Harun Yıldırım 

1. Elif, Lam, Mim.

2. Kendisinden başka ilah olmayan Allah; Hayy’dır, Kayyum’dur.

3. O, sana kitab’ı kendisinden öncekileri doğrulayıcı olmak üzere hak ile kısım kısım indirdi. Tevrat ve İncil’i ise topyekün indirmişti.

4. Bundan önce insanlar için bir hidayet idiler. Furkan’ı da indirdi. Doğrusu Allah’ın ayetlerini inkar eden kimseler var ya, onlar için çok şiddetli bir azap vardır. Şüphesiz Allah Aziz’dir, intikam sahibidir.

5. Doğrusu yerdeki ve gökteki hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz!

6. O ki sizi rahimlerde dilediği gibi şekillendirir. O Aziz ve Hakim olandan başka ilah yoktur.

7. O sana kitab’ı indirendir. Ondaki ayetlerin bir kısmı muhkemdir ki onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtirler. Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve onun tevlini aramak için müteşabih olanlarına tabi olurlar. Onun tevilini Allah’tan başka kimse bilmez. İlimde derinleşmiş olanlar da derler ki "Biz, ona iman ettik; hepsi Rabbimizin katındandır. Akıl sahiplerinden başkası düşünmez."

8. "Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme! Bize katından bir rahmet bahşet; şüphesiz Vehhab olan sensin, yalnız sen!"

9. "Rabbimiz! Muhakkak ki sen, kendisinde hiçbir şüphe olmayan bir günde insanları toplayacak olansın. Doğrusu Allah, vaadinden dönmez!"

10. Doğrusu küfürlerinde bilinçli olarak ısrar eden kimseler var ya; onların malları da çocukları da Allah’tan olan hiçbir şeyi kendilerinden asla uzaklaştıramazlar! İşte onlar, ateşin yakıtıdırlar.

11. Tıpkı Firavun hanedanı ve onlardan öncekilerin adeti gibi, bizim ayetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahları sebebiyle yakalayıverdi. Doğrusu Allah, azabı şiddetli olandır.

12. Küfürlerinde bilinçli olarak ısrar eden kimselere de ki "Yakında yenileceksiniz ve cehenneme toplanacaksınız. Ne kötü bir döşek!"

13. Muhakkak ki karşılaşan iki toplulukta sizin için bir ayet vardır. Bir topluluk Allah yolunda savaşıyordu. Diğeri ise kafirdi. Onları göz görüşüyle kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı. Doğrusu Allah dilediğini yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda basiret sahipleri için bir ibret vardır…

14. Kadınlar, oğullar, altın ve gümüşten yığın yığın biriktirilmiş mallar, salma atlar, sağmal hayvanlar ve ekinlere duyulan şehvetlerin sevgisi insanlara süslü kılınmıştır. İşte bunlar dünya hayatının metaıdır; varılacak güzel yer ise Allah katındadır…

15. De ki "Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takva sahibi olanlar için Rableri katında, altından nehirler akan, içlerinde sürekli kalıcı oldukları cennetler, tertemiz kılınmış eşler ve Allah’tan bir rıza vardır… Doğrusu Allah kullarını hakkıyla görendir!"

16. Onlar ki "Rabbimiz! Şüphesiz biz iman ettik, bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru!" derler.

17. Sabredenler, sadık olanlar, gönülden itaat edici olanlar, infak edenler ve seherlerde bağışlanma dileyenlerdir.

18. Allah, kendisinden başka ilah olmadığına adaleti ayakta tutarak şahitlik etti melekler ve ilim sahipleri de... O’ndan başka ilah yoktur. O, Aziz’dir, Hakim’dir.

19. Doğrusu Allah katında din İslam’dır. Kitap verilenler ancak kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki haset sebebiyle ihtilafa düştüler. Kim Allah’ın ayetlerini inkar ederse, şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir!

20. Artık seninle tartışırlarsa de ki "Ben yüzümü Allah’a teslim ettim; bana uyanlar da…" Kitap verilen kimselere ve ümmilere de ki "Teslim oldunuz mu" Şayet teslim olurlarsa muhakkak hidayete ermiş olurlar. Yüz çevirirlerse artık sana düşen yalnızca tebliğdir. Şüphesiz Allah kullarını hakkıyla görendir.

21. Doğrusu Allah’ın ayetlerini inkar edenler, nebileri haksız yere öldürenler ve adaletle emreden kimseleri öldürenler var ya; onları çok acıklı bir azap ile müjdele!

22. İşte onlar dünyada da ahirette de amelleri boşa gidenlerdir. Onların yardımcıları yoktur!

23. Kitaptan bir nasip verilen kimseleri görmedin mi? Aralarında hükmetmesi için Allah’ın kitabına çağırılıyorlar da, sonra onlardan bir grup dönüyor; onlar yüz çeviricidirler.

24. Bu onların "Bize sayılı günlerden başka asla ateş dokunmayacaktır." demeleri sebebiyledir. Doğrusu uydurdukları şeyler onları dinleri hakkında aldatmıştır.

25. Onları kendisinde hiçbir şüphe olmayan bir gün için topladığımız zaman nasıl olacak? Herkese kazandığı tastamam verilecek ve onlar zulme uğratılmayacaklar.

26. De ki "Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Mülkü dilediğine verirsin; dilediğinden de mülkü alırsın. Dilediğini aziz edersin; dilediğini de zelil kılarsın. Hayır ancak senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye kadirsin."

27. "Geceyi gündüze eklersin, gündüzü de geceye eklersin. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden de ölüyü çıkarırsın, dilediğini de hesapsız rızıklandırırsın."

28. Mü’minler, mü’minleri bırakıp ta kafirleri veliler edinmesinler! Her kim bunu yaparsa Allah’tan hiçbir şey üzerinde değildir. Ancak onlardan sakınılabilecek bir şeyden sakınmanız müstesna. Buna rağmen Allah sizi kendisinden sakındırıyor. Muhakkak ki dönüş yalnız Allah’adır.

29. De ki "Sinelerinizde olanı gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde her ne varsa bilir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir."

30. Her bir nefis hayır olarak yaptıklarını bulacağı gün her ne kötülük işlediyse onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını isteyecek. Böylece Allah sizi kendisinden sakındırıyor. Doğrusu Allah kullarına karşı Rauf’tur.

31. De ki "Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Muhakkak ki Allah Ğafur’dur, Rahim’dir."

32. De ki "Allah’a da Rasul’e de itaat edin! Yüz çevirirlerse elbette ki Allah, kafirleri sevmez."

33. Doğrusu Allah, Adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti.

34. Bazısı bazısından olan bir zürriyettir. Şüphesiz ki Allah Semi’dir, Alîm’dir.

35. Hani İmran’ın karısı demişti ki "Rabbim, doğrusu ben karnımdakini azad edilmiş olarak sana adadım; benden kabul et! Şüphesiz Semi’ ve Alîm olan sensin, yalnız sen!"

36. Onu doğurduğunda –Allah onun ne doğurduğunu elbette en iyi bilendir dedi ki "Rabbim, elbette ben onu kız doğurdum." Erkek kız gibi değildir. "Ona Meryem adını verdim. Doğrusu ben onu da soyunu da kovulmuş şeytandan sana sığındırırım!"

37. Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabul ile kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyya’yı da ona kefil kıldı. Zekeriyya onun yanına, mihraba her girdiğinde onun yanında bir rızık buluyordu. Dedi ki "Ey Meryem! Bu sana nereden?" Dedi ki "O Allah katındandır. Şüphesiz ki Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır!"

38. Zekeriyya işte orada Rabbine dua etti. Dedi ki "Rabbim, bana katından tertemiz bir zürriyet bağışla! Muhakkak ki sen duayı hakkıyla işitensin."

39. O, mihrapta durup namaz kılarken melekler ona seslendi "Şüphesiz Allah sana Allah’tan olan bir kelimeyi tasdik edici, efendi, nefsine hakim ve salihlerden bir nebi olan Yahya’yı müjdeliyor!"

40. Dedi ki "Rabbim, bana ihtiyarlık gelip çatmışken eşim de kısırken benim nasıl oğlum olabilir?" Buyurdu ki "İşte böyledir, Allah dilediğini yapar!"

41. "Rabbim bana bir alamet ver!" dedi. "Senin alametin insanlarla işaretleşmen dışında üç gün konuşmamandır. Rabbini çokça zikret ve sabah akşam tesbih et!" buyurdu.

42. Hani Melekler demişlerdi ki "Ey Meryem! Şüphesiz Allah seni seçti, seni tertemiz kıldı. Seni alemlerin kadınlarına üstün kıldı."

43. "Ey Meryem Rabbine gönülden itaat et! Secde et ve rüku edenlerle beraber rüku et."

44. İşte bunlar gayb haberlerindendir ki biz onu sana vahyediyoruz. Meryem’e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin, çekişirlerken de sen yanlarında değildin.

45. Hani melekler demişlerdi ki "Ey Meryem! Allah seni kendinden bir kelime ile müjdeliyor. İsmi Meryem oğlu İsa Mesih’tir, dünyada da ahirette de şanı yücedir ve yakın kılınanlardandır."

46. "Beşikteyken de yetişkinken de insanlarla konuşacaktır; salihlerdendir."

47. Dedi ki "Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken nasıl çocuğum olabilir?" Buyurdu ki "İşte böyledir. Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece "Ol" der; o da hemen oluverir."

48. Ona kitap ile hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecektir.

49. "Doğrusu ben İsrailoğullarına bir rasul olmak üzere Rabbinizden bir ayet ile geldim. Muhakkak ben size çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıp ona üflerim, o da Allah’ın izni ile hemen bir kuş oluverir. Allah’ın izniyle doğuştan kör olanı, alacalıyı iyileştirir ve ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde yediğiniz ve biriktirdiğiniz şeyleri size haber veririm. Eğer mü’min kimselerseniz muhakkak bunda sizin için bir ayet vardır..."

50. "Benden önceki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak için... Size Rabbinizden bir ayet getirdim. Artık Allah’tan korkun da bana itaat edin."

51. "Muhakkak ki Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O halde O’na ibadet edin. Dosdoğru yol işte budur!"

52. İsa, onlardan küfrü sezince "Allah’a yardımcılarım kimlerdir?" dedi. Havariler dediler ki "Allah’ın yardımcıları biziz. Allah’a iman ettik. Sen de şahit ol ki şüphesiz biz müslümanlarız."

53. "Rabbimiz, indirdiğine iman ettik ve Rasul’e tabi olduk, artık bizi şahit olanlarla beraber yaz!"

54. Düzen kurdular, Allah da bir düzen kurdu. Şüphesiz Allah düzen kuranların en hayırlısıdır.

55. Hani Allah şöyle buyurmuştu "Ey İsa! Muhakkak ki ben seni vefat ettireceğim. Seni kendime yükselteceğim ve seni kafirlerden temizleyeceğim. Sana tabi olanları da kıyamet gününe kadar kafirlerin üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz ancak banadır. İşte o zaman, ihtilafa düştüğünüz şeylerde aranızda hükmedeceğim."

56. Küfürlerinde bilinçli olarak ısrar eden kimseler var ya, onlara dünyada da ahirette de çok şiddetli bir azap ile azabedeceğim. Doğrusu onların hiç bir yardımcıları yoktur.

57. İman edip de salih ameller işleyenlere gelince, onlara ecirlerini tastamam verecektir. Şüphesiz ki Allah, zalimleri sevmez.

58. İşte bu okuduğumuz hikmetli zikirden ve ayetlerdendir.

59. Şüphesiz Allah katında İsa’nın durumu Adem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı; sonra ona "Ol!" dedi, o da hemen oluverdi.

60. Hak Rabbindendir. O halde kuşkuya kapılanlardan olma!

61. Artık sana gelen ilimden sonra kim seninle onun hakkında tartışırsa de ki "Gelin çağıralım oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı; bizleri ve sizleri sonra dua edelim de Allah’ın lanetini yalancıların üzerine kılalım!"

62. İşte bu, o hak olarak anlatılandır. Allah’tan başka ilah yoktur. Muhakkak ki Allah, elbette O Aziz’dir, Hakim’dir.

63. Artık yüz çevirirlerse Allah elbette o fesatçıları hakkıyla bilendir.

64. De ki "Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir kelimeye gelin! Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim, hiç bir şeyi O’na ortak koşmayalım, bir kısmımız bir kısmınızı Allah’tan başka rabler edinmesin! Yüz çevirirlerse ‘Şahit olun ki şüphesiz biz müslümanlarız.’ deyin."

65. Ey kitap ehli! Niçin İbrahim hakkında tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat ta, İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir; hala akletmiyor musunuz?

66. İşte siz böylesiniz! Hadi bildiğiniz konuda tartıştınız; hiçbir bilginiz olmayan bir şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Oysa Allah bilir; siz ise bilmezsiniz...

67. İbrahim yahudi olmadı, hristiyan da değildi. Fakat hanif bir müslümandı; müşriklerden değildi!..

68. Elbette ki insanların İbrahim’e en yakın olanları, ona uyanlar ve bu nebi ile iman edenlerdir. Allah ise mü’minlerin velisidir.

69. Kitap ehlinden bir grup sizi saptırmak istedi. Oysa ancak kendilerini saptırırlar da farkına varmazlar.

70. Ey kitap ehli! Siz şahitlik ettiğiniz halde Allah’ın ayetlerini niçin inkar ediyorsunuz?

71. Ey kitap ehli! Niçin hakkı batılla karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?

72. Kitap ehlinden bir grup dedi ki "İman eden kimselere indirilene günün başında iman edin, sonunda da inkar edin; belki dönerler."

73. "Sizin dininize uyanlardan başkasına inanmayın." De ki "Şüphesiz hidayet Allah’ın hidayetidir." "Size verilenin benzeri bir kimseye veriliyor ya da Rabbiniz katında size karşı deliller getirirler diye." De ki "Şüphesiz lütuf Allah’ın elindedir, onu dilediğine verir. Şüphesiz Allah Vasi’dir, Alîm’dir."

74. Rahmetini dilediğine has kılar. Doğrusu Allah çok büyük lütuf sahibidir.

75. Kitap ehlinden öyle kimseler vardır ki ona yüklerle mal emanet etsen onu sana tamamen öder. Onlardan öylesi de vardır ki ona bir dinar emanet etsen, o kimse üzerinde ısrarla durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların "Ümmiler hakkında aleyhimize bir yol yoktur." demeleri sebebiyledir. Bildikleri halde Allah’a karşı yalan söylerler.

76. Hayır! Her kim ahdini yerine getirir ve sakınırsa, muhakkak Allah muttakileri sever.

77. Doğrusu Allah’ın ahdine ve yeminlerine karşı az bir değer satın alanlar, işte onlar var ya; ahirette onlar için hiç bir nasip yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için çok acıklı bir azap vardır.

78. Muhakkak ki onlardan öyle bir grup vardır ki siz onu kitaptan sanasınız diye dillerini kitap ile eğerler. Halbuki o kitaptan değildir. O, Allah katından olmadığı halde ‘Allah katındandır.’ derler. Onlar bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.

79. Hiçbir beşerin, Allah kendisine kitap, hüküm ve nübüvvet verdikten sonra insanlara "Allah’ın yanısıra bana kullar olun!?" demesi olmaz. Ancak "Öğrettiğiniz ve ders yaptığınız kitaba göre Rabbaniler olun!"

80. Ayrıca size melekleri ve nebileri Rabler edinmenizi de emretmez. Siz müslüman olduktan sonra size hiç küfrü emreder mi?

81. Allah "Andolsun ki ben size kitap ile hikmeti verdim. Sonra size beraberinizde bulunanı tasdik edici bir rasul gelirse mutlaka ona iman edeceksiniz ve mutlaka ona yardım edeceksiniz!" diye nebilerin kuvvetli sözünü aldığı zaman buyurdu ki "Buna dair sözümü alıp kabul ettiniz mi?" "Kabul ettik!" dediler. "O halde şahitlik edin, ben de sizinle beraber şahitlik edenlerdenim." buyurdu.

82. Artık kim bundan sonra yüz çevirirse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.

83. Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa ister istemez O’na teslim olmuştur ve ancak O’na döndürüleceklerdir.

84. De ki "Biz Allah’a; bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilenlere; Musa’ya, İsa’ya ve nebilere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbirinin arasını ayırmayız. Doğrusu biz yalnız O’na teslim olanlarız."

85. Kim İslam’dan başka bir din ararsa, ondan asla kabul edilmeyecektir. Muhakkak ki o ahirette de hüsrana uğrayanlardandır!

86. Rasulün kesinlikle hak olduğuna şahitlik ettikleri halde üstelik kendilerine apaçık deliller de gelmişken imanlarından sonra küfre giren bir toplumu Allah nasıl hidayete erdirir? Doğrusu Allah zalimler toplumunu hidayete erdirmez.

87. İşte onlar var ya, onların cezası muhakkak ki Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lanetinin onlar üzerine olmasıdır.

88. Onlar ebedî olarak bu lânet ve azabın içinde kalacaklardır. Kendilerinden ne azap hafifletilecek ne de yüzlerine bakılacaktır.

89. Ancak bundan sonra tevbe edip düzeltenler müstesna. Şüphesiz Allah Ğafur’dur, Rahim’dir.

90. Doğrusu imanlarından sonra küfre giren sonra da küfürlerini artıran kimselerin tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar sapanların ta kendileridir.

91. Şüphesiz küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edip kafir olarak ölenler fidye olarak yer dolusu altın verseler yine de onların hiçbirinden asla kabul edilmez. İşte onlar var ya, onlar için çok acıklı bir azap vardır. Onların yardımcıları yoktur.

92. Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar iyiliğe asla erişemezsiniz! Herhangi bir şeyden ne infak ederseniz elbette ki Allah onu hakkıyla bilir.

93. İsrail’in kendisine haram kıldığı şey müstesna, Tevrat indirilmeden önce İsrailoğullarına bütün yiyecekler helaldi. De ki "Doğru kimselerseniz o halde Tevrat’ı getirin de onu okuyun!"

94. Artık kim bundan sonra Allah’a yalanı iftira ederse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir!

95. De ki "Allah doğru söylemiştir. O halde hanif olarak İbrahim’in milletine uyun; ki o, müşriklerden olmadı."

96. Doğrusu insanlar için ilk kurulan ev (mabed), Bekke (Mekke)’de, çok mübarek ve alemlere hidayet kaynağı olan (Kâbe’)dir.

97. Apaçık ayetlerin bulunduğu o yerde İbrahim’in makamı vardır. Her kim oraya girerse emin olur. Onun yoluna gücü yeten kimsenin evi haccetmesi Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. Her kim de kafir olursa elbette ki Allah alemlerden müstağnidir.

98. De ki "Ey kitap ehli! Allah’ın ayetlerini niçin inkar ediyorsunuz? Doğrusu Allah yaptıklarınıza hakkıyla şahittir!"

99. De ki "Ey kitap ehli! Niçin şahit olduğunuz halde onda eğrilik arayarak iman edenleri Allah yolundan vazgeçirmeye çalışıyorsunuz? Elbette ki Allah yaptıklarınızdan asla gafil değildir!"

100. Ey iman edenler! Kitap verilenlerden herhangi bir gruba itaat ederseniz imanınızdan sonra sizi kafirler olarak döndürürler.

101. Size Allah’ın ayetleri okunuyorken üstelik Rasulü de aranızdayken nasıl küfre girersiniz? Her kim de Allah’a sımsıkı bağlanırsa elbette ki dosdoğru yola iletilmiş olur.

102. Ey iman edenler, Allah’tan, ondan hakkıyla sakınmakla sakının ve yalnızca müslümanlar olarak ölün!

103. Hep birlikte Allah’ın ipine sarılın, ayrılmayın! Allah’ın üzerinizdeki nimetini de hatırlayın; hani siz düşmanlar idiniz de kalplerinizin arasını böylece birleştirdi. O’nun nimetiyle kardeşler oldunuz. Siz ateşten bir çukurun kenarındaydınız da sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini işte böyle iyice açıklıyor ki hidayete eresiniz!..

104. İçinizden hayra davet eden, iyiliği emredip kötü lükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendisidir.

105. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra ihtilafa düşerek ayrılan kimseler gibi olmayın! İşte onlar var ya, onlar için çok büyük bir azap vardır!

106. Kimi yüzlerin ağaracağı, kimi yüzlerin de kararacağı gün, yüzleri kararanlara "İmanınızdan sonra küfre mi girdiniz? O halde küfre girdiğiniz için azabı tadın!"

107. Yüzleri ağaranlar ise, Allah’ın rahmeti içindedirler; onlar orada sürekli kalıcıdırlar...

108. İşte bunlar Allah’ın ayetleridir ki onları sana hak olarak okuyoruz. Elbette Allah alemler için zulüm istemez.

109. Göklerde ve yerde her ne varsa Allah’ındır ve işler ancak Allah’a döndürülür...

110. Siz, insanlar için çıkarılan hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten sakındırır ve Allah’a iman edersiniz. Kitap ehli de iman etseydi elbette onlar için daha hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de vardır; onların pek çoğu ise fasıklardır.

111. Size eziyetten başka asla bir zarar veremezler. Sizinle savaşırlarsa size arka çevirirler; sonra yardım olunmazlar.

112. Allah’ın ipine veya insanların ipine (bağlanmaları) müstesna her nerede bulunsalar da onlara zillet vurulmuştur. Ayrıca Allah’tan bir gazaba uğradılar. Üzerlerine de yoksulluk vuruldu. İşte bu onların Allah’ın ayetlerini inkar etmeleri ve haksız yere nebilerini öldürmeleri nedeniyledir. İşte bu isyan etmelerinden ve haddi aşmalarından dolayı idi.

113. (Hepsi) Bir değildirler. Kitap ehlinden dosdoğru olan bir topluluk vardır ki geceleri secde ederek Allah’ın ayetlerini okurlar.

114. Allah’a ve ahiret gününe iman ederler, iyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar ve hayırlarda koşarlar. İşte onlar salihlerdendir!

115. Hayırdan her ne yaparlarsa asla ondan inkar edilmeyecektir. Muhakkak ki Allah muttakileri hakkıyla bilendir!

116. Doğrusu küfürlerinde bilinçli olarak ısrar eden kimseler var ya onlardan malları ve evlatları Allah’tan hiç bir şeyi savamazlar. İşte onlar ateş halkıdır; onlar orada sürekli kalıcıdırlar...

117. Bu dünya hayatında sarfettikleri şeylerin misali; kendisinde şiddetli bir soğuk bulunan bir rüzgara benzer ki nefislerine zulmetmiş bir toplumun ekinine isabet ederek onu helak eder. Allah onlara zulmetmedi; ama kendilerine zulmediyorlar.

118. Ey iman edenler! Sizden olmayanları sırdaş edinmeyin; ki sizi ifsat etmekten geri durmazlar ve sizin sıkıntıda olmanızı arzu ederler. Doğrusu ağızlarından kin taşmaktadır. Sinelerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Akleder iseniz sizin için elbette ki ayetleri iyice açıkladık.

119. İşte siz öyle kimselersiniz ki sizi sevmedikleri halde onları seversiniz ve kitabın hepsine inanırsınız. Sizinle karşılaştıkları zaman "İman ettik." derler; başbaşa kaldıklarında ise size olan kinlerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki "Kininizle ölün! Şüphesiz ki Allah sinelerde olanı hakkıyla bilendir!.."

120. Size bir iyilik gelirse onları tasalandırır. Size bir kötülük isabet ederse onunla sevinirler. Eğer sabreder ve sakınırsanız onların hileleri size hiçbir şeyle zarar veremez. Doğrusu Allah yaptıklarını kuşatıcıdır.

121. Hani savaşmak için mü’minleri mevzilerine yerleştirmek üzere sabah erkenden ailenden ayrılmıştın. Şüphesiz Allah Semi’dir, Alîm’dir.

122. O vakit içinizden iki grup zaaf göstermek üzereydi. Oysa Allah onların velisi idi. Mü’minler ancak Allah’a tevekkül etsinler!

123. Andolsun ki sizler daha güçsüz olduğunuz halde Allah Bedir’de size yardım etti. O halde Allah’tan sakının ki şükretmiş olasınız!

124. O zaman mü’minlere diyordun ki "Rabbinizin üç bin melek indirerek size yardım etmesi yetmez mi?"

125. Doğrusu sabreder ve sakınırsanız sizin üzerinize ansızın gelseler de Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım edecektir!

126. Allah bunu ancak size müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Doğrusu yardım ancak Aziz ve Hakim olan Allah’tandır.

127. Böylece kafirlerin bir kısmını öldürsün veya onları hezimete uğratsın da bozguna uğrayarak dönsünler.

128. Senin bu işte yapacak bir şeyin yoktur. Ya onların tevbelerini kabul eder veya onlara azap eder; çünkü onlar zalimlerdir.

129. Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır; dilediğini bağışlar, dilediğine de azabeder. Doğrusu Allah Ğafur’dur, Rahim’dir...

130. Ey iman edenler, kat kat artırarak riba yemeyin ve Allah’tan sakının! Umulur ki kurtuluşa erersiniz...

131. Öyle bir ateşten de sakının ki kafirler için hazırlanmıştır!

132. Ayrıca Allah’a da Rasulü’ne de itaat edin ki size merhamet edilsin!

133. Bir de Rabbinizden mağfirete ve muttakiler için hazırlanan eni gökler ile yer kadar olan Cennete koşun!

134. Onlar, bollukta ve darlıkta infak ederler, öfkelerini yenerler, insanlardan affederler. Doğrusu Allah ihsan edenleri sever.

135. Onlar, çirkin bir iş yaptıklarında veya nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp günahları için bağışlanma dilerler. Günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir? Ayrıca onlar yaptıklarında bile bile ısrar etmezler.

136. İşte onlar var ya, onların mükafatı Rablerinden bağışlanma ve içinde kalıcı oldukları altından nehirler akan Cennetlerdir; amel işleyenlerin mükafatı ne güzeldir!..

137. Şüphesiz ki sizden önce sünnetler gelip geçmiştir. Artık yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların akibetlerinin nasıl olduğunu görün!..

138. İşte bu insanlar için bir açıklama ve muttakiler için de hidayet ve öğüttür.

139. Gevşemeyin ve üzülmeyin; eğer mü’minler iseniz en üstün olan sizsiniz!..

140. Eğer size bir yara dokunduysa muhakkak ki o kavme de benzeri bir yara dokunmuştur. İşte o günler var ya, onları insanlar arasında döndürüp dururuz. Allah’ın iman edenleri ayırması ve içinizden şehitler edinmesi içindir. Doğrusu Allah zalimleri sevmez.

141. Böylece Allah iman edenleri arındırsın ve kafirleri helak etsin.

142. Yoksa Allah içinizden cihad edenleri bilmeden ve sabredenleri bilmeden Cennete girebileceğinizi mi sandınız?

143. Andolsun ki siz onunla karşılaşmadan önce ölümü arzuluyordunuz. İşte onu kesin olarak gördüğünüz halde bakıp duruyorsunuz?

144. Muhammed yalnızca bir rasuldür. Ondan önce de rasuller gelip geçmiştir. Eğer o ölür ya da öldürülürse ökçeleriniz üzerinde geri dönecek misiniz? Her kim de ökçeleri üzerinde dönerse Allah’a hiçbir şekilde zarar veremez. Buna karşılık Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır.

145. Belirlenmiş bir yazıya göre Allah’ın izni olmadan hiçbir nefis için ölmek yoktur. Her kim dünya menfaatini isterse ona ondan veririz, her kim de ahiret nimetini isterse ona da ondan veririz. Elbette ki şükredenleri mükafatlandıracağız!..

146. Nice nebi vardır ki pek çok Rabbani ile beraber savaştılar da Allah yolunda kendilerine isabet edenlerden dolayı gevşemediler, zaafa düşmediler ve boyun eğmediler. Doğrusu Allah sabredenleri sever.

147. Onların sözü "Rabbimiz, bizim günahlarımızı ve işlerimizdeki aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı sabit kıl ve kafirler toplumuna karşı bize yardım et!" demelerinden başka bir şey olmadı!

148. Böylece Allah onlara dünya mükafatını, ahiret nimetinin de en güzelini verdi. Şüphesiz Allah ihsan edenleri sever!

149. Ey iman edenler, küfürlerinde bilinçli olarak ısrar eden kimselere itaat ederseniz sizi ökçeleriniz üzerinde çevirirler de hüsrana uğrayanlar olarak dönersiniz!

150. Hayır, sizin mevlanız Allah’tır, doğrusu O yardım edenlerin en hayırlısıdır!.

151. Yakında hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah’a şirk koştukları için kafirlerin kalplerine korku salacağız. Muhakkak onların varacağı yer ateştir, zalimlerin yeri ne kötüdür!..

152. Andolsun ki Allah size olan vaadinde elbette sadık oldu. Size sevdiğiniz şeyi gösterdikten sonra emir konusunda çekişip isyan ederek yılgınlık gösterdiğiniz ana kadar O’nun izni ile onları öldürüyordunuz. Sizden kiminiz dünyayı istiyordu; içinizden ahireti isteyen de vardı. Sonra sizi sınamak için sizi onlardan geri çevirdi. Andolsun ki yine de sizden affetti; çünkü Allah mü’minlere karşı çok lütufkardır.

153. O zaman ki Rasul arkanızdan sizi çağırdığı halde hiç kimseye dönüp bakmadan uzaklaşıyordunuz. Bunun üzerine Allah sizi gam üzerine gamla cezalandırdı. Böylece sizden gidene de size isabet edene de üzülmeyesiniz. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

154. Sonra o gamın arkasından üzerinize indirdiği güvenle sizden bir grubu uyku bürüyordu. Doğrusu bir grubu da nefisleri derde düşürmüştü de Allah’a karşı doğru olmayan cahiliyye zannı ile diyorlardı ki "Bu işten bize bir şey var mı?" De ki "Muhakkak ki bütün işler tamamen Allah’a aittir." İçlerinde gizledikleri şeyi sana açıklamayıp da "Bu işten bize bir şey olsaydı burada öldürülmezdik." diyorlardı. De ki "Evlerinizde de olsanız haklarında öldürülmeleri yazılmış olan kimseler yatacakları yerlere giderlerdi." Bu, Allah’ın sinelerinizdekini imtihan etmesi ve kalplerinizdekini temizlemesi içindir. Elbette ki Allah sinelerde olanı hakkıyla bilendir!..

155. Doğrusu iki ordunun karşılaştığı gün içinizden geri dönenleri şeytan kazandıkları bazı şeyler sebebiyle kaydırmak istedi. Andolsun ki buna rağmen Allah onlardan affetti. Şüphesiz Allah Ğafur’dur, Halim’dir.

156. Ey iman edenler, yeryüzünde sefere veya gazaya çıktıkları zaman kardeşleri için "Yanımızda olsalardı ölmezler veya öldürülmezlerdi." diyen kafirler gibi olmayın! Allah bunu kalplerinde bir hasret yapsın. Şüphesiz yaşatan da öldüren de Allah’tır. Doğrusu Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir!..

157. Andolsun ki Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’ın mağfireti ve rahmeti onların topladıkları şeylerden daha hayırlıdır.

158. Andolsun ki ölseniz de öldürülseniz de ancak Allah’a toplanacaksınız!

159. Allah’ın rahmeti sebebiyle onlara yumuşak davrandın; eğer kaba ve katı kalpli olsaydın elbette etrafından dağılırlardı. Artık onları affet ve onlar için bağışlanma dile. İş hususunda onlarla istişare et. Azmettiğin zaman da, artık Allah’a tevekkül et. Elbette Allah tevekkül edenleri sever...

160. Allah size yardım ederse, kimse size galip gelemez; sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü’minler de ancak Allah’a tevekkül etsinler.

161. Hiçbir nebinin hıyanet etmesi mümkün değildir. Her kim hainlik ederse, kıyamet günü o hıyanet ettiği şeyle gelir. Sonra da her nefse kazandığı tamamen ödenir. Onlar zulmedilmezler.

162. Allah’ın rızasına uyan kimse, Allah’ın gazabıyla dönen ve varacağı yer Cehennem olan kimse gibi olur mu? Orası ne kötü bir dönüş yeridir.

163. Onlar Allah katında derece derecedirler?! Şüphesiz Allah yaptıklarını hakkıyla görendir.

164. Allah, müminlere, aralarından kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir minnette (taşınması ağır olan bir iyilikte) bulundu. Şüphesiz bundan önce açık bir sapıklık içinde idiler.

165. İki katına uğrattığınız musibet size gelince mi "Bu nereden?" dediniz. De ki "O kendinizdendir." Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.

166. İki ordunun karşılaştığı gün size isabet eden de ancak Allah’ın izniyle mü’minleri belirlemek içindir.

167. Bir de kendilerine "Gelin Allah yolunda savaşın ya da savunun!" denildiği zaman "Eğer biz savaş (olacağın)ı bilseydik elbette size uyardık!?" diyen münafıkları ortaya koymak içindir. Onlar o gün imandan çok küfre yakındırlar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylerler. Şüphesiz Allah gizlediklerini hakkıyla bilir.

168. Onlar öyle kimselerdir ki oturdukları halde kardeşleri için "Bize itaat etselerdi öldürülmezlerdi?!" dediler. De ki "Doğru kimselerseniz ölümü kendinizden uzaklaştırın!"

169. Allah yolunda öldürülen kimseleri sakın ölüler sanmayın! Aksine diridirler; Rableri katında rızıklanırlar.

170. Allah’ın fazlından kendilerine verdikleri ile ferah içindedirler, arkalarından kendilerine katılmamış olanlar için hiç bir korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.

171. Onlar, Allah’ın nimetini ve fazlını ayrıca Allah’ın mü’minlerin ecrini elbette zayi etmeyeceğini de müjdelemek isterler.

172. Onlar ki kendilerine yara dokunduktan sonra, Allah’ın ve Rasul’ün davetine uydular. Bunlardan iyilik eden ve sakınan kimseler için çok büyük bir ecir vardır!

173. Onlar öyle kimselerdir ki, insanlar kendilerine "Muhakkak ki insanlar size karşı (ordu) topladı; onlardan korkun!" dediklerinde bu onların imanını artırdı da "Allah bize yeter, o ne güzel vekildir!" dediler.

174. Bunun üzerine kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan Allah’ın nimeti ve lütfuyla döndüler; çünkü Allah’ın rızasına uydular. Şüphesiz Allah çok büyük lütuf sahibidir.

175. İşte o şeytandır ki ancak kendi velilerini korkutur; eğer mü’min iseniz onlardan korkmayın, benden korkun!

176. Küfürde koşanlar seni üzmesin; çünkü onlar Allah’a hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah ahirette onlara hiçbir nasip vermemeyi diliyor. Doğrusu onlar için çok büyük bir azap vardır.

177. Elbette ki imana karşılık küfrü satın alanlar Allah’a hiçbir şeyle zarar veremezler. Doğrusu onlar için çok acıklı bir azap vardır!

178. Kafirler, onlara mühlet vermemizi kendileri için asla bir hayır zannetmesinler. Onlara ancak günahlarını artırmak için mühlet veriyoruz. Şüphesiz ki onlar için alçaltıcı bir azap vardır!

179. Allah iyiyi kötüden ayırmaksızın mü’minleri üzerinde bulunduğunuz hal üzere bırakacak değildir. Doğrusu Allah size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah rasullerinden dilediğini seçer. O halde Allah’a da rasullerine de iman edin! Eğer iman eder ve sakınırsanız sizin için çok büyük bir ecir vardır.

180. Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için daha hayırlı olduğunu zannetmesinler. Aksine bu onlar için şerdir. Kıyamet günü cimrilik ettikleri şey boyunlarına dolanacaktır. Şüphesiz göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Elbette ki Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır!

181. "Doğrusu Allah fakirdir, biz zenginiz!?" diyen kimseleri Allah işitmiştir. Elbette ki o dediklerini ve nebileri haksız yere öldürmelerini yazacağız da "Tadın yakıcı azabı!" diyeceğiz.

182. İşte bu ellerinizle hazırladığınız şeyler sebebiyledir. Şüphesiz Allah kullarına asla zulmetmez.

183. Onlar dediler ki "Doğrusu hiçbir rasule ateşin yiyeceği bir kurban getirinceye kadar inanmamamız için Allah bizden söz aldı." De ki "Elbette ki benden önce size rasuller apaçık delillerle ve söylediğiniz şeylerle gelmişlerdi. Doğru kimseler idiyseniz onları niçin öldürdünüz?"

184. Buna rağmen seni yalanlarsa elbette senden önce açık deliller, sahifeler ve aydınlatıcı kitap ile gelen rasuller de yalanlanmışlardı.

185. Her nefis ölümü tadacaktır. Muhakkak kıyamet günü ecirleriniz tamamen ödenecektir. Her kim o ateşten uzaklaştırılır ve Cennete konulursa muhakkak kurtulmuştur! Elbette ki dünya hayatı aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir.

186. Andolsun ki mallarınız ve canlarınız hususunda imtihan edileceksiniz ve kesinlikle sizden önce kitap verilen kimselerden ve müşriklerden çok eziyet duyacaksınız. Doğrusu sabreder ve sakınırsanız azmedilmesi gereken işlerdendir!?

187. Hani Allah kitap verilenlerden "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz!" diye kesin bir söz almıştı. Onlar ise onu sırtlarının arkasına attılar ve ona karşılık az bir değer satın aldılar. Satın aldıkları o şey ne kötüdür!

188. Yaptıklarıyla sevinen, yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananları sakın (kurtulmuş) sanma! Onların azaptan kurtulacaklarını zannetme! Onlar için çok acıklı bir azap vardır.

189. Göklerin de yerin de mülkü Allah’ındır. Muhakkak ki Allah her şeye kadirdir.

190. Andolsun ki göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün ardı ardına gelmesinde, akıl sahipleri için ayetler vardır...

191. Onlar ki, ayakta iken, otururken, yanları üzerinde yatarken Allah’ı zikrederler ve gökler ile yerin yaratılışı hakkında düşünerek şöyle derler "Rabbimiz sen bunları boşuna yaratmadın, seni tesbih ederiz, artık bizi ateş azabından koru!"

192. "Rabbimiz, doğrusu sen kimi ateşe atarsan onu muhakkak hakir etmişsindir, elbette zalimlerin yardımcıları da yoktur."

193. "Rabbimiz doğrusu biz "Rabbinize iman edin." diye imana çağıran bir davetçi işittik ve hemen iman ettik. Rabbimiz artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi iyilerle beraber al!"

194. "Rabbimiz bize rasullerine vaad ettiğin şeyi bize ver ve bizi kıyamet günü rüsva etme, elbette ki sen vadinden dönmezsin!"

195. Rableri dualarına icabet etti "Şüphesiz ben erkek olsun kadın olsun –ki bazınız bazınızdandır sizden hiçbir çalışanın amelini boşa çıkarmayacağım. Hicret eden, yurtlarından çıkarılan, yolumda eziyet edilen, savaşan ve öldürülen kimseler var ya; andolsun ki onların kötülüklerini örteceğim ve elbette onları altından nehirler akan Cennetlere koyacağım. Bu Allah’tan mükafattır. Doğrusu en güzel mükafat Allah katındandır."

196. Kafirlerin beldelerinde dönüp durmaları seni aldatmasın!

197. Az bir geçimlik sonrasında onların varacakları yer Cehennemdir. Doğrusu orası ne kötü bir yataktır.

198. Rablerinden sakınanlar için de altından nehirler akan ve içlerinde kalıcı oldukları Cennetler vardır ki bu, Allah katındandır. İyilik yapanlar için Allah katında olan şeyler daha hayırlıdır.

199. Doğrusu kitap ehlinden, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene iman eden kimseler vardır. Allah’tan korktukları için Allah’ın ayetlerini az bir bedel ile değiştirmezler. İşte onlar var ya, onların ecirleri Rableri katındadır. Şüphesiz Allah hesabı çok çabuk görendir.

200. Ey iman edenler, sabredin, sabırda yarışın! Allah yolunda nöbet tutun ve Allah’tan sakının; umulur ki kurtuluşa erersiniz!..