س م ع kökü Kur'an'da 186 defa geçmektedir.

AYETLER

KALEM
68:51

سَمِعُوا

semiǔ

işittikleri

O inkar edenler, zikri (Kur’an’ı) işittikleri zaman, seni neredeyse gözleriyle devireceklerdi. "O, gerçekten bir delidir" diyorlar.

KAF
50:37

السَّمْعَ

s-sem’ǎ

kulak

Hiç şüphesiz, bunda, kalbi olan ya da bir şahid olarak kulak veren kimse için elbette bir öğüt (zikir) vardır.

KAF
50:41

وَاسْتَمِعْ

vestemiǎ’

ve dinle

Çağırıcının, yakın bir yerden çağrıda bulunacağı güne kulak ver;

KAF
50:42

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

duyarlar

O gün, o çığlığı bir gerçek (hak) olarak işitirler. İşte bu, (dirilip kabirlerden) çıkış günüdür.

SAD
38:7

سَمِعْنَا

semiǎ’nā

biz işitmedik

"Biz bunu, diğer dinde işitmedik, bu, içi boş bir uydurmadan başkası değildir."

A'RAF
7:100

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

hiç işitmezler

(Bütün bunlar,) Sakinlerinden sonra yeryüzüne mirasçı olanları doğruya erdirme(ye veya ortaya çıkarmaya yetmez) mi? Eğer Biz dilemiş olsaydık onlara günahları nedeniyle bir musibet isabet ettirirdik; ve kalplerine damgalar vururduk da onlar böylelikle işitmeyenler olurlardı.

A'RAF
7:179

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

fakat işitmezler

Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.

A'RAF
7:195

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

işitecekleri

Onların yürüyecek ayakları var mı? Ya da tutacakları elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var? Yoksa işitecek kulakları mı var? De ki "Ortak koştuklarınızı çağırın, sonra bir düzen (tuzak) kurun da bana göz bile açtırmayın."

A'RAF
7:198

يَسْمَعُوا

yesmeǔ

işitmezler

Eğer onları doğru yola çağırırsanız işitmezler. Onları sana bakar (gibi) görürsün, oysa onlar görmezler bile.

A'RAF
7:200

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.

A'RAF
7:204

فَاسْتَمِعُوا

festemiǔ

dinleyin

Kuran okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve susun. Umulur ki esirgenmiş olursunuz.

CIN
72:1

اسْتَمَعَ

stemeǎ

(Kur’an) dinledikleri

De ki "Bana gerçekten şu vahyolundu Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler -Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur’an dinledik"

CIN
72:1

سَمِعْنَا

semiǎ’nā

dinledik

De ki "Bana gerçekten şu vahyolundu Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler -Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur’an dinledik"

CIN
72:9

لِلسَّمْعِ

lissem’ǐ

dinlemeğe mahsus

"Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur."

CIN
72:9

يَسْتَمِعِ

yestemiǐ

dinlemek istese

"Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur."

CIN
72:13

سَمِعْنَا

semiǎ’nā

işitince

"Elbette biz, o yol gösterici (Kur’an’ı) işitince, ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından."

YASIN
36:25

فَاسْمَعُونِ

fesmeǔni

beni dinleyin

"Şüphesiz ben, sizin Rabbinize iman ettim; işte beni işitin."

FURKAN
25:12

سَمِعُوا

semiǔ

onlar işitirler

(Ateş,) Onları uzak bir yerden gördüğünde, onlar bunun gazablı öfkesini ve uğultusunu işitirler.

FURKAN
25:44

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

işitiyorlar

Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar.

FATIR
35:14

يَسْمَعُوا

yesmeǔ

işitmezler

Eğer onlara dua ederseniz, duanızı işitmezler, işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde ise, sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır. (Bunu herşeyden) Haberi olan Allah gibi sana (hiç kimse) haber vermez.

FATIR
35:14

سَمِعُوا

semiǔ

işitseler bile

Eğer onlara dua ederseniz, duanızı işitmezler, işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde ise, sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır. (Bunu herşeyden) Haberi olan Allah gibi sana (hiç kimse) haber vermez.

FATIR
35:22

يُسْمِعُ

yusmiǔ

işittirir

Diri olanlarla ölüler de bir değildir. Gerçekten Allah, dilediğine işittirir; sen ise kabirlerde olanlara işittirecek değilsin.

FATIR
35:22

بِمُسْمِعٍ

bimusmiǐn

işittirecek

Diri olanlarla ölüler de bir değildir. Gerçekten Allah, dilediğine işittirir; sen ise kabirlerde olanlara işittirecek değilsin.

MERYEM
19:38

أَسْمِعْ

esmiǎ’

ne güzel işitirler

Bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler görecekler. Ama bugün o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler.

MERYEM
19:42

يَسْمَعُ

yesmeǔ

işitmeyen

Hani babasına demişti "Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?

MERYEM
19:62

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

işitmezler

Onda ‘boş bir söz’ işitmezler; sadece selam (ı işitirler). Sabah akşam, onların rızıkları orda (bulunmakta)dır.

MERYEM
19:98

تَسْمَعُ

tesmeǔ

işitiyor (musun?)

Biz, onlardan önce nice insan nesillerini yıkıma uğrattık; (şimdiyse) onlardan hiçbirini hissediyor veya onların fısıltılarını duyuyor musun?

TA-HA
20:13

فَاسْتَمِعْ

festemiǎ’

şimdi dinle

"Ben seni seçmiş bulunuyorum; bundan böyle vahyolunanı dinle."

TA-HA
20:46

أَسْمَعُ

esmeǔ

işitir

Dedi ki "Korkmayın, çünkü Ben sizinle birlikteyim; işitiyorum ve görüyorum."

TA-HA
20:108

تَسْمَعُ

tesmeǔ

işitemezsin

O gün, kendisinden sapma imkanı olamayan çağırıcıya uyacaklar. Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır; artık bir hırıltıdan başka bir şey işitemezsin.

VAKI'A
56:25

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

işitmezler

Orada, ne ’saçma ve boş bir söz’ işitirler, ne günaha sokma.

ŞU'ARA
26:15

مُسْتَمِعُونَ

mustemiǔne

dinliyoruz

(Allah) "Hayır," dedi. "İkiniz de ayetlerimle gidin, şüphesiz sizinle birlikteyiz (ve) işitmekteyiz."

ŞU'ARA
26:25

تَسْتَمِعُونَ

testemiǔne

işitiyor musunuz?

Çevresindekilere dedi ki "İşitiyor musunuz?"

ŞU'ARA
26:72

يَسْمَعُونَكُمْ

yesmeǔnekum

onlar sizi işitiyorlar-

Dedi ki "Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?"

ŞU'ARA
26:212

السَّمْعِ

s-sem’ǐ

işitmekten

Çünkü onlar, (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır.

ŞU'ARA
26:220

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işitendir

Hiç şüphesiz, O, işitendir, bilendir.

ŞU'ARA
26:223

السَّمْعَ

s-sem’ǎ

işitilene

Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler.

NEML
27:80

تُسْمِعُ

tusmiǔ

duyuramazsın

Çünkü gerçekten sen, ölülere (söz) dinletemezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da çağrıyı işittiremezsin.

NEML
27:80

تُسْمِعُ

tusmiǔ

işittiremezsin

Çünkü gerçekten sen, ölülere (söz) dinletemezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da çağrıyı işittiremezsin.

NEML
27:81

تُسْمِعُ

tusmiǔ

sen duyuramazsın

Ve sen körleri düştükleri sapıklıktan çekip hidayete erdirici değilsin; sen ancak, ayetlerimize iman edenlere (söz) dinletebilirsin, işte Müslüman olanlar bunlardır.

KASAS
28:36

سَمِعْنَا

semiǎ’nā

işitmedik

Musa, onlara apaçık olan ayetlerimizle geldiği zaman "Bu, düzüp uydurulmuş bir büyüden başkası değildir. Biz geçmiş atalarımızdan bunu işitmedik" dediler.

KASAS
28:55

سَمِعُوا

semiǔ

işittikleri

’Boş ve yararsız olan sözü’ işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve "Bizim yapıp-ettiklerimiz bizim, sizin yapıp-ettikleriniz sizindir; size selam olsun, biz cahilleri benimsemeyiz" derler.

KASAS
28:71

تَسْمَعُونَ

tesmeǔne

işitmiyor musunuz?

De ki "Gördünüz mü söyleyin; Allah, kıyamet gününe kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa, Allah’ın dışında size aydınlık verecek İlah kimdir? Yine de dinlemeyecek misiniz?"

İSRA
17:1

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işitendir

Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren O (Allah) Yücedir. Gerçekten O, işitendir, görendir.

İSRA
17:36

السَّمْعَ

s-sem’ǎ

kulak

Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.

İSRA
17:47

يَسْتَمِعُونَ

yestemiǔne

dinlediklerini

Biz onların seni dinlediklerinde ne için dinlediklerini, gizli konuşmalarında da o zalimlerin "Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz" dediklerini çok iyi biliriz.

İSRA
17:47

يَسْتَمِعُونَ

yestemiǔne

dinlerken

Biz onların seni dinlediklerinde ne için dinlediklerini, gizli konuşmalarında da o zalimlerin "Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz" dediklerini çok iyi biliriz.

YUNUS
10:31

السَّمْعَ

s-sem’ǎ

kulaklara

De ki "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar "Allah" diyeceklerdir. Öyleyse de ki "Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız?

YUNUS
10:42

يَسْتَمِعُونَ

yestemiǔne

dinleyenler

Onlardan seni dinleyecekler vardır. Ama hiç duymayan -sağırlara -üstelik hiç akılları ermiyorsa- sen mi duyuracaksın?

YUNUS
10:42

تُسْمِعُ

tusmiǔ

duyurabilecek misin?

Onlardan seni dinleyecekler vardır. Ama hiç duymayan -sağırlara -üstelik hiç akılları ermiyorsa- sen mi duyuracaksın?

YUNUS
10:65

السَّمِيعُ

s-semīǔ

duyandır

Onların sözleri seni üzmesin. Şüphesiz ’izzet ve gücün’ tümü Allah’ındır. O, işitendir, bilendir.

YUNUS
10:67

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

duyan

O, dinlenmeniz için geceyi, gündüzü de aydınlatıcı (mubsir) olarak sizin için yaratmıştır. Şüphesiz işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır.

HUD
11:20

السَّمْعَ

s-sem’ǎ

işitmeye

Bunlar, yeryüzünde (Allah’ı) aciz bırakacak değildir ve bunların Allah’tan başka velileri yoktur. Azap onlar için kat kat artırılır. Bunlar (hakkı) işitmeye güç yetirmezlerdi ve görmezlerdi de.

HUD
11:24

وَالسَّمِيعِ

ve ssemīǐ

ve işitenin

Bu iki grubun örneği; kör ve sağır ile gören ve işiten gibidir. Örnekçe bunlar eşit olur mu? Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?

YUSUF
12:31

سَمِعَتْ

semiǎt

(kadın) işitti

(Kadın) Onların düzenlerini işitince, onlara (bir davetçi) yolladı, oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) bıçak verdi. (Yusuf’a da) "Çık, onlara (görün)" dedi. Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce (insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve "Allah’ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir. Bu, ancak üstün bir melektir" dediler.

YUSUF
12:34

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işitendir

Böylece Rabbi, duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir.

HICR
15:18

السَّمْعَ

s-sem’ǎ

kulak

Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa, onu da parlak bir ateş izler.

EN'ÂM
6:13

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işitendir

Geceleyin ve gündüzün barınan herşey O’nundur. O, işitendir, bilendir.

EN'ÂM
6:25

يَسْتَمِعُ

yestemiǔ

dinleyen

Onlardan seni dinleyenler vardır; oysa Biz, onu kavrayıp anlamalarına (bir engel olarak) kalpleri üzerine kat kat örtüler ve kulaklarında bir ağırlık kıldık. Onlar, hangi ’apaçık-belgeyi’ görseler, yine ona inanmazlar. Öyle ki, o inkar etmekte olanlar, sana geldiklerinde, seninle tartışmaya girerek "Bu, öncekilerin uydurma masallarından başka bir şey değildir" derler.

EN'ÂM
6:36

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

işiten(ler)

Ancak dinleyenler icabet eder. Ölüleri (ise,) onları da Allah diriltir. Sonra O’na döndürülürler.

EN'ÂM
6:46

سَمْعَكُمْ

sem’ǎkum

işitme(duyu)nuzu

De ki "Düşündünüz mü hiç; eğer Allah sizin işitmenizi ve görmenizi alıverir ve kalplerinizi mühürlerse, onları size Allah’tan başka getirebilecek ilah kimdir?" Bak, Biz nasıl ayetleri ’çeşitli biçimlerde açıklıyoruz da’ sonra onlar (yine) sırt çevirip-engelliyorlar?

EN'ÂM
6:115

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işitendir

Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır. O’nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitendir, bilendir.

SAFFAT
37:8

يَسَّمَّعُونَ

yessemmeǔne

dinleyemezler

Ki onlar, Mele’i A’la’ya kulak verip dinleyemezler, her yandan kovulup atılırlar;

LOKMAN
31:7

يَسْمَعْهَا

yesmeǎ’hā

onları hiç işitmemiş

Ona ayetlerimiz okunduğunda, sanki işitmiyormuş ve kulaklarında bir ağırlık varmış gibi, büyüklük taslayarak (müstekbirce) sırtını çevirir. Artık sen ona acı bir azap ile müjde ver.

LOKMAN
31:28

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz yalnızca tek bir kişi(yi yaratıp sonra diriltmek) gibidir. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.

SEBE
34:50

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

De ki "Eğer ben sapacak olsam, artık kendi nefsim aleyhine sapmış olurum; eğer hidayeti bulacak olsam, bu da Rabbimin bana vahyetmekte olduğu (Kur’an) sayesindedir. Şüphesiz O, işitendir, yakın olandır."

ZÜMER
39:18

يَسْتَمِعُونَ

yestemiǔne

dinlerler

Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir.

MÜ'MIN
40:20

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işitendir

Allah hak ile hükmeder. Oysa O’nu bırakıp taptıkları hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.

MÜ'MIN
40:56

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işiten

Şüphesiz, kendilerine gelmiş bulunan hiçbir delil olmaksızın, Allah’ın ayetleri konusunda mücadele edenlere gelince; onların göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları bir büyüklük (isteğin)den başkası yoktur. Artık sen Allah’a sığın. Şüphesiz O hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.

FUSSILET
41:4

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

işitmezler

Bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak. Ama çoğu yüz çevirdiler. Artık onlar dinlemezler.

FUSSILET
41:20

سَمْعُهُمْ

sem’ǔhum

kulakları

Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir.

FUSSILET
41:22

سَمْعُكُمْ

sem’ǔkum

kulaklarınızın

"Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye sakınmıyordunuz. Aksine, yaptıklarınızın birçoğunu Allah’ın bilmeyeceğini sanıyordunuz."

FUSSILET
41:26

تَسْمَعُوا

tesmeǔ

dinlemeyin

İnkar edenler dediler ki "Bu Kur’an’ı dinlemeyin ve onda (okunurken) yaygaralar koparın. Belki üstün gelirsiniz."

FUSSILET
41:36

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işitendir

Şayet sana şeytandan bir kışkırtma gelecek olursa, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.

ŞURA
42:11

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işitendir

O, göklerin ve yerin Yaratıcısı’dır. Size kendi nefislerinizden eşler, davarlardan da çiftler var etti. Sizleri bu tarzda türetip-yayıyor. O’nun benzeri gibi olan hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir.

ZUHRUF
43:40

تُسْمِعُ

tusmiǔ

işittireceksin

Öyleyse sağır olanlara sen mi dinleteceksin veya kör olan ve açıkça bir sapıklık içinde bulunanı hidayete erdireceksin?

ZUHRUF
43:80

نَسْمَعُ

nesmeǔ

işitmiyoruz

Yoksa onlar; gerçekten Bizim, sır tuttuklarını ve aralarındaki fısıldaşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, (işitiyoruz) ve onların yanlarındaki elçilerimiz de (herşeyi) yazıyorlar.

DUHAN
44:6

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işitendir

Rabbinden bir rahmet olarak. Şüphesiz O, işitendir, bilendir.

CASIYE
45:8

يَسْمَعُ

yesmeǔ

o işitir

Kendisine Allah’ın ayetleri okunurken işitir, sonra müstekbirce (inatla büyüklük taslayarak) sanki işitmemiş gibi ısrar eder. Artık sen onu acı bir azapla müjdele.

CASIYE
45:8

يَسْمَعْهَا

yesmeǎ’hā

hiç onları işitmemiş

Kendisine Allah’ın ayetleri okunurken işitir, sonra müstekbirce (inatla büyüklük taslayarak) sanki işitmemiş gibi ısrar eder. Artık sen onu acı bir azapla müjdele.

CASIYE
45:23

سَمْعِهِ

sem’ǐhi

kulağının

Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah’ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah’tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz?

AHKAF
46:26

سَمْعًا

sem’ǎn

kulaklar

Andolsun, Biz onları, sizleri kendisinde yerleşik kılmadığımız yerlerde (size vermediğimiz güç ve iktidar imkanlarıyla) yerleşik kıldık ve onlara işitme, görme (duygularını) ve gönüller verdik. Ancak ne işitme, ne görme (duyuları) ve ne gönülleri kendilerine herhangi bir şey sağlamadı. Çünkü onlar, Allah’ın ayetlerini inkar ediyorlardı. Alay konusu edindikleri şey, onları sarıp-kuşattı.

AHKAF
46:26

سَمْعُهُمْ

sem’ǔhum

kulakları

Andolsun, Biz onları, sizleri kendisinde yerleşik kılmadığımız yerlerde (size vermediğimiz güç ve iktidar imkanlarıyla) yerleşik kıldık ve onlara işitme, görme (duygularını) ve gönüller verdik. Ancak ne işitme, ne görme (duyuları) ve ne gönülleri kendilerine herhangi bir şey sağlamadı. Çünkü onlar, Allah’ın ayetlerini inkar ediyorlardı. Alay konusu edindikleri şey, onları sarıp-kuşattı.

AHKAF
46:29

يَسْتَمِعُونَ

yestemiǔne

dinlemek üzere

Hani cinlerden birkaçını, Kur’an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun huzuruna geldikleri zaman, dediler ki "Kulak verin;" sonra bitirilince kendi kavimlerine uyarıcılar olarak döndüler.

AHKAF
46:30

سَمِعْنَا

semiǎ’nā

dinledik

Dediler ki "Ey kavmimiz, gerçekten biz, Musa’dan sonra indirilen, kendinden öncekileri doğrulayan bir Kitap dinledik; hakka ve doğru olan yola yöneltip-iletmektedir."

GAŞIYE
88:11

تَسْمَعُ

tesmeǔ

işitmezler

Orda anlamsız bir söz işitmez.

KEHF
18:26

وَأَسْمِعْ

ve esmiǎ’

ne güzel işitendir

De ki "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O’nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O’nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz."

KEHF
18:101

سَمْعًا

sem’ǎn

(Kur’an’ı) dinlemeğe

Ki onlar, Beni zikretme (konusun)da gözleri bir perde içindeydi. (Kur’an’ı) dinlemeye katlanamazlardı.

NAHL
16:65

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

işiten

Allah gökten su indirdi, ölümünden sonra yeri onunla diriltti; işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten bir ayet vardır.

NAHL
16:78

السَّمْعَ

s-sem’ǎ

işitme

Allah, sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme (duyularını) ve gönüller verdi.

NAHL
16:108

وَسَمْعِهِمْ

ve sem’ǐhim

ve kulaklarını

Onlar, Allah’ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar onların ta kendileridir.

İBRAHIM
14:39

لَسَمِيعُ

lesemīǔ

işitendir

"Hamd, Allah’a aittir ki, O, bana ihtiyarlığa rağmen İsmail’i ve İshak’ı armağan etti. Şüphesiz Rabbim, gerçekten duayı işitendir."

ENBIYA
21:2

اسْتَمَعُوهُ

stemeǔhu

dinlerler

Rablerinden kendilerine yeni bir hatırlatma gelmeyiversin, bunu mutlaka oyun konusu yaparak dinliyorlar.

ENBIYA
21:4

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işitendir

Dedi ki "Benim Rabbim, gökte ve yerde söylenen-sözü bilir; O, işitendir, bilendir."

ENBIYA
21:45

يَسْمَعُ

yesmeǔ

işitmez(ler)

De ki "Ben sizi yalnızca vahy ile uyarıp-korkutuyorum. Ancak sağır olanlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler."

ENBIYA
21:60

سَمِعْنَا

semiǎ’nā

işittik

"Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik" dediler.

ENBIYA
21:100

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

işitmezler

Orda kendileri için, ’kemikleri çatırdatan inlemeler’ vardır. Onlar orda işitmezler de.

ENBIYA
21:102

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

duymazlar

Onun uğultusunu bile duymazlar. Onlar nefislerinin arzuladığı (sayısız nimet) içinde ebedi kalıcıdırlar.

MÜ'MINUN
23:24

سَمِعْنَا

semiǎ’nā

işitiğimiz

Bunun üzerine, kavminden inkara sapmış önde gelenler dediler ki "Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor. Eğer Allah (öne sürdüklerini) dilemiş olsaydı, muhakkak melekler indirirdi. Hem biz geçmiş atalarımızdan da bunu işitmiş değiliz."

MÜ'MINUN
23:78

السَّمْعَ

s-sem’ǎ

kulağı

O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri inşa edendir; ne az şükrediyorsunuz.

SECDE
32:9

السَّمْعَ

s-sem’ǎ

kulak(lar)

Sonra onu ’düzeltip bir biçime soktu’ ve ona Ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz?

SECDE
32:12

وَسَمِعْنَا

ve semiǎ’nā

ve işittik

Suçlu-günahkarları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak "Rabbimiz, gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız" (diye yalvaracakları zamanı) bir görsen.

SECDE
32:26

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

işitmiyorlar mı?

Yurtlarında gezip dolaştıkları nice nesilleri kendilerinden evvel yıkıma uğratmış olmamız, hala onları doğru yola iletip yöneltmedi mi? Elbette, bunda ayetler vardır; yine de işitmiyorlar mı?

TUR
52:38

يَسْتَمِعُونَ

yestemiǔne

dinleyecekleri

Yoksa onların bir merdivenleri mi var (ki) onunla (yükselip en yüce makamda konuşulanları) dinliyorlar? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin.

TUR
52:38

مُسْتَمِعُهُمْ

mustemiǔhum

dinleyenleri

Yoksa onların bir merdivenleri mi var (ki) onunla (yükselip en yüce makamda konuşulanları) dinliyorlar? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin.

MÜLK
67:7

سَمِعُوا

semiǔ

işitirler

İçine atıldıkları zaman, kaynayıp-feveran ederken onun korkunç homurtusunu işitirler.

MÜLK
67:10

نَسْمَعُ

nesmeǔ

söz dinleseydik

Ve derler ki "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık."

MÜLK
67:23

السَّمْعَ

s-sem’ǎ

işitme (duyusu)

De ki "Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz?"

NEBE
78:35

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

işitmezler

İçinde, ne ’boş ve saçma bir söz’ işitirler, ne bir yalan.

RUM
30:23

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

işiten

Geceleyin ve gündüzün uyumanız ile O’nun fazlından (geçiminizi temin için rızkınızı) aramanız, O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz işitebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.

RUM
30:52

تُسْمِعُ

tusmiǔ

söz dinletemezsin

Şimdi sen, ölülere (söz) duyuramazsın ve arkalarını dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.

RUM
30:52

تُسْمِعُ

tusmiǔ

işittiremezsin

Şimdi sen, ölülere (söz) duyuramazsın ve arkalarını dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.

RUM
30:53

تُسْمِعُ

tusmiǔ

sen işittiremezsin

Ve sen kendi sapıklıkları içinde kör olanları da doğruya iletici değilsin. Sen yalnızca, Bizim ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin ki onlar Müslümanlardır.

ANKEBUT
29:5

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işitendir

Kim Allah’a kavuşmayı umuyorsa hiç şüphesiz Allah’ın (tespit ettiği) süresi yaklaşarak-gelmektedir. O, işitendir, bilendir.

ANKEBUT
29:60

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işitendir

Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır. O, işitendir, bilendir.

HAC
22:40

صَوَامِعُ

Savāmiǔ

manastırlar

Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah’tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah’ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, Aziz olandır.

HAC
22:46

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

işitecekleri

Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir.

HAC
22:61

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

İşte böyle; çünkü Allah, geceyi gündüze bağlayıp katar ve gündüzü geceye bağlayıp-katar. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.

HAC
22:73

فَاسْتَمِعُوا

festemiǔ

dinleyin

Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah’ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için biraraya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de.

HAC
22:75

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

Allah, meleklerden elçiler seçer ve insanlardan da. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.

İNSAN
76:2

سَمِيعًا

semīǎn

işitici

Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.

BAKARA
2:7

سَمْعِهِمْ

sem’ǐhim

kulaklarının

Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır.

BAKARA
2:20

بِسَمْعِهِمْ

bisem’ǐhim

işitmelerini

Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.

BAKARA
2:75

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

işitirlerdi de

Siz (Müslümanlar,) onların size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bölümü, Allah’ın sözünü işitiyor, (iyice algılayıp) akıl erdirdikten sonra, bile bile değiştiriyorlardı.

BAKARA
2:93

وَاسْمَعُوا

vesmeǔ

dinleyin (demiştik)

Hani sizden misak almış ve Tur’u üstünüze yükseltmiştik (ve) "Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin" (demiştik). Demişlerdi ki "Dinledik ve baş kaldırdık." İnkarları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti. De ki "İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey emrediyor?"

BAKARA
2:93

سَمِعْنَا

semiǎ’nā

dinledik

Hani sizden misak almış ve Tur’u üstünüze yükseltmiştik (ve) "Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin" (demiştik). Demişlerdi ki "Dinledik ve baş kaldırdık." İnkarları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti. De ki "İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey emrediyor?"

BAKARA
2:104

وَاسْمَعُوا

vesmeǔ

ve dinleyin

Ey iman edenler, "Raina-Bizi güt, bize bak" demeyin. "Unzurna-Bizi gözet" deyin ve dinleyin. Kafirler için acı bir azap vardır.

BAKARA
2:127

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işitensin

İbrahim, İsmail’le birlikte Evin (Ka’be’nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti) "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin";

BAKARA
2:137

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işitendir

Şayet onlar da, sizin inandığınız gibi inanırlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuş olurlar; yok eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir (çelişki ve) aykırılık içindedirler. Sana onlara karşı Allah yeter. O, işitendir, bilendir.

BAKARA
2:171

يَسْمَعُ

yesmeǔ

bir şey işitmeyen

İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler.

BAKARA
2:181

سَمِعَهُ

semiǎhu

işittikten

Bundan böyle kim onu (vasiyeti) işittikten sonra değiştirirse, günahı elbette onu değiştirenlerin üzerinedir. Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.

BAKARA
2:181

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

Bundan böyle kim onu (vasiyeti) işittikten sonra değiştirirse, günahı elbette onu değiştirenlerin üzerinedir. Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.

BAKARA
2:224

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

Bir de yeminlerinizi bahane ederek; iyilik yapmanız, sakınmanız ve insanların arasını düzeltmenize Allah’ı engel kılmayın. Allah işitendir, bilendir.

BAKARA
2:227

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

(Yok) Eğer boşamada kararlı davranırsa (boşanırlar). Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.

BAKARA
2:244

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah işitendir, bilendir.

BAKARA
2:256

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah’a inanırsa, o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir.

BAKARA
2:285

سَمِعْنَا

semiǎ’nā

İşittik

Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü’minler de. Tümü, Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inandı. "O’nun elçileri arasında hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı (dileriz). Varış ancak Sanadır" dediler.

ENFAL
8:17

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü’minleri Kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.

ENFAL
8:20

تَسْمَعُونَ

tesmeǔne

işittiğiniz halde

Ey iman edenler, Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin. Siz de işitiyorken, ondan yüz çevirmeyin.

ENFAL
8:21

سَمِعْنَا

semiǎ’nā

işittik

Ve "Biz işittik" dedikleri halde, gerçekte işitmeyenler gibi olmayın;

ENFAL
8:21

يَسْمَعُونَ

yesmeǔne

işitmedikleri halde

Ve "Biz işittik" dedikleri halde, gerçekte işitmeyenler gibi olmayın;

ENFAL
8:23

لَأَسْمَعَهُمْ

leesmeǎhum

elbette onlara işittirirdi

Eğer Allah, onlarda bir hayır görseydi muhakkak onlara işittirirdi. İşittirseydi bile, arka çevirenler olarak (yine) yüz çevirirlerdi.

ENFAL
8:23

أَسْمَعَهُمْ

esmeǎhum

onlara işittirseydi de

Eğer Allah, onlarda bir hayır görseydi muhakkak onlara işittirirdi. İşittirseydi bile, arka çevirenler olarak (yine) yüz çevirirlerdi.

ENFAL
8:31

سَمِعْنَا

semiǎ’nā

İşittik

Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman; "İşittik" dediler. "İstesek, biz de bunun bir benzerini söyleyebiliriz. Bu, eskilerin efsanelerinden başkası değildir."

ENFAL
8:42

لَسَمِيعٌ

lesemīǔn

işitendir

Hani siz vadinin yakın kenarında, onlar uzak yamacındaydılar; kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer sözleşseydiniz, kaçınılmaz olarak sözleşme yeri (veya konusu) hakkında anlaşmazlığa düşerdiniz; ancak Allah, olacağı olan işi gerçekleştirmek için (böyle yaptı). Böylece, helak olacak kişi apaçık bir delilden sonra helak olsun, diri kalacak kişi apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Şüphesiz Allah, gerçekten işitendir, bilendir.

ENFAL
8:53

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

Nedeni şu Bir kavim (toplum), kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah, ona nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz işitendir, bilendir.

ENFAL
8:61

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işitendir

Eğer onlar barışa eğilim gösterirlerse, sen de ona eğilim göster ve Allah’a tevekkül et. Çünkü O, işitendir, bilendir.

ÂL-I İMRAN
3:34

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

Onlar birbirlerinden (türeme tek) bir zürriyettir. Allah işitendir, bilendir.

ÂL-I İMRAN
3:35

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işitensin

Hani İmran’ın karısı "Rabbim, karnımda olanı, ’her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak’ Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen" demişti.

ÂL-I İMRAN
3:38

سَمِيعُ

semīǔ

işitensin

Orada Zekeriya Rabbine dua etti "Rabbim, bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi.

ÂL-I İMRAN
3:121

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendi

Hani sen, mü’minleri savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için evinden erkenden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir.

ÂL-I İMRAN
3:181

سَمِعَ

semiǎ

işitti

Andolsun; "Gerçek, Allah fakirdir, biz ise zenginiz" diyenlerin sözlerini Allah işitmiştir. Onların bu sözlerini ve peygamberleri haksız yere öldürmelerini yazacağız ve "Yakıcı olan azabı tadın" diyeceğiz.

ÂL-I İMRAN
3:186

وَلَتَسْمَعُنَّ

veletesmeǔnne

ve (sözler) duyacaksınız

Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir.

ÂL-I İMRAN
3:193

سَمِعْنَا

semiǎ’nā

işittik

"Rabbimiz, biz "Rabbinize iman edin" diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür."

NISA
4:46

سَمِعْنَا

semiǎ’nā

işittik

Kimi Yahudiler, kelimeleri ’konuldukları yerlerden’ saptırırlar ve dillerini eğip bükerek ve dine bir kin ve hınç besleyerek "Dinledik ve karşı geldik. İşit, -işitmez olası- ve ’Raina’ bizi güt, bize bak" derler. Eğer onlar "İşittik ve itaat ettik, sen de işit ve ’Bizi gözet’ deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Böylece onlar, az bir bölümü dışında, inanmazlar.

NISA
4:46

وَاسْمَعْ

vesmeǎ’

ve dinle

Kimi Yahudiler, kelimeleri ’konuldukları yerlerden’ saptırırlar ve dillerini eğip bükerek ve dine bir kin ve hınç besleyerek "Dinledik ve karşı geldik. İşit, -işitmez olası- ve ’Raina’ bizi güt, bize bak" derler. Eğer onlar "İşittik ve itaat ettik, sen de işit ve ’Bizi gözet’ deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Böylece onlar, az bir bölümü dışında, inanmazlar.

NISA
4:46

مُسْمَعٍ

musmeǐn

dinlemez olası

Kimi Yahudiler, kelimeleri ’konuldukları yerlerden’ saptırırlar ve dillerini eğip bükerek ve dine bir kin ve hınç besleyerek "Dinledik ve karşı geldik. İşit, -işitmez olası- ve ’Raina’ bizi güt, bize bak" derler. Eğer onlar "İşittik ve itaat ettik, sen de işit ve ’Bizi gözet’ deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Böylece onlar, az bir bölümü dışında, inanmazlar.

NISA
4:46

سَمِعْنَا

semiǎ’nā

işittik

Kimi Yahudiler, kelimeleri ’konuldukları yerlerden’ saptırırlar ve dillerini eğip bükerek ve dine bir kin ve hınç besleyerek "Dinledik ve karşı geldik. İşit, -işitmez olası- ve ’Raina’ bizi güt, bize bak" derler. Eğer onlar "İşittik ve itaat ettik, sen de işit ve ’Bizi gözet’ deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Böylece onlar, az bir bölümü dışında, inanmazlar.

NISA
4:46

وَاسْمَعْ

vesmeǎ’

ve dinle

Kimi Yahudiler, kelimeleri ’konuldukları yerlerden’ saptırırlar ve dillerini eğip bükerek ve dine bir kin ve hınç besleyerek "Dinledik ve karşı geldik. İşit, -işitmez olası- ve ’Raina’ bizi güt, bize bak" derler. Eğer onlar "İşittik ve itaat ettik, sen de işit ve ’Bizi gözet’ deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, onları küfürleri dolayısıyla lanetlemiştir. Böylece onlar, az bir bölümü dışında, inanmazlar.

NISA
4:58

سَمِيعًا

semīǎn

işitendir

Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir.

NISA
4:134

سَمِيعًا

semīǎn

işitendir

Kim dünya sevab(yarar)ını isterse, dünyanın da, ahiretin de sevabı Allah Katındadır. Allah işitendir, görendir.

NISA
4:140

سَمِعْتُمْ

semiǎ’tum

işittiğiniz

O, size Kitap’ta "Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah, münafıkların ve kafirlerin tümünü cehennemde toplayacak olandır.

NISA
4:148

سَمِيعًا

semīǎn

işitendir

Allah, zulme uğrayanlar dışında, kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez. Allah işitendir, bilendir.

MUHAMMED
47:16

يَسْتَمِعُ

yestemiǔ

seni dinler

Onlardan kimi gelip seni dinler. Nitekim yanından çıkıp-gittikleri zaman, ilim verilenlere derler ki "O biraz önce ne söyledi?" İşte onlar; Allah, onların kalplerini mühürlemiştir ve onlar kendi heva (istek ve tutku)larına uymuşlardır.

NUR
24:12

سَمِعْتُمُوهُ

semiǎ’tumūhu

onu işittiğiniz

Onu işittiğiniz zaman, erkek mü’minler ile kadın mü’minlerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup "Bu, açıkça uydurulmuş iftira bir sözdür" demeleri gerekmez miydi?

NUR
24:16

سَمِعْتُمُوهُ

semiǎ’tumūhu

onu işittiğiniz

Onu işittiğiniz zaman "Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah’ım) Sen Yücesin; bu, büyük bir iftiradır" demeniz gerekmez miydi?

NUR
24:21

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

Ey iman edenler, şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o (şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiçbiri ebedi olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır. Allah, işitendir, bilendir.

NUR
24:51

سَمِعْنَا

semiǎ’nā

işittik

Aralarında hükmetmesi için, Allah’a ve elçisine çağrıldıkları zaman mü’min olanların sözü "İşittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır.

NUR
24:60

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

Kadınlardan evliliği ummayıp da oturmakta olanlar, süslerini açığa vurmaksızın (dış) elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir sakınca yoktur. Yine de iffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah, işitendir, bilendir.

MUNAFIKUN
63:4

تَسْمَعْ

tesmeǎ’

dinlersin

Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar.

MÜCADELE
58:1

سَمِعَ

semiǎ

işitti

Gerçekten Allah, eşi konusunda seninle tartışan ve Allah’a şikayette bulunan (kadın)ın sözünü işitti. Allah, aranızda geçen konuşmaları işitiyordu. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.

MÜCADELE
58:1

يَسْمَعُ

yesmeǔ

işitir

Gerçekten Allah, eşi konusunda seninle tartışan ve Allah’a şikayette bulunan (kadın)ın sözünü işitti. Allah, aranızda geçen konuşmaları işitiyordu. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.

MÜCADELE
58:1

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

Gerçekten Allah, eşi konusunda seninle tartışan ve Allah’a şikayette bulunan (kadın)ın sözünü işitti. Allah, aranızda geçen konuşmaları işitiyordu. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.

HUCURAT
49:1

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

Ey iman edenler, Allah’ın Resûlü’nün huzurunda öne geçmeyin ve Allah’tan sakının. Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.

TEĞABUN
64:16

وَاسْمَعُوا

vesmeǔ

ve dinleyin

Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah’tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize hayır (en büyük yarar) olmak üzere infakta bulunun. Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.

MAIDE
5:7

سَمِعْنَا

semiǎ’nā

işittik

Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve "İşittik ve itaat ettik" dediğinizde sizi, kendisiyle bağladığı sözünü (misakını) anın. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, sinelerin özünde olanı bilendir.

MAIDE
5:41

سَمَّاعُونَ

semmāǔne

kulak verirler

Ey peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla "İnandık" diyenlerle Yahudilerden küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar)dır. Onlar, kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar, "Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının" derler. Allah, kimin fitne(ye düşme)sini isterse, artık onun için sen Allah’tan hiçbir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah’ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette onlar için büyük bir azap vardır.

MAIDE
5:41

سَمَّاعُونَ

semmāǔne

kulak verirler

Ey peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla "İnandık" diyenlerle Yahudilerden küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar)dır. Onlar, kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar, "Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının" derler. Allah, kimin fitne(ye düşme)sini isterse, artık onun için sen Allah’tan hiçbir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah’ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette onlar için büyük bir azap vardır.

MAIDE
5:42

سَمَّاعُونَ

semmāǔne

kulak verirler

Onlar, yalana kulak tutanlardır, haram yiyicilerdir. Sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirecek olursan, sana hiçbir şeyle kesin olarak zarar veremezler. Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz, Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever.

MAIDE
5:76

السَّمِيعُ

s-semīǔ

işitendir

De ki "Size yarara da, zarara da güç yetirmeyen Allah’tan başka şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah, işitendir, bilendir."

MAIDE
5:83

سَمِعُوا

semiǔ

dinledikleri

Elçiye indirileni dinlediklerinde hakkı tanıdıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup taştığını görürsün. Derler ki "Rabbimiz inandık; öyleyse bizi şahidlerle birlikte yaz."

MAIDE
5:108

وَاسْمَعُوا

vesmeǔ

ve iyi dinleyin

Bu, gerektiği gibi şahidliği yapmalarına veya yeminlerinden sonra yeminlerin reddedilmesinden korkmalarına daha yakındır. Allah’tan korkup-sakının ve dinleyin. Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.

TEVBE
9:6

يَسْمَعَ

yesmeǎ

işitsin

Eğer müşriklerden biri, senden ’eman isterse’, ona eman ver; öyle ki Allah’ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu ’güvenlik içinde olacağı yere ulaştır.’ Bu, onların elbette bilmeyen bir topluluk olmaları nedeniyledir.

TEVBE
9:47

سَمَّاعُونَ

semmāǔne

kulak verenler

Sizinle birlikte çıksalardı, size ’kötülük ve zarardan’ başka bir şey ilave etmez ve aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi. İçinizde onlara ’haber taşıyanlar’ vardır. Allah, zulmedenleri bilir.

TEVBE
9:98

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

Bedevilerden öyleleri vardır ki, infak ettiğini bir cereme sayar ve sizi felaketlerin sarıvermesini bekler. Kötü felaket onları sarsın. Allah işitendir, bilendir.

TEVBE
9:103

سَمِيعٌ

semīǔn

işitendir

Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlemiş, arındırmış olursun. Onlara dua et. Doğrusu, senin duan, onlar için ’bir sükûnet ve huzurdur.’ Allah işitendir, bilendir.