Ahmet Varol 

1. Elif. Lam. Mim

2. Allah, kendinden başka ilah olmayan (ilah)dır. O, sürekli diridir ve yaratıklarını sürekli koruyup gözetendir.

3. Sana hak üzere kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak Kitab’ı indirdi. Tevrat ile İncil’i de O indirmişti.

4. O ikisini daha önce, insanlara bir hidayet rehberi olarak indirmişti. Yine O, doğruyu yanlıştan ayırıcı Kitab’ı (Furkan’ı) indirdi. Şüphesiz Allah’ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah yücedir, öç alıcıdır.

5. Allah’a yeryüzünde de, gökte de hiç bir şey gizli kalmaz.

6. Sizi ana rahimlerinde istediği gibi şekillendiren O’dur. Yüce ve hikmet sahibi olan o Allah’tan başka ilah yoktur.

7. Sana Kitab’ı indiren O’dur. Ondaki bir kısım ayetler Kitab’ın temelini oluşturan kesin anlamlı ayetlerdir. Diğerleri ise müteşabih (birden fazla anlama gelebilen) ayetlerdir. Kalplerinde bir eğrilik bulunanlar, bozgunculuk yapmak ve kendilerine göre yorumlamak amacıyla müteşabih olan ayetlerin üzerine düşerler. Onların yorumunu (tam ve doğru olarak) Allah’tan başka kimse bilemez. İlimde derinleşmiş olanlar ise ’Bunlara iman ettik. Hepsi Rabbimizin katındandır’ derler. Şu var ki, akıl sahiplerinin dışındakiler bunlardan ibret almazlar.

8. ’Ey Rabbimiz bizi hidayete eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma ve bize kendi katından bir rahmet ver. Şüphesiz ki, sen pek çok ihsan sahibi olansın.’

9. ’Ey Rabbimiz! Muhakkak sen insanları, geleceğinde şüphe olmayan bir günde biraraya getireceksin. Şüphe yok ki, Allah verdiği sözden dönmez.’

10. Allah’tan gelen gerçekleri örtbas edenlere gelince, onların ne malları, ne de çocukları, Allah’a karşı kendilerini hiçbir şekilde koruyamayacaktır. İşte onlardır ateşin yakıtı olanlar.

11. Tıpkı Firavun ailesi ve onlardan önce geçmiş olanlar gibi ki, onlar bizim ayetlerimizi inkar ettiler; Allah da günahlarından dolayı onları yakaladı. Allah cezası çok şiddetli olandır.

12. ’Siz yenileceksiniz ve topluca cehenneme sürüleceksiniz. Orası ne kötü bir yataktır.’

13. Birbirleriyle karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için ibret vardır. Bir topluluk Allah yolunda çarpışmaktaydı, diğer topluluk ise kâfirdi. Allah yolunda çarpışanlar ötekileri gözleriyle açıkça kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı. Allah dilediğini kendi yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda görebilenler için ibret vardır.

14. Kadınlara, oğullara, tartılarca yığılmış altın ve gümüşe, nişanlı atlara, hayvanlara ve ekinlere yönelik tutkudan ileri gelen sevgi insanlara çekici gösterilmiştir. Bunlar dünya hayatının geçimlikleridir. Varılacak yerlerin güzel olanı ise Allah katındadır.

15. ’Size bundan daha hayırlı olanını bildireyim mi? Fenalıklardan sakınanlar için Rableri katında altından ırmaklar akan ve içerisinde sürekli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır. Allah, kulları görmektedir.’

16. ’Ey Rabbimiz! Biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru’ diyenlerdir.

17. Onlar sabreden, doğru olan, gönülden kulluk eden, iyilik için harcamada bulunan ve seher vakitlerinde Allah’tan bağışlanma dileyen kimselerdir.

18. Allah kendinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de adalet üzere hareket ederek Allah’tan başka ilah olmadığına şahitlik ettiler. Yüce ve hikmet sahibi olan Allah’tan başka ilah yoktur.

19. Allah katında din İslam’dır. Kendilerine Kitab verilmiş olanlar kendilerine ilim geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık ve kinden dolayı ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın ayetlerini inkar ederse (bilsin ki) Allah hesabı çabuk görendir.

20. ’Teslim oldunuz mu?’ diye sor. Eğer teslim olurlarsa doğru yola girmiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse sana düşen sadece tebliğdir Allah kulları görmektedir.

21. Allah’ın ayetlerini inkar eden, peygamberleri haksız yere öldüren ve insanlardan adaletle emredenleri öldürenler var ya, onları acıklı bir azapla müjdele.

22. İşte bunlar dünya ve ahirette işleri boşa çıkan kimselerdir. Bunların yardımcıları da yoktur.

23. Kendilerine Kitab’dan bir pay verilenleri görmedin mi! Aralarında hüküm vermesi üzere Allah’ın Kitab’ına çağrılıyorlar, sonra içlerinden bir topluluk yüz çeviriyor. Onlar zaten sürekli yüz çeviricidirler.

24. ’Ateş bize sayılı günlerin dışında dokunmayacaktır’ demeleri yüzündendir. Uydurmakta oldukları şeyler onlar dinleri hakkında yanılgıya düşürdü.

25. Geleceğinde şüphe olmayan günde onları bir araya getirdiğimiz ve hiç kimse haksızlığa uğratılmaksızın herkesin kazandığının karşılığı kendisine eksiksiz olarak verildiği zaman nasıl olacak!

26. ’Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve dilediğinden de mülkü alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltırsın. İyilik senin elindedir. Sen her şeye güç yetirirsin.’

27. ’Geceyi gündüzün gündüzü de gecenin içine sokarsın. Ölüden diri diriden de ölü çıkarırsın. Dilediğini de hesapsız bir şekilde rızıklandırırsın.’

28. Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kâfirleri kendilerine dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah’la bir ilişiği kalmamış olur. Ancak onlardan kendinizi korumak gayesiyle sakınmanız müstesnadır. Allah size kendi zatından korkmanızı emrediyor. Dönüş Allah’adır.

29. ’Göğüslerinizde olanı gizleseniz de, açığa vursanız da, Allah onu bilir. O, göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah her şeye güç yetirendir.’

30. O gün her kişi iyilik adına işlediği her şeyi karşısında bulacaktır. Kötülük adına ne işlediğini de! Kendisiyle bunlar arasında uzun bir mesafenin bulunmasını ister. Allah size kendi zatından sakınmanızı emrediyor. Allah kullarına karşı şefkatlidir.

31. ’Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.’

32. ’Allah’a ve peygambere itaat edin.’ Eğer yüz çevirirlerse muhakkak ki Allah kâfirleri sevmez.

33. Allah, Adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini seçip alemlere üstün kıldı.

34. Bunlar birbirlerinin soylarından gelen bir nesildir. Allah duyandır, bilendir.

35. "Ey Rabbim! Karnımdaki çocuğu hür/erkek bir insan olarak sırf sana adıyorum. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz hakkıyla işiten ve bilen sensin."

36. Doğurduğu zaman, Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilmekle birlikte, ’Ey Rabbim! Onu kız doğurdum. Kız oğlan gibi değildir. Ben ona Meryem adını koydum. Onu ve onun soyunu kovulmuş olan şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum’ dedi.

37. ’Allah’ın katındandır. Şüphesiz Allah dilediğine hesapsız rızık verir’ derdi.

38. Orada Zekeriyya Rabbine dua etti. ’Ey Rabbim! Bana kendi katından temiz bir nesil ver. Sen duayı işiticisin’ dedi.

39. Onun mihrabda namaz kılmakta olduğu sırada melekler kendisine, ’Allah sana, Allah katından olan Kelime’yi doğrulayıcı, efendi, kendine hakim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdelemektedir’ diye seslendiler.

40. (Zekeriyya) ’Ey Rabbim! Ben iyice yaşlanmış biri ve hanımım da kısırken benim nasıl bir oğlum olur?’ dedi. (Allah) ’Allah işte böyle dilediğini yapar’ dedi.

41. (Zekeriyya) ’Ey Rabbim! Bana bir emare göster!’ dedi. (Allah) ’Senin emaren üç gün süreyle insanlarla işaretle anlaşmak dışında hiç konuşamamandır. Rabbini çokca an; gece ve sabahın erken vakitlerinde tesbih et’ dedi.

42. ’Ey Meryem! Allah seni seçti, temizledi ve dünyaların kadınlarına üstün kıldı.’

43. ’Ey Meryem! Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku eyle.’

44. Bunlar sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Meryem’i kimin sorumluluğuna alacağını belirlemek için kalemlerini attıkları sırada sen yanlarında değildin. Aralarında tartıştıkları zaman da sen yanlarında değildin.

45. "Ey Meryem! Allah kendisinden bir kelime ile seni müjdeliyor, O’nun ismi Meryem oğlu İsa Mesih’tir, bu dünyada da, öteki dünyada da itibarlı, Allah’a yakınlardan biri olacaktır."

46. ’İnsanlarla beşikte iken de yetişkinlik çağında da konuşacaktır ve salihlerden olacaktır.’

47. (Meryem) ’Ey Rabbim! Bana bir insan dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?’ dedi. (Allah) ’Allah, işte böyle dilediğini yaratır. Bir şeye hükmettiği zaman ona ’ol’ der, o da oluverir’ dedi.

48. ’(Allah) ona Kitab’ı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek.’

49. ’Ben size Rabbinizin katından bir mucizeyle geldim. Size çamurdan kuş görüntüsünde bir şey yapar sonra içine üflerim ve Allah’ın izniyle kuş olur. Yine anadan doğma körleri ve alacalıları iyileştiririm ve Allah’ın izniyle, ölüleri diriltirim. Size yediklerinizi ve evlerinizde biriktirdiklerinizi bildiririm. Eğer siz gerçekten iman etmiş kimselerseniz bunlarda sizin için kesin mucize vardır.’

50. Ben, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıp, size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak için gelerek, size Rabbinizden bir mucize getirdim. Öyleyse yolunuzu Allah ve O’nun kitabıyla bulun ve bana uyun.

51. ’Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; O’na kulluk edin. İşte bu, doğru olan yoldur.’

52. ’Biz Allah’ın yardımcılarıyız. Allah’a iman ettik. Bizim Müslüman kimseler olduğumuza şahid ol’ dediler.

53. ’Ey Rabbimiz! Biz senin indirdiğine inandık ve Peygamber’e uyduk. Bizi şahitlerle birlikte yaz!’

54. Onlar (İsrailoğulları) bir tuzak kurdular ve buna karşılık Allah da bir tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.

55. ’Ey İsa! Ben seni eceline erdireceğim, kendime yükselteceğim ve seni inkarcılardan temizleyeceğim. Sana uyanları da kıyamet gününe kadar inkarcıların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz banadır. Üzerinde ayrılığa düştüğünüz hususlarda aranızda ben hüküm veririm.’

56. ’İnkar edenlere ise dünyada da, ahirette de şiddetli bir şekilde azab ederim. Onların yardımcıları da olmaz.’

57. Ancak iman edip de salih ameller işleyenlere (Allah) yaptıklarının karşılıklarını eksiksiz olarak verir. Allah zalimleri sevmez.

58. Bizim sana okuduğumuz bu şeyler ayetlerden ve hikmetli zikir (Kur’an-ı Kerim)’dendir.

59. Allah katında İsa’nın örneği Adem’in örneği gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra da sonra ’ol’ dedi, o da oluverdi.

60. İşte (bu) gerçek sana Rabbin tarafından bildirildi; öyleyse tereddüt edenlerden olma.

61. ’Gelin, bizim çocuklarımızı da sizin çocuklarınızı da, bizim hanımlarımızı da sizin hanımlarınızı da kendimizi de çağıralım ve sonra lanetle dua ederek, Allah’ın lanetinin yalancıların üzerine olmasını dileyelim.’

62. Şüphesiz bu anlatılanlar gerçek şeylerdir. Allah’tan başka da ilah yoktur. Şüphesiz ki Allah azizdir, hakimdir.

63. Eğer yüz çevirirlerse Allah şüphesiz bozguncuları bilir.

64. ’Şahit olun ki, biz Müslümanlarız’ deyin.

65. Ey kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışmaya giriyorsunuz ki? Tevrat da İncil de ondan sonra indirilmiştir. Akıl etmiyor musunuz!

66. Siz şu (akıl edemeyen) kimseler! Diyelim ki, hakkında bilgi sahibi olduğunuz bir hususta tartışmaya girdiniz. Hakkında bilgi sahibi olmadığınız bir hususta niçin tartışıyorsunuz! Allah bilir, siz ise bilemezsiniz.

67. İbrahim ne bir yahudi ne de bir hıristiyandı. Ancak o dosdoğru çizgideki bir Müslümandı. O, müşriklerden de değildi.

68. Şüphesiz insanların İbrahim’e en yakın olanları ona uyanlar, bu peygamber ve iman edenlerdir. Allah da iman edenlerin dostudur.

69. Kitap ehlinden bir topluluk sizi saptırmayı arzuladı. Oysa onlar sadece kendilerini saptırıyorlar da bunun farkında değiller.

70. Ey kitap ehli! Göre göre Allah’ın ayetlerini niçin inkar ediyorsunuz!

71. Ey kitap ehli! Niçin hakkı batıla karıştırıyorsunuz ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?

72. ’İman edenlere indirilen şeylere günün başında inanın ve sonunda inkar edin; belki dönerler.’

73. ’Lütuf Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah geniş lütfu olandır ve ilim sahibidir.’

74. Rahmetini dilediğine özel kılar. Allah büyük lütuf sahibidir.

75. ’Bilgisizlere karşı bizim üzerimizde bir sorumluluk yoktur’ demelerinden dolayıdır. Onlar bile bile Allah hakkında yalan söylemektedirler.

76. Aksine, kim ahdine tam olarak uyar ve fenalıktan sakınırsa şüphesiz Allah fenalıktan sakınanları sever.

77. Allah’a vermiş oldukları ahidleri ve yeminlerini az bir değere satanlar var ya, onların ahirette bir nasipleri yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz ve kendilerini temize çıkarmaz. Onlar için acıklı bir azap vardır.

78. Onlardan bir topluluk da, Kitap’tan olmayan bir şeyi Kitap’tan sanmanız için, Kitab üzerinde dillerini eğip bükerler ve ’Bu Allah katındandır’ derler. Oysa o Allah katından değildir. Onlar bile bile Allah hakkında yalan söylemektedirler.

79. ’Öğrettiğiniz Kitap gereğince ve kendiniz de incelediğiniz üzere gönülden Rabbe kullar olun’ der.

80. Onun melekleri ve peygamberleri kendinize Rabb edinmenizi emretmesi de sözkonusu olamaz. Siz Müslüman olduktan sonra o size küfrü emreder mi?

81. ’Öyleyse şahid olun, ben de sizinle birlikte şahitlerdenim’ dedi.

82. Artık bundan sonra kimler yüz çevirirlerse onlar fasıklardır.

83. Onlar Allah’ın dininden başkasını mı arzuluyorlar! Oysa göklerde ve yerde kim varsa ister istemez O’na teslim olmuştur ve O’na dündürüleceklerdir.

84. ’Biz Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Ya’kub’a ve onların evlatlarına indirilene; Musa’ya, İsa’ya ve (diğer) peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onların hiçbiri arasında bir ayrım yapmayız. Ve biz O’na (Allah’a) teslim olmuş kimseleriz.’

85. Kim İslam’dan başka bir dine yönelirse onun dini kabul edilmeyecektir. O ahirette de hüsrana uğrayanlardan olacaktır.

86. İmanlarından, Peygamberin hak olduğuna şahit olduktan ve kendilerine açık deliller geldikten sonra küfre düşen bir topluluğu Allah nasıl doğru yola eriştirir! Allah zalim kavmi doğru yola eriştirmez.

87. İşte onların cezaları Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lanetlerinin üzerlerine olmasıdır.

88. Onlar orada (lanette) sonsuza kadar kalıcıdırlar. Üzerlerinden azap hafifletilmez ve kendilerine bakılmaz.

89. Ancak bundan sonra tevbe edip durumlarını düzeltenler müstesnadır. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.

90. İmanlarından sonra küfre düşüp sonra da küfürlerini artıranlar var ya işte bunların tevbeleri kabul edilmeyecektir. Ve işte bunlar sapıkların kendileridirler.

91. İnkar edip kâfir olarak ölenlerin hiç birinden bütün yeryüzü dolusunca altın fidye verseler bile kabul edilmeyecektir. Onlar için acıklı bir azap vardır ve onların yardımcıları da yoktur.

92. Sevdiklerinizden (Allah yolunda) harcamadıkça iyiliğe erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.

93. ’Eğer doğru sözlü iseniz getirin Tevrat’ı da okuyun.’

94. Artık bundan sonra kim Allah hakkında yalan uydurursa işte onlar zalimlerdir.

95. ’Allah doğru söyledi. Öyleyse siz de dosdoğru olarak İbrahim’in dinine uyun. O müşriklerden değildi.’

96. İnsanlar için (mabed olarak) kurulan ilk ev Mekke’deki, mübarek ve bütün insanlar için doğru yola yöneltici işaret olan evdir.

97. Orada apaçık işaretler, İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse güvende olur. Oraya ulaşmaya yol bulabilenin Ev’i haccetmesi Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim de inkar ederse Allah’ın alemlerden bir şeye ihtiyacı yoktur.

98. ’Ey kitap ehli! Allah sizin yaptıklarınıza şahitken Allah’ın ayetlerini neden inkar ediyorsunuz?’

99. ’Ey kitap ehli! Hak olduğunu gördüğünüz halde neden onda bir eğrilik göstermeye yeltenerek mü’minleri Allah yolundan çevirmeye çabalıyorsunuz. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.’

100. Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi yeniden inkârcılığa sevk ederler.

101. Size Allah’ın ayetleri okunduğu halde ve içinizde O’nun peygamberi varken nasıl inkar edersiniz? Kim Allah’a tutunursa dosdoğru yola iletilmiş olur.

102. Ey iman edenler! Allah’tan gereği gibi sakının ve ancak Müslümanlar olarak ölün.

103. Hep birlikte Allah’ın ipine sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan nimetini anın. Hani siz birbirinize düşmandınız Allah gönüllerinizi birbirine yaklaştırdı da O’nun nimetiyle kardeşler oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz Allah sizi oradan kurtardı. Doğru yola erişmeniz için Allah size ayetlerini böyle açıklıyor.

104. İçinizde hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten alıkoyan bir topluluk bulunsun. İşte bunlar kurtuluşa erenlerdir.

105. Kendilerine açık belgeler geldikten sonra dağılan ve ayrılığa düşenler gibi olmayın. Onlar için büyük bir azap vardır.

106. ’Siz imanınızdan sonra inkar mı ettiniz; öyleyse inkar etmenize karşılık olarak azabı tadın.’

107. Yüzleri ağaranlar ise Allah’ın rahmeti içindedirler. Onlar orada sonsuza kadar kalacaklardır.

108. Bunlar Allah’ın, sana hak üzere okuduğumuz ayetleridir. Allah alemler için zulüm istemez.

109. Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah’ındır. İşler de Allah’a döndürülür.

110. Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; iyiliği emreder kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a iman edersiniz. Eğer kitap ehli de iman etmiş olsaydı şüphesiz kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler vardır ancak çoğunluğu fasıktırlar.

111. Size rahatsızlık vermekten başka bir zarar dokunduramazlar. Sizinle çarpışacak olsalar arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra bir yerden yardım da göremezler.

112. Onlardan, Allah’ın ipine sarılanlar ve insanların ipine yapışanlar dışında kalanlara nerede bulunurlarsa bulunsunlar alçaklık damgası vurulmuştur. Onlar Allah’ın gazabını haketmişlerdir ve kendilerine miskinlik damgası da vurulmuştur. Onlar bunu Allah’ın ayetlerini inkâr ettikleri ve haksız yere peygamberleri öldürdükleri için hak ettiler. Karşı geldikleri ve taşkınlık ettikleri için bunu hak ettiler.

113. Hepsi bir değildir. Kitap ehlinden gecenin geç vakitlerinde ibadete kalkıp Allah’ın ayetlerini okuyan ve secdeye kapanan bir topluluk vardır.

114. Onlar Allah’a ve ahiret gününe iman ederler, iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar ve hayır işlerinde yarışırlar. İşte bunlar salihlerdendirler.

115. İyilik adına yaptıkları hiç bir şey karşılıksız bırakılmayacaktır. Allah takva sahiplerini bilir.

116. İnkar edenlerin malları ve çocukları Allah katında onlara bir şey kazandırmayacaktır. Onlar ateşe atılacak olanlardırlar. Orada sonsuza kadar kalacaklardır.

117. Onların bu dünya hayatında yaptıkları harcamaların durumu kendi kendilerine zulmetmiş bir topluluğun ekinine isabet ederek onu tamamen mahveden dondurucu bir rüzgara benzer. Allah onlara haksızlık etmedi; ancak onlar kendi kendilerine haksızlık etmektedirler.

118. Ey iman edenler! Kendinizden olmayanı sırdaş edinmeyin. Onlar aranızda fesat çıkarmaktan geri durmazlar. Size sıkıntı verecek şeylerden hoşlanırlar. Kinleri ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinin gizlediğiyse daha büyüktür. Eğer akıl ediyorsanız size ayetleri açıkladık.

119. ’Öfkenizden ölün. Şüphesiz Allah kalplerde olanı bilmektedir.’

120. Size bir iyilik ulaşırsa onları huzursuz eder. Ama size bir kötülük dokunduğunda bundan dolayı rahatlarlar. Eğer sabreder ve sakınırsanız onların oyunlarının size bir zararı dokunmaz. Allah onların yapmakta olduklarını (ilmiyle) kuşatmıştır.

121. Hani sen, mü’minleri çarpışma yerlerine yerleştirmek üzere erkenden ailenin yanından ayrılmıştın. Allah işiten ve bilendir.

122. Hani, Allah kendilerinin dostu olduğu halde sizden iki grup geri çekilmeyi düşünmüştü. Mü’minler yalnız Allah’a güvensinler.

123. Şüphesiz Bedir’de siz güçsüz durumda iken Allah sizi zafere ulaştırdı. Allah’a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş olasınız.

124. Hani mü’minlere ’Allah’ın sizi indirilen üç bin melekle desteklemesi size yetmez mi?’ diyordun.

125. Evet, eğer sabreder ve sakınırsanız ve onlar da ansızın üzerinize gelirlerse Allah size böyle beş bin nişanlı melekle yardım gönderir.

126. Allah bunu size sadece bir müjde olsun ve gönülleriniz bununla rahata kavuşsun diye yapmıştır. Yardım ancak yüce ve hakim olan Allah katındandır.

127. İnkar edenlerden bir tarafı kesmek yahut bozguna uğratıp eli boş bir halde geri dönmelerini sağlamak için (Allah yardım ulaştırır).

128. Senin elinde bir şey yoktur. Allah dilerse onların tevbelerini kabul eder dilerse de zalim olmalarından dolayı kendilerine azab eder.

129. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğine de azab eder. Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.

130. Ey iman edenler! Kat kat faiz yemeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.

131. Kâfirler için hazırlanmış olan ateşten sakının.

132. Allah’a ve peygambere itaat edin ki, size merhamet edilsin.

133. Rabbinizin mağfiretine ve genişliği göklerle yer kadar olan cennete koşuşun. Bu cennet, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmıştır.

134. Onlar bollukta ve darlıkta hayır için harcar, öfkelerini tutar ve insanları bağışlarlar. Allah da iyilikte bulunanları sever.

135. Onlar bir fenalık yaptıklarında yahut kendi kendilerine haksızlık ettiklerinde Allah’ı anar ve günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları Allah’tan başka kim bağışlar? Onlar işlediklerinde bile bile ısrar etmezler.

136. Bunların görecekleri karşılık, Rabblerinden bağışlanma ve altından ırmaklar akan cennetlerdir. Onlar orada süreli kalırlar. Hayırlı iş yapanlar için bu ne güzel bir ödüldür!

137. Sizden önce değişik düzenler gelip geçti. Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonları nasıl olmuş bir bakın.

138. Bu, insanlar için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir delil ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir öğüttür.

139. Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer iman etmiş iseniz en üstün sizsiniz.

140. Eğer bir takım kayıplara maruz kalmışsanız, bozguna uğrayarak bir yara almışsanız, o kavme de benzeri bir acı, bir sıkıntı dokunmuştu. Böyle zafer günlerini, galibiyetleri, iktidarları ve devleti, insanlar arasında hak ettikleri oranda biz dağıtıyoruz. Allah’ın, sizden sözde iman edenlerle hakkıyla iman edenleri ayırt etmesi, içinizden Kur’ân’ı bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler, doğruları konuşan şâhitler çıkarması, şehit olabilecekleri görmesi için bozguna uğrayıp yara aldınız. Allah kurduğu düzene isyan eden, Allah’ın kullarını, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen zalimleri sevmez.

141. Bu aynı zamanda, Allah’ın mü’minleri arındırması ve kâfirleri helak etmesi içindir.

142. Yoksa siz Allah içinizden cihad edenleri ortaya çıkarmadan ve yine sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız!

143. Siz ona kavuşmadan önce ölümü arzuluyordunuz. İşte onu gördünüz; ama öyle bakıp duruyordunuz.

144. Muhammed sadece bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Eğer o ölür veya öldürülürse ökçelerinizin üzerine geriye mi döneceksiniz? Kim ökçelerinin üzerine geriye dönerse Allah’a bir zarar dokunduramaz. Allah şükredenlerin karşılıklarını verecektir.

145. Hiçbir can, Allah’ın izni olmadan ölmez. O, belirlenmiş bir ecele göredir. Kim dünyanın yararını isterse ona ondan veririz; kim de ahiretin yararını isterse ona da ondan veririz. Şükredenlerin karşılıklarını vereceğiz.

146. Nice peygamberle birlikte kendilerini Rabbin yoluna adamış insanlar çarpıştılar. Onlar Allah yolunda başlarına gelenden dolayı gevşemediler, zayıflığa düşmediler ve boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.

147. ’Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı sağlam tut ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!’ demek olmuştur.

148. Allah da onlara hem dünya karşılığını hem de ahiret karşılığının güzel olanını verdi. Allah iyilik edenleri sever.

149. Ey iman edenler! Eğer inkar edenlerin sözlerine uyarsanız sizi ökçelerinizin üzerine geri çevirirler de hüsrana uğrayanlardan olursunuz.

150. Aksine sizin dostunuz Allah’tır. O yardımcıların en hayırlısıdır.

151. Allah’a, hakkında hiçbir delil indirmiş olmadığı şeyi ortak koşmalarından dolayı inkarcıların kalplerine korku sokacağız. Onların barınakları da ateştir. Zalimlerin varacakları yer ne kadar kötüdür!

152. Şüphesiz Allah size vaadettiğini yerine getirdi. Allah’ın izniyle onları kırıp geçiriyordunuz. Ancak (Allah) sevdiğiniz şeyi size gösterince gevşediniz, yapılması gerekende tartışmaya girdiniz ve karşı geldiniz. Sizden kimisi dünyayı, kimisi de ahireti istiyor. Daha sonra (Allah) sizi denemek için onlardan çevirdi (yenilgiye uğrattı). Şüphesiz O sizi bağışladı. Allah mü’minler için lütuf sahibidir.

153. Hani peygamber arkanızdan çağırırken siz kimseye bakmadan kaçarak uzaklaşıyordunuz. Bu arada, kaçırdıklarınıza ve başınıza gelenlere üzülmeyesiniz diye Allah sizi kederden kedere uğrattı. Allah yaptıklarınızı bilmektedir.

154. ’Eğer evlerinizde olsaydınız, haklarında öldürülme hükmü yazılmış olanlar yine mutlaka düşecekleri yerlere varırlardı.’ Allah kalplerinizde olanı imtihan etmek gönüllerinizi arındırmak için (bu durumlarla sizi karşılaştırıyor). Allah kalplerde olanı bilir.

155. İki topluluğun karşılaştığı gün şeytan, işlemiş oldukları bazı şeyler dolayısıyla sizden yüz çevirenlerin ayaklarını kaydırmak istemişti. Şüphesiz Allah onları bağışlamıştır. Allah çok bağışlayıcı, çok hilim sahibidir.

156. ’Bizim yanımızda olsalardı ölmezler ve öldürülmezlerdi’ diyen inkarcılar gibi olmayın. Allah bunu onların kalplerine bir hasret olarak yerleştirdi. Dirilten de öldüren de Allah’tır. Allah yaptıklarınızı görmektedir.

157. Eğer Allah yolunda öldürülürseniz veya ölürseniz, Allah’ın size lütfedeceği mağfiret ve rahmet onların biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.

158. Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de muhakkak ki Allah’ın huzurunda toplanacaksınız.

159. Allah’tan olan bir rahmet sebebiyle onlara yumuşak davrandın. Eğer katı kalpli, kaba birisi olsaydın muhakkak etrafından dağılırlardı. Onları affet, kendileri için bağış dile ve işlerde onlarla görüş alışverişinde bulun. Bir şeye kesin karar verdiğin zaman da Allah’a güven. Allah (kendisine) güvenenleri sever.

160. Eğer Allah size yardım ederse artık kimse size üstün çıkamaz. Eğer sizi yardımsız, kendi halinize bırakırsa o zaman O’ndan başka size kim yardım edebilir? Şu halde mü’minler yalnız Allah’a güvensinler.

161. Bir peygamberin hıyanet etmesi sözkonusu olamaz. Kim hıyanet ederse kıyamet günü aşırdığı şeyi getirir. Sonra kimseye haksızlık edilmeksizin her cana kazandığının karşılığı tam olarak verilir.

162. Allah’ın rızasına uyan kimse, Allah’tan bir gazaba uğramış ve varacağı yer de cehennem olan kimseyle bir olur mu? Orası ne kötü bir varış yeridir.

163. Onlar Allah katında derece derecedirler. Allah onların yaptıklarını görmektedir.

164. Allah, mü’minlere içlerinden, kendilerine ayetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara Kitab’ı ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. Oysa daha önce açık bir sapıklık içinde idiler.

165. ’O, kendi tarafınızdandır.’ Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter.

166. İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün başınıza gelenler Allah’ın izniyle ve gerçek iman sahiplerini ortaya çıkarmak içindi.

167. ’Çarpışmayı bilseydik muhakkak size uyardık’ cevabını verdiler. O gün onlar imandan çok küfre yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlar. Allah onların gizlediklerini daha iyi bilir.

168. ’Eğer doğru sözlü iseniz ölümü kendinizden savın bakalım!.’

169. Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Aksine onlar diri olup Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar.

170. Allah’ın lütfundan kendilerine vermiş olduklarıyla sevinç içindedirler ve arkalarından henüz onlara kavuşmamış olanları, kendilerine bir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini üzere müjdelerler.

171. Allah’tan olan bir nimet, lütuf ve Allah’ın mü’minlerin ecirlerini zayi etmeyeceği müjdesiyle sevinirler.

172. Kendilerine yara dokunduktan sonra Allah’ın ve Peygamberin çağrısına icabet edenlere, (özellikle) içlerinden iyilikte bulunan ve kötülüklerden sakınanlara büyük ecir vardır.

173. ’Allah bize yeter o ne güzel vekildir’ dediler.

174. Böylece kendilerine bir kötülük dokunmaksızın Allah’tan bir nimet ve lütufla ile geri döndüler ve Allah’ın rızasına uydular. Allah büyük lütuf sahibidir.

175. Şüphesiz şu şeytan, kendi dostlarını korkutur. Eğer mü’minler iseniz onlardan korkmayın, benden korkun.

176. Küfürde birbirleriyle yarışanlar seni üzmesinler. Onlar Allah’a bir zarar dokunduramazlar. Allah ahirette onlara bir pay ayırmamak istiyor. Onlar için büyük bir azap vardır.

177. İman karşılığında küfrü satın alanlar Allah’a bir zarar dokunduramazlar. Onlar için acıklı bir azap vardır.

178. Kâfirler kendilerine mühlet vermemizin kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Onlara günahlarını artırmaları için mühlet veriyoruz. Onlar için aşağılayıcı bir azap vardır.

179. Allah, mü’minleri şu bulunduğunuz durumda bırakacak değildir; pis olanı temiz olandan ayıklayacaktır. Allah sizi gaybden haberdar edecek de değildir. Ancak Allah peygamberlerinden dilediğini seçer. Şu halde Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve kötülüklerden sakınırsanız sizin için büyük bir ecir vardır.

180. Allah’ın kendilerine kereminden verdiğinde cimrilik edenler bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Aksine bu onlar için şerdir. Cimrilik edip alıkoydukları şeyler kıyamet günü boyunlarına dolanacak. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah işlediklerinizden haberdardır.

181. ’Ateşin azabını tadın’ diyeceğiz.

182. ’Bu sizin kendi ellerinizle işlediklerinizin karşılığıdır. Yoksa Allah kullara haksızlık edici değildir.’

183. ’Benden önce nice peygamberler size açık deliller ve sizin o söylediğinizi getirdiler. Eğer doğru sözlü idiyseniz onları niçin öldürdünüz?’

184. Eğer seni yalanladılarsa, senden önce de açık deliller, sahifeler ve aydınlatıcı kitap getiren nice peygamber de yalanlanmıştı.

185. Her can ölümü tadacaktır. Kıyamet gününde ecirleriniz eksiksiz olarak verilecek. Kim ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulursa kurtuluşa ermiş olur. Dünya hayatı aldatıcı geçinmeden başka bir şey değildir.

186. Andolsun mallarınızda ve canlarınızda imtihan olunacak ve gerek kendilerine sizden önce kitap verilmiş olanlardan, gerekse Allah’a ortak koşanlardan çokça rahatsız edici sözler duyacaksınız. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bilin ki) bu, üzerinde kararlılık gösterilecek işlerdendir.

187. Vaktiyle Allah, kendilerine kitap verilenlerden ’onu insanlara açıklayacaksınız ve gizlemeyeceksiniz’ diye söz almıştı. Onlar bu sözü arkalarına attılar ve karşılığında az bir değeri satın aldılar. Satın aldıkları ne kadar da kötü bir şeydir!

188. Kesinlikle şu yaptıklarına sevinen ve yapmadıklarıyla övülmekten hoşlanan kimselerin azaptan kurtulacaklarını zannetme. Onlar için acıklı bir azap vardır.

189. Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Allah her şeye güç yetirendir.

190. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde akıl sahipleri için (Allah’ın gücü hakkında fikir veren) deliller vardır.

191. Onlar ayakta, otururken, yanları üstüne yatarken Allah’ı anar ve göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. ’Ey Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen çok yücesin. Bizi ateşin azabından koru!’

192. ’Ey Rabbimiz! Sen kimi ateşe sokarsan onu perişan etmiş olursun. Zalimlerin yardımcıları da yoktur.’

193. ’Ey Rabbimiz! Biz ’Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçiyi duyduk ve iman ettik. Rabbimiz! Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve canımızı iyilerle birlikte al!’

194. ’Ey Rabbimiz! Peygamberlerin vasıtasıyla vaadetmiş olduklarını bize ver ve kıyamet gününde bizi rezil etme! Şüphesiz sen asla sözünden dönmezsin.’

195. ’Ben, erkek olsun kadın olsun sizin içinizden çalışanın işini zayi etmem. Siz birbirinizdensiniz. Şüphesiz hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda kendilerine eziyet edilenlerin, çarpışanların ve öldürülenlerin kötülüklerini örtecek ve kendilerini altından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. Bu Allah katından bir karşılıktır. Karşılığın en güzel olanı Allah katındadır.

196. Kafirlerin (zevk içinde) diyar diyar gezinmeleri sakın seni aldatmasın.

197. Bu az bir yararlanmadır; daha sonra varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir yataktır.

198. Ancak Rablerine karşı gelmekten sakınanlara, Allah tarafından bir ağırlama, bir ihsan olarak, içerisinde sonsuza kadar kalacakları altından ırmaklar akan cennetler vardır. İyiler için Allah katında olanlar daha hayırlıdır.

199. Şüphesiz kitap ehlinden, Allah’a karşı gönülden bir hürmet göstererek, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene iman edenler vardır. Bunlar Allah’ın ayetlerini az bir değer karşılığında satmazlar. Onların karşılıkları Rableri katındadır. Allah hesabı çabuk görendir.

200. Ey iman edenler! Sabredin, sabırda (düşmanlarınızdan) öne geçmeye çabalayın, cihada hazırlanın ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.