer bir iyilik verirse (bil ki) O her şeye güç yetirendir.

18. O kullarının üstünde mutlak güç ve hakimiyet sahibidir. O hakimdir, her şeyden haberdar olandır.

19. ’Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kur’an sizi ve onun ulaştığı kimseleri uyarmam için bana vahyedildi. Allah’la birlikte başka ilahların bulunduğuna siz mi şahitlik ediyorsunuz?.’ ’Ben buna şahitlik etmem’ de. ’O, ancak tek bir ilahtır ve ben sizin eş koştuklarınızdan uzağım’ de.

20. Kendilerine kitap vermiş olduklarımız onu (Peygamberi) kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanımaktadırlar. Kendilerini zarara sokanlar işte onlar iman etmezler.

21. Allah’a karşı yalan uydurandan ya da ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Şüphesiz ki zalimler kurtuluşa eremezler.

22. ’(Allah’tan ayrı ilah olduklarını) sandığınız ortaklarınız hani nerede?’ diyeceğimiz gün(ü düşün).

23. ’Rabbimiz olan Allah’a yemin olsun ki, biz Allah’a ortak koşanlar değildik’ demekten başka bir kaçamak bulamazlar.

24. Bak! Kendileri hakkında nasıl yalan söylediler ve (ilah olduklarını) uydurdukları şeyler nasıl yanlarından kayboldu.

25. ’Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir’ derler.

26. Onlar hem başkalarını ondan alıkoyarlar, hem de kendileri ondan uzak dururlar. Böylece yalnız kendilerini helak ediyorlar ama bunun farkında değiller.

27. ’Keşke dünyaya geri gönderilseydik de Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık ve mü’minlerden olsaydık’ dedikleri andaki hallerini bir görsen.

28. Hayır; daha önce gizledikleri açığa çıktı. Geri gönderilselerdi kendilerine yasak kılınan şeylere dönerlerdi. Şüphesiz onlar yalancıdırlar.

29. ’Şu dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur ve biz yeniden diriltilecek değiliz’ dediler.

30. ’Öyleyse inkar ettiğinizden dolayı azabı tadın’ der.

31. ’Dünyada ettiğimiz kusurlardan dolayı yazık bize!’ derler. Dikkat edin, taşıdıkları şey ne kadar da kötüdür!

32. Dünya hayatı oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise takva sahipleri için daha hayırlıdır. Akıl etmiyor musunuz?

33. Onların söylediklerinin seni üzdüğünü biliyoruz. Onlar gerçekte seni yalanlamıyorlar ancak zalimler bile bile Allah’ın ayetlerini inkar ediyorlar.

34. Senden önce de peygamberler yalanlandı da yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine sabrettiler. Sonunda yardımımız onlara ulaştı. Allah’ın sözlerini değiştirebilecek yoktur. Peygamberlerin haberlerinden bazıları sana da geldi.

35. Onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, haydi yapabilirsen yerin içinde bir tünel açıp veya göğe bir merdiven dayayıp onlara bir mucize getirmeye çalış! Allah dileseydi onların hepsini hidayet üzere toplardı. Sakın bilgisizlerden olma!

36. Ancak duyanlar çağrıya cevap verir. Ölüleri ise Allah diriltir sonra O’na döndürülürler.

37. ’Şüphesiz Allah bir mucize indirmeye güç yetirir ancak onların çoğu bilmezler.’

38. Yeryüzünde yürüyen bütün hayvanlar ve iki kanatlarıyla uçan bütün kuşlar sizin gibi birer ümmettirlerdir. Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Onlar sonra Rabblerinin huzurunda toplanırlar.

39. Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklarda kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah dilediği kimseyi saptırır dilediği kimseyi de doğru yol üzere koyar.

40. ’Ne dersiniz, size Allah’ın azabı yahut kıyamet saati gelirse Allah’tan başkasına yalvarır mısınız? Doğru iseniz söyleyin bakalım!’

41. Aksine yalnız O’na yalvarırsınız. O da dilerse, giderilmesi için yalvardığınız sıkıntıyı giderir. Siz de ortak koştuklarınızı unutursunuz.

42. Senden önce de ümmetlere peygamberler gönderdik ve belki yalvarırlar diye kendilerini darlık ve sıkıntıya soktuk.

43. Hiç olmazsa verdiğimiz darlık başlarına geldiğinde yalvarıp yakarsalardı! Ama kalpleri katılaştı ve şeytan da yaptıklarını kendilerine süslü gösterdi.

44. Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında onlara her şeyin kapılarını açtık. Kendilerine verilenden dolayı sevince daldıklarında onları ansızın yakaladık ve o an bütün her şeyden ümitleri kesildi.

45. Böylece zulmeden topluluğun arkası kesildi. Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.

46. ’Ne dersiniz, eğer Allah sizin işitme duyularınızı ve gözlerinizi alır, kalplerinizi de mühürlerse Allah’tan başka size onları geri verecek ilah kim olabilir? Bak nasıl ayetlerimizi çeşitli şekillerde açıklıyoruz sonra onlar yüz çeviriyorlar.

47. ’Ne dersiniz, size Allah’ın azabı aniden yahut açıktan gelirse zalimler topluluğundan başkası helak edilir mi?’

48. Biz peygamberleri ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak göndeririz. Kimler iman eder de durumlarını düzeltirlerse onlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

49. Ayetlerimizi yalanlayanlara da fasıklık etmelerinden dolayı azap dokunacaktır.

50. ’Görmeyenle gören bir olur mu? Düşünmüyor musunuz?’

51. Rabblerinin huzuruna çıkarılacaklarından korkanları onunla (Kur’an’la) uyar. Onlar için O’ndan (Allah’tan) başka dost ve şefaatçi yoktur. Umulur ki sakınırlar.

52. Rabblerinin rızasını umarak sabah akşam O’na yalvaranları yanından kovma. Onların hesaplarından senin üzerine senin hesabından da onların üzerine bir sorumluluk yok ki, onları yanından kovup da zalimlerden olasın.

53. İşte böyle, ’Allah aramızdan bunlara mı lütufta bulundu!’ demeleri için onları birbirleriyle denedik. Allah, şükredenleri daha iyi bilen değil midir?

54. ’Size selam olsun. Rabbiniz rahmet etmeyi üzerine aldı. Sizden kim bilmeden bir kötülük işler de sonra arkasından tevbe eder ve durumunu düzeltirse (bilsin ki) Allah bağışlayıcıdır, rahmet edicidir.’

55. Suçluların yollarının da tam olarak belli olması için ayetleri böyle tafsilatlı olarak açıklıyoruz.

56. ’Ben sizin heveslerinize uyamam. O durumda sapıtmış olurum ve doğru yolda gidenlerden olamam.’

57. ’Ben Rabbimden gelen açık bir belgeye dayanmaktayım. Sizse onu yalanladınız. Sizin çabucak gelmesini istediğiniz şey, benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah’a aittir. O, doğru haberi bildirir ve (doğruyu yanlıştan) ayıranların en hayırlısıdır.’

58. ’Acele olarak istediğiniz şey benim yanımda olsaydı benimle sizin aranızda iş bitmiş olurdu. Allah zalimleri daha iyi bilir.’

59. Gaybın anahtarları O’nun yanındadır. Onu, O’ndan başkası bilmez. Karada ve denizde olanları da bilir. O’nun bilgisi dışında bir tek yaprak bile düşmez. Yerin karanlıklarındaki bir tane dahil, yaş ve kuru ne varsa hepsi açık bir kitaptadır.

60. Sizi geceleri öldüren ve gündüzleri ne işlediğinizi bilen sonra belirli sürenin tamamlanması için gündüzleri sizi yeniden dirilten O’dur. Sonra dönüşünüz yine O’na olacak, sonra yaptıklarınızı size bildirecektir.

61. Kullarının üstünde mutlak güç ve hakimiyete sahip olan O’dur. Size koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiğinde elçilerimiz onun canını alırlar ve onlar görevlerini yerine getirmede asla kusur etmezler.

62. Sonra gerçek mevlaları olan Allah’a döndürülürler. Dikkat edin, hüküm O’nundur ve O hesabı en hızlı görendir.

63. ’’Eğer bizi şu durumdan kurtarırsa mutlaka şükredenlerden olacağız’ diyerek kendisine açıktan ve gizlice yakarışta bulunduğunuz Allah’tan başka sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarır?’

64. ’Allah sizi bundan ve bütün sıkıntılardan kurtarıyor sonra siz yine O’na ortak koşuyorsunuz.’

65. ’O size üstünüzden, yahut ayaklarınızın altından bir azap göndermeye veya sizi çeşitli gruplara ayırıp kiminize kiminizin hıncını tattırmaya güç yetirir.’ Bak, olur ki anlarlar diye ayetlerimizi nasıl etraflıca açıklıyoruz!

66. ’Ben sizin üzerinize vekil değilim.’

67. Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır. Yakında bileceksiniz.

68. Ayetlerimiz hakkında uygunsuz sözlere dalanları gördüğünde başka bir söze geçinceye kadar onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana unutturacak olursa hatırladıktan sonra artık zalimler topluluğuyla birlikte oturma.

69. Takva sahiplerinin üzerine onların hesaplarından bir şey yoktur. Ancak belki sakınırlar diye bir hatırlatmada bulunmak gerekir.

70. Dinlerini oyun ve eğlenceye alan ve dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak. Ancak onunla (Kur’an’la) uyar ki, bir kimse kazandığından dolayı helake gitmesin. Aksi halde Allah’tan başka ne bir dostu ne de bir şefaatçisi olur. Her türlü fidyeyi verse de kabul edilmez. İşte bu duruma düşenler kazandıklarından dolayı helake sürüklenenlerdir. Onlara inkar etmelerine karşılık kızgın bir içecek ve acıklı bir azap vardır.

71. ’Gerçek hidayet Allah’ın hidayetidir. Biz de alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.’

72. Yine namazı kılın, Allah’a karşı gelmekten sakının (diye emredildi). Huzuruna toplanacağınız O’dur.’

73. Gökleri ve yeri hak üzere yaratan O’dur. ’Ol’ dediği gün o hemen oluverir. O’nun sözü gerçektir. Sur’a üflendiği gün hakimiyet O’nundur. Gizli olanı da açık olan da bilir. O, hakimdir, her şeyden haberdardır.

74. ’Sen putları kendine ilah mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve toplumunu açık bir sapıklık üzere görüyorum’ demişti.

75. Böylece İbrahim’e kesin bilgi sahibi olması için göklerin ve yerin melekutunu (büyüklüklerini, harikuladeliklerini) de gösteriyorduk.

76. ’Ben öyle batıp gidenleri sevmem’ dedi.

77. ’Eğer Rabbim beni doğru yola eriştirmeseydi şüphesiz sapıklar topluluğundan olacaktım’ dedi.

78. ’Ey kavmim! Ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım.

79. Ben dosdoğru bir inançla yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben Allah’a ortak koşanlardan değilim.’

80. ’O beni doğru yola ilettiği halde, siz Allah hakkında benimle tartışmaya mı giriyorsunuz? Allah’ın benim hakkımda bir şey dilemesi dışında sizin O’na ortak koştuklarınızdan korkmuyorum. Rabbim ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. Hala öğüt almıyor musunuz?’

81. ’Allah’ın size haklarında herhangi bir delil indirmediği şeyleri O’na ortak koşmanızdan dolayı korkmuyorsunuz da ben sizin ortak koştuklarınızdan nasıl korkarım?’ Şu halde bu iki gruptan hangisi güvende olmaya daha layıktır? Eğer biliyorsanız söyleyin.

82. İman edip de imanlarına zulüm karıştırmayanlar; işte güven onlaradır ve doğru yolda olanlar da onlardır.

83. Bu, İbrahim’e kavmine karşı verdiğimiz hüccetimizdir. İstediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin hakimdir, bilendir.

84. Biz ona İshak ve Yakub’u bağışladık. Hepsini doğru yola ilettik. Ondan önce de Nuh’u ve onun soyundan Davud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u doğru yola eriştirdik. İyilik sahiplerine işte böyle karşılık veririz.

85. Zekeriya’yı, Yahya’yı, İsa’yı ve İlyas’ı da (doğru yola eriştirdik). Onların hepsi iyilerdendiler.

86. Yine İsmail’i, el-Yesa’ı, Yunus’u ve Lut’u da. Hepsini alemlere üstün kıldık.

87. Babalarından, soylarından ve kardeşlerinden de (kendilerine lütfettikklerimiz oldu). Biz onları seçtik ve doğru yola ilettik.

88. Bu, Allah’ın hidayetidir. Kullarından dilediğini bu hidayete eriştirir. Eğer onlar Allah’a ortak koşmuş olsalardı yapageldiklerinin tümü boşa giderdi.

89. Bunlar kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiklerimizdir. Eğer bunlar, onları inkar ederlerse, (bilsinler ki) biz onları inkar etmeyecek bir topluluğu onlara vekil kılmışızdır.

90. ’Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Bu sadece alemlere bir hatırlatmadır.’

91. ’Allah (indirdi)’ de. Sonra bırak onları daldıkları şeyde oynayadursunlar.

92. Bu Kur’ân, bizim indirdiğimiz, hayrı öğreten, insanlara faydalı mübarek bir kitaptır; vahyine muhatap olan önündeki zatın, Peygamber Muhammedin tebliğinin, sözlerinin samimiliğini, doğruluğunu tasdik eden bir kitaptır; manevî merkez Mekke ve çevresindeki bütün dünyayı, bütün insanları uyarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Âhirete, ebedî yurda iman edenler, buna da iman ederler. Ve onlar dünyevî gâile ve düşüncelerden sıyrılarak namazlarını, rükûnlarına, şartlarına, vakitlerine riayet ederek kılarlar.

93. ’Canlarınızı çıkarın. Bugün, Allah hakkında doğru olmayanı konuşmanızdan ve ayetlerine karşı büyüklük taslamanızdan dolayı aşağılayıcı bir azapla cezalandırılacaksınız’ dedikleri anda hallerini bir görsen!

94. Siz, ilk kez yarattığımız gibi bize yalnız başlarınıza geldiniz ve size verdiklerimizi arkanızda bıraktınız. Allah’ın ortakları olduğunu sandığınız şefaatçilerinizi de beraberinizde görmüyoruz! Aranızdaki bağlar kesildi ve (ilah olduklarını) sandıklarınız yanınızdan kayboldular.

95. Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah’tır. Ölüden diriyi çıkarır. Diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. Böyleyken siz nasıl yüz çeviriyorsunuz?

96. Gece karanlığını yarıp sabahı ortaya çıkaran O’dur. Geceyi bir dinlenme zamanı güneş ve ayı da bir hesap ölçüsü yaptı. Bu, yüce ve alim olanın düzenlemesidir.

97. Yine O, karanın ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulabilesiniz diye sizin için yıldızları yarattı. Bilen bir topluluk için ayetleri etraflıca açıkladık.

98. Sizi bir tek candan yaratan O’dur. Sizin için karar kıldığınız bir yer ve emanet (geçici) olarak kaldığınız bir yer vardır. Anlayan bir topluluk için ayetleri genişçe açıkladık.

99. Gökten su indiren de O’dur. Onunla her tür bitki bitirdik. Onlardan yeşillikler çıkardık. O yeşilliklerden de birbirinin üstüne yüklenmiş taneler çıkardık. Hurmaların tomurcuklarından birbirlerine yakın salkımlar oluşturduk. Yine kimisi birbirine benzeyen, kimisi de benzemeyen üzümlerden, zeytinlerden ve narlardan bahçeler meydana getirdik. Meyve vermeleri sırasında bunların meyvelerine ve bu meyvelerin olgunlaşmış hallerine bakın. Şüphesiz bütün bunlarda iman eden bir topluluk için ayetler vardır.

100. Cinleri Allah’a ortak koştular. Oysa onları O yaratmıştır. Yine hiçbir bilgiye dayanmaksızın O’na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. O, onların vasıflandırmalarından uzak ve yücedir.

101. Gökleri ve yeri yoktan yaratan O’dur. O’nun bir eşi yokken çocuğu nasıl olur? Her şeyi O yaratmıştır ve O her şeyi bilmektedir.

102. Rabbiniz Allah işte budur. O’ndan başka ilah yoktur. O her şeyin yaratıcısıdır, O’na kulluk edin. O, her şeye vekildir.

103. Gözler onu idrak edemez. O ise gözleri idrak eder. O latiftir, her şeyden haberdardır.

104. ’Size Rabbinizden açık deliller gelmiştir. Kim görürse yararı kendine, kim de kör olursa, kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinize bekçi değilim.’

105. İşte böylece ayetleri etraflıca açıklıyoruz ki, onlar ’sen ders almışsın’ desinler ve biz de bilen bir topluluğa bunu açıkça bildirmiş olalım.

106. Sen Rabbinden sana vahyedilene uy -O’ndan başka ilah yoktur- ve başkalarına ilahlık yakıştıranlardan yüz çevir!

107. Allah dileseydi onlar ortak koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bekçi kılmadık. Sen onların üzerine vekil de değilsin.

108. Onların Allah’tan başka taptıklarına sövmeyin ki onlar da aşırıya giderek bilgisizce Allah’a sövmesinler. Bu şekilde her ümmete yaptığını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri Rabblerinedir ve O kendilerine yapmakta olduklarını haber verir.

109. ’Mucizeler Allah katındadır.’ Üstelik o gelse de onların yine iman etmeyeceklerinin bilincinde değil misiniz?

110. Ona ilk keresinde iman etmedikleri gibi biz onların kalplerini ve gözlerini çeviririz ve kendilerini taşkınlıkları içinde bocalar halde bırakırız.

111. Onlara melekleri indirseydik, kendileriyle ölüler konuşsaydı ve her şeyi karşılarına toplasaydık Allah dilemedikçe yine iman etmezlerdi. Ancak onların çoğu bilmemektedir.

112. Bu şekilde her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman ettik. Onlar aldatmak için, birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Sen onları uydurduklarıyla başbaşa bırak.

113. Ahirete inanmayanların kalpleri o sözlere meyletsin, onlardan hoşnut olsunlar ve kendilerinin yaptıklarını onlar da yapsınlar diye (böyle sözler fısıldarlar).

114. ’Allah size açıklanmış bir şekilde Kitap indirmişken O’ndan başkasının hakemliğini mi isteyeceğim!’ Kendilerine Kitap vermiş olduklarımız onun Rabbin tarafından hak üzere indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma.

115. Rabbinin sözü doğruluk ve adalet bakımından tastamamdır. O’nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, duyandır, bilendir.

116. Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyarsan seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar sadece zanna uyuyorlar ve sadece tahminde bulunuyor (sadece yalan söylüyorlar).

117. Şüphesiz Rabbin yolundan sapanları en iyi bilendir. Doğru yolda olanları en iyi bilen de O’dur.

118. O halde, üzerine Allah’ın adının anıldığı şeylerden yiyin; tabi ki O’nun ayetlerine içten inanıyorsanız!

119. Allah zorunluluk halleri dışında size haram olan şeyleri ayrı ayrı açıklamış olduğu halde üzerine Allah’ın adı anılmış olanlardan niçin yemeyeceksiniz? Pek çokları bilgisizce arzularına uyarak başkalarını saptırmaktadırlar. Şüphesiz ki Rabbin, sınırı aşanları en iyi bilendir.

120. Günahın gizli olanını da açık olanını da bırakın. Günah kazananlar yaptıklarının karşılığını göreceklerdir.

121. Üzerine Allah’ın adı anılmamış olan (hayvanın eti)nden yemeyin. Şüphesiz o fısktır (yoldan kaymadır). Doğrusu şeytanlar dostlarına, sizinle tartışmaları için telkinde bulunmaktadırlar. Eğer onlara itaat ederseniz o zaman siz de müşrik olursunuz.

122. Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürümesini sağlayan bir ışık verdiğimiz kimse karanlıkların içinde kalıp da oradan çıkamayan kimse gibi olur mu! İşte kâfirlere yaptıkları böyle süslü gösterildi.

123. Bu şekilde her kentin suçlularını orada hile yapsınlar diye ileri gelen kimseler kıldık. Onlar gerçekte ancak kendilerine hile yapmaktadırlar ama bunun bilincinde değiller.

124. ’Allah’ın peygamberlerine verilenin benzeri bize de verilmedikçe iman etmeyeceğiz’ derler. Allah peygamberlik görevini kime vereceğini daha iyi bilir. Suç işleyenler Allah katında aşağılığa uğratılacak ve hile yapmalarından dolayı şiddetli bir azaba çarptırılacaklardır.

125. Allah kimi doğru yola eriştirmek isterse onun gönlünü de İslam’a açar. Kimi de sapıklığa düşürmek isterse onun da gönlünü adeta göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı eyler. İşte Allah iman etmeyenlerin üstüne böyle murdarlık bırakır.

126. Rabbinin dosdoğru yolu işte budur. Öğüt alan topluluk için ayetleri etraflıca açıkladık.

127. Onlar için Rabblerinin katında esenlik yurdu vardır ve işlediklerinden dolayı O onların dostudur.

128. ’Ey Rabbimiz! Biz birbirimizden yararlandık. Sonra bizim için belirlemiş olduğun ecelimize erdik’ derler. ’Allah’ın diledikleri dışında, sizin sonsuza kadar kalmak üzere yerleşeceğiniz yer cehennemdir.’ Şüphesiz Rabbin hakimdir, alimdir.

129. İşte böylece, kazandıklarına karşılık zalimlerin bir kısmını diğerlerinin peşlerine takarız.

130. ’Kendi aleyhimize şahitlik ediyoruz’ derler. Onları dünya hayatı aldattı ve kâfir oldukları konusunda kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.

131. Böyle olması, halkı habersizken Rabbinin kasabaları (ülkeleri) haksızlıkla helak etmeyeceğindendir.

132. Her birinin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.

133. Rabbin bir şeye muhtaç değildir, rahmet sahibidir. Dilerse sizi götürür ve sizi başka bir topluluğun soyundan türettiği gibi yerinize başkalarını yerleştirir.

134. Size vaad edilenler mutlaka gelecektir ve siz onun önüne geçemezsiniz.

135. ’Ey kavmim! Gücünüzün elverdiğini yapın, ben de yapıyorum. Bu yurdun (dünyanın) sonunun kimin olacağını yakında bileceksiniz. Şüphe yok ki, zalimler kurtuluşa eremezler.’

136. ’Bu Allah’ın, bu da ortak koştuklarımızındır’ diyerek Allah’ın yarattığı ekinden ve hayvanlardan Allah’a pay ayırdılar. Ortak koştukları için ayırdıkları Allah’a ulaşmaz. Allah’a ayırdıkları ise işte o ortak koştuklarına ulaşır. Ne kadar da kötü hüküm veriyorlar!

137. Bunun gibi hem kendilerini helak etsin hem de dinlerini iyice karıştırsınlar diye müşriklerin çoğuna, ortak koştukları şeyler, çocuklarını öldürmelerini cazip göstermiştir. Allah dileseydi bunları yapmazlardı. Sen onları uydurduklarıyla başbaşa bırak.

138. ’Bunlar dokunulmaz ekinler ve hayvanlardır. Bunları bizim istediğimizden başkası yiyemez. Bunlar da sırtlarına binilmesi ve yük yüklenilmesi yasaklanmış hayvanlardır’ dediler. Allah’a iftirada bulunarak bazı hayvanların üzerlerine de Allah’ın adını anmazlar. Allah onları iftira etmelerinden dolayı cezalandıracaktır.

139. ’Şu hayvanların karınlarında olanlar yalnız erkeklerimize özeldir ve hanımlarımıza yasaktır. Eğer ölü olursa (ölür doğar veya doğar doğmaz ölürse) o zaman herkes ona ortaktır’ dediler. Allah onlara bu nitelendirmelerinin cezasını verecektir. O hakimdir, alimdir.

140. Akılsızlıkları yüzünden bilgisizce çocuklarını öldüren ve Allah’a iftirada bulunarak Allah’ın onlara rızık olarak verdiği şeyleri kendilerine haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar sapıtmışlar ve doğru yola erememişlerdir.

141. Çardaklı ve çardaksız bahçeler meydana getiren, tatları birbirinden farklı hurmalar ve ekinler, birbirine benzeyen ve benzemeyen zeytinler ve narlar yaratan O’dur. Ürün verdiğinde ürününden yiyin ve hasad gününde de hakkını verin. İsraf da etmeyin. Çünkü O israf edenleri sevmez.

142. Hayvanlardan da yük taşıyan ve kesilen (veya tüylerinden döşekler yapılan) türler yarattı. Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden yiyin ve şeytanın izinden gitmeyin. Şüphesiz o sizin için açık bir düşmandır.

143. ’İki erkeği mi haram kıldı yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı?’ Eğer doğru sözlü iseniz bir bilgiye dayanarak bana haber verin.

144. ’İki erkeği mi haram kıldı yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı? Yoksa Allah size bunları emrederken siz şahit miydiniz?’ İnsanları bilgisizce saptırmak için Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir! Allah zalimler topluluğunu doğru yola eriştirmez.

145. ’Bana vahyedilenler arasında, leş, akıtılan kan, domuz eti -ki bu kesinlikle murdardır- ve yoldan çıkarak Allah’tan başkasının adına kesilmiş olanın dışında (bu sizin haram olduğunu ileri sürdüklerinizden) bir şey yiyene yediğinin haram olduğuna dair bir hüküm bulamıyorum. Kim çaresiz kalarak (haram kılınmış olanlardan) taşkınlık etmeden ve aşırıya gitmeden yerse (bilsin ki) Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.’

146. Yahudilere bütün tırnaklı hayvanları haram kılmıştık. Sığırların ve koyunların, sırtlarında bulunan yahut bağırsaklarına yapışık veya kemiklerine karışmış olanların dışındaki içyağlarını haram kılmıştık. Taşkınlıkları yüzünden onları işte böyle cezalandırdık. Şüphe yok ki biz doğru sözlüyüz.

147. ’Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. Ancak O’nun şiddetli azabı da suçlular topluluğundan geri çevrilmez.’

148. ’Yanınızda bize karşı çıkarabileceğiniz bir bilgi var mı? Siz sadece zanna uyuyorsunuz ve tutarsız tahminlerde bulunuyorsunuz.’

149. ’En sağlam delil Allah’ın delilidir. Allah dileseydi hepinizi doğru yola eriştirirdi.’

150. ’Allah’ın bunları haram kıldığına şahitlik eden şahitlerinizi getirin.’ Onlar şahitlik edecek olurlarsa sen onlarla birlikte şahitlik etme. Ayetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların heveslerine uyma. Onlar başkalarını Rabblerine denk tutmaktadırlar.

151. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anne babaya iyilik edin, yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizi de onları da biz rızıklandırmaktayız- kötülüklerin açık olanına da gizli olanına da yaklaşmayın ve Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı bir canı haksız yere öldürmeyin. Olur ki akıl edersiniz diye (Allah) size böyle emretti.’

152. ’Yetimin malına, erginlik çağına erişmesinden önce onu en güzel şekilde değerlendirmek dışında yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı da adalete uygun bir şekilde tam yapın. Hiçbir cana kaldırabileceğinden fazla yük yüklemeyiz. Bir yakınınız hakkında da olsa konuştuğunuz zaman adalete uyun. Olur ki öğüt alırsınız diye (Allah) size böyle emretti.’

153. ’İşte benim dosdoğru olan yolum budur, ona uyun. Değişik yollara uymayın, sonra bu yollar sizi O’nun yolundan ayırır. Olur ki sakınırsınız diye (Allah) size böyle emretti.’

154. Sonra iyilik yapana nimetimizi tamamlamak, her şeyi etraflıca açıklamak üzere ve bir hidayet rehberi ve rahmet olarak Musa’ya Kitab’ı verdik. Umulur ki, Rabblerine kavuşacaklarına inanırlar!

155. Bu (Kur’an) da, bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ona uyun ve kötülüklerden sakının ki size rahmet edilsin.

156. ’Kitap yalnızca bizden önceki iki topluluğa indirildi ve biz onların okumalarından habersizdik’ demeyesiniz.

157. ’Eğer bize Kitap indirilmiş olsaydı biz onlardan daha çok doğru yola uyardık’ demeyesiniz. Size Rabbinizden açık bir belge, hidayet ve rahmet gelmiştir. Allah’ın ayetlerini yalanlayan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir. Ayetlerimizden yüz çevirenleri yüz çevirmelerinden dolayı azabın en kötüsüyle cezalandıracağız.

158. ’Bekleyin, biz de beklemekteyiz.’

159. Dinlerini parça parça eden ve kendileri de değişik gruplara ayrılan kimselerle senin bir ilişiğin yoktur. Onların işleri Allah’ladır ve sonra O kendilerine ne yaptıklarını bildirir.

160. Kim bir iyilik getirirse ona on katı karşılık vardır. Kim de bir kötülük getirirse o da ancak yaptığının misliyle cezalandırılır ve onlara haksızlık edilmez.

161. ’Şüphesiz, Rabbim beni doğru yola, dosdoğru dine, tevhid inancı üzere olan İbrahim’in dinine iletti. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.’

162. "Bakın benim namazım, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm yalnızca alemlerin Rabbi olan Allah adınadır. Yani tüm yaptığım şeyleri O emretti diye yapar, yapmadığım şeyleri de, O yasakladığı için yapmam.

163. ’O’nun ortağı yoktur. Bana böyle emredildi ve ben Müslümanların ilkiyim.’

164. ’Allah her şeyin Rabbi iken ben O’ndan başka kendime Rab mi arayacağım? Herkesin kazandığı ancak kendinedir. Hiçbir günahkar başkasının günahını yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir ve O size hakkında görüş ayrılığına düştüğünüz şeyleri bildirir.

165. Sizi yeryüzünün halifeleri yapan ve verdikleriyle sizi imtihan etmek için bazılarınızı bazılarınızdan derecelerle üstün kılan O’dur. Şüphesiz Rabbin cezalandırmayı hızlı yapandır ve O bağışlayıcı, rahmet edicidir.