Abdullah Parlıyan 

1. Kâf, Hâ, Yâ, ‘Ayn, Sa’d.

2. Bu anlatılacak olaylar, kulu Zekeriyya’ya Rabbinin bahşettiği rahmeti, dile getiren bir hatırlatmadır.

3. Hani O Zekeriyya, gizli bir seslenişle Rabbine yakararak

4. "Ey Rabbim! Doğrusu artık kemiklerim gevşedi, saçlarım ağardı, ama şimdiye kadar sana yönelttiğim hiçbir duamın, cevapsız bırakıldığını da asla görmedim.

5. Ve gerçek şu ki, ben göçüp gittikten sonra, arkamdan iş başına geçecek yakınlarımın yapacakları kulluktan kaygı duyuyorum. Karım da baştan beri kısırdı. Öyleyse bana katından, benim yerimi alacak bir yardımcı bahşet

6. ki bana ve Yakub’un soyuna mirasçı olsun. Ve sen ey Rabbim! O’nu hoşnut olacağın bir ahlakla donat!"

7. Daha önce bu ismi hiçbir kimseye vermemiştik."

8. "Ey Rabbim!" dedi. "Karım kısır olduğu halde ve ben de, yaşlanarak bütünüyle güçsüz bir duruma düşmüşken, benim nasıl oğlum olabilir ki?"

9. Bu benim için kolaydır, tıpkı daha önce seni yoktan var ettiğim gibi."

10. "Senin işaretin, sapasağlam olduğun halde, üç gün, üç gece insanlarla konuşamaman olacak…"

11. "Sabah akşam, Rabbinizin sınırsız yüceliğini anın!" diye işaret etti.

12. "Ey Yahya! Kitaba kuvvetle sarıl!" dedik. Biz O’na, çocukken doğru ve kapsamlı düşünme yeteneği vermiştik.

13. Tarafımızdan O’na, kalp yumuşaklığı ve arınmışlık… da vermiştik de, o günah ve fenalıkların tümünden sakınırdı.

14. Anababasına iyilik ederdi, zorba ve âsî de değildi.

15. Bunun içindir ki, doğduğu gün de, öldüğü gün de Allah’ın selamı O’nun üzerineydi, diriltilerek kabrinden çıkartılacağı gün de, yine O’nun üzerine olacaktır.

16. Ey Rasûlüm! Sana indirdiğimiz kitaptaki Meryem kıssasını da hatırla ve başkalarına da hatırlat. Hani O ailesinden ayrılıp, evinin doğu tarafına çekilmişti de,

17. ailesiyle arasına bir perde germişti. Derken O’na görevli meleğimiz, Cebrail’i gönderdik de, bu melek Meryem’e eli yüzü düzgün bir insan şeklinde görünmüştü.

18. "Ben, senden sınırsız rahmet sahibi Rahman’a sığınırım. Eğer Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyorsan, bana yaklaşma!" dedi.

19. "Ben, yalnızca Rabbinin bir elçisiyim. Sana tertemiz bir oğlan çocuğu bağışlamak üzere gönderildim" dedi.

20. "Bana bir insan dokunmamışken, benim nasıl oğlum olabilir? Ve hem ben, kötü ahlaklı bir kadın da değilim" dedi.

21. O çocuk olma meselesi, bana göre kolaydır. Hem o olacak çocuğu, insanlara kudretimizi gösteren bir alamet ve tarafımızdan bir rahmet kılmak için, bunu yapacağız. Ve bu Allah tarafından, önceden karara bağlanmış bir hükümdür."

22. Böylece Meryem, O çocuğa gebe kaldı ve O’nunla uzak bir yere çekilip gitti.

23. "Keşke bu durum başıma gelmeden önce ölseydim de, unutulup gitseydim!" dedi.

24. Üzülme, Rabbin senin altında bir ırmak akıttı.

25. Hurma ağacını, kendine doğru silkele ki, üzerine olgun, taze hurmalar dökülsün.

26. Ben, O sınırsız rahmet sahibi Rahman olan Allah için, bir süre konuşmamaya söz verdim, bu yüzden bugün insanlardan hiçbir kimseyle konuşmayacağım."

27. Bir süre sonra, çocuğunu kucağında taşıyarak kavmine döndü. "Ey Meryem!" dediler. "Sen gerçekten tuhaf bir iş yaptın.

28. Ey Harun’un kız kardeşi! Senin baban, kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz, hayasız bir kadın değildi."

29. "Daha beşikteki bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz ki" dediler.

30. "Bakın!" dedi "Allah’ın kuluyum ben. O bana kitap verdi, beni peygamber yaptı.

31. Ve nerede olursam olayım, hayırlı kılmıştır beni, yaşadığım sürece bana namaz kılmayı, zekat vermeyi de emretti.

32. Beni anama iyilik eden biri kıldı ve beni, başkaldıran zorba da yapmadı.

33. Doğduğum gün, öleceğim gün ve hayata yeniden döndürüleceğim gün de, selamet içindeyim."

34. İşte budur Meryem oğlu İsa, onların şüpheye düştükleri şey hakkında, gerçek söz budur.

35. Bir oğul edinmek Allah’a asla yaraşmaz. Sınırsız yüceliğiyle O, böyle bir şeyin üstünde ve ötesindedir. Bir işin olmasını istedi mi ona "ol" der o da "oluverir."

36. Şüphesiz benim Rabbim de, sizin Rabbiniz de Allah’tır. Öyleyse yalnızca O’na kulluk edin. Dosdoğru yol yalnızca budur.

37. Gerçekler bu şekilde ortada iken, Hıristiyan olduklarını iddia eden guruplar, yine de kendi aralarında, İsa’nın yaratılışıyla alakalı meselede çekişip duruyorlar. Öyleyse son yargı günü olan ahiretin gerçekleşeceği an, Allah’tan gelen gerçekleri örtbas eden kâfirlerin vay haline...

38. Bizim karşımıza çıkacakları gün, neler işitecekler, neler görecekler! Ama bugün yaratılışa aykırı hareket ederek yaşayanlar, apaçık bir sapıklık içindeler.

39. Bunun içindir ki, herşeyin hükme bağlanmış olacağı, o pişmanlıklar gününün gelip çatması konusunda onları uyar. Çünkü onlar, o güne karşı umursamazlık gösterip, o günün geleceğine hâlâ inanmıyorlar.

40. Halbuki, o gün mutlaka er geç gelecek ve çatacak, yeryüzü ve onun üzerindeki herşey yok olacak sonra, herşeyin sahibi olarak kalacak olan yine biz olacağız ve o zaman onların hepsi bize dönecekler.

41. Gerçekten O, özü sözü doğru bir peygamberdi.

42. "Ey babacığım! Duymaz, görmez, senden hiçbir şeyi gideremez şeylere niçin tapınıyorsun?

43. Ey babacığım! Sana gelmeyen bilgi bana geldi. Bana uy, seni doğru yola götüreyim.

44. Ey babacığım! Gel şeytana kulluk etme. Şüphe yok ki, şeytan sınırsız rahmet sahibi olan Rahman’a baş kaldıran birisidir.

45. Ey babacığım! Ben, senin başına O sınırsız rahmet sahibi Rahman’ın katından bir azap gelip çatmasından ve böylece şeytanın dostu olmandan korkarım."

46. "Ey İbrahim! Sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer bu tutumuna bir son vermezsen, seni mutlaka öldüresiye taşa tutarım. Haydi git, bir süre benden uzak dur."

47. "Sana selam olsun!" diye cevap verdi. "Rabbimden seni, bağışlamasını isteyeceğim. Çünkü O, bana karşı çok lütufkardır.

48. Sizden ve sizin Allah’tan başka yalvarıp, yakardığınız şeylerden uzak duracak ve yalnızca Rabbime yalvaracağım. Böylece Rabbime yalvarmakla, sizin gibi bedbaht olmam."

49. Ve böylece İbrahim, onlardan ve onların Allah’ı bırakıpta tapındıkları şeylerden uzaklaşınca O’na İshak’ı ve Yakub’u bahşettik ve bunların hepsini de peygamber yaptık.

50. Ve onları rahmetimizle ödüllendirdik. Gerçek şöhretlerini yaydık, adlarını yüceltip iyi anılmalarını sağladık.

51. Ve kitapta Mûsa’yı da hatırla, Musa’dan da söz et. Doğrusu O, ihlas sahibi idi. Hem elçi, hem de peygamberdi.

52. O’na Tûr Dağının sağ tarafından seslenmiş, konuşmak için kendimize yaklaştırmıştık.

53. Rahmetimizin bir neticesi olarak, kardeşi Harun’u da peygamber olarak O’na bağışladık.

54. Kitapta İsmail’i de an, gündeminde örnek şahsiyet olarak bulunsun ve başkalarına da hatırlat. Doğrusu O, sözünde duran biriydi, bir elçi ve bir peygamberdi.

55. O yakınlarına namaz kılmayı ve zekât vermeyi emrederdi. O Rabbinin hoşnutluğunu kazanmış bir kişi idi.

56. Kitapta İdris’i de an, hatırla ve örnek şahsiyet olarak kabul et ve başkalarına da duyur. O da özü sözü doğru olan biriydi, bir peygamberdi.

57. Biz O’nu, pek yüce bir konuma yükseltmiştik.

58. İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimetler sunduğu peygamberler, Adem’in soyundan, Nuh ile beraber gemide taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail denilen Yakub’un neslinden ve doğru yola erdirdiğimizden ve seçip beğendiğimiz kişilerdendir. Sınırsız rahmet sahibi olan Rahman’ın ayetleri onlara okunduğunda, ağlayarak secdeye kapanırlardı.

59. Onların ardından öyle nesiller geldi ki, namaza karşı duyarlılık ve devamlılıklarını yitirdiler, istek ve arzularının peşlerine takıldılar. Bunlar da azgınlıklarının cezasını bulacaklardır.

60. Ancak pişman olup Allah’a yönelen, iman edip doğru ve dürüst işler işleyenler, cennete girerler ve hiçbir haksızlığa da uğramazlar.

61. Sınırsız rahmet sahibi olan Rahman’ın kullarına her türlü beşeri algı ve tasavvurun ötesinde söz verdiği Adn cennetleri… O’nun sözü mutlaka yerini bulacaktır.

62. Orada onlar, boş ve yararsız söz işitmeyecekler, ancak "İç huzuru ve esenlik sizlere!" sözünü duyacaklardır. Sabah akşam yani her zamanda rızıkları hazırdır onların.

63. Yolunu Allah’ın kitabıyla bulan kullarımıza bırakacağımız cennet, işte budur.

64. "Biz ancak, Rabbinin buyruğuyla ineriz. Geçmişimiz, geleceğimiz ve aralarındaki herşeyimiz O’nundur, yani O’nun emrine tabidir ve Rabbin asla hiçbir şeyi unutmaz."

65. Göklerin, yerin ve bunların arasında var olan herşeyin Rabbidir O. Öyleyse O’na kulluk et ve O’na kullukta devamlı, dirençli ve ısrarlı ol. O’nun adıyla anılan hiçbir kimse var mıdır, bilir misin?

66. "Ben öleceğim de, sonra dirilip yeniden hayata mı döndürüleceğim?"

67. İnsan, hiç düşünmez mi ki, o hiç birşey değilken daha önce biz yarattık onu.

68. Öyleyse Rabbine and olsun ki, biz onları ve dünyada onları yönlendiren, her türlü şeytanı ve yandaşlarını toplayacak ve sonra cehennemin çevresine, diz çökmüş bir halde getireceğiz.

69. Sonra her guruptan, O sınırsız rahmet sahibi olan Rahman’a karşı, azgınlıkta ileri gidenleri çekip ayıracağız.

70. Sonra biz onların hangilerinin öncelikle cehenneme girmeleri gerektiğini, kuşkusuz, herkesten iyi biliriz.

71. İçinizde o cehenneme uğramayacak hiçbir kimse yoktur, yani hepiniz o cehennemi göreceksiniz. Rabbinin olup bitmiş hükmü budur.

72. Ve bir kere daha hatırlatmış olalım ki. Biz yolunu, yordamını Allah’ın kitabıyla bulmaya çalışanları, cehennemden kurtaracağız ama, yaratılış gayesi dışında hareket etmiş olanları, onun içinde diz çökmüş olarak bırakacağız.

73. "Bu iki insan topluluğundan, konum olarak hangisi daha üstün ve güçlü, meclis ve topluluk bakımından hangisi daha güzeldir?" deyip duruyorlar.

74. Onlardan önce gelip geçen nice toplulukları helak ettik. Öyle ki, onlar dünyevi güç ve gösterişce, sonrakilerden daha üstün idiler.

75. De ki, kim sapıklık içindeyse, sınırsız rahmet sahibi olan Rahman, ona mühlet versin ne çıkar. Nihayet vaadedildikleri azabı veya kıyameti gördükleri zaman, kimin yer olarak daha kötü, destek ve dayanak olarak kimin zayıf olduğunu anlayacaklardır.

76. Ve Allah hidayete erenlerin hidayetlerini, artırdıkça artırır. Devamlı olan yararlı işler, Rabbinin yanında karşılık olarak dünyevî kazançlardan daha değerli ve sonuç itibariyle de daha iyidir.

77. Ayetlerimizi inkâr edip, "Bana muhakkak mal da, evlat da verilecektir" deyip isyan eden o adamı gördün mü?

78. O gizlediğimiz ve kimsenin bilmediklerini mi biliyor? Yoksa rahmeti sınırsız olan Rahman’la bir sözleşme mi yaptı?

79. Asla! Biz onun karşı gelerek söylediklerini aleyhinde delil olarak yazacağız, çekeceği azabın süresini uzattıkça uzatacağız.

80. Onun söylediği şeylere, yani mal ve evlada biz mirasçı olacağız, onlar bize kalacak, o yalnız başına bizim huzurumuza gelecektir.

81. Onlar Allah’ı bırakıpta, birtakım tanrılar edindiler. Bunlarla güç ve yücelik kazanmak istediler.

82. Fakat hayır, o tanrılar onların ibadetlerini inkâr edip reddedecekler ve onlara karşı düşman kesilecekler.

83. Görmüyor musun biz, bizden gelen gerçekleri örtbas edenlerin üzerine, kendilerini iyice günaha teşvik edip sevkeden şeytanları gönderdik?

84. Öyleyse onların üzerine, azabın gelivermesi için acele etme. Biz onların günlerini ve nefeslerini tek tek sayıyoruz.

85. O gün biz, yolunu kitap ve Allah ile bulanları onurlu konuklar olarak, O sınırsız rahmet sahibi Rahman’ın huzurunda toplarız.

86. Günaha gömülüp gitmiş olanları, susamış bir vaziyette cehenneme sürüp götürürüz.

87. Sınırsız rahmet sahibi Rahman olan Allah katında söz ve izin alandan başkasının şefaate gücü yetmez.

88. "O sınırsız rahmet sahibi olan Rahman kendine bir oğul edinmiştir" diyorlar.

89. Andolsun ki, pek çirkin bir söz söylediniz.

90. Öyle ki, bu iddianın dehşetinden neredeyse, gök paramparça olacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp gidecekti.

91. Demek O sınırsız rahmet sahibi Rahman’a bir oğul yakıştırıyorlar öyle mi?

92. Hem sınırsız rahmet sahibi Rahman’ın, bir oğul edinmesi asla yaraşmaz.

93. Göklerde ve yerde olan herkes, sınırsız rahmet sahibi Rahman’ın huzuruna birer kul olarak çıkacaktır.

94. Doğrusu O, kullarını bilgisiyle kuşatmış, herşeylerini ve nefeslerini birer birer saymıştır.

95. Ve onların herbiri kıyamet gününde, O’nun huzuruna tek başına çıkacaktır.

96. Sınırsız rahmet sahibi Rahman olan Allah, iman edip dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyanları, sevgiyle kuşatacaktır.

97. Gerçekten de biz, yolunu Allah ve kitabıyla bulanları müjdelemen, düşmanlıkta inat ve ısrar edenleri korkutman için, Kur’ân’ı senin dilinle indirerek kolaylaştırdık.

98. Onlardan önce nice toplumları helak ettik, şimdi bunlardan hiçbirini görüyor, yahut derinden bir iniltileri olsun işitiyor musun?