Gültekin Onan 

1. Elif, Lam, Mim.

2. Tanrı... O’ndan başka tanrı yoktur. Diridir, kaimdir.

3. Sana Kitabı Hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat’ı ve İncil’i de indirmişti.

4. Bundan (Kuran’dan ) önce (onlar) insanlar için bir hidayet idiler. Doğruyu yanlıştan ayıran (Furkan)ı da indirdi. Gerçek şu ki, Tanrı’nın ayetlerine küfredenler için şiddetli bir azab vardır. Tanrı güçlüdür, intikam alıcıdır.

5. Şüphesiz, yerde ve gökte Tanrı’ya hiç bir şey gizli kalmaz.

6. Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren O’dur. O’ndan başka tanrı yoktur; üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

7. Sana Kitabı indiren O’dur. O’ndan, Kitabın anası (ümmülkitabi) (olan) bir kısım ayetler muhkemdir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Tanrı’dan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise "Biz ona inandık, tümü rabbimizin katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez.

8. "Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan sensin sen."

9. "Rabbimiz, kendisinde şüphe olmayan bir günde insanları gerçekten Sen toplayacaksın. Doğrusu Tanrı, va’dinden cayıp dönmez".

10. Şüphesiz kafirler, onların malları da, çocukları da kendilerine Tanrı’dan (gelecek azaba karşı) hiç bir şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar.

11. Tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Ayetlerimizi yalanladılar, böylece Tanrı günahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Tanrı, (cezayla) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.

12. Kafirlere de ki "Yakında yenilgiye uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz." Ne kötü yataktır o.

13. Karşı karşıya gelen iki toplulukta, sizin için andolsun bir ayet vardır. Bir topluluk, Tanrı yolunda çarpışıyordu, diğeri ise kafirdi ki göz görmesiyle karşılarındakini kendilerinin iki katı görüyorlardı. İşte Tanrı, dilediğini yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda, basiret sahipleri için gerçekten bir ibret vardır.

14. Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara ’süslü ve çekici’ kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl güzel dönüş-yeri (meab) Tanrı katındadır.

15. De ki "Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar için rablerinin katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Tanrı’nın rızası vardır. Tanrı, kulları hakkıyla görendir"

16. Onlar "Rabbimiz şüphesiz biz inandık, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyenler;

17. Sabredenler, doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve ’seher vakitlerinde’ bağışlanma dileyenlerdir.

18. Tanrı, gerçekten kendisinden başka tanrı olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O’ndan başka tanrı olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O’ndan başka tanrı yoktur.

19. Hiç şüphesiz din, Tanrı katında islamdır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ’kıskançlık ve hakka başkaldırma’ (bağy) yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Tanrı’nın ayetlerine küfrederse, (bilsin ki) gerçekten Tanrı hesabı pek çabuk görendir.

20. Eğer seninle çekişip tartışırlarsa de ki "Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Tanrı’ya teslim ettim." Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki "Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ (etmek)dir. Tanrı, kulları hakkıyla görendir.

21. Tanrı’nın ayetlerine küfredenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti buyuranları öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele.

22. Onlar, yaptıkları dünyada ve ahirette boşa gitmiş olanlardır. Ve onların yardımcıları yoktur.

23. Kendilerine Kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi ? Aralarında Tanrı’nın Kitabı hükmetsin diye çağrılıyorlar da, onlardan bir bölümü yüz çeviriyor. Onlar, İşte böyle arka dönenlerdir.

24. Bu, onların "Ateş bize sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak" demelerindendir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmüştür.

25. Artık onları, kendisinde şüphe olmayan bir gün topladığımızda ve her bir nefse haksızlığa uğratılmaksızın kazandığı tam olarak ödendiğinde nasıl olacak ?

26. De ki "Ey mülkün sahibi Tanrım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, her şeye güç yetirensin".

27. "Geceyi gündüze bağlayıp katarsın, gündüzü de geceye bağlayıp katarsın diriyi ölüden çıkarırsın, ölüyü de diriden çıkarırsın. Sen, dilediğine hesapsız rızık verirsin".

28. İnançlılar, inançlıları bırakıp da kafirleri veliler edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Tanrı’dan hiç bir şey (yardım) yoktur. Ancak onlardan korunma gayesiyle sakınma(nız) başka. Tanrı, sizi kendisinden sakındırır. Varış Tanrı’yadır.

29. De ki "Sinelerinizde olanı-gizleseniz de, açığa vursanızda- Tanrı bilir. Ve göklerde olanı da, yer de olanı da bilir. Tanrı, herşeye güç yetirendir."

30. Her bir nefsin hayırdan yaptıklarını hazır bulduğu ve her ne kötülük işlediyse onunla kendisi arasında uzak bir müddet olmasını istediği o günü (düşünün). Tanrı, sizi kendisinden sakındırır. Tanrı, kullarına karşı şefkatli olandır.

31. De ki "Eğer siz Tanrı’yı seviyorsanız bana uyun; Tanrı da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Tanrı bağışlayandır, esirgeyendir."

32. De ki "Tanrı’ya ve elçisine itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Tanrı kafirleri sevmez.

33. Gerçek şu ki, Tanrı, Adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti;

34. Onlar birbirlerinden (türeme tek) bir zürriyettir. Tanrı işitendir, bilendir.

35. Hani İmran’ın karısı "Rabbim, karnımda olanı, ’her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak’ Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten, bilen Sensin Sen" demişti.

36. Fakat, O’nu doğurduğunda -Tanrı onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- Dedi ki "Rabbim, doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise kız gibi değildir, O’na Meryem adını koydum. Ben O’nu ve soyunu o taşa tutulmuş (kovulmuş) şeytandan Sana sığındırırım".

37. Bunun üzerine rabbi, onu güzel bir kabul ile kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya’yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Tanrı katındandır. Şüphesiz Tanrı, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi.

38. Orada Zekeriya rabbine dua etti "rabbim, bana katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi.

39. O mihrabda namaz kılarken melekler ona seslendi "Tanrı, sana Yahya’yı müjdeler. O, Tanrı’dan olan bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayan efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir".

40. De ki "Rabbim, bana gerçekten ihtiyarlık ulaşmışken ve karımda kısırken nasıl bir oğlum olabilir?" "Böyledir " dedi, "Tanrı dilediğini yapar".

41. (Zekeriya) "Rabbim, bana bir ayet ver" dedi. "Sana ayet, işaretleşme dışında, insanlarla üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam, sabah O’nu tesbih et" dedi.

42. Hani melekler "Meryem, şüphesiz Tanrı seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı" demişti.

43. "Meryem, rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve ruku edenlerle birlikte rüku et."

44. Bunlar, gayb haberlerindendir; Bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem’i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur’a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin.

45. Hani melekler, dediler ki; "Meryem, doğrusu Tanrı kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih’dir. O, dünyada ve ahirette ’seçkin, onurlu, saygındır’ ve (Tanrı’ya) yakın kılınanlardandır.."

46. "Beşikte de, yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir."

47. "Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken nasıl bir çocuğum olabilir?" dedi. (Fakat) Tanrı neyi dilerse yaratır. Bir buyruğun olmasına karar verirse, yanlızca ona "Ol" der, o da hemen oluverir.

48. "O’na kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek."

49. İsrailoğullarına elçi kılacak (O, israiloğullarına şöyle diyecek) "Gerçek şu, ben size rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Tanrı’nın izniyle kuş oluverir. Ve Tanrı’nın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Kuşkusuz, eğer inançlılarsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır".

50. "Benden önceki Tevrat’ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Tanrı’dan korkup bana itaat edin."

51. "Gerçekten Tanrı, benim de rabbim, sizin de rabbinizdir. Öyleyse O’na ibadet edin. Dosdoğru olan yol İşte budur".

52. Nitekim İsa onlarda küfrü sezince dedi ki "Tanrı için bana yardım edecekler kimdir?" Havariler "Tanrı’nın yardımcıları biziz; Biz Tanrı’ya inandık, bizim gerçekten müslümanlar olduğumuza şahit ol" dediler.

53. "Rabbimiz, biz indirdiğine inandık ve elçiye uyduk. Böylece bizi şahitlerle beraber yaz."

54. Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Tanrı da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Tanrı, düzen kurucuların en hayırlısıdır.

55. Hani Tanrı, İsa’ya demişti ki "Ey İsa, doğrusu senin hayatına ben son vereceğim, seni kendime yükselteceğim, seni küfredenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfredenlerin üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda ben hükmedeceğim".

56. "Küfredenleri ise, dünyada ve ahirette şiddetli bir azabla azablandıracağım. Onların hiç yardımcıları yoktur."

57. "İnanıp salih amellerde bulunanların ecirleri eksiksiz ödenecektir. Tanrı, zalim olanları sevmez."

58. Bunları biz sana ayetlerden ve hikmetli zikirden (Kuran’dan) okuyoruz.

59. Şüphesiz, Tanrı katında İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona ’Ol’ demesiyle o da hemen oluverdi.

60. Gerçek, rabbinden (gelen) dir. Öyleyse kuşkuya kapılanlardan olma.

61. Artık sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında seninle ’çekişip tartışmalara girişirlerse’ de ki "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Tanrı’nın lanetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım".

62. Şüphesiz bu, gerçek bir olayın haberidir. Tanrı’dan başka tanrı yoktur, Ve şüphesiz Tanrı, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

63. Eğer yüz çevirirlerse elbette Tanrı, fesat çıkaranları bilir.

64. De ki "Ey Kitap ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye [tevhide] gelin. Tanrı’dan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Tanrı’yı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı rabler edinmeyelim". Eğer yine yüz çevirirlerse deyin ki "Şahid olun, biz gerçekten müslümanlarız".

65. "Ey Kitap ehli, İbrahim konusunda ne diye çekişip tartışıyorsunuz? Tevrat da, İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir. Yine de akletmeyecek misiniz?"

66. İşte sizler böylesiniz; (diyelim ki) hakkında bilginiz olan şeyde tartıştınız, ama hiç bilginiz olmayan bir konuda ne diye tartışıp duruyorsunuz? Oysa Tanrı bilir, sizler bilmezsiniz.

67. İbrahim, ne yahudi idi, ne de hıristiyandı; ancak, O hanif bir müslümandı, müşriklerden de değildi.

68. Doğrusu, insanların İbrahim’e en yakın olanı, ona uyanlar ve bu peygamber ile inananlardır. Tanrı inançlıların velisidir.

69. Kitap ehlinden bir grup sizi şaşırtıp saptırmayı arzuladı; fakat onlar ancak kendi nefislerini şaşırtıp saptırırlar da şuuruna varmazlar.

70. Ey Kitap ehli, siz şahid olup dururken, ne diye Tanrı’nın ayetlerine küfrediyorsunuz?

71. Ey Kitap ehli, neden hakkı batıl ile örtüyor ve bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz.

72. Kitap ehlinden bir bölümü dedi ki "İnananlara inene gündüzün başlangıcında inanın, bitiminde ise küfredin. Belki onlar da dönerler."

73. "Ve sizin dininize uyanlardan başkasına güvenmeyin / inanmayın (la tüminu)." De ki "Şüphesiz doğru yol Tanrı’nın dosdoğru yoludur. Size verilenin bir benzeri birine (islam peygamberine) veriliyor ya da rabbinizin katında onlar (müslümanlar) size karşı deliller getiriyorlar diye mi (bu telaşınız?) De ki "Şüphesiz fazl Tanrı’nın elindedir, onu dilediğine verir. Tanrı (rahmeti) geniş olandır, bilendir".

74. O, kime dilerse rahmetini tahsis eder, Tanrı büyük ’lutuf ve ihsan’ (fazl) sahibidir.

75. Kitap ehlinden öylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların "ümmiler [zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar] konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur" demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Tanrı’ya karşı yalan söylemektedirler.

76. Hayır; kim ahdine vefa eder ve sakınırsa şüphesiz Tanrı da sakınanları sever.

77. Tanrı’nın ahdini ve yeminlerini az bir değere karşılık satanlar... İşte onlar; onlar için ahirette hiç bir pay yoktur, kiyamet gününde Tanrı onlarla konuşmaz, onları gözetmez ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azab vardır.

78. Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. "Bu Tanrı katındandır" derler. Oysa o, Tanrı katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Tanrı’ya karşı (böyle) yalan söylerler.

79. Beşerden hiç kimsenin, Tanrı kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten, sonra insanlara "Tanrı’yı bırakıp bana kulluk edin" deme (hakkı ve yetki)si yoktur. Fakat o, "Öğrettiğiniz ve ders verdiğiniz Kitaba göre rabbaniler olunuz" (deme görevindedir).

80. O, melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi buyurmaz. Siz, müslüman olduktan sonra, size küfrü mü buyuracak?

81. Hani Tanrı peygamberlerden ’kesin bir söz (misak)’ almıştı "Andolsun size Kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde, ona kesin olarak inanacak ve ona yardımda bulunacaksınız". Demişti ki "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı? Onlar "İkrar ettik" demişlerdi de "Öyleyse şahid olun, ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım," demişti.

82. Artık kim bundan sonra yüz çevirirse, onlar fasıktır.

83. Peki onlar, Tanrı’nın dininden başka bir din mi arıyorlar ? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O’na teslim olmuştur ve O’na döndürülmektedirler.

84. De ki "Biz Tanrı’ya, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa’ya, İsa’ya ve peygamberlere rablerinden verilenlere inandık. Onlardan hiç biri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O’na teslim olmuşlarız.

85. Kim islam’dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.

86. Kendilerine apaçık belgeler geldiği ve elçinin hak olduğuna şahid oldukları halde, inandıktan sonra küfreden bir kavmi Tanrı nasıl hidayete erdirir ? Tanrı zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez.

87. İşte bunların cezası, Tanrı’nın, meleklerin ve bütün insanların lanetlerinin üzerine olmasıdır.

88. İçinde temelli kalıcıdırlar. Onların azabı hafifletilmez ve onlar gözetilmezler.

89. Ancak bundan sonra tevbe edenler, ’salih olarak davrananlar’ başka. Çünkü Tanrı, gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.

90. Doğrusu, inandıktan sonra küfredenler, sonra küfrlerini arttıranlar; bunların tevbeleri kesinlikle kabul edilmez. İşte bunlar sapıkların ta kendileridir.

91. Şüphesiz küfredip kafir olarak ölenler, bunların hiç birisinden, yeryüzü dolusu altını olsa -bunu fidye olarak verse de- kesin olarak kabul edilmez. Onlar için acı bir azab vardır ve onların yardımcıları yoktur.

92. Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Tanrı onu bilir.

93. Tevrat indirilmeden evvel, İsrail’in kendine haram kıldıklarından başka, İsrailoğullarına bütün yiyecekler helal idi. De ki "Şu halde eğer doğruysanız, Tevrat’ı getirin de onu okuyun".

94. Artık bundan sonra kim Tanrı’ya karşı yalan uydurup iftira düzerse, işte onlar, zalim olanlardır.

95. De ki "Tanrı doğru söyledi. Öyleyse hanifler olarak İbrahim’in dinine uyun. O, müşriklerden değildi".

96. Gerçek şu ki, insanlar için ilk kurulan Ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve bütün insanlar (alemler) için hidayet olan (Kabe)dir.

97. Orada apaçık ayetler (ve) İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse o güvenliktedir (amina). Ona bir yol bulup güç yetirenlerin Ev’i haccetmesi Tanrı’nın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim de küfrederse, şüphesiz, Tanrı alemlere karşı muhtaç olmayandır.

98. De ki "Ey Kitap ehli, Tanrı yaptıklarınıza şahid iken ne diye Tanrı’nın ayetlerine küfrediyorsunuz?"

99. De ki "Ey Kitap ehli, sizler şahidler olduğunuz halde ne diye inananları Tanrı yolundan -onda bir çarpıklık bulmaya yeltenerek- çevirmeye çalışıyorsunuz? Tanrı yaptıklarınızdan gafil değildir."

100. Ey inananlar, eğer kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba boyun eğecek olursanız, sizi inandıktan sonra tekrar kafirler(e) döndürürler / haline getirirler (yerudduküm).

101. Tanrı’nın ayetleri size okunuyorken ve O’nun elçisi içinizdeyken nasıl oluyor da küfrediyorsunuz? Kim Tanrı’ya sımsıkı tutunursa, artık elbette o, dosdoğru olan bir yola iletilmiştir.

102. Ey inananlar, Tanrı’dan nasıl korkup sakınmak gerekiyorsa öylece korkup sakının ve siz, ancak müslüman olmaktan başka [bir din ve tutum üzerinde] ölmeyin.

103. Tanrı’nın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Tanrı’nın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye Tanrı, size ayetlerini böyle açıklar.

104. Sizden, hayra çağıran, iyiliği (marufu) buyuran ve münkerden (kötülükten) sakındıran bir ümmet bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.

105. Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azab vardır.

106. Bazı yüzlerin ağaracağı, bazı yüzlerin de kararacağı gün... Yüzleri kapkara kesilecek olanlara "İnandıktan sonra küfrettiniz, öyle mi ? Öyleyse küfretmenize karşılık olarak azabı tadın" (denilir).

107. Yüzleri ağaranlar ise, artık onlar Tanrı’nın rahmeti içindedirler, içinde de temelli kalacaklardır.

108. Bunlar sana hak olarak okumakta olduğumuz Tanrı’nın ayetleridir. Tanrı, alemlere zulüm isteyen değildir.

109. Göklerde ve yerde olanlar Tanrı’nındır ve (bütün) buyruklar Tanrı’ya döndürülür.

110. Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf [iyi ve islama uygun] olanı buyurur, münkerden sakındırır ve Tanrı’ya inanırsınız. Kitap ehli de inansaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinde inançlılar vardır fakat çoğu fasıktır.

111. Onlar size ezadan başka kesinlikle bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşırlarsa size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.

112. Her nerede bulunurlarsa bulunsunlar -Tanrı’nın ipine ve insanların ipine (ahdine) sığınanlar başka- onlara zillet (zorluk damgası) vurulmuştur. Onlar, Tanrı’dan bir gazaba uğradılar da üzerlerine aşağılanma (damgası) vuruldu. Bu, Tanrı’nın ayetlerine küfretmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmeleri nedeniyledir. (Yine) Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları dolayısıyladır.

113. Onların hepsi bir değildir. Kitap ehlinden bir ümmet vardır ki gece vaktinde ayakta durup Tanrı’nın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar.

114. Bunlar Tanrı’ya ve ahiret gününe inanır, maruf olanı buyurur, münkerden sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır.

115. Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar (yükferuh). Tanrı, muttakileri bilendir.

116. Gerçekten kafirlerin ise, ne malları, ne çocukları, onlara Tanrı’dan yana bir şey sağlayamaz. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda temelli olarak kalacaklardır.

117. Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgara benzer ki onu (ekini) helak etmiştir. Tanrı, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmetmektedirler.

118. Ey inananlar, sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor; size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise daha büyüktür. Size ayetleri açıkladık; belki akledersiniz.

119. Sizler işte böylesiniz; onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz Kitabın tümüne inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında "inandık" derler, kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki "Kin ve öfkenizle ölün". Şüphesiz Tanrı, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

120. Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların "hileli düzenleri" size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Tanrı, yapmakta olduklarını kuşatandır.

121. Hani sen, inançlıları savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için ehlinden (ailenden) erkenden ayrılmıştın. Tanrı işitendir, bilendir.

122. O zaman sizden iki grup neredeyse ’çözülüp geri çekilmek’ istemişti. Oysa Tanrı onların (velisi) yardımcısıydı. Artık inançlılar yalnızca Tanrı’ya tevekkül etsinler.

123. Andolsun, siz güçsüz iken Tanrı size Bedir’de yardımıyla zafer verdi. Şu halde Tanrı’dan sakının, O’na şükredebilesiniz.

124. Sen müminlere "Rabbinizin size meleklerden indirilmiş üç bin kişiyle yardım iletmesi size yetmez mi ?" diyordun.

125. Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır.

126. Tanrı bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. ’Yardım ve zafer’ (nusret) ancak üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Tanrı’nın katındandır.

127. (Ki bununla) Küfredenlerin önde gelenlerinden bir kısmını kessin (helak etsin) ya da ’umutları suya düşmüşler olarak’ onları tepesi aşağı getirsin de geri dönüp gitsinler. (kalebenin nerede olduğu bulunacak)

128. (Tanrı’nın) Onların tevbelerini kabul etmesi veya zalim olduklarından dolayı azablandırması buyruğundan sana bir şey (sorumluluk ve görev) yoktur.

129. Göklerde ve yerde olanların tümü Tanrı’nındır. Kimi dilerse bağışlar, kimi dilerse azablandırır. Tanrı bağışlayandır, esirgeyendir.

130. Ey inananlar, faizi kat kat arttırılmış olarak yemeyin. Ve Tanrı’dan sakının, umulur ki kurtulursunuz.

131. Ve kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının.

132. Tanrı’ya ve elçisine itaat edin, ki merhamet olunasınız.

133. rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için ) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.

134. Onlar, bollukta da , darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların) dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Tanrı, iyilik yapanları sever.

135. Ve ’çirkin bir hayasızlık’ işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman. Tanrı’yı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Tanrı’dan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir.

136. İşte bunların karşılığı, rablerinden bağışlanma ve içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetlerdir. (Böyle) yapıp edenlere ne güzel bir karşılık (ecir var).

137. Gerçek şu ki, sizden önce nice sünnetler gelip geçmiştir. Bundan dolayı yeryüzünde gezip dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonuç nasıl oldu bir görün.

138. Bu (Kuran) insanlar için beyan sakınanlar için de bir hidayet ve öğüttür.

139. Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer inançlılarsanız en üstün olan sizlersiniz.

140. Eğer bir yara aldıysanız, o kavme de benzeri bir yara değmiştir. İşte o günleri biz onları insanlar arasında devrettirip dururuz. Bu, Tanrı’nın inananları belirtip ayırması ve sizden şahidler (veya şehidler) edinmesi içindir. Tanrı, zulmedenleri sevmez;

141. (Yine bu) Tanrı’nın, inananları arındırması ve kafirleri yok etmesi içindir.

142. Yoksa siz, Tanrı, içinizden cihad edenleri belirtip ayırdetmeden ve sabredenleri de belirtip ayırdetmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?

143. Andolsun, siz onunla karşılaşmadan önce ölümü temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz.

144. Muhammed yalnızca bir elçidir. Ondan önce nice elçiler gelip geçmiştir. Şimdi o ölürse ya da öldürülürse, siz topuklarınız üzerinde geriye mi döneceksiniz (kalebtüm)? İki topuğu üzerinde geri dönen (yenkalib) kimse Tanrı’ya kesinlikle zarar veremez. Tanrı, şükredenleri pek yakında ödüllendirecektir.

145. Tanrı’nın izni olmaksızın hiç bir nefs için ölmek yoktur. O, süresi-belirtilmiş (müeccela)bir yazıdır. Kim dünyanın yararını (sevabını) isterse ona ondan veririz, kim ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri pek yakında ödüllendireceğiz.

146. Nice peygamberle birlikte birçok rabbani (bilginler) savaşa girdiler de, Tanrı yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Tanrı, sabredenleri sever.

147. Onların söyledikleri "Rabbimiz, günahlarımızı ve buyruğumuzdaki / buyrultumuzdaki aşırılıklarımızı / ihmalimizi bağışla, ayaklarımızı (bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize kafirler kavmine karşı yardım et" demelerinden başka bir şey değildi.

148. Böylece Tanrı, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi. Tanrı iyilikte bulananları sever.

149. Ey inananlar, eğer kafirlere itaat ederseniz, sizi topuklarınız üzerinde gerisin-geri çevirirler (fetenkalibu), böylece büyük hüsrana uğrayanlara dönersiniz.

150. Hayır, sizin mevlanız Tanrı’dır. O, yardım edenlerin en hayırlısıdır.

151. Kendisi hakkında hiç bir delil indirmediği şeyi Tanrı’ya ortak koştuklarından dolayı küfredenlerin kalplerine korku salacağız. Onların barınma yerleri ateştir. Zalimlerin konaklama yeri ne kötüdür.

152. Andolsun, Tanrı size verdiği sözünde sadık kaldı; siz O’nun izniyle onları kırıp geçiriyordunuz. Öyle ki sevdiğiniz (zafer)i size gösterdikten sonra siz yılgınlık gösterdiniz, isyan ettiniz ve buyruk hakkında çekiştiniz. Sizden kiminiz dünyayı, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra (Tanrı) denemek için sizi ondan çevirdi. Ama (yine de) sizi bağışladı. Tanrı inançlılara karşı fazl sahibi olandır.

153. Siz o zaman durmaksızın uzaklaşıyor, kimseye dönüp bakmıyordunuz. Elçi de sürekli sizi arkadan çağırıyordu. (Tanrı) Elinizden kaçırdıklarınıza ve size isabet edene üzülmemeniz için sizi kederden kedere uğrattı. Tanrı, yaptıklarınızdan haberi olandır.

154. Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (emeneten) (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Tanrı’ya karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak "Bu buyruktan bize ne var ki?" diyorlardı. De ki "Şüphesiz buyruğun tümü Tanrı’nındır". Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "Bu buyruktan bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Tanrı, sinelerenizdekini denemek ve kalplerinizdekini arındırmak için (yaptı). Tanrı, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

155. İki topluluğun karşı karşıya geldikleri gün, sizden geri dönenleri, kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Ama andolsun ki, Tanrı onları affetti. Şüphesiz Tanrı, bağışlayandır, yumuşak olandır.

156. Ey inananlar, kafirler ile yeryüzünde gezip dolaşırken veya savaşta bulundukları sırada (ölen) kardeşleri için "Yanımızda olsalardı ölmezlerdi, öldürülmezlerdi" diyenler gibi olmayın. Tanrı, bunu onların kalplerinde onulmaz bir hasret olarak kıldı. Dirilten ve öldüren Tanrı’dır. Tanrı, yaptıklarınızı görendir.

157. Andolsun, eğer Tanrı yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Tanrı’dan olan bir bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha hayırlıdır.

158. Andolsun, ölseniz de, öldürülseniz de şüphesiz Tanrı’ya (varıp) toplanacaksınız.

159. Tanrı’dan bir rahmet dolayısıyla onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve buyruk konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Tanrı’ya tevekkül et. Şüphesiz Tanrı, tevekkül edenleri sever.

160. Eğer Tanrı size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi ’yapayalnız ve yardımsız’ bırakacak olursa, ondan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse inançlılar yalnızca Tanrı’ya tevekkül etsinler.

161. Hiç bir peygambere, emanete ihanet yaraşmaz. Kim ihanet ederse, kıyamet günü ihanet ettiğiyle gelir. Sonra her nefis ne kazandıysa, (ona) eksiksiz olarak ödenir. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.

162. Tanrı’nın rızasına uyan kişi, Tanrı’dan bir gazaba uğrayan ve barınma yeri cehennem olan kişi gibi midir? Ne kötü barınaktır o.

163. Tanrı katında onlar derece derecedir. Tanrı yaptıklarını görendir.

164. Andolsun ki Tanrı inançlılara, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler.

165. İki misline uğrattığınız bir musibet size isabet edince mi "Bu nereden" dediniz ? De ki "O, sizin kendinizdendir." Şüphesiz Tanrı, herşeye güç yetirendir.

166. İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Tanrı’nın izniyle idi. (Bu, Tanrı’nın) inançlıları ayırdetmesi; (ve)

167. Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara "Gelin, Tanrı’nın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, inançtan / inanmaktan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Tanrı onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir.

168. Onlar, kendileri oturup kardeşleri için "Eğer bize itaat etselerdi, öldürülmezlerdi" diyenlerdir. De ki "Eğer doğru sözlüler iseniz, ölümü kendinizden savın öyleyse."

169. Tanrı yolunda öldürülenleri sakın ’ölüler’ saymayın. Hayır, onlar, rableri katında diridirler, rızıklanmaktadırlar.

170. Tanrı’nın kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki onlara hiç bir korku yoktur, mahzun da olacak değillerdir.

171. Onlar, Tanrı’dan bir nimeti, bir fazlı (bolluğu) ve gerçekten Tanrı’nın inançlıların ecrini boşa çıkarmadığını müjdelemektedirler.

172. Kendilerine yara isabet ettikten sonra, Tanrı ve elçisinin çağrısına icabet edenler, içlerinden iyilik yapanlar ve sakınanlar için büyük bir ecir vardır.

173. Onlar kendilerine insanlar "Size karşı insanlar topla(n)dılar, artık onlardan korkun" dedikleri halde inançları artanlar ve "Tanrı bize yeter, O ne güzel vekildir" diyenlerdir.

174. Bundan dolayı, kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan bir bolluk (fazl) ve Tanrı’dan bir nimetle geri döndüler. Onlar, Tanrı’nın rızasına uydular. Tanrı, büyük fazl (ve ihsan) sahibidir.

175. İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer inançlılarsanız benden korkun.

176. Küfürde ’büyük çaba harcayanlar’ seni üzmesin. Çünkü onlar, Tanrı’ya hiç bir şeyle zarar veremezler. Tanrı, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar için büyük bir azab vardır.

177. Onlar, inanca / inanmaya karşılık küfrü satın alanlardır. Onlar, Tanrı’ya hiç bir şeyle zarar veremezler. Onlar için acıklı bir azab vardır.

178. O kafirler, kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar, biz onlara, ancak günahları daha da artsın, diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azab vardır.

179. Tanrı, murdar olanı, temiz olandan ayırd edinceye kadar inançlıları, sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. Tanrı sizi gayb üzerine muttali kılacak değildir. Ama Tanrı, elçilerinden dilediğini seçer. Öyleyse siz de Tanrı’ya ve elçisine inanın. Eğer inanır ve sakınırsanız sizin için büyük bir ecir vardır.

180. Tanrı’nın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Tanrı’nındır. Tanrı yaptıklarınızdan haberi olandır.

181. Andolsun; "Gerçek, Tanrı fakirdir, biz ise zenginiz" diyenlerin sözlerini Tanrı işitmiştir. Onların bu sözlerini ve peygamberleri haksız yere öldürmelerini yazacağız ve "Yakıcı olan azabı tadın" diyeceğiz.

182. Bu, ellerinizin önden sunduklarıdır. Tanrı, gerçekten kullara zulmedici değildir.

183. "Tanrı bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir elçiye inanmamamız konusunda and verdi" diyenlere de ki "Şüphesiz, benden önce nice elçiler, apaçık belgeler ve söylediklerinizle geldi; eğer, siz doğru idiyseniz, o halde onları ne diye öldürdünüz?"

184. Eğer seni yalanlarlarsa, senden önce apaçık belgeler, Zeburlar ve aydınlık kitapla gelen eçileri de yalanlamışlardır.

185. Her nefs ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.

186. Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) buyruklara olan azimdendir.

187. Hani kitap verilenlerden "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diye kesin söz almıştı. Fakat onlar, bunu arkalarına attılar ve ona karşılık az bir değeri satın aldılar. O aldıkları şey ne kötüdür.

188. Getirdikleriyle sevinen ve yapmadıkları şeyler nedeniyle övülmekten hoşlananları (kazançlı) sayma; onları azaptan kurtulmuş olarak sayma. Onlar için acı bir azap vardır.

189. Göklerin ve yerin mülkü Tanrı’nındır. Tanrı, her şeye güç yetirendir.

190. Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır.

191. Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Tanrı’yı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler (yetefekkerune). (Ve derler ki) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru."

192. "Rabbimiz, şüphesiz sen kimi ateşe sokarsan, artık onu ’hor ve aşağılık’ kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur."

193. "Rabbimiz, biz "Rabbinize inanın" diye inanmaya / inanca çağrıda bulunan / çağıran bir çağrıcıyı işittik, hemen inandık. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört (keffir) ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür."

194. "Rabbimiz, elçilerine vaadettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi ’hor ve aşağılık’ kılma. Şüphesiz Sen, va’dine muhalefet etmeyensin."

195. Nitekim rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevab verdi "Şüphesiz ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam. Sizin kiminiz kiminizdendir. İşte, hicret edenlerin, yurtlarından sürülüp çıkarılanların ve yolumda işkence görenlerin, çarpışıp öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceğim (keffirenne) ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu,) Tanrı katından bir karşılık (sevap)tır. (O) Tanrı, karşılığın (sevabın) en güzeli O’nun katındadır."

196. Küfredenlerin ülke ülke dönüp dolaşmaları (tekallüb) seni aldatmasın.

197. (Bu) Az bir yarar(lanma)dır. Sonra bunların barınma yerleri cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o!

198. Ama rablerinden korkup sakınanlar; onlar için Tanrı katında -bir şölen olarak- altlarından ırmaklar akan -içinde ebedi kalacakları- cennetler vardır. İyilik yapanlar için, Tanrı’nın katında olanlar daha hayırlıdır.

199. Şüphesiz, Kitap ehlinden Tanrı’ya, size indirilene ve kendilerine indirilene -Tanrı’ya derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Tanrı’nın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. Şüphesiz, Tanrı hesabı çok çabuk görendir.

200. Ey inananlar, sabredin ve sabırda yarışın, (sınırlarda) nöbetleşin. Tanrı’dan korkun. Umulur ki kurtulursunuz.